Bende Kaldı Ellerin

Bin bir gece içinde
Uykusuzum ben yine
Aklımda eski günler
Avunurum derdimde


Bende kaldı ellerin
Çocuk yüzün,gözlerin
Yıllar merhem sürmedi
Delip geçer sözlerin


Gün ağarır şehirde
Aldı telaş evlerde
Sende öksüz kalmışım
Yürek erir közlerde

Zaman geri dönmez ki
Sevda ecel bilmez ki
Katran kaynar içinde
Dalım çiçek açmaz ki

Ihlamurlar altında dizi şarkısı

Bende Kaldı Ellerin yorumları

  • Image Description
    Misafir
    29.09.2007

    Yoksun

    Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
    Kimsesiz bir yaz geliyordu. Yoktun. Kimsesizdim.
    Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.

    Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
    Seni bir şiire düşündükçe
    Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
    Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
    Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
    Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
    Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.


    Gittin. Koca bir yaz girmesin aramıza. Yaz ve getirdikleri.
    Kırılmış bir şeyi onarır gibi başlamayalım yarım kalmış arkadaşlığımıza.
    Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunup, dilsizler gibi
    bakışmayalım.

    Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    Birbirine uzanamayan
    Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    Ne kalacak bizden?
    Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
    Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    Bizden diyorum, ikimizden
    Ne kalacak?

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
    Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
    Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi


    Kış başlıyor sevgilim
    Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    Bir yaz daha geçecek hiçbir şey anlamadan
    Oysa yapacak ne çok şey vardı
    Ve ne kadar az zaman
    Kış başlıyor sevgilim
    İyi bak kendine
    Gözlerindeki usul şefkati
    Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    Ayrılığımızın kışı başlıyor
    Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

    Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
    Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
    Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
    Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
    Para etmiyor kendimi avutmak için bulduğum numaralar
    Bu aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağımı bilemiyorum.
    Çıplak bir yara gibi sızlıyor paylaştığımız anlar,
    Korkuyorum sözcüklerden, sessizlikten de; bakamıyorum aynalara,

    Dışarda hayat düşman bana
    İçeride odalara sığamıyorum
    Bir ayrılığın ilk günleri daha
    Her şey asılı kaldı bitkisel bir yalnızlıkta
    Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
    Kulak verdiğim saat tiktakları
    Kaplıyor tekin olmayan göğümü
    Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
    Bakınıp dururken duvarlara
    Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek,
    Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
    Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
    Kendime bir yer bulsam, dediğim zamanlar gibi
    Kendi içimden yeni bir kendim çıkarmaya zorlandığım anlar gibi
    Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
    Başıma gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
    Kendimi hazırlar gibi.

    Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimi
    Ama öyle sessiz baktığım duvarlar gibi olmaya çalışırken,
    Ve kazanmış görünürken derinliğimi

    Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
    O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
    Hayatıma verdiğim bütün anlamlar
    Göremiyorum da, biliyorum

    Bana zamandan söz ediyorlar
    Yaraların nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden
    Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme geldi yeniden.
    Hepsini biliyorum zaten, bir işe yaramadığını bildiğim gibi.
    Dahası onlar da biliyorlar.
    Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünüyorlar.
    Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, yüreğimin unuttuğu yerleriyle yeniden karşılaşmak
    kolay değil elbet.
    Kolay değil bunlarla baş etmek, uğruna içimi öldürmek.

    O boşluk doldu sanacağım
    Oysa o boşluğu dolduran eksilmem olacak.

    Zamanla yerleşecek yaşadıklarım, yeniden konumlanacak, çoğalacak anlamları, önemi
    kavranacak.
    Bir zamanlar anlamadan yaşadığım şey, çok sonra değerini kazanacak.

    Yokluğun derin ve sürekli bir sızı halini alacak.
    Oysa yapacak hiçbir şey kalmadı artık
    Mutluluk geçip gitti yanımdan
    Her şeye iyi gelen zaman bizi kanatır olmuş

    Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
    Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
    Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
    Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
    Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
    Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
    Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla...

    Bu şiire başladığımda nerde,
    Şimdi nerdeyim?
    Solgun yollardan geçtim.
    Bakışımlı mevsimlerden
    İkindi yağmurlarını bekleyen
    Yaz sonu hüzünlerinden
    Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
    Geçti her çağın bitki örtüsünden
    Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
    Bakarken dünyaya
    Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

    Unuttuklarını hatırlamaktan
    Uzun uzak yolları tarif etmekten

    Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
    Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
    Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
    Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
    Gök ummaların ve iç dökmelerin vaktinden geldim.

    Adım ölü kelebeklerin adının yanına yazılmasın diye
    Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
    Acıyla baş etmeyi öğrendim.
    Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

    Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
    Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
    Darmadağınık sözcükler ve kafiyeler
    Yaşamsa yerli yerinde
    Yerli yerinde her şey...

    Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
    Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
    Şimdi her şey yeniden
    Yüreğim, o eski aşk kalesi

    Yepyeni bir mazi oluşturdu sözcüklerin gücünden
    Dönüp ardıma bakıyorum
    Yoksun Sen…

    Ve ben seni özlerken yine yüreğimden dilime tek söz gelir;
    Seni Seviyorum