Benim annem her günün annesi

Bugün Anneler Günü, anne! Bugün unutulan anneler hatırlanacak, hediyeler verilecek, ziyaretler edilecek. Kimi çocuklar yoğun meşguliyetinden dolayı bugünü “bir telefonla” geçiştirecek. Kimileri ona da fırsat bulamayacak.
Ve bugün, bazı annelerin gözü kapıda, kulağı telefonun zilinde olacak. Bugün birçok anne mutlu olup sevinçten uçacak. Birçoğu da boşuna bekleyecek, hayal kırıklığına uğrayacak. Rengârenk çiçekler, kurdeleli hediye paketleri, “canım annem, bir tanem” sözleri sadece hayallerini süsleyecek.

Evet anne, bugün Anneler Günü… Ama benim, annemin günü değil, “günlerimin annesi” var.
Her günümü, kendisiyle, sesiyle, hayaliyle, duasıyla süslediğim, annem var. Her gördüğümde, her konuştuğumda, adımı unutmuş gibi “kuzum” diyen baş tacım var.

Dert ortağım, sır dostum, sohbet arkadaşım, dua hazinem, benim derdime benden fazla ağlayanım, gözyaşı çağlayanım, annem benim…

Seninle cennete çevirdiğimiz kuru topraklarda çapa yapan, çabuk yorulan, çabuk sıkılan oğlunum ben. Akşama kadar Güneş altında sabırla çalışmana, akşamları ev işlerine koşturmana, yoksulluğun çaresizliğine aldırmayan tevekkülüne, günün yorgunluğunu hiçe sayıp gecelerini de Kur’an’la, namazla, dua ile süslemene hayran olan evlâdınım ben.

Cennet, senin ayaklarının altında
Sen hiç yorgunluk, hastalık, sabırsızlık, şikâyet bilmezdin. Sanki, “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler” sözünü hayat tarzı edinmiştin. Allah ve Peygamber (s.a.v.) sevgisini sen öğrettin. Tavizsiz namaz aşkın, güzel ahlâkın, ihlâs ve takvan hep rehber oldu bana.

Bugün Anneler Günü… Annelerin her gün anılacağını haykıracağımız gün. Anneyi anmadan geçen bir günün anlamsız olduğunu idrak edeceğimiz bir gün. Yaşadığımız her günde, her anda, her zerremizde katkıları olan annelerimizi, hiç unutmayacak şekilde beynimize yerleştireceğimiz, hiç indirmemek üzere gönül tahtına oturtacağımız gün.

Evet anne. Sana iyilik etmeyi, sevgiyi, hizmeti, itaati emretti Rabbimiz. “Bin bir ismin tecelligâhı” olan cenneti ayaklarının altına sererek yüceltti seni. Sana öf bile demeyi, azarlamayı yasaklayıp güzel sözü, merhameti ve tevazuu emretti.

Biz de “Lebbeyk, ya Rabbi! Emrin baş göz üstüne” diyoruz: “Rabbim, nasıl anne ve babam beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sana ve babama isyan etmeyi, en büyük günahlardan biri olarak saymıştı. Size hizmet o kadar yüce bir görev ki, Allah’a kulluktan sonra en yüce ibadetlerden birisi, size köle olmaktır. Bunun için Yüce Nebî (s.a.v.), “Anne ve babası, yanında ihtiyarladığı halde onları râzı ederek Cennete giremeyen kimsenin burnu yere sürtülsün” buyurmuştu. Hem de üç kez…

Ne acı ki, bugün yanı başlarındaki hazineden habersiz, hatta onu rencide eden o kadar gafil evlât var ki… Her şeyi emrimize verecek “sonsuz kudret”in yanında hatırı sayılır, duası kabul edilir olan anneler bir fırsat olduğu halde maalesef yük kabul ediliyor! Hâlbuki onlar bize değil, biz onlara yüküz. Onlar bizim şefaatimizle cennete girecek değil, biz onların şefaatiyle ve rızasıyla cennete gireceğiz.

Anne o kadar yücedir ki, birisi Peygamberimize (s.a.v.)gelerek, “kime iyilik edeceğini” sormuştu da, şu cevabı almıştı: “Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana, daha sonra da sırasıyla yakınlarına.”
Demek ki, annenin öncelikle birlikte üç kat daha fazla hakkı var üzerimizde.

Bugün ve her gün Anneler Günü

O Yüce Resul (s.a.v.), “Anne babaya itaat nafile ibâdetten daha hayırlıdır.” buyurmaktan çekinmemişti. Rabbim şefkat mahzeni olan annelere öyle değer vermişti ki, nafile bir namazı kılarken siz bir istekte bulunsanız, namazı bozup emrinize koşmamızı caiz kılmıştı. O kadar ki, savaşa katılmak için evinden yeni gelen bir sahabeye Efendimiz (s.a.v.), “Anne ve babanı nasıl bıraktın?” diye sormuş, “Ağlar bıraktım” cevabını alınca, orduya katmamış ve şunu emretmişti:

“Git, anne ve babanı ağlattığın gibi güldür.”

Annenin meşru isteklerine itaat, tek başına bir terakkî ve kurtuluş vesilesi. Veysel Karanî anne duası ve rızasıyla buldu Resulüllahın (s.a.v.) dostluğunu ve Allah’ın rızasını. Çünkü annesi, “Resulüllah (s.a.v.) evinde yoksa hemen gel” demişti. O da Efendimizi göremeden dönmüştü. Sırf annesinin emrini yerine getirmek için.

Bayezid-i Bestamî, anne duasıyla nail oldu yüce mertebelere. Bir gece uykusundan uyanan annesi ondan su istemişti. Bayezid ise dışarıdan suyu getirdiğinde annesinin uyuduğunu görmüştü. Elinde suyla uyanıncaya kadar başında beklemiş ve annesinin hayır duasını almıştı.

Yine kıssalarda anlatıldığına göre, hasta annesine hizmette kusur etmeyen bir kasap, önce Allah (c.c.) dostluğuna, sonra da Hz. Musa’nın (a.s.) Cennet komşuluğuna anne duasıyla ulaştı.

Birçok lütuf ve başarıya hiç liyakati olmayan bu fakir de, bu nimetleri senin secdede gözyaşıyla ettiğin dualara borçlu, anne. İçimden Bahtiyar Vahabzade gibi şöyle demek geliyor:

Yoh men heçem
Men yalanam
Kitap kitap sözlerimin
Müellifi: menim anam

İşte bugün ve her gün anneler günü, sizin gününüz.
Çünkü siz, yılda bir gün değil, her gün yüreğinizde yüreğimizi taşıyorsunuz. Çünkü siz, “Önce çocuklarım” diyen şefkat kahramanlarısınız. Kalbimizi sızlatan acı, önce sizin kalbinize düşüyor. Bizim gözlerimizden önce sizin göz pınarlarınız coşuyor. Bilmem, bunun için mi, “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” diyor şair? Biz gülmeden gülmüyor gönül dünyanız. Biz solarsak açmıyor çiçek bahçeniz. “Geldi amma neyleyim sensiz baharın şevki yok” diyor ruhunuz.

Kalbinizi kırmak ve rızanızı kazanmamak Cehennemin, memnuniyetiniz ve duanız Cennetin kapıların açıyor. Sizin gibi bir hazineden yararlanmayan kadar bedbaht kim vardır?

CEMİL TOKPINAR