Damlalar

Bir yağmuru bin damlaya göstermek vardı..

Bir kalbe bir güneşi.

Güneş vururdu dallara ve dallar sararırdı kenarından.

Işık süzülürdü buluttan ve gölge olurdu dağ taş..

Bazen sıcaktan ürperir kaçardı bulutlar,

Isıtırdı, yakardı güneş..

Teninde güneşin izlerini taşıyan gamlı çocuklar,

Bir sır gibi yüreklerine bastırdıkları acıyla dolaşırlardı..

Zamandan bihaber bebekler,

Neye güldüğünü bilmeden gülerken hayata,

Neye güldüğünü unutan büyükler de gülümserdi onlara..

Neye ağladığını unutan, neyin acıttığını unutan büyükler..


Bir yaprağa bir ağacı göstermek vardı..

Bir çocuğa neşeyi.

Neşe, uzak diyarların puslu hayalleri kadar uzak değildi,

Neşe bendeydi, ve sende ve verebilirsek bir diğerinde.

Gamı ve kederi tanıştırmak gerekti neşeyle.

Acının yanağından öpmeliydi bir teselli.

Nereye düştüğünü bilmeden düşerken yağmur,

Yağmurun nerden geldiğini bilmeyen yollar

Nasıl şaşırırsa bu buluşmaya,

Öyle şaşırırdı acılar da,

Öyle serpilirdi mutluluk.