Bardak boş kalmaz!
Görünüşte basit gibi de görünse bazı olaylar iz bırakıyor hafızada... Fizik öğretmenimiz birgün derse girdiğinde çantasından çıkardığı su bardağını masanın üzerine koymuştu. Biz bardağı ne yapacak diye merakla beklerken, defteri imzaladıktan sonra boş bardağı gösterip sordu:
- Çocuklar bu gördüğünüz bardak dolu mu, boş mu? Biz hep bir ağızdan bağırdık:
- Boş öğretmenim!
- Bilemediniz çocuklar, hiçbir şey boş kalmaz. Şu anda bardak hava ile dolu. Su koyduğunuz zaman da hava çıkar su ile dolar!...
Bu fizik kuralı sadece madde için değil; insanın ruhî yapısı için de geçerlidir. Öyle veya böyle bir şeye inanmak zorundadır insan, boş kalamaz. Ateistler bile inançsız değildir aslında, kendilerine göre bir inançları vardır. Bugün çekilen sıkıntıların sebebi, insanın sadece madde olarak görülmesi ve mana tarafının ihmal edilmesidir... Allahü teâlâ, insanı madde ve mana olarak dengelemiş. Bu denge bozulunca, felâketler birbirini izliyor...
Bugün, her türlü imkâna, lükse rağmen gençlik bunalımda. Bunun en ibretli örneği geçenlerde basının günlerce işlediği iki gencin intihar olayıdır. Gençlerin ölüme giderken söyledikleri sözler, yanlışlığı ortaya koyuyor fakat bunu anlayacak insan nerede? Hâlâ çare başka yerde aranıyor. İlâç yerine zehir veriliyor...
Sen, çocuğa Allaha inanmanın lüzümunu öğretmezsen, aksine bunu gericilik, yobazlık olarak empoze edersen, o da gider şeytana tapar; nasıl olsa böyle bir duruma karışan, ayıplayan da yok...
İnanma ihtiyacı, insanın yaratılışında mevcut. Bunu yok etmek veya bunun yerine başka şeyi koymak mümkün değil...
Her türlü maddî imkânlarla donatılmış, lüks içinde yüzen, fakat maneviyattan uzak tutulmuş kolejli gençler, “Hepinizi seviyoruz, ama buraya ait değiliz” diyerek, onbeşinci kattan merdiven boşluğuna kendilerini bıraktılar ve beton zeminde feci şekilde can verdiler. Neye böyle yaptılar, çünkü onlara buraya, bu dünyaya ait olduklarını öğretilmedi. Onların sadece maddelerine hitap edildi...
Her türlü ihtiyacı karşılandığında insanın mutlu olacağı zannedildi. Maneviyat aksesuvar olarak görüldü...
Fakat bütün maddî imkânlara, lüks dairelere rağmen onlar, huzuru terk edilmiş metruk hâldeki tarihi binada buldular!...
Burada içki, fuhuş ve uyuşturucu eşliğinde ayinler düzenleyerek kedi, köpek kurban ettiler. İnanç boşluklarını böylece doldurmaya çalıştılar kendilerince. Huzuru yanlış yerde aradıklarından da, susuz olanın deniz suyu içerek daha da susadığı gibi daha çok huzursuz oldular.
Neticede bu huzursuzluk onları intihara sürükledi. Biz gerçek huzurun yerini öğretemediğimiz için, birileri gerçek huzurun intiharda olduğu empoze etmişti onlara. Hem de nereden? Ta okyanus ötesindeki ABD’den... Bugün dünyada yaklaşık 10 milyondan fazla kişi şeytana tapıyor...
Türkiye’de de yayılmaya başladı bu sapık inanç. Sen boşluğu doldurmazsan, birileri gelip dolduracak, bardak boş kalmaz çünkü...Ama su ile ama hava ile ama zehir ile...
Bu arada yeri gelmişken biraz da intihar üzerinde duralım. İntiharın ne olduğunu da anlatamadık toplumumuza. Anlatamadığımız bir yana filmlerde, intiharı sıkıntılardan bir kurtuluş yolu olarak gösterdik. İntihar genelde inanç boşluğunu veya zafiyetini gösterir.
Müslüman intiharı düşünmez bile. Çünkü intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkânsız azaplara kendini atmak, demektir. İntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz acılara maruz kalır. Bu acı azap sonsuz olarak devam eder. Bunu bilen intiharı nasıl düşünsün? Bizde intihar olayları, maneviyatın zaafa uğratılmaya başlandığı, Batı ile içli dışlı olduğumuz Tanzimat’tan sonra görülmeye başladı. İntihar kelimesi,
Tanzimat’tan önce yazılan lügatlarda bile yoktu. Dinsizliğin ve inanç zayıflığının intihar üzerindeki etkisi büyüktür. Avrupa’da, hayat standardı yüksek olan yerlerde, intihar oranı daha yüksektir. Avrupa’daki intihar oranı Türkiye’dekinden 15-20 kat daha fazladır.
Meselâ Fransa’da 100 bin kiºiden 44’ü intihar etmektedir. İntiharda Türkiye en alt sıralardadır. Türkiye’de de batıdan doğuya gittikçe inanç kuvvetlendiği için intihar oranı düşmektedir. Bütün bunlar gösteriyor ki, huzursuzlukların, intiharların panzehiri sağlam bir inançtır... Gerisi havanda su döğmektir.
- Çocuklar bu gördüğünüz bardak dolu mu, boş mu? Biz hep bir ağızdan bağırdık:
- Boş öğretmenim!
- Bilemediniz çocuklar, hiçbir şey boş kalmaz. Şu anda bardak hava ile dolu. Su koyduğunuz zaman da hava çıkar su ile dolar!...
Bu fizik kuralı sadece madde için değil; insanın ruhî yapısı için de geçerlidir. Öyle veya böyle bir şeye inanmak zorundadır insan, boş kalamaz. Ateistler bile inançsız değildir aslında, kendilerine göre bir inançları vardır. Bugün çekilen sıkıntıların sebebi, insanın sadece madde olarak görülmesi ve mana tarafının ihmal edilmesidir... Allahü teâlâ, insanı madde ve mana olarak dengelemiş. Bu denge bozulunca, felâketler birbirini izliyor...
Bugün, her türlü imkâna, lükse rağmen gençlik bunalımda. Bunun en ibretli örneği geçenlerde basının günlerce işlediği iki gencin intihar olayıdır. Gençlerin ölüme giderken söyledikleri sözler, yanlışlığı ortaya koyuyor fakat bunu anlayacak insan nerede? Hâlâ çare başka yerde aranıyor. İlâç yerine zehir veriliyor...
Sen, çocuğa Allaha inanmanın lüzümunu öğretmezsen, aksine bunu gericilik, yobazlık olarak empoze edersen, o da gider şeytana tapar; nasıl olsa böyle bir duruma karışan, ayıplayan da yok...
İnanma ihtiyacı, insanın yaratılışında mevcut. Bunu yok etmek veya bunun yerine başka şeyi koymak mümkün değil...
Her türlü maddî imkânlarla donatılmış, lüks içinde yüzen, fakat maneviyattan uzak tutulmuş kolejli gençler, “Hepinizi seviyoruz, ama buraya ait değiliz” diyerek, onbeşinci kattan merdiven boşluğuna kendilerini bıraktılar ve beton zeminde feci şekilde can verdiler. Neye böyle yaptılar, çünkü onlara buraya, bu dünyaya ait olduklarını öğretilmedi. Onların sadece maddelerine hitap edildi...
Her türlü ihtiyacı karşılandığında insanın mutlu olacağı zannedildi. Maneviyat aksesuvar olarak görüldü...
Fakat bütün maddî imkânlara, lüks dairelere rağmen onlar, huzuru terk edilmiş metruk hâldeki tarihi binada buldular!...
Burada içki, fuhuş ve uyuşturucu eşliğinde ayinler düzenleyerek kedi, köpek kurban ettiler. İnanç boşluklarını böylece doldurmaya çalıştılar kendilerince. Huzuru yanlış yerde aradıklarından da, susuz olanın deniz suyu içerek daha da susadığı gibi daha çok huzursuz oldular.
Neticede bu huzursuzluk onları intihara sürükledi. Biz gerçek huzurun yerini öğretemediğimiz için, birileri gerçek huzurun intiharda olduğu empoze etmişti onlara. Hem de nereden? Ta okyanus ötesindeki ABD’den... Bugün dünyada yaklaşık 10 milyondan fazla kişi şeytana tapıyor...
Türkiye’de de yayılmaya başladı bu sapık inanç. Sen boşluğu doldurmazsan, birileri gelip dolduracak, bardak boş kalmaz çünkü...Ama su ile ama hava ile ama zehir ile...
Bu arada yeri gelmişken biraz da intihar üzerinde duralım. İntiharın ne olduğunu da anlatamadık toplumumuza. Anlatamadığımız bir yana filmlerde, intiharı sıkıntılardan bir kurtuluş yolu olarak gösterdik. İntihar genelde inanç boşluğunu veya zafiyetini gösterir.
Müslüman intiharı düşünmez bile. Çünkü intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkânsız azaplara kendini atmak, demektir. İntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz acılara maruz kalır. Bu acı azap sonsuz olarak devam eder. Bunu bilen intiharı nasıl düşünsün? Bizde intihar olayları, maneviyatın zaafa uğratılmaya başlandığı, Batı ile içli dışlı olduğumuz Tanzimat’tan sonra görülmeye başladı. İntihar kelimesi,
Tanzimat’tan önce yazılan lügatlarda bile yoktu. Dinsizliğin ve inanç zayıflığının intihar üzerindeki etkisi büyüktür. Avrupa’da, hayat standardı yüksek olan yerlerde, intihar oranı daha yüksektir. Avrupa’daki intihar oranı Türkiye’dekinden 15-20 kat daha fazladır.
Meselâ Fransa’da 100 bin kiºiden 44’ü intihar etmektedir. İntiharda Türkiye en alt sıralardadır. Türkiye’de de batıdan doğuya gittikçe inanç kuvvetlendiği için intihar oranı düşmektedir. Bütün bunlar gösteriyor ki, huzursuzlukların, intiharların panzehiri sağlam bir inançtır... Gerisi havanda su döğmektir.
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı