Dostlukta Külfet Olmamalı
Cafer bin Muhammed şöyle derdi:
-Dostlarımdan bana, en fazla ağır geleni, bana karşı tekellüf içinde bulunanıdır.
Bundan sakınırım.
Bana en hafif geleni ise, yanımda bulunduğunda, kendimi yalnızmışım gibi rahat ve
teklifsiz hissettiğimdir.
***
Fudayli de şöyle demiştir:
-İnsanlar, ancak tekellüf yüzünden yekdiğerinden uzaklaşırlar.
Biri, diğer kardeşini ziyaret eder, onda zorlanma ve resmiyet görür.
Böylece ondan uzaklaşır.
***
Ebu Hafs Haddad, Ebu Bekr Şibli'nin evinde bir süre misafir kalmıştı. Şibli misafirini
çeşit çeşit yemeklerle ağırlamıştı.
Ebu Hafs, ayrılıp giderken, Şibli'ye şu teklifi yaptı:
-Ey Şibli! Eğer yolun memleketimiz olan Nişabur'a düşerse, yanıma gel de misafir nasıl ağırlanırmış sana göstereyim?
Şibli:
-Ben ne yaptım ki, ne kusurum oldu ki? diye sordu.
Ebu Hafs:
-Başka ne yapacaksın... Külfete girerek çeşitli yemekler hazırladın. Bu, civanmertlik,
misafirperverlik değildir. Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki, hizmet ederken
üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli; gittiğinde de ferahlık gelmemeli... Gelişi ağırlık,
gidişi ferahlık veren misafirlikte, külfet vardır. Böyle ev sahibi olmaz.
***
Aradan zaman geçer. Bir gün İmam-ı Şibli'nin yolu Nişabur'a düşer. Arkadaşlarıyla
birlikte Ebu Hafs'a giderek misafir olur.
Ebu Hafs, o gece evde 41 mum yaktırır. Şibli, bu hali görünce:
-Bu ne vaziyet böyle ey Haddad! der.
Haddad: -Ne oldu? der.
Şibli: -Sen bize külfete girmeyin dememiş miydin? Bu kadar mum ne böyle?
Bundan büyük külfet olur mu? diye sorar.
Ebu Hafs, Şibli'ye: -Bunları külfet kabul ediyorsan, haydi üfle de söndür bakalım
onları, der.
Şibli mumları üfleyerek söndürmeye uğraşır; fakat bütün gayretlerine rağmen sadece
bir tanesini söndürebilir.
Ebu Hafs gülerek:
-Sizi bana Allah-ü Teala gönderdi. Ben de Allah rızası için sizi misafir kabul ettim.
Onun rızası için 40 tane mum yaktım. Bir tanesi ise kendim içindi. Benim için olanı
sen söndürdün. Fakat Allah rızası için yakılanları ise, görüyorsun ki, onca gayretine
rağmen bir tanesini bile söndüremedin.
Halbuki, sen Bağdat'ta her yaptığın şeyi benim için, benim memnun olmam için
yapmıştın. Seninkisinde külfet vardı. Benimkisi ise yalnızca Allah rızası için
olduğundan külfet yoktur.
-Dostlarımdan bana, en fazla ağır geleni, bana karşı tekellüf içinde bulunanıdır.
Bundan sakınırım.
Bana en hafif geleni ise, yanımda bulunduğunda, kendimi yalnızmışım gibi rahat ve
teklifsiz hissettiğimdir.
***
Fudayli de şöyle demiştir:
-İnsanlar, ancak tekellüf yüzünden yekdiğerinden uzaklaşırlar.
Biri, diğer kardeşini ziyaret eder, onda zorlanma ve resmiyet görür.
Böylece ondan uzaklaşır.
***
Ebu Hafs Haddad, Ebu Bekr Şibli'nin evinde bir süre misafir kalmıştı. Şibli misafirini
çeşit çeşit yemeklerle ağırlamıştı.
Ebu Hafs, ayrılıp giderken, Şibli'ye şu teklifi yaptı:
-Ey Şibli! Eğer yolun memleketimiz olan Nişabur'a düşerse, yanıma gel de misafir nasıl ağırlanırmış sana göstereyim?
Şibli:
-Ben ne yaptım ki, ne kusurum oldu ki? diye sordu.
Ebu Hafs:
-Başka ne yapacaksın... Külfete girerek çeşitli yemekler hazırladın. Bu, civanmertlik,
misafirperverlik değildir. Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki, hizmet ederken
üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli; gittiğinde de ferahlık gelmemeli... Gelişi ağırlık,
gidişi ferahlık veren misafirlikte, külfet vardır. Böyle ev sahibi olmaz.
***
Aradan zaman geçer. Bir gün İmam-ı Şibli'nin yolu Nişabur'a düşer. Arkadaşlarıyla
birlikte Ebu Hafs'a giderek misafir olur.
Ebu Hafs, o gece evde 41 mum yaktırır. Şibli, bu hali görünce:
-Bu ne vaziyet böyle ey Haddad! der.
Haddad: -Ne oldu? der.
Şibli: -Sen bize külfete girmeyin dememiş miydin? Bu kadar mum ne böyle?
Bundan büyük külfet olur mu? diye sorar.
Ebu Hafs, Şibli'ye: -Bunları külfet kabul ediyorsan, haydi üfle de söndür bakalım
onları, der.
Şibli mumları üfleyerek söndürmeye uğraşır; fakat bütün gayretlerine rağmen sadece
bir tanesini söndürebilir.
Ebu Hafs gülerek:
-Sizi bana Allah-ü Teala gönderdi. Ben de Allah rızası için sizi misafir kabul ettim.
Onun rızası için 40 tane mum yaktım. Bir tanesi ise kendim içindi. Benim için olanı
sen söndürdün. Fakat Allah rızası için yakılanları ise, görüyorsun ki, onca gayretine
rağmen bir tanesini bile söndüremedin.
Halbuki, sen Bağdat'ta her yaptığın şeyi benim için, benim memnun olmam için
yapmıştın. Seninkisinde külfet vardı. Benimkisi ise yalnızca Allah rızası için
olduğundan külfet yoktur.
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı