Çocuk Gelişim Devreleri

Çocuğu gelişimi derken, sadece fiziksel gelişmeyi kastetmiyoruz. Çoğu zaman aile büyükleri, iyi beslenmiş, kilolu çocuğun annesini tebrik ederler: "Çok iyi bakmışsın; maşallah tosun gibi!"

Diğer taraftan, zayıf vücutlu bir çocuğun annesi ona iyi bakamadığı endişesiyle hep suçluluk duygusu içindedir. Aile büyükleri ve komşu kadınları da zavallı anneyi çekiştirmekten geri durmazlar.

Çocuğun kilosu ve boyu, beslenmeden ziyade soyaçekimle ilgilidir. Önemli olan çocuğun kilosu değil, sağlığıdır. Ancak daha da önemlisi, beden sağlığı ile birlikte ruh sağlığıdır. Öyle anneler vardır ki; elinde kaşık çocukla kovalamaca oynar. Ona bir kaşık fazla yemek yedirmeyi marifet zanneder. Çocuğa kilo kazandırmaya çalışırken, ruh sağlığını tehlikeye soktuğunu ve çocukla çatışmaya girdiğini bilmez.

Biz burada çocuğun fizik sağlığından ziyade ruh sağlığı üzerinde duracağız. Çünkü, ekseri anne babalar çocuğu iyi besleyerek, iyi giydirerek ve iyi bir okula göndererek görevlerini tam yaptıklarını zannediyorlar. Çocuğun ruhsal ve duygusal gelişimi hakkında bilgi sahibi olmadıkları için çocuğun dilinden anlamıyorlar.

Bir anne telefonda dört yaşındaki kızından şöyle yakınıyordu: "Doktor bey, bu çocuk beni deli edecek! Ne yapsam faydasız. Çok nankör bir çocuk. Onun için her fedakârlığa katlandığım, hiç bir şeyini eksik etmediğim ve onu çok sevdiğim halde beni üzmekten zevk alıyor. Çoğu zaman kendimi tutamayıp dövmek zorunda kalıyorum. Bazen, keşke onu doğurmasaydım, diyorum."

Kendisine yardımcı olmamızı isteyen anneye, bu işi telefonda halledemeyeceğimizi, görüşmemiz gerektiğini söyledik. Anneyle ve çocukla ayrı ayrı yaptığımız iki seanslık görüşmeden sonra konu açıklığa kavuştu. Anne özel bir bankada çalışıyordu. Bir sene önce kocasından ayrılmıştı. Çocuğu sabahlan bankanın kreşine bırakıyor; akşamlan alıyordu. Baba, mahkeme kararma göre, çocuğunu ancak hafta sonlan iki saat görebiliyordu. Çocuk bu görüşmeyle yetinmiyor; annesine sık sık babasının neden eve gelmediğini soruyor; onu özlediğini söylüyordu. Anne de çocuğu babadan soğutmak için; "baban beni sevmiyor; bizi terketti," diyor; bütün kötü huylarını sayıp döküyordu. Çocuktan aldığımız bilgiye göre, baba kızı ile beraber olduğu saatlerde hiç anneyi kötülemiyor; bilakis onun iyi bir insan olduğunu ancak buna rağmen anlaşamadıklarını söylüyordu.

Anne gerçekten çocuğunu çok seviyordu. Ancak bu egoizme dayanan hastalıklı bir sevgiydi. Onu kimseyle paylaşmak istemiyordu. Boşanmanın bütün suçunu babaya yükleyerek çocuğu kendi tarafına çekeceğini zannediyordu. Halbuki, çocuk baba ile beraberken çok mutluydu. Annesinden korktuğu için babaya olan sevgisini gizliyordu.

Çocuk, şuuraltında kurduğu mahkemede, anneyi suçlu bulmuştu. Yaptığı yaramazlıklarla onu cezalandırıyordu. Anneye bu gerçeği anlatmamız çok zor oldu. Çocuktaki değişmenin suçunu da babaya yüklüyordu. "Hayır, diyordu, ben bunu haketmedim! O adam beni terketmekle kalmadı; çocuğumu da benden kopardı."

Anneyi bu çaresiz duruma düşüren onun bilgisizliğiydi. Belki o da kötü bir insan değildi; ancak çocuk psikolojisini bilmemenin kurbanı olmuştu.

Aslında hanım ile bey anlaşamasa da çocuk için anne ve baba olarak önemlidirler. Bu yüzden çocuklarını iyi yetiştirmek isteyen ve bununla ilgili tavsiye teklif eden babalara, "ilk başta çocuğunuzun annesine saygı gösterecek, ona kıymet vereceksiniz" diyoruz. Tabii, soran anneyse bu kez babaya saygı ve kişiliğe değer verilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Anne ile baba ayrılsalar bile çocuklarına birbirlerini kötülememeliler.


Konular