Keskin Bıçak
Züleyha'nın Yusuf'a olan aşkı.. Tutku ve sevgi ile önüne geçilemeyen derin duygular. Keskin bir bıçak gibidir aşk. Aileleri eşleri bir arada tutan özdür.
Ailem köşesi, zehirliok ile yayın hayatına başlamış keskin bıçak sayfamızın devamıdır.
Bu bölüm, 2 Temmuz 2006 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Bugün aciz.net altında yayına devam etmektedir.
Seni unutmak
öyle hayran dinlerken seni
hayallerimde adim atmayi ögrendim
yazmanin gayesini anladim
umut etmeyi umutladim
fakat simdi en dogrusu
bende biraktiklarini geri vermek olmali
bu yolculugum sonsuz geliyor
herkes ilerliyor bense geride kalmisim
yükledim sonunda hayallerimi sana ait kutuya
az önce denize daldirdim
aciga cikmiyor
dalgalarin hakiminde batiyor
mavilerde bitiyor
en iyi son bu olmali
kararsizlikta artik yok kurdugumuz biz
geri dönüs yok
kaybolana seslenmek yok
imkansizligi belki zorunlu
ama yinede onu yaratan ben susmaliyim
cünkü düslemek yok
tek care benden bekleneni yapmak olmali
.........seni unutmak.........
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Şimdi git...!
Say ki..
Seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik
Say ki..
Gece mektuplarının en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik
Say ki..
Sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber bekledik
Sen git..!
Ben gelemem bu yürekle..!
Ya da kal..!
Eylül yağmurlarını bekle..!
Seni yağmurdan sonra sevicem
Saçlarıma ak düşmemiş halimle
Sen yaşlardayken 18inde-20sinde
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle,
Seni yağmurdan sonra sevicem..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım
Sevda aleminde kendi ellerimle
Şimdi git..!
Say ki..
Seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik
Say ki..
Oturup ve konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı
Ve sevdadan hiç söz etmedik
Say ki ..
Hiç gülmedik
Ayni şeyleri sevmedik
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kimse bilmeyecek, herkesten gizlicem
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada
Seninle gök kuşağının altından geçicem
Seni yağmurdan sonra sevicem
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemicem
Kapanmaz Yaram Zaman İçinde (Zigon Sehpa)
Bugün ordaydım,
Aynı yerde, aynı evde.
Aynı kapıdan girdim içeri,
Tesadüf bu ya,
Aynı anahtar kalmış bende.
Sandalyede yeleğini unutmuşsun,
Masada kahkahanı, mutfakta bardağını,
Salonda duruşunu unutmuşsun,
Sonra yan odada hıçkırığını,
Koridorda gözyaşlarını.
Kapıda çarpıp çıkışını unutmuşsun.
Bir çiçeğin zehri düşmüş, zigon sehpaya,
Bir rujunun rengi düşmüş, oval aynaya,
O kavgadan arta kalan kırık vazoyla,
İkimizin kalbi düşmüş tozlu balkona.
(Şarkı:Ağlama yar,bir gün gelir bu hasret biter..
Döneceğim,ağlama
Bekle beni,ağlama)
Duvardaki resminde gülüşün kalmış,
Son içtiğin fincanda dudak izlerin,
Portmantonun yanında gidişin,
Kapıda bıraktığın ayak izlerin kalmış.
Yastığının üstünde saçını buldum,
Posta kutusunda mektuplarını,
En son dinlediğin şarkını buldum,
O hicazda kalmış gözyaşlarını.
Yazan böyle yazmış demek ki,
Nasıl da anlam buldu sen olmayınca:
“Neyleyim köşkü neyleyim sarayı,
İçin de salınan YAR olmayınca…”
Sen Leyla’ydın,Ben de Mecnun çöller içinde
Ey İstanbul
Zaman ayrılığı vurur…
dipsiz bir sevda yokuşunda…
yanımda kal..bırakma yaban sevdalara…
düşü olmayan acı sonsuzluğa…
Geceye inat yokluğunda…
bir bedel ki sürgünlerde sensizliğim…
sonu yok…dönüşü yok…
bedeli bensizlik olsun ihanetinin…
Dün gece bizim deniz fenerinin altında oturdum…
gökyüzü, deniz ve de ben…
her akşam seni bekliyoruz!
Ne olur dön sevgilim…sensiz yaşayamam!
gitme ruhum…
sen yokken hicran düşer bu şehre…
gitme sevgim…
sen yokken tutsak düşerim bir isyan gecesine…
ölürüm…
sen yokken…
birtanem!
sabahı bekledim saatlerce…ama ya sonra?
Sen yoksun ya şimdi…korktum!
Belki sabah olmaz diye…olsa da sen yoksun diye…
kent vurur şehir ışıkları söz vermiş bir aşka…
bilmem…bilemem…
ferin aydınlatır mı içimi bir daha…
kaybolursun puslu rüyaların ardında…
gurura yokuş sevdalarda…
Birileri ağlıyordu hesapsız gidişime…annem ağlıyordu…
senle süslenmiş sokaklardan geçerken ben ağlıyordum…
ama olsun…dedim ya birtanem!..
geriye bir hiç kalsa da benden, andım olsun yazgıma!..
Bugün seninle son günüm
son defa senin icin gözyaslarima boguluyorum bugün
icim aciyor, yalanla dogru kardes olmus
saglar sollar birlesiyor
yollumu kesiyor
bu yüzden son defa senin icin
inancim beni yalniz birakmadigi icin
yanildim, yalanmis dememek icin
hatiralari bozmadan son kez aliyorum kalemi elime
sanadir bu satirlarim, sen dinlemesende
tanimadan güvendim, sen bilmezsin
hergün yollunu gözledim hayallere dalip
bir adim atmani, simdi yarin diyerek
virgüller sakladim sana
gizlice, kimse duymasin seni yüregimde
bagiriyordun cünkü, yüregim aciyordu
nerde ismin ciksa ayaklanirdim
sen olmadigini biliyordum aslinda
yinede seni anlatan, sana yakin durana yakin olmak istedim
son ayaklanisim bugün
sana küsmemek icin
hislerime yenilip kuslara inandigim icin
seni sana karartmamak icin
zaten ne haddime
simdi ne zaman cigliklar duysam yüregim acir
yüregime söz hakki verdigim son gün bugün
üc kelimenle yiktin bilmeden sana varan yollari
susturdugum kuskularima yanit verdin
korkularimi üzerime saldin
simdi ne zaman kuslar görsem inancim solar
kalbimin senin icin son carpisi bugün...
BUGÜN SENINLE SON GÜNÜM!
Bunu da aşacağız!
Bir Dost.......
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığın da değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.
Biz bu sonbaharda buluşacaktık...
Biz bu sonbaharda buluşacaktık...'
geleceğin yollara umudumu yerleştirdim. dikenlerin üzerine sevdamı
gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün. bahar gelecekti, sen de
gelecektin baharla. o zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal
kokacaktı her biri. rüzgâr vuslat türküleriyle esecek, yapraklar sana
(s.a.v) doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten.
sen (s.a.v) gelecektin, bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı. yıldızlar
sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi. sen (s.a.v)
gelecektin; ay kararmışlığını seninle giderecek, güller gibi kokmanın
ne demek olduğunu senden öğrenecekti. sen (s.a.v) gelecektin; güneş
yeniden tebessüm edecekti. Sen (s.a.v) gülecektin, zerreler ihtizaza
gelecekti. sen (s.a.v) gülecektin, bin bir Ebu Zerr bakışlı hasbi
yüreğimin çöllerinden geçip Bedr'e fethe gidecekti. sen
(s.a.v)gülecektin, kâinat gülecekti seninle.
'bahar geldi geçti, sen gelmez oldun.'
geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı. dikenler
parçaladı sevdamın gergefini. bahar geldi, çiçekler hasretine açtı.
Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!
Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine Sana gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim. Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. 'Gül'e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten, kâinatı ısıtan güneşten sordum gül diyarını. "Güllerin Efendisi'nden destur almak için ne lâzım." dedim. O'nun adını duyunca; dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, "Teri gül kokan Gül Sultanı'ndan kabul görmek için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk'a yönelip el pençe divan durasın." dediler. Sonra, "İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın." diye nasihatte bulundular. "Hakk'ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının dellâlına, kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan'a ve O'nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun." dediler.
Yaşamın Yankısı
Daglik bir bölgede adam küçük ogluyla yürürken, çocuk ayagini tasa çarpar ve can acisiyla, "ahhhh" diye bagirir. Dagdan, "ahhhh" diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla, "Sen kimsin?" diye bagirir; ama aldigi tek yanit, "Sen kimsin?" olur.
Çocuk bu yanita kizar ve "sen bir korkaksin!" diye bagirir. Dagdan aldigi yanit da "sen bir korkaksin!" olur.
Babasina bakar ve "baba ne oluyor?" diye sorar.
"Oglum dikkat et" diyen baba, vadiye dogru, "Sana hayranim!" diye bagirir. Ses, "Sana hayranim!" diye yanitlar. Baba, "Sen harikasin!" diye yine bagirdiginda, bu kez dagdan, "Sen harikasin!" yaniti gelir.
Çocuk sasirmistir, ama hala ne oldugunu anlayamamistir.
Baba ogluna durumu açiklar; "Ogum, insanlar buna yanki derler; ama gerçekte yasamin ta kendisidir. Yasama ne verirsen sana onu yansitir. Yasam senin davranislarinin aynasidir.
-Eger yasaminda daha çok sevgi istiyorsan, insanlari daha çok sev.
-Eger sana saygili davranilmasini istiyorsan. insanlara saygili davran.
-Eger baskalari tarafindan anlasilmak istiyorsan, önce baþkalarini anlamaya gayret göster.
Kaybolmusken gözlerinde, özledim seni
sevda öyle beklenmedik birşey ki...
elin kolun bağlanıyor birden...
kaçmak istiyorsun ilk önce...
korkuyorsun çünkü...
birini bu kadar sevmekten,onu hayatının merkezine koymaktan,birine bu derece güvenmekten,bağlanmaktan deli gibi korkuyorsun...
ama yine de kurtulamıyorsun sevdadan...
sevdanın gizemine kapıldın mı bir kere,kopamıyorsun artık...
herşey pespembe oluyor...
kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorsun...
gülmek geliyor içinden...
sevdiğini tüm evrene haykırmak...
sevgilinin gözlerinde erimek...
sonra hayal kuruyorsun sevgiliye dair...
hele bir de sevgilinin de yüreğine düşmüşse sevda ateşi...
işte o zaman için daha bir kıpır kıpır oluyor...
bir gelecek düşlüyorsun sevgiliyle...
o yanındayken,yüreği seninleyken kimse zarar veremez bana diyorsun kendi kendine...
herşeyden vazgeçiyorsun,sevgiliden başka...
hiçbir şey korkutmuyor seni artık...
daha önceki korkuların birer birer kayboluyor...
yapmayacağım dediğin şeyleri yapıyorsun...
körü körüne bağlanıyorsun...
sevmek,sevildiğini hissetmek o kadar güzel bir duygu ki...
sevda sarhoşu oluyorsun...
Yalancı ve Evli Erkeklerle Aşk
Soğuk bir kış günüydü ve yerler bembeyazdı.Birbirimizi görünce yüreğimizi öyle bir sıcaklık kapladı ki ikimiz de aşk ateşiyle yanıyorduk artık.Günler birbirini kovalıyor ,saatler öylesine güzel geçiyordu ki zamanın farkına bile varmıyorduk.
Bu güzellik onun benden sakladığı o kocaman yalanı öğrenene kadar devam etti.
Evet, o evliydi... Ve de çocuğu vardı. Benden bunu saklamıştı. Öğrendiğim o an dünya başıma yıkıldı.Kalbimdeki sızıyı tarif edemiyordum. Göz yaşlarım sel olmuş akıyordu.Gittim ,ondan uzaklaştım. Arkama bile bakmadım. Yüreğimdeki o büyük aşkla beraber ben de yok olmuştum.Bana yapılanları, söylenen yalanları kendime yakıştıramıyordum. Ama o benden vazgeçmemişti. Çok savaştı yeniden birlikte olmak için. Aileme kabul ettirmeyi başardım ve yeniden başladık. O eşinden ayrılmıştı.
Kuzenine aşk tuzağı
Adana’da 500 bin YTL fidye için teyzesinin oğlu 21 yaşındaki Hüseyin Polatdemir ve onun biri kız 4 arkadaşı tarafından aşk tuzağına düşürülerek kaçırılan 19 yaşındaki böbrek hastası Ahmet Geyik, yaşadığı korkulu 2 günü polise anlattı.
Geyik, “Serçe parmağımı kesip babama göndereceklerdi. Öldürecekler diye çok korkuyordum'' dedi.
Babası ile birlikte Karataş İlçesi’nin Tuzla Beldesi’ne bağlı Kadıköy Köyü’nde çiftçilik, aynı zamanda Mısır Çarşısı’nda cep telefonu bayiliği yapan Ahmet Geyik, geçen pazartesi günü bir kız arkadaşıyla buluşacağını söyleyerek evden ayrıldıktan sonra kayboldu. Baba 45 yaşındaki İbrahim Geyik’i cep telefonundan arayan bir kişi, 500 bin YTL fidye isteyip, verilmediği ve polise haber verildiği takdirde çocuğunu öldüreceklerini söyledi. Babanın başvurusu üzerine harekete geçen polisin araştırması sonunda, Geyik’i teyzesinin oğlu ile arkadaşlarının kaçırdığı anlaşıldı. Ahmet Geyik rehin tutulduğu eve yapılan operasyonla kurtarıldı.
AŞK TUZAĞI
Romantik Kıskançlık
İlişkinin Tuzu Biberi Olarak Görebileceğimiz Tutku' nun reçetesi mi ?
İlişkiyi Gitgide Yokoluşa Sürükleyen Bir Virüs mü ?
Erkeklerde Depresyon
Elimizdeki raporlara göre depresyona giren kadınların erkeklere oranı çok daha az olduğundan depresyon genellikle bir "kadın hastalığı" olarak düşünülür. Oysa erkeklerde depresyon , farkına vardığımızdan daha yaygın olabilir. Pek çok erkek karamsarlığı erkekliğine yakıştıramadığı için durumunu gizlemeye çalışır. Ve başarır da: Ülke çapındaki araştırmalara göre, psikiyatrist dışındaki hekimler, erkeklere depresyon tanısı koyma konusunda %70 oranında yanılırlar. Ne varki , Amerikan Psikiyatri Birliği'nin son yıllık toplantısında , erkeklerde depresyonun gizli kalmasının bir nedeni , onların bu rahatsızlığı kadınlardan farklı ifade etme eğilimleri olabiliceği belirtilmiştir.
Sevilenle İmtihan
Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum.
Her şey güzel olacaktı. Sen, ben ve hayatımız... Hayallerimiz ve hedeflerimiz... Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler… Hepsi çok güzel olacaktı, sen de olsaydın…
Seni tanımak, bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği, ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile, birbirimizi unutmayacağız.' diye nikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın, şimdi ise hayat arkadaşım…