Keskin Bıçak

Züleyha'nın Yusuf'a olan aşkı.. Tutku ve sevgi ile önüne geçilemeyen derin duygular. Keskin bir bıçak gibidir aşk. Aileleri eşleri bir arada tutan özdür.

Ailem köşesi, zehirliok ile yayın hayatına başlamış keskin bıçak sayfamızın devamıdır.

Bu bölüm, 2 Temmuz 2006 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Bugün aciz.net altında yayına devam etmektedir.



Keskin Bıçak, Namı diğer SEVGİ

Sevgi, Allah'ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biridir. Her insan hayatı boyunca çok sevdiği, güvendiği, yakın hissettiği kişilerle birlikte olmak ister. Allah'ın verdiği nimetlerin birçoğu, asıl değerini, gerçek sevgilerin ve dostlukların yaşandığı ortamlarda bulur.

Örneğin, gördüğü güzel bir manzaradan zevk alan bir insan, duyduğu heyecanı sevdiği biriyle paylaşmak ister. Aynı şekilde en muhteşem ziyafet sofrası ya da en güzel, en şatafatlı ev bile, tek başınayken bir insana çok fazla çekici gelmeyebilir.

Çocukların masala neden ihtiyacı var?

Masallar çocuklara, en sıkıntılı zamanlarda, karamsar bir haldeyken bile hiç olmayacak şeyleri başarabileceğini fısıldar. Çocukların içindeki kahramanı ortaya çıkarır. Hayal kurmak sadece eğlendirmez. Fantastik öğeler çocukların hayal dünyasını zenginleştirir ve onları hayata hazırlar.

Çocukların masala neden ihtiyacı vardır? Sebebi çok basit: Her halk çocuğuna masal anlatırken hayal kurmuş, onu eğlendirmiş, masala fantastik öğeler katarak hayal dünyasını zenginleştirmiş. Masalın sonunu mutlu bitirmiş. Çocuk hep sevinmek istiyor, masalcı onun bu ihtiyacını fark edince hem onun isteğini yerine getirmiş, hem de masalı detaylandırmış, ballandırmış, masala birçok işlev yüklemiş. Bir masalla bunu en iyi şekilde açıklayabiliriz.

Allah böyle EŞ nasip etsin

Adam eşine sorar:
"Benden daha yakışıklı bir erkek var mı?
" Kadın önce susup sonra cevap verir:
"Bilmiyorum.
" Adam:
"Benden daha iyisi var mı ?
" Kadın, yine:
"Bilmiyorum.
" Adam:
"Benden daha nazik bir erkek var mı ?
" Kadın:
"Sana bilmiyorum dedim."
Adam:
"Nasıl bilmezsin?
" Kadın:
"Evet bilmiyorum, sen varken nasıl başka erkeklere bakarım ! "
"Allah dünya ve Cennette seni bana eş yazdığı halde nasıl başkasına bakayım..!

-Allah böyle EŞ nasip etsin(amin)

Silikon Vadisi Yönetici Çocukları Neden Teknoloji Girmeyen Bir Okula Gidiyor?

Günümüz çocukları teknolojinin içine doğuyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Şimdi bu durumu anne babaların nasıl yorumladığını daha iyi anlamak için başka bir gerçeği daha ortaya koymak lazım: Biz teknolojinin içine doğmadık. Hepimiz yaş kemale erdikten sonraki dönemde, yani lise ve üniversite yıllarında ya da iş hayatına yeni atıldığımız dönemlerde tanıştık teknolojiyle. Belki bu yüzden küçücük çocukların hatta el kadar bebelerin teknolojiyle ilişki kurmasından şaşkınlıkla karışık -ilk kez gördüğümüzden olsa gerek- tuhaf bir zevk alıyoruz.

Çok farklı ve zeki bir nesil yetişiyor duygusu kaplıyor içimizi. Belki bu yüzden bir sürü anne baba, “Oğlum 3 yaşında tam bir profesyonel Google kullanıcısı”, “Bizimkinin mouse kullanmasını bir görsen inanamazsın” gibi tuhaf gururlanmalar yaşıyor.

Şükürler olsun ki, çocukların gelişim çağında teknolojiye (bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler) uzun saatler maruz kalmasının zararlarıyla (gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkilemesi, obezite ve saldırganlığa sebep olması, radyasyon emisyonu vs.) ilgili çok sayıda araştırma yayınlandı. Ancak, buna rağmen çocuğunu teknolojiden uzak tutmak için çaba gösteren çok az sayıda anne baba var.

Sevgili Duası

Rabbim,
Bir insanı koy kalbime ama o insan Senin de sevdiğin bir insan olsun.Ve beni öyle bir insana sevdir ki,o insanın kalbinde Sen olasın.

Ki ben o insanın kalbinde Seni bulayım.
Beni öyle bir insanla buluştur ki benden önce onunla Sen buluşmuş olasın.

Onunla elele tutuştuğumda ikimizin elinin üstünde Senin Kudret Elin,(Yardımın) olsun.

Bana öyle gözler göster ki;ben o gözlerden Sana bakayım.(Seni hatırlayayım)

Bana öyle bir sevgili ver ki;bakışı cennete açılan iki pencere olsun.

Onunla öyle bir yolda yürüyelim ki;klavuzumuz Sen olasın.

Ey Rabbim öyle bir sevgili ver ki bana,ona sarıldığımda kâinat bize bakıp,birbirine sarılsın...

Bize öyle bir sevgili ver ki Rabbim,Sevgimizden Hz.Muhammed Aleyhissalatu Wesselam sevilsin...

amin..amin..amin..

kaynak:Dua Günlüğü, Her Güne Bri Dua kitabı

Hanım bana karpuz getirsene

Evvel Zaman içinde Memleketin Birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görün...ümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış ' Bu gençliğin sırrı nedir' diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya.. ama sorular sık , soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.

Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine.

"Bu davette size sırrımı açıklayacağım” demiş. Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken Adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş:

- "Hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da:

Yaşamınızı Korkular Yönetiyor

Psikolog Derya Öztürk, stres ve depresyonun altında yatan gerçek nedenlerden birisinin "gelecek korkusu" olduğunu belirtirken, gelecek korkusu çok fazla olan insanların şimdiki anı yaşamadığını, yaşadıkları andan keyif alamadığını söyledi.

Duyu algı eğitimi alanında çalışmalar yapan, Nöro- Linguistik Programlama (NLP) Eğitmeni Psikolog Derya Öztürk, yaptığı açıklamada, gelecek korkusunun yaygın ve pek çok kişinin elinde olmadan karşı karşıya kaldığı korku olduğunu kaydetti. Öztürk, gelecek korkusunun derinlerinde "değişim korkusunun" yattığını söyledi.
İnsanoğlunun sadece yalnızca "düşme ve yüksek ses" korkusuyla dünyaya geldiğini vurgulayan Öztürk, bunun dışındaki tüm korkuların öğrenilmiş korkular olduğunu kaydetti. Öztürk, zihin tarafından yaratılan sanal korkulardan kurtulmanın mümkün olduğuna işaret ederek, "Yeter ki bu korkulara sahip olduğunuzu kabul edin ve kurtulmak isteyin. Tüm korkular geçmişteki olumsuz deneyimlerimiz sonucu oluşmuştur" dedi.

ACI ÇEKMEKTEN, MUTSUZ OLMAKTAN KORKULUYOR

Sevgiyi öldüren evlilik değil

Evlilik çok yönlü bir kurum ve ana maddesi sevgi. İki kişi çeşitli şartların sağlanmasıyla evlenmeye karar verdiğinde sevgiye götüren ilk elektriklenme diye tarif edilen çekim başta olmuşsa, birbirlerine sevgi duyuyor ve iyi anlaşıyorlarsa her şey bir başka güzel gelişir.

Evlilik hazırlıklarında bir başka heyecan, başka bir mutluluk hemen fark edilir. Sevgiyle ışıldayan gözler, birbirini görmek için can atan, beraber olmak, birlikte konuşmak, gezmek için her fırsatı değerlendiren, sevgilerini ifade etmek için en güzel sözleri, en anlamlı hediyeleri seçen eşler. Pekiyi bu kadar mutlu ve güzel başlayan, her iki tarafın da sevgiyi doya doya hissettikleri ve yaşadıkları bir ilişkide sevgi evlilikle biter mi?

Rüya Evlilik

bekârlık yıllarımda hedefsiz ve sonuçsuz bir koşturmaca hâlinde geçen hayatım, evlenince, bir tezgahın başına oturup üretime başlamak gibi bir değişim geçirdi ve maddî, manevî, sosyal sahalarda bugüne dek ne ürettiysem, hep evlendikten sonra oldu. (Eşime buradan teşekkürler!)

kim ki evlenip yuva kurmuş; daha huzurlu, daha verimli, hedeflerini gerçekleştirmiş. “Nasılsın?” diye sorunca gevrek gevrek gülerek “İyii” diyor. Kim ki düzenli bir aile hayatı kuramamış; huzursuz, şaşkın, meslekî yönden de verimsiz, başıboş dolanıyor. “Yaa, bildiğin gibi işte, birşey yok, ne olsun?”

****

“Bekâr erkek üçte iki erkek, üçte bir çocuktur. Bekâr kadın üçte iki kadın, üçte bir erkektir.” Yani erkeklerin haylazlıktan kurtulup olgunlaşmaları, bayanların ise kişiliklerini oturtmaları için evlenmeleri lâzımdır

****

Aşk Merhamet İster..

Aşk tutkuların kavruldugu çöl gibi yakar yüreği,
denizlerin bilinmez yerlerine gizlenmiş girdaplar gibi
çeker insanı içine. Aşkta sormak yoktur, cevap aramak
yoktur. Bu yüzden aşk gönüllü bir körlüktür.

Aşk yavan bir sevgi değildir, kuru birkaç söz hiç
olamaz. Birkaç yapmacık kelimenin arkasına sığınmış
ürkek bir gölge durumuna hiç düşmemeli.

Aşk bazıları için tabudur. Konuşulması,
düşünülmesi, arzulanmasi yasak olan. Bazıları için
alelade halk pazarında satılan yapma bir çiçeğe
benzer. Bu sebeple kimileri aşkı ulaşılmayacak bir
kızıl elma olarak yazmışlardır kafalarına. Kimileri
için sıradandır, herkes aşık olabilir. Öyle değildir
aslında her seven aşık her sevilen maşuk olamaz.
Aşk bu yüzden yürek ister

Aşk Anadolu'da el tezgahında ilmek ilme
dokunan kilim gibidir. Kilimi ortaya çikarmak için her
gün bıkmadan usanmadan ilmek atmak ister. Aşkta yarına

Evlenilecek Kadın

Meşhur Kadı Şüreyh'e bir gün delikanlının biri gelerek, kendisiyle özel olarak görüşmek istediğini söyledi. Kadı Şüreyh bu delikanlının isteğini kırmadı ve onunla görüşmeyi kabul etti. O genç, evlenmek istediğini; fakat evleneceği kadının tahsil görmüş ve şehirli olmasını arzu ettiğini söyledi. Fakat, yine de bu konuda tavsiyelerde bulunmasını istedi.

Bunun üzerine Kadı Şüreyh, eş seçiminin önemli olduğunu, eş tercihinde bulunurken Resûlullah'ın bu konudaki tavsiyesinin "dindar olanının tercih edilmesi" biçiminde olduğunu söyledi. Ayrıca seçilen eşin, aile yapısının ve aileden gördüğü İslâm terbiyesinin de önemini belirterek, kendi başından geçen evliliği şöyle anlattı:

Yuvayı Kurarken

Yuva, çileli hayatın sıkıntılarından, ıstıraplarından bizi çekip kurtaran, şefkatli kollarında tatlı nağmeleri ile avutan, yüreğimizdeki keder tortusunu mahir elleriyle arıtan ve bizi yepyeni ümit ve cesaretlerle hayat mücadelesinin içine gönderen huzur ve diriliş ocağı değil midir?

Aslında yuvadan beklediğimiz şeyler sadece bunlardan ibaret de değildir. Hayal ettiğimiz nice uzun yıllara dallar ve kollar salacak çınar ağacımızın köklerinin tutacağı mübarek topraklardır bizim yuvamız.

Öyleyse yuvamızın sağlam bir temel üzerine bina edilmesi gerekir. Umulmadık bir zamanda bizim yuvamızı sarsabilecek muhtelif kaynaklı depremlere karşı dayanıklı olmamız geleceğimiz açısından büyük önem taşımaktadır.

GÖZ GÖRDÜ GÖNÜL SEVDİ!

Patates, Yumurta ve Kahve!

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.

Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gün onu mutfağa götürdü.
Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.

Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.

Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı.
Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.
İkincisinden yumurtayı çıkardı.

Evliliğin düşmanları

Eleştiri
"Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin. Hep bağırıyorsun. Beceriksizsin. Filanın eşinden ibret al. Beni üzmekten zevk alıyorsun" şeklindeki ifadeler, eşi suçlayıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde "ben" dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: "Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım." Bu ifade daha yumuşak olduğundan, ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu da olaya yansıttığından eşi olumlu yönde etkileyebilir.

Genelleme
"Hep böylesin. Böyle yaparsın. Zaten senden başkası da beklenmez. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annenden, babandan kapmışsın. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?" tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, madem ki eşiniz söylediğiniz gibi "hep öyle", yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın.

Aklını okumak