Sürüp giden

Gül de çevirdi yaprağını
Arkası boş
Yazık geç kaldım

II
Ah! Benim kırılgan korkularım
O denli hiçbir şeyle doluyum ki
Savaş yetimi çocuklar gibi
Savrulup gideceğim birazdan

III
Seni böyle arkanı dönüp gittiğinde seviyorum
Suların ayak izlerine basarak
dönsen, yürünecek ne çok yolun var
Dönsem
Her şey altüst olacak

IV
Gözlerin bir şeyler anımsatıyor bana
Şüphem yok! Gece bastırdı
F tipi bir hücrede yüreğim
Asi iklimlere başladı başlayacak
Yasak koyma güneşime

V
Sahi ben neye geç kaldım
Herkes bir şeylerden dönerken

.............................

VII
Hangi bakışınızdı sokağımızdan geçen
Gecenin ipinde asi kelebek
Çözer, bağlar saçlarımı
Işıklar büyür
Üşenmem bütün iklimleri denemekten

Giden bir tren için bu şiir yeter
Bütün virajlarını dolandım ayrılığın
Tünellerinden geçtim, ıslandım
Ne çok beklemişim gidişini yeniden
-Siliyorum parmaklarımdan uzun merhabaları-

Kendime izin verdim günlerden Salı
Çocuklar büyüttüm
Kuşlar sağalttım tüneklerde
Yine de tedirginim bir şeyleri incitmekten

.................................
VIII
Yağmur başladı yeniden
Denemediğim bir saçak altı olmalı

IX
Seni yitirdiğim kentte buldum
Oradaydın
Yanıtsız sorular susuyordun
Konuşsam her şey altüst olacak

..........................

XI
Hep aynı gölgeye sığınıyorum
Büyümüyorum iyi ki
Hiç şansım kalmayacak

XII
Ara sıra denemekten ne çıkar
Kırın tüm aynaları
Yüreğinizde ağlayan çocuklar sussun
Size çirkinlik yakışıyor

........................
XIV
Ah! Benim kırılgan umutlarım
O denli hiçbir şey istiyorsun ki
Yakışmıyor gittikçe büyüyen yaşıma
kalbim payına ne çok susmak düşüyor

XV
Ne zamana dek sürer sanıyorsun
Nefesi tükenir acıların da
Ara sıra söylenen kent şiirleri gibi
Başıbozuk sokaklarda
Tükense de gençliğin

XVI
Ah! Benim kırılgan sevdalarım
ben buyum, uzağa gidemem ki...

XVII
Bir otobüs nerede durur, bilmiyorum
sana ve iklimlere dönerken
Beklesen duraklarda
Her şey altüst olacak

XVIII
Kalbim, payına ne çok sevda düşüyor

............................

XXII
Geldim ve
Sana dair ne varsa bıraktım
Gece vakti kapına,
Bir tren gibi taşıdım yokluğunu

Gitmeliyim
Bütün sitemlerim avuçlarımda
Nasılsa yine bir kuş beslerim
.............................

alinti

Sürüp giden yorumları

  • Image Description
    nedim
    28.10.2007

    cok güzel yazmışsınız tebrikler

  • Image Description
    celin
    11.10.2007

    uzun olmasina ragmen hic sıkılmadan okudum Misafir kardes,
    eklentin bu sayfayi tamamladi...:) emegine saglik !

    kalmaliyiz biz böyle
    biriksede istekler,
    devirsede beklentileri
    eller uyussada
    ask bir yabanci
    uzak diyarlarda dolasan turist misali
    biz böyle iyiyiz
    hem sevda hem sevdali
    mevsimlere ayak uyduran.....

  • Image Description
    Misafir
    11.10.2007

    Emeğine,yüreğine sağlık Celin..

    Bende şiirler arasında dolaşırken çok uzun ve bi o kadar da sürükleyici güzel bir şiire denk geldim..Biraz uzun ama umarım sıkılmadan okursunuz:)

    Kelebek düşünde sevi- I

    yorgun bir kelebek
    düşünde sevi
    kısacık ömürde
    yaşam ötesi
    yaşam
    çığlıklarımız ...

    ve karanlık
    bulutlu bir gece
    rüyasında
    renkleri ne kadar yeşil
    ve gülleri nasıl kan kırmızıdır
    bir kelebeğin

    zor olan sevmek değil
    gülümseyebilmek
    göz bebeklerinde
    bir aşkı tutup
    tutkulu mu, tutuklu mu
    bilmeden yaşayabilmek

    gözlerim
    sıradan bir kelebek rengi
    tüm servetim kanatlarım
    siyah-beyaz bir dünya
    bilmediğim değil
    unutmak istediğim

    her sorunun
    bir üçüncü cevabı yoksa
    yaşadığımız yaşam değil
    işkence
    üç tek'tir cevaplar içinde
    ve sen bir tek
    bense bir hiç

    düşlerim, düşlerinin eşi mi
    yüreğin, yüreğimin kardeşi mi
    ya sen sevdiğim
    sen ne kadar benimsin
    yüreğin söyleyebilsin

    ilk ışıklarında doğan güneşin
    prematüre bir bebek çığlığında
    güven katili bir korku
    neyin çilesi çektiğimiz
    sevi güveni yaşatır,
    güvense seviyi besler içimizde

    bir kelebek kelebeği sever
    bülbülün şarkısı bülbüle
    sanma güller yetim kalır
    gülün sevdası da güle

    perdeliyorum öyle mi
    yüzümü ellerimle
    aynada sevdiğim hayalin
    gözlerimin içine bir bak
    görmüyorsan
    ne diyebilirim

    bir sarmaşık ısrarıyla
    tutunmak hayata
    ve yazık etmemek
    bir kelebek ömrünü
    kaç gün yaşadık ki
    ve kaç gün var, elde daha

    yanlış sevdaların değil
    yanlış zamanların faturası
    gözyaşları, korkular,
    güvenmelisin
    güvenebilmeli yüreğim

    hiçbir sorunun cevabından korkmaz
    sevgiye sevdalı bir yürek
    yarınları mı tükettik de
    şimdi dünün hüzünleri
    olmasın
    olmalısın .

    neden?
    kanatlarını delice çırpan
    bir kelebeğin yarını yoktur
    ve bir kelebek düşünde
    ancak bir kelebekle mutludur

    gökyüzü ve gökgürültüsü
    yeryüzünde deprem
    diren haydi
    yıkılmamalıyız
    ıslandık iliklerimize dek
    bu yağmurun adı
    gözyaşı ...

    sevdiğim
    tut ellerimden
    bastığım toprak kaymasın
    rüya da olsa
    yaşamak güzeldir bir şiiri
    ya sen,
    söyle var mısın?

    Erkan Bal

    ..



    Kelebek düşünde sevi- II

    denizkızı
    deniz adamı
    yer mi denizkızı
    ipeği düşün
    ve ipeksiliğini ellerinin
    kaç ipek böceği
    ömrü var kozamızda

    dokun hayata bir ucundan
    yâr, olduğunu bileceksin
    varlığını
    sevinin ve sevgilinin
    yaşamıyorsan, yazamıyorsun

    avcı, nasıl bir merak bu
    bir günlük ömrü çok mu gördün
    sen sevdin mi hiç avcı
    ağlamak nedir bilir misin
    yüreğine kanar bir kelebeğin içi
    damarlarında kanın kurudu mu
    avcı, canı cananı bilir misin

    zor ve dar zamanları ömrün
    koşma peşimden
    iki kanat çırpınışı daha
    gün batımında bekle
    söz ölmeye gelirim
    bir kez daha

    ya da yaşamaya belki
    bir denizülkede
    bir dolunay öyküsünü
    kara adamlarının beyaz öykülerinde
    birleşsin ellerin
    kenetlendik kelepçelerle
    bir ucundan sen tut sevinin
    bir ucum bahar dalı

    bir uçtan bir uca serap
    çöller vahaya döndü önce
    sonra bir barajın yüksekliğinden
    suya kavuştu toprak
    ve zelzele
    yeşil bir rüya, yeşil çiçek
    dalında yeşil yaprak

    Bandırma’dan tren gelir
    oysa benim
    feribota biner gözlerim
    bir farenin kuyruğunda biter Egeliliğim
    ben Marmaralıyım Marmara, sevgilim
    ben bir kürek mahkumuyum
    forsa! çek kürekleri

    yanık buğday kokusu
    yere düşen bi damla kan
    gözyaşından kurumuş gözler
    bana sevdaları ver artık
    ağlamak istemiyor ellerim
    ellerim yanıyor şimdi benim

    her gece özlemin ışığı camımda
    ellerimde bir düş hayat bulur
    kalem gözyaşımla ıslak
    dudaklarından gelen bir rüzgar
    kelimelerin sihri can yakar

    yanmışım yanacağım kadar

    beni de getirecek
    seni getiren yollar bana
    pusulamda bir dişi kuşun
    bin dişi kemirir beynimi
    uç hadi beynimi de al
    yüreğim zaten gitti
    gideceği yere kadar

    köleliğini seviyorum ellerimin
    o eller ki seni yazar
    o eller ki seni dizer
    o eller ki seni çizer
    seni sevdiğim gibi
    ellerimi de seviyorum

    hey kelebek!
    bitmedi ömrün
    hadi yaz ...

    Erkan Bal

    ..
    Kelebek düşünde sevi- III

    bir yudum
    çayda iki damla can
    bir kaşığa sarılıp birlikte
    döndükçe sarhoş su damlası
    dudaklarda yarım şeker tadı
    muhabbet kuşu deliliğinde
    anlamsız şarkılar
    sen sevdalı bir gecede
    getir bana seni

    mola verdin mi pınar başlarında
    sıcak bir yaz günü terledinmi
    ve coşkulu akan bir pınarın
    sesinde yıkadın mı ellerini
    gölgesinde güzel ağaçların
    önce, serinliği ateşi tatmış
    elleri hisseder insanın
    içersin bir yudumda kana kana
    dinmeyen bir pınardır, sevin

    bir düş ülkesinin
    mecnun masalı bu
    yorgun, soluk soluğa
    gözlerinde ateşe bakar
    birde geride kalan yollara
    değerdi yaşamaya ömür boyu
    eteklerinden kopup geliyor her şey
    nice dağların tepesinde rüzgar

    sevi, perisini buldu
    yorgun bir kelebek düşü
    hep bildiğin, aramadığın
    doğduğun dünden beri
    içimde özgür ve güçlü
    kanatlı rüyalarda vardın
    inanmadığım ülkelerin
    keşfedilmemiş prensesi

    uyku esir alır
    yorgunluğa eziliriz
    hak ediyorsun herşeyi
    sevda dalı
    ikincil bir yaşam sunsun
    yeniden gelseydim derler
    ben de geldim şansımla
    şansım bir tek sensin

    mutluluk ağacımda
    sevinç çiçeğimdin
    aldın, verdin ve beni yendin
    paylaştığın sevi sardı
    yüreğimin yüreğinde evi vardı

    iki şımarık çiçek
    dileğinde ifadeler
    ellerini serbest bırak
    zorlama sakın hiçbir şeye
    ne ürk ne de beklenti say
    yazmayı sevdiğim kadar
    kalbine yaslanıp dinlemeyi

    bana sen canı anlat
    kuş kalbinin sevincini
    kıpırtıları ve sarsıntıları
    ürkmeden, beklentisiz
    bilerek özgür ve rahat

    esaretiyle mutlanma çabası ellerin
    içeriği içten hisleri
    iletmekten ötesi kelimelerin
    kıpırtılar bir seviyi anlatır
    daha saçlarından söz etmemişsem
    gözlerinden bile

    yürek ürkütmez ki
    bu bir sevi paylaşımı
    bizim kelimelerimiz
    söylemekten ürke ürke
    mapuslarda tükettiğimiz
    çizgisini bilir dilimiz
    öyleyse korkma, söylemeliyiz

    sen temiz bir bahar havası
    ve sırtımı yasladığım söğüt ağacı

    ..
    Kelebek düşünde sevi- IV

    İnatçı bir dolunay
    ısrarıyla
    sabah kapında sevi
    metal bir kanarya sesi
    böler uykularımı
    ölüm vakti geldi mi çiçeklerin
    kırma dallarımı güpegündüz

    O "ölü bir ozan" bazan
    bazan susuz bir balık
    bir dev adamın
    minik yorganlarda
    üşür parmakuçları
    ört üstüme yıldızları şiirannem

    kapında ısrarlı zil sesi
    değişimin vakti geldi.
    vazonda su,
    güller ve hanımelileri
    koparma derken bile
    kokusunu bildiğin çiçeklerin
    kökleri içimden kopar gelir
    bir yetim bahçedendir sevincin
    bilmeyecek misin?

    her su veren ele açmayan
    narin çiçek
    kara gecelerin kör kelebeği
    ellerimde gözlerim
    hey! ümit ışığım
    gel desem
    gelmeyecek misin?

    gel dendiğin yer
    beklendiğin durak
    kal dendiğin yer
    yakınlar içinde ırak
    güpegündüz düşlerinde
    varolmanın bayramı

    Kutlu olsun!
    "varlığım varlığına armağan."

    Erkan Bal

    ..

    trenler geçer
    şairlerin içinden
    kimisi ezer geçer
    kimisi istasyonda bekler bir yüreği
    oysa benim
    istasyonsuz duraklarda
    raylara zincirli
    esir tren vagonları içinde
    geçti çocukluğum
    gelmedin ve ben sana gidemedim

    siyahı seviyorum
    karanlık insanların
    gündüz yüreklerinden
    siyah bir geceye sığınırım
    ve yıldızlı bir yorgan
    örter üstümüze o zaman zaman

    tersine bir dünya
    ışık kölesi pervanenin
    yaşaması için sevgilinin
    yanma mesafesince
    uzak durmalı yüreğin
    ve her gelen dost
    giden bir sevgilidir
    dost ölümleri seçer yüreğim
    ipeği sunmak için insana
    kozalarda can verir
    binlerce kelebek düşü

    sen hayal geminin
    tek ilk ve son yolcusu
    ben ayakları yok
    elleriyle yürüyebilen adam
    yüzümde tebessüm
    bir gün yine ıraklar yakın olmalı
    şimdi gidiyorum sen de gel

    Erkan Bal

    ..
    gel yorgun savaşçı
    bir dost yüreğe yaslan.
    kavgacı bir fidan
    kök salıyor toprakta
    derine giderken her kök
    sarsılır yer sarsılır gök
    üşür elleri cebinde insanın
    ve söyle hangi can
    gülen bir yüzün ardında
    saklı hüznü de görebilir

    pencereme geldiğinden beri
    sarıldığım bir dalsın
    yürek yangınlarında elimden tutan
    bazan küskün bir çiçek
    "dost bir liman" bazan
    sevgili kimi zaman
    ve bazen şiirannem
    başımı omzuna yasladığım.
    ben bana ben diye sahip
    bir canı sevdim

    hani misafirliğim vardı
    yüreğine yakın bir yerde
    nerelerde geziyoruz
    taze bahar kokusu mu
    bu duyduğum ne

    yüreklerin teslim olma anı
    yakalayamadığım bir ilk öyküsü
    yeniden yazmalı
    ürkek ellerimin şiirini
    gözlerinde tutuklu başlamış
    ve ezberlenmiş
    bir yağmur türküsünü

    anlatmakla bitmeyen sen' i sana
    karanlık odalarda yalnız değiliz
    ben sahip çıksam da
    bu bizim şiirimiz
    ellerin ellerimde olsun diye
    hep içimde yaşattım seni

    derim ki yüreğime yaslan
    dirensin kalplerimiz
    bir dalda iki yaprak gibi
    düşlemek
    ve bir sarmaşık gibi
    tutunmak hayata
    kanatlarını hak etmiş
    sevi kuşlarımız
    uçsunlar özgür
    ve yine güvenle gelsinler
    gönül kafeslerine
    adını yüreğimde duy
    ve huzurla yanımda uyu

    susma vakti geldi mi bir ozanın
    bir güvercin vururlar şehirde
    bir hırçın kız ağlar geceleri
    gün ışığını görmeden gözlerim

    ellerim kan revan
    düşler devam ediyor
    dudaklarda gözden inen
    bir damla acı tuz tadı
    senden gelen rüzgarlara
    bıraktım kanatlarımı
    ölümüne direnmeyeceğim
    ve düşler senin için saklı penceremde

    geleceğinin düşü,
    gitmelerin hüznünü silsin ...

    Kelebek VIII / Erkan Bal

    yine binlerce kelebek
    can verir kozalarda
    ne olur pencerelerini
    açma
    açma bir daha

    tükendim ...

    ve siz ipeği seyredersiniz
    hiç dokunmadan ...

    Kelebek IX / Erkan Bal

    hiç
    hiç olmak nedir diye düşündün mü
    hiç hatırlanmamak
    hiçe gitmek hiç kimseyle
    ve alışmak yokluğuna

    sana rağmen seni sevmek
    ben içimde yaşarım
    yaşatırım bunu
    kötü sona rağmen
    yine yeni bir dilek
    dilek ağacında asılı
    delikanlı yüreğim

    korkuyorum karanlığa koşmaktan
    düşersem ki acıdan değil
    ayağa kalkamam diye
    oysa yürümeliyim
    koşmalısın sevdiğim

    bir gün bıkacaklar kalemimden
    ve asacaklar bileklerimden...

    Kelebek X / Erkan Bal

    günaydın günle gelen
    güneşle gitmeyen bahar
    günaydın çiçeklerin nazlısı

    sensizliği tüketmek isterim
    avuçlarımda
    kelimeler sonsuzluğu verir
    bir hayat ışığı ellerinden
    kulaklarımda Ay hikayeleri

    en içimdeki ürkek çocuk
    dalgalarından korkup
    uyumaya gidiyor düşlerime
    savaşamaz ki yüreği
    sevgiden öteyi bilmez kumrular

    ellerim uslu bir çocuksun sen
    hiç olmadığın kadar
    sen günebakan ben yere
    düş gezgini bir yürek
    alnımda kırışıklıklar
    düşlerden korkuyor musun
    ya da gerçeklerimden
    gel tut ellerimden

    ne servetinde gözüm dünyanın
    ne koparılmış bir çiçek düşümde
    eridim tükendim de
    bir yürek bekliyorum
    gözlerine giden yolculuklarda

    Kelebek XI / Erkan Bal

    rüzgar çağıracak seni
    ve dağlara çıkacaksın
    doruklarda haykıracaksın sevgiyi
    kalemin yazacak
    ve gözleri okuyacak sadece
    sonra o gözlerde
    tükenene dek kalacaksın
    bir seher vakti ...

    kasabamı kuşbakışı
    görebildiğim bir tepede
    rüzgarla gelen
    serinliğe verdim yüzümü
    sen miydin

    ateşi tutabilir misin
    kaçar mı ki tutasın
    kanatları mı var
    -evet sevda kanatlıdır
    direnemediğim bir cansın
    sevdam, ateştir ellerin

    hayatımı ellerine bıraktım
    sana direnmiyorum artık
    güneş çiçeği güneşten mi gelir
    güneş kollarını açtığında
    kendini mi fark eder
    ve yakmaktan mı korkar
    ki bir adım geridedir
    en zor aşk belki de güneşinki
    saramaz gönlünce sevdiğini

    kelimenin yolculuğunda
    bu yürek beni bırakmaz ki
    ne dokundurur güzelliğine
    ne de can verir ellerime
    eller mi, onlar sadece elçi
    aç ellerini duaya

    adın adımdır
    bir nefesi paylaşmak ne demek
    paylaşmaktan öte
    bir elmanın yarısını düşlemek
    sevda çarşıda pazarda satılsaydı
    bütün bütün

    bir med cezir daha
    ve kendi içimde bitirdim dalgaları
    bu kez
    güneşi görmek güzel
    ya serinliği, gölgenizin

    deli gönlümün deli kızı
    ah buz dağlarını eriten
    ben seni sordumdu can çiçeği
    kelebeğin rüyasına renk katmalısın
    yağmurlu günlerde gökkuşağından

    Kelebek XII / Erkan Bal

    dalgalar alır kollarına
    ve götürür derinlere
    yüzme bilmediğimi bile bile
    ben yine de bırakırım kendimi denize

    ya bir deniz kızı tutar ellerimden
    ya ölürüm gece kollarında
    sevmem denizi, sevmem aslında
    kanatlarım olmalı benim
    çıplak ayaklarım değmeden suya
    gözlerine ulaşabilmeliyim

    su beni boğar dalgalar ürkütür
    insanlar ah insanlar
    mangal yürek sevdalar
    yürek işidir sanat
    bazen fırçada hayat bulur
    bazen kalem elimde

    denizin tutmasına benzemez
    toprağın tutması insanı
    ve sarması bir bulutun geceyi
    kolay değildir sanat emek ister
    acı da tuzu biberi

    yasak sevdam "boyalı kuşum"
    neden resimde kan kırmızı
    alev mi dudakların
    ateş mi yüreğim
    yangın kızıllığı mı bu güneşin
    fırçayı tuvale yüreğinden ayrı mı vurursun
    makyajı bozulmuş monalisam
    ağlayan denizkızım
    söz sana denizi getireceğim

    ilmek ilmek dantel dantel
    ince oya
    boydan boya doyasıya
    beni boya ...
    Kelebek XIII / Erkan Bal

    bitince karanlıklar
    bir seher vakti gelip de
    al yanına sinende sakla beni
    geceye dek yaşat ellerinde
    ve gece usulca ağladığım
    yastıklarda bırak gözyaşlarımı

    bir martının kanatsız yaşaması
    ya da kelebeğin ölmesi kozada
    ipek yorganlarda sen uyu diye
    ben bir deniz büyüttüm yangınlarda
    su yanar derler ve yanar usum
    delikankızım gülenyüzüm gel artık

    sensiz kaç gecenin sabahında
    hayal meyal bir halde uyanmak
    hüznü kardeş bildiğin yüreğinde
    sevinci de özkardeş kılmak
    -öyleyse sevmeli be kardeşim

    gözlerinde pırıltısı geleceğin
    bir hayalin yansıması aynamda
    yüreklerde çırpınan umut kuşu
    hayat ipte yaşamaksa cambaz ustalığıyla
    özgürlüğün elinde meşale
    ve dengede durma sanatı yaşam
    sevmekse kaçınılmaz azığı canların
    canlar canım mısın sevda

    gecedüşüm umutkuşum seni bulmuşum
    delikankızım gülenyüzüm gel artık.

    Kelebek XIV / Erkan Bal

    birlikte koşmak da güzeldir
    birlikte konuşmak da
    dinlemenin büyüsü
    dinginliği de getirir
    ve suyun berraklığını
    akıcılığını ellerimizin
    şimdi gönüller kanat çırpar
    -hey! ufukta yolculuk mu var

    nasıl bir hayal gibi geldiysen
    bir gerçek gibi kal öylesine
    dağlara birlikte tırmanırız belki
    serin vadilerde konaklarız
    deli mavilerde, denizde tuz tadı
    bir pınarbaşı serinliğini
    düşlemek yaz sıcağında
    ve ıslanmak yağmurda delicesine
    güçlü rüyalar ülkesine hoş geldin

    kalbimden geçeni bilir misin
    bilirmişsin .
    karşındaki yüreği kocaman
    kendi küçücük bir çocuk
    halimi ürkekliğime ver
    vefasızlığıma değil

    ve bana seni anlat
    anlat ki kendimle kalmayayım
    sensiz elim tutmaz gözüm görmez
    mademki elin elimde seni bırakmam
    yağmur fırtına boran
    gelmişsen gidemezsin

    ve ebruli sevdaları gönlümün
    sevilen özlenen
    kokusu ötelerden
    gelen yaz çiçeği
    sevilelim sen üzülme ...

    Kelebek XV / Erkan Bal

    yaslanırsın göğsüne
    ulu bir çınarın
    ve uyursun belki
    gözlerini sımsıkı kapatıp
    olmasın sabah dersin
    körebe ürkekliğiyle
    ellerin bulur sevdayı
    bırakmak istemezsin
    sımsıkı sarılırsın ışığa
    ışık beyazdır
    ve bir beyaz yedi renktir en az

    bilirim dersem inan
    kendi içimden önce
    yangınlarını bilirim sebepsiz
    alev alev gelen mısraları
    okurken yanar ellerin
    dokunduğum taşlar erir
    uzak dedikleri diyarlarda
    öyle yakın bildiğim
    sen sahi neredeydin

    yaz sarhoşluğunu gecenin
    yaz sarhoşluğunu ellerinin
    ve gözlerimin içine bak
    hayal mi hayal rüya mı rüya
    oysa gerçek kadar güzel
    olmaz dediğim bilmediğim olsun ...

    uyanmak istemem sabaha
    sürsün ömür boyu gece
    yıldızlı bir gecede
    ellerini ver bana
    şahit tutarak hilali

    belki rüzgar soluklu yaşadım
    ama hep meltemdi adın
    kasırgalar kopsa da içimde
    fırtınayı duysa da bir dost yüreği
    ben hiç bir dalı bilerek kırmadım

    bir kez daha gelsen pencereme
    gözlerini sorsam
    talihsiz gecemde yine
    gelmeyi dener misin yüreğime

    adımı sordun ya adın adımdır
    ve sonrası birkaç adım
    daha daha yürürsün yoları
    daha daha sevda
    daha delice koşarsın ufka
    ve bir kez daha
    söz vermeli mutluluğa

    hüzün nasıl gelirse
    gelsin de
    biz onu çevirmeliyiz
    sevince ellerimizle

    sevmeyi öğrettim kalbime önce
    beklentisiz ve kaygısız
    her şey olsa da
    ya da
    hiçbir şeye de teslim ettim onu
    sonra rüzgarı bekledi yelkenlerim
    uzak denizleri yakın eder
    küçücük sandallar
    sevgi bir gemi
    yolcusu iki can
    ve ne varsa derya içre...

    Kelebek XVI / Erkan Bal

    bir yaz gecesi rüyası
    güneş bizimle birlikte
    batıyor ellerimizde
    doğacak yeni güne gel
    ve ışığın dahasını iste

    yitik bir değerdir
    ve kolayca harcanan
    yoklar şehrinde zaman
    kelebekler ölmesin
    kozalarda sensiz
    sessiz çığlıklarla

    Tüm işgallerine kapattım
    yüreğimi sevdaların
    yokluğuna değil gülüm
    varlığına direneceğim
    ve ömrümün son deminde de
    sadece seni seveceğim

    gecelerde severek
    sabahlanan bir candan
    gündüz neden ürker gözlerim
    korkma sevdiceğim
    tüm güzel elbiseler senindir
    gel dilediğince giyin

    ne yarınım var ne de henüzüm
    gün geçtikçe tükenen
    can kuşum
    sevdalara vurulmuşum

    havalansın diye yerküre
    bir pencere açtım geceme
    bir kelebek geldi
    bir iğne deliğinden
    yüreğimi deldi

    seni içime sakladım
    şiire yazdım
    gelirsin diye
    ve okursun gözlerimden

    Kelebek düşünde sevi XVII

    istemez mi yorgun yüreğim
    bir nehir kıyısı
    serinliğinde dinlenmeyi
    aya benzer
    güneşten ne yansıtıyorsa
    ve dünyandan nasıl görünüyorsa

    hey sen
    karanlıklardan korkan
    ışığı yanında taşır mısın
    o yıldız değil ki
    yüreği "aya benzer" bir adam

    senmişsin aradığım
    yanıbaşımdaki can
    selaltı, dumanaltı şimdi kalbim
    ya ellerimi bana verin
    ya da bırakın gideyim

    sondan kurtuluş yok
    buralar buz kesiyor
    sendeki sıcaklık yüreğinden

    Kelebek düşünde sevi XVIII

    buradayım ve ay bir adım ötede
    sevdanı karşıladım yollarda
    bir yolcuyu bekler gibi
    ne kadar güçlü olsa da
    bir balık hep ürkektir
    ve bir balığa dokunmak
    bilirim kolay değil

    beynimden dilime
    varana dek kelimeler
    kaç kapıyı aşmakta bilir misin
    bazen duygular ağır gelir
    rüzgarla bir kalkışma
    bakarsın bir isyan
    kapı yok pencere yok darmadağın
    aşar geçer dalgalar geceyi
    ve dalgalarda seni bulursam
    gelir misin

    kaçmak gerek yalnızlığa
    ve paylaşmak bir düşü
    olanca güzelliğiyle
    bir hayale ortak olmak
    yön vermek dilediğince hatta
    sevgiyi tanımlamak gerek bazen
    olabildiğince düşlemek
    umutsuzluktan bir umut
    imkansızlıktan imkan doğar
    bitirme beni içinde yaşat

    bırak kanatların olsun
    kırmak mı istiyorlar kırsınlar
    kalplerin de kanatları yok mu
    gönül kuşunu görmeyen gözler
    nerden bilsin aydınlığı

    sevdan şiir tadındadır hep
    bir düşanne bir hayalçiçeği
    şiirle yaşar şiirle büyür
    kelimelerin sihri değil
    duyguların gücü bu
    özlemdir söylenen türkü
    kelepçeli ellerimi özgür bırak
    sana köleliği getirecek olsa bile

    içimdeki devin yaşadığını gördüğümde
    tükenen bir ışıktan öte bir şey değilim
    yine karanlık kaplıyor yokluğunda
    ve o karanlığa bir iğne deliğinden
    ışık sızıyor parçalanarak
    gökkuşağını hediye etmek için sana

    yedi parça olmaya razıyım da
    acı veriyor zamanla
    gözyaşı yağmurlarıyla
    gökkuşağının doğuşunda
    gün ışığından ayrılırken
    sancılıdır yedirenk

    Bir kadının ellerine doğar çocukluğum
    ve bir kadının ellerinde büyür yine
    şiiri en iyi anneler bilir
    ve şairler de bir annedir
    hediye etmek için size bir bebeği
    sarsılır ve yaşarlar derinden ...

    Erkan Bal

    Kelebek XIX / Erkan Bal

    kelebekler
    öykülerde yer ettiler
    isterim ki kollarımda dinlenesin
    sıcaklığı kadar insanın
    serinliği de gerekiyor
    sana dağların doruklarından
    serin rüzgarlar getirmeli

    avuçlarımda buzdağının
    sularını getireceğim, yudumla
    içimde ifadesini bulmamış çocukluğum
    sevdiklerime vererek büyüdüm
    almayı pek bilmeden

    Kelebek XX / Erkan Bal

    O kadar kötü mü bu kelebek
    suçu nedir ki sevmekten öte

    nefret edeli gözyaşlarından
    o kadar çok zaman oldu ki
    sensiz ve sessiz gecelerde
    sesinle nefesinle olmak
    ya da hüznünle ağlamak
    var veya yokum ben şimdi
    istemekse senin ellerinde

    ne yapabilirim ki bundan öte
    gel dersen gelebildiğimce
    kal dersen kalabildiğimce
    ve git dersen direnmeden

    Kelebek XXI / Erkan Bal

    büyüyememiş
    yarım kalmış çocukluğum
    hep eksik kaldı bir yanım
    bir yanım hep yarım
    koşup terleyemedim
    sevip okşayamadım
    seni çok sevdim ama
    hiç söyleyemedim.
    şimdiyse karlar kan kırmızı

    sevdiceğim
    buz dağlarında deli dolanıp
    hasta olup kor alevler içinde
    doyasıya öksüremeden öleceğim

    oysa bilirsin istedim
    gecen ve gündüzünde pencerende
    hastaysan hasta olup nabzında
    nerde nasıl yer ettiğini
    bilip anlıyormusun
    derinliğimin ve deliliğimin
    sahibi sen

    her şeye rağmen yine de
    kalbinin bir köşesinde
    yaz günü yangını ateşinde
    nefesim serinliği getirsin
    her gördüğün kelebekte
    ölü bir ipekböceğini hatırla
    kozayı avuçlarında taşı
    ve götür gittiğin yerlere

    iki kalbim var sevmesen de
    seninkiymiş sol yanımda adınla çarpan
    bana ellerini ver
    ve al ellerimle seni yaz sana

    Kelebek XXII / Erkan Bal

    sevmek hiç ucuz olmadı
    hiç kolay söylenmedi
    gözyaşını tatmadan
    şu iki kelime
    "seni seviyorum"

    Kelebek XXIV / Erkan Bal

    yüreğinin dehlizlerinde
    kaybolan kör adam
    deli dalgalı bir yürek
    can çiçeği kendini niye hırpalar

    sorgularsan, sorunları çağırır
    yollarımda güpegündüz kaybolursun
    zavallı bir çocuk ağlar yüreğimde
    garip korkularla dünyaya bakan
    uyku ile ecel arasında
    ne fark var günlerdir

    bir omuzu düşlemeli
    ve gerçeği belki de
    gönlündeki çiçek
    gözyaşlarıyla beslenir
    ve kurur gider kim bilir
    denizkızları denizden gelir
    saçlarındaki çiçeklerse
    içilesi sularla beslenir

    yine de ışığın dahasını iste ...

    Kelebek XXV / Erkan Bal

    renkler içinde
    ayrı bir renk acının ki
    o sen değilsin
    sen sen değilsin
    kim kimdir bilmezsin
    bir sihrin gizine kapılıp
    birgün gerçeği hatırladığında
    ellerinde kan görürsün
    o renk, acının rengidir

    yorulası bir labirent yolculuğu
    sorgulayan işkence mavisi gözler
    bir bahar sabahı serinliğinde
    elele yürümeli
    yürek
    gidemediğinin farkında olsa bile

    kavgam beklesin içimde biraz
    vazgeçtim gitmelerimden

    şimdi hüküm zamanı dalgaların
    ne şaşkınlık ne acı ne bir heyecan
    bir sis bulutuna gizlendim
    ışık gelince aydınlanacak
    gün tutulması mı ne, güpegündüz

    görünmez adamı yenmek için
    çizgi romanları boyarsın
    sevdanın boyası ne renktir
    yeşil aşk da olur mu yoksa
    aşkın boyası mı olur deme
    gözlerin yeşilse aşk yeşildir

    ve sorulmuş sorulara
    verilmemiş bir cevap yine

    -savaşmıyoruz sevgilim

    Kelebek XXVI / Erkan Bal
    ben ne deli
    yaşarım sevdaları
    ölümüne...

    hiçbir duvar
    kelebeğin düşlerine engel olacak
    kadar güçlü değil

    Kelebek XXVII / Erkan Bal

    geniş bir dünyaydık
    içiçe daireler çize çize
    genişledi dalgalar
    ve kırıldı geri döndü
    yine içiçe

    ellerim donar ya yazarken
    kelimeleri süzmekten
    korkar oldum ya gülmekten
    ne olur esareti getirme bana

    ölçmeye kalksam seni içimde
    aklımın terazisinde tek ölçü
    -hiç kimse için ağlamadım
    ama ben seninle
    ağlamak istemiyorum ki

    yerli malı bir aşk
    bizim sevdamız
    gözyaşı bulunur nasılsa
    böyledir sıradan sevdalar
    sıradan ama eksiksiz
    ve biz böyle güzeliz
    tadımız tuzumuz ekşimiz
    ve hayatın kendisiyiz

    dünya eziyor bizi
    ay’ da yaşamalıydık
    gölgemiz düşmeden suya
    kolay mı sevdaları yasaklamak
    sevgiliden geçmeden