“Serbest yaşama” ve “cinsel özgürlük”
Dünya hızla manayı bırakıp taparcasına maddeye koşmakta... Herşeye para olarak bakmakta; gelsin de nereden nasıl gelirse gelsin düşüncesinde. İnsan maddenin esiri olma, yolunda. Bu da insanı “Eşrefi mahluk” yaratılmışların en şereflisi olma makamından uzaklaştırmakta.
Başka bir ifade ile insanı hayvanlaştırmaktadır. Çünkü hayvanların dünyası, yeme içme ve çiftleşmeden ibarettir. Zamanımızın insanı da koşar adımla buraya doğru koşmakta. Dolayısıyla sonunu hazırlamaktadır. Çünkü bu düşünceye sapmış hiçbir topluluk, hiçbir devlet, hiçbir medeniyet ayakta kalamamış yok olup gitmiştir.
Bu maddenin esiri olma hali Amerika’da başlayıp, Avrupa’ya, buradan da ülkemize geçmiştir. Eskiden ülkemizde bazı kuruluşlar tarafından gündeme getirilen, savunulan bu gayri insanı düşünceler, son zamanlarda resmi makamlarca da savunulmakta; savunulmakta da kalmayıp fiiliyata geçirilmesi için ön ayak olunmaktadır. Bunun en açık örneği geçenlerde gazetelerde çıkan şu haberdir.
Haberin özeti şöyle: “Turizm Bakanının Türkiye'de ‘‘çıplaklar kampı’’ kurulabileceği yolundaki açıklaması, turizm beldelerinde destek buldu. Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Kemer gibi, Turizm sektörünün başı çeken turistik beldeleri çıplaklar kampı kurulmasına ‘‘evet’’ dedi. Alanya ve Kaş ise karşı çıktı. “(Hürriyet – 30.4.2001)
Görüldüğü gibi bu hayvanî yaşayışa kimsenin karşı çıktığı yok. Karşı çıkanlar da yer müsait olmadığından veya daha sırası değil türünden mazeret beyan ediyorlar, haberin devamında. Bir toplum bu kadar nasıl değişir anlamak mümkün değil.
Turist ve para gelsin de nasıl gelirse gelsin; dinimizden, örfümüzden neler alıp götürüyor bu hiç önemli değil. Sayın Belediye başkanları, bu toprakları almak için binlerce şehid veren ecdadımızı hiç düşünmüyorlar mı?
Mezarlıkların, türbelerin yanından geçerken vicdanları hiç sızlamayacak mı? “Evet” diyebiliyorlarsa diyecek bir şey yok. Herkes kendine yakışanı yapar deriz. Bu aynı zamanda işin kolayına kaçmaktır. Aslında turist herşeyden önce altyapı ister, temizlik ister, en önemlisi de iyi muamele ve insanlık ister.
Bunları yapabilmek kolay değil. Bunları yapmaktan aciz olanlar işte böyle gayri insani girişimlere yönelir. İsterseniz, bu tür serbestliklerin toplumu nasıl etkilediği konusunda ilim adamlarının görüşüne başvuralım:
Büyük bir sosyoloji âlimi olan P. Orokin, dört ciltlik “Dinamics” adlı eserinde, bütün bu konuları ele almakta, Amerikan ve Batı kültürünün çöküşü olarak yorumlamaktadır. Pitirim Sorokin, Amerika’dan başlayarak, aşağı yukarı bütün Avrupa’yı sarma temayülü gösteren “Serbest yaşama” , “cinsel özgürlük” gibi akımları, Amerikan ve Batı cemiyetleri için bir “Çöküş yıkılma alâmeti” olarak değerlendirmektedir. P. Sorokin’e göre, bu tür yaşayışlar yaygınlaştıkça, yuvalar yıkılmakta, boşanmalar ve evi terk etmeler çoğalmakta, zina, fuhuş ve fücur artmakta, çocuksuzluk dikkati çekmektedir. Sorokin’e göre “serbest yaşayışlar”, cemiyetin aleyhine gelişmelere kaynak olmakta, beden ve ruh sağlığını bozmakta, ahlâkî yaşayışı bertaraf etmekte, insanın verimini düşürmekte, ferdî ve sosyal saadeti yok etmektedir.
Şimdi, birçok ülkede, “Çıplaklığı” “cinsel özgürlüğü”, yani “serbest fuhşu” savunan birçok film çevrilmekte, romanlar, hikâyeler ve yazılar yazılmakta, güzel sanatlar adına, bu konu, istismar edilmektedir. Bu propagandalar, bazı ülkelerde pervasızca, bazılarında bizde olduğu gibi sinsince yürütülmektedir.
Bu propagandalar, şüphesiz, yalnız gençleri ve halkı etkilemekle kalmamakta, kendini ilericilik kompleksine kaptırmış “yarı-aydınları” da sürükleyip götürmektedir. Netice olarak P. Sorokin, “son derece sıkı cinsî kontrolün mevcut olduğu ve aile hayatına önem verildiği devrelerin, kültür bakımından en verimli devreler olduğu; aksine, aşırı, kanunlara, nizama aykırı cinsî faaliyetlere müsait devrelerin ise kültürel verimliliğin düşmesine yardım ettiği” görüşündedir ve o, bu görüşlerini, tarihî olaylarla ispat etmektedir. İnsanı hayvandan ayıran, “Ahlak”tır.
Bu kaldırılınca insanın hayvandan farkı kalmaz. Hatta hayvandan daha kötü duruma düşer. Çünkü, insan sınırsız, başıboş değildir. Sınır tanımayan kimseler için Kur’an-ı kerimde, “ İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar.” (Araf 179) buyurulmaktadır. Tabii ki bu bir tercih meselesi, benim tercihim böyle diyene ne denebilir ki.
Başka bir ifade ile insanı hayvanlaştırmaktadır. Çünkü hayvanların dünyası, yeme içme ve çiftleşmeden ibarettir. Zamanımızın insanı da koşar adımla buraya doğru koşmakta. Dolayısıyla sonunu hazırlamaktadır. Çünkü bu düşünceye sapmış hiçbir topluluk, hiçbir devlet, hiçbir medeniyet ayakta kalamamış yok olup gitmiştir.
Bu maddenin esiri olma hali Amerika’da başlayıp, Avrupa’ya, buradan da ülkemize geçmiştir. Eskiden ülkemizde bazı kuruluşlar tarafından gündeme getirilen, savunulan bu gayri insanı düşünceler, son zamanlarda resmi makamlarca da savunulmakta; savunulmakta da kalmayıp fiiliyata geçirilmesi için ön ayak olunmaktadır. Bunun en açık örneği geçenlerde gazetelerde çıkan şu haberdir.
Haberin özeti şöyle: “Turizm Bakanının Türkiye'de ‘‘çıplaklar kampı’’ kurulabileceği yolundaki açıklaması, turizm beldelerinde destek buldu. Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Kemer gibi, Turizm sektörünün başı çeken turistik beldeleri çıplaklar kampı kurulmasına ‘‘evet’’ dedi. Alanya ve Kaş ise karşı çıktı. “(Hürriyet – 30.4.2001)
Görüldüğü gibi bu hayvanî yaşayışa kimsenin karşı çıktığı yok. Karşı çıkanlar da yer müsait olmadığından veya daha sırası değil türünden mazeret beyan ediyorlar, haberin devamında. Bir toplum bu kadar nasıl değişir anlamak mümkün değil.
Turist ve para gelsin de nasıl gelirse gelsin; dinimizden, örfümüzden neler alıp götürüyor bu hiç önemli değil. Sayın Belediye başkanları, bu toprakları almak için binlerce şehid veren ecdadımızı hiç düşünmüyorlar mı?
Mezarlıkların, türbelerin yanından geçerken vicdanları hiç sızlamayacak mı? “Evet” diyebiliyorlarsa diyecek bir şey yok. Herkes kendine yakışanı yapar deriz. Bu aynı zamanda işin kolayına kaçmaktır. Aslında turist herşeyden önce altyapı ister, temizlik ister, en önemlisi de iyi muamele ve insanlık ister.
Bunları yapabilmek kolay değil. Bunları yapmaktan aciz olanlar işte böyle gayri insani girişimlere yönelir. İsterseniz, bu tür serbestliklerin toplumu nasıl etkilediği konusunda ilim adamlarının görüşüne başvuralım:
Büyük bir sosyoloji âlimi olan P. Orokin, dört ciltlik “Dinamics” adlı eserinde, bütün bu konuları ele almakta, Amerikan ve Batı kültürünün çöküşü olarak yorumlamaktadır. Pitirim Sorokin, Amerika’dan başlayarak, aşağı yukarı bütün Avrupa’yı sarma temayülü gösteren “Serbest yaşama” , “cinsel özgürlük” gibi akımları, Amerikan ve Batı cemiyetleri için bir “Çöküş yıkılma alâmeti” olarak değerlendirmektedir. P. Sorokin’e göre, bu tür yaşayışlar yaygınlaştıkça, yuvalar yıkılmakta, boşanmalar ve evi terk etmeler çoğalmakta, zina, fuhuş ve fücur artmakta, çocuksuzluk dikkati çekmektedir. Sorokin’e göre “serbest yaşayışlar”, cemiyetin aleyhine gelişmelere kaynak olmakta, beden ve ruh sağlığını bozmakta, ahlâkî yaşayışı bertaraf etmekte, insanın verimini düşürmekte, ferdî ve sosyal saadeti yok etmektedir.
Şimdi, birçok ülkede, “Çıplaklığı” “cinsel özgürlüğü”, yani “serbest fuhşu” savunan birçok film çevrilmekte, romanlar, hikâyeler ve yazılar yazılmakta, güzel sanatlar adına, bu konu, istismar edilmektedir. Bu propagandalar, bazı ülkelerde pervasızca, bazılarında bizde olduğu gibi sinsince yürütülmektedir.
Bu propagandalar, şüphesiz, yalnız gençleri ve halkı etkilemekle kalmamakta, kendini ilericilik kompleksine kaptırmış “yarı-aydınları” da sürükleyip götürmektedir. Netice olarak P. Sorokin, “son derece sıkı cinsî kontrolün mevcut olduğu ve aile hayatına önem verildiği devrelerin, kültür bakımından en verimli devreler olduğu; aksine, aşırı, kanunlara, nizama aykırı cinsî faaliyetlere müsait devrelerin ise kültürel verimliliğin düşmesine yardım ettiği” görüşündedir ve o, bu görüşlerini, tarihî olaylarla ispat etmektedir. İnsanı hayvandan ayıran, “Ahlak”tır.
Bu kaldırılınca insanın hayvandan farkı kalmaz. Hatta hayvandan daha kötü duruma düşer. Çünkü, insan sınırsız, başıboş değildir. Sınır tanımayan kimseler için Kur’an-ı kerimde, “ İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar.” (Araf 179) buyurulmaktadır. Tabii ki bu bir tercih meselesi, benim tercihim böyle diyene ne denebilir ki.
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı