Hamileyim! Peki şimdi Ne Olacak?
Hamilelik düşüncesine ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın, bunu doktorunuzun ağzından duyduğunuz ya da o minicik keseyi ultrasonda gördüğünüz anda hissettiğiniz heyecana endişeli sorular eklenir: “Bebeğim sağlıklı doğacak mı? İyi bir anne olabilecek miyim? Onu imanlı ve ihlâslı yetiştirebilecek miyim? Bebeğimizin olması eşimle ilişkilerimi nasıl etkileyecek?”
Hamilelik bir tür “kendini yeni bir gözle değerlendirme” sürecidir. Bedendeki değişiklikler, aile ilişkileri, bebeğin sağlığıyla ve gelecekle ilgili kaygılar bu süreçte hayatın yeni bir anlam kazanmasına neden olur.
Bir kadının hayatı, hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren değişir. Gebelikle birlikte kadının başrolde olduğu yeni bir durum söz konusudur. “Annelik” rolünü, küçük yaşlarda evcilik oyununda annemizi taklit ederek öğreniriz. Hamilelik döneminde, doğum ve doğum sonrasında kendi annemizin anneliğini sorgular, hatırlar, yeniden gözden geçirir ve farklı bir düzleme oturturuz.
İÇİMDE BİRİ Mİ VAR?
İçinizde bir canlının bilmediğiniz bir şekilde büyümekte olduğunu öğrendiğiniz an çok özel duygular hissedersiniz. Bu fikre alışmanızın ardından zamanla bebeğinizle aranızda kendiliğinden farklı bir bağ gelişir. Onunla çok özel bir iletişim kurarsınız.
Gebeliğin ilk ayları çoğunlukla kendi vücudunuzda gerçekleşen değişikliklere adapte olmakla geçer. Vücudunuzda, hormonal değişikliklere bağlı olarak çeşitli farklılıklar meydana gelir. Yeni koşullara uyum sağlamaya çalışırken bulantı-kusma gibi durumlar yaşanır.
Hamileliğin ikinci üç ayında ise bebek dışarıdan da fark edilebilir bir büyüklüğe ulaşır. Hareketlerini hissetmeye başladığınızda ise bebeğe daha fazla odaklanırsınız. Artık bebeğinizle ilgili hayaller ve planlar kurmaya başlarsınız.
Son üç ayda ise, doğum stresinin de yaklaşmasıyla, hayallerin yerini kaygılar almaya başlar. Fiziksel rahatsızlığa bağlı uyku sorunlarıyla birlikte, bebekle ilgili kâbuslar görebilirsiniz. Bu aylarda hayallerin yerini daha çok kaygılar alır.
HAMİLELİK ÖZEL BİR DURUMDUR
Hamilelik, çocukluk ve ergenlik gibi hayatın önemli bir evresi olarak kabul edilebilir. Dokuz ay boyunca gerçekleşen fiziksel, ruhsal ve hormonal değişimlere adapte olabilmek sanıldığı gibi kolay değildir. Küçücük bir embriyo, vakit ilerledikçe cenin sonra da bebek olma yolunda 9 aylık bir süreçte ilerlerken, anne adayı da kendini doğuma ve anneliğe hazırlar. Ancak bu zorlu süreç anne adayına yaşamını ve ilişkilerini farklı bir bakış açısıyla değerlendirme imkânı sunar. Anne adayı, hayatı daha olgun bir düzeyde dengeleme tecrübesi edinir.
FİZYOLOJİK BELİRTİLER
İlk haftalarda anne adayında bulantı, halsizlik ve kusma gibi bazı fizyolojik belirtiler kendini göstermeye başlar. Bununla birlikte “aşerme” adı verilen ve bazı yiyeceklere olan aşırı istek de bu haftadan itibaren görülebilir. Tüm bu belirtiler kişiden kişiye değişebilir. Yorgunluk hissi, mide kazınması, göğüslerde gerginlik ve acı hissi ile birlikte bebek artık iyice kendini hissettirmeye başlar.
Bebek anne rahminde “amnion” denilen bir sıvı içinde gelişmektedir. Bu sıvı bebeğin rahat hareket etmesini sağlar, olası darbelerden korur. Aynı zamanda bebeğin akciğerlerinin, sindirim sisteminin ve diğer pek çok organının sağlıklı gelişiminde önemli bir rol oynar.
Bulantı ve kusma genellikle gebelerin yüzde 60’ında, 2 ile 12’inci haftalarında gözlenir. Sabah uyanıldığında çok şiddetli olan bulantı, gün ilerledikçe azalır. Gebeliğin sık rastlanan ve bazen çok şiddetli olan belirtilerinden biri de yorgunluktur. Fiziksel aktiviteden bağımsız olarak görülen halsizlik, genellikle 20. haftadan sonra geçer.
Anne adaylarının rutin beslenme alışkanlıkları değişir. Bazı yemeklere arzusu artar, bazı yemeklere karşı isteksizlik olur. Ekşi, tatlı, tuzlu vs. isteği artabilir.
İlk üç ayda mizaç değişiklikleri olabilir. Anne adayı zaman zaman kendini iyi hissederken, zaman zaman hassaslaşarak alıngan ve sinirli olabilir. Kimi kez tüm bu duyguları aynı anda iç içe yaşayabilir. Böyle özel durumlarda eşin anne adayına destek olması gerekir.
“Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyular) ve gönüller verdi.” (Nahl, 78)
“Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur;
üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Al-i İmran, 6)
Hamilelik bir tür “kendini yeni bir gözle değerlendirme” sürecidir. Bedendeki değişiklikler, aile ilişkileri, bebeğin sağlığıyla ve gelecekle ilgili kaygılar bu süreçte hayatın yeni bir anlam kazanmasına neden olur.
Bir kadının hayatı, hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren değişir. Gebelikle birlikte kadının başrolde olduğu yeni bir durum söz konusudur. “Annelik” rolünü, küçük yaşlarda evcilik oyununda annemizi taklit ederek öğreniriz. Hamilelik döneminde, doğum ve doğum sonrasında kendi annemizin anneliğini sorgular, hatırlar, yeniden gözden geçirir ve farklı bir düzleme oturturuz.
İÇİMDE BİRİ Mİ VAR?
İçinizde bir canlının bilmediğiniz bir şekilde büyümekte olduğunu öğrendiğiniz an çok özel duygular hissedersiniz. Bu fikre alışmanızın ardından zamanla bebeğinizle aranızda kendiliğinden farklı bir bağ gelişir. Onunla çok özel bir iletişim kurarsınız.
Gebeliğin ilk ayları çoğunlukla kendi vücudunuzda gerçekleşen değişikliklere adapte olmakla geçer. Vücudunuzda, hormonal değişikliklere bağlı olarak çeşitli farklılıklar meydana gelir. Yeni koşullara uyum sağlamaya çalışırken bulantı-kusma gibi durumlar yaşanır.
Hamileliğin ikinci üç ayında ise bebek dışarıdan da fark edilebilir bir büyüklüğe ulaşır. Hareketlerini hissetmeye başladığınızda ise bebeğe daha fazla odaklanırsınız. Artık bebeğinizle ilgili hayaller ve planlar kurmaya başlarsınız.
Son üç ayda ise, doğum stresinin de yaklaşmasıyla, hayallerin yerini kaygılar almaya başlar. Fiziksel rahatsızlığa bağlı uyku sorunlarıyla birlikte, bebekle ilgili kâbuslar görebilirsiniz. Bu aylarda hayallerin yerini daha çok kaygılar alır.
HAMİLELİK ÖZEL BİR DURUMDUR
Hamilelik, çocukluk ve ergenlik gibi hayatın önemli bir evresi olarak kabul edilebilir. Dokuz ay boyunca gerçekleşen fiziksel, ruhsal ve hormonal değişimlere adapte olabilmek sanıldığı gibi kolay değildir. Küçücük bir embriyo, vakit ilerledikçe cenin sonra da bebek olma yolunda 9 aylık bir süreçte ilerlerken, anne adayı da kendini doğuma ve anneliğe hazırlar. Ancak bu zorlu süreç anne adayına yaşamını ve ilişkilerini farklı bir bakış açısıyla değerlendirme imkânı sunar. Anne adayı, hayatı daha olgun bir düzeyde dengeleme tecrübesi edinir.
FİZYOLOJİK BELİRTİLER
İlk haftalarda anne adayında bulantı, halsizlik ve kusma gibi bazı fizyolojik belirtiler kendini göstermeye başlar. Bununla birlikte “aşerme” adı verilen ve bazı yiyeceklere olan aşırı istek de bu haftadan itibaren görülebilir. Tüm bu belirtiler kişiden kişiye değişebilir. Yorgunluk hissi, mide kazınması, göğüslerde gerginlik ve acı hissi ile birlikte bebek artık iyice kendini hissettirmeye başlar.
Bebek anne rahminde “amnion” denilen bir sıvı içinde gelişmektedir. Bu sıvı bebeğin rahat hareket etmesini sağlar, olası darbelerden korur. Aynı zamanda bebeğin akciğerlerinin, sindirim sisteminin ve diğer pek çok organının sağlıklı gelişiminde önemli bir rol oynar.
Bulantı ve kusma genellikle gebelerin yüzde 60’ında, 2 ile 12’inci haftalarında gözlenir. Sabah uyanıldığında çok şiddetli olan bulantı, gün ilerledikçe azalır. Gebeliğin sık rastlanan ve bazen çok şiddetli olan belirtilerinden biri de yorgunluktur. Fiziksel aktiviteden bağımsız olarak görülen halsizlik, genellikle 20. haftadan sonra geçer.
Anne adaylarının rutin beslenme alışkanlıkları değişir. Bazı yemeklere arzusu artar, bazı yemeklere karşı isteksizlik olur. Ekşi, tatlı, tuzlu vs. isteği artabilir.
İlk üç ayda mizaç değişiklikleri olabilir. Anne adayı zaman zaman kendini iyi hissederken, zaman zaman hassaslaşarak alıngan ve sinirli olabilir. Kimi kez tüm bu duyguları aynı anda iç içe yaşayabilir. Böyle özel durumlarda eşin anne adayına destek olması gerekir.
“Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyular) ve gönüller verdi.” (Nahl, 78)
“Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur;
üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Al-i İmran, 6)
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı