MAKYAJ (SÜSLENME VE KOKULANMA)
1- Süslenme
Güzel olanı sevme ve güzel görünmeye çalışma duygusu da insanın fıtratında, yaratılış hamurunda bulunan doğal bir durumdur. İslâm ise fıtrat dinidir. Fitrat dininin, fıtratta bulunan duyguları yasaklaması ve köreltmesi değil, fıtrata uygun biçim de ayarlaması ve düzenlemesi beklenir. Öyleyse süslenmenin fıtrata uygun olanı normal, fıtratı bozanı, ya da gayesinden uzaklaştıranı anormaldır. Ya da biri helâl, öbürü haramdır.
Başta da söylediğimiz gibi, tabiatta herşey çift olarak yaratılmıştır. Allah'tan başka herşey çifttir. Çiftler ise bir bütünün yarım parçaları demektir. Bir araya gelince bütünü oluştururlar. Artı ve eksi elektrik taşıyan kablolar birleşince enerji oluşur, lamba yanar; ütü ısınır. Kadın ile erkek normal yollarla bir araya gelince birbirlerini tamamlarlar. Huzur ve sükun oluşur. Elektrikte olduğu gibi meyva ve sonuç doğar. Demek ki, bu bütünün oluşması istenen bir şeydir. İstenen bir şey için gerekli olan şeyler de istenmiş demektir. İste normal ölçüleriyle süslenme ve kokulanma, bu bütünün tutmasını sağlayan ara yapıştırıcılardandır ve tabiî ölçülerinde kaldığı sürece tabiîdir.
Yalnız kadın süsünü yabancılara göstermemekle emrolunmustur. (Nûr (24) 31.) Öyleyse süslenecegi yer evidir.
Kadının tabiî güzelliklerini koruması, pasaklı olmaması süslenmede ilk ve tabiî olan görevidir. Çünkü kadının süslenmemesine ihtiyaç olmayabilir ama pasaklı olmaması sürekli bir ihtiyaçtır. Bu, kocasını haramdan korumanın birinci şartıdır. Konuyu biraz daha açmaya çalışalım:
Kadını süslenmeye iten iki ana sebep vardır:
1. Kadının yaratılışında olan süslenme tutkusu,
2. Kendisi dışında onu süslenmeye zorlayan güçler.
Kadınlar bakmaktan çok bakılmayı seven edilgen varlıklar oldukları için, onların büyük bir ekseriyeti cicilibicili giymeyi, süslenip-püslenmeyi sever. Böyle olan, kadınların süslenmesine engel olmak, onlara vücutlarının ihtiyacı olan, meselâ C vitaminini vermemek gibi olur. Böyle olan bir kadına süslenmenin değil, süsünü yabancılara göstermesinin anlamsızlığını ve zararlarını öğretmek gerekir. Bunu dışarıya taşıran duygunun marazî ve psikolojik bir yetersizlik olduğunu anlatmak gerekir. Böyle olan kadının kocası da süslenmesini istiyorsa ne âlâ, bu tutkusunu kocasına karşı gerçekleştiriverir. Kocası süslenmesinden hiçbir zevk almıyorsa, onun süslenmesine bütün bütün engel olmak değil, yabancılara göstermemesini sağlamakla yetinmelidir. Unutmamalıdır ki, Allah kadınlara hitaben: "Süslerini göstermesinler... gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar... Kalplerinde hastalık olanların hastalığın depreştirmemek için seslerini kadınsı kadınsı inceltmesinler... Cahiliyyet dönemi kadınları gibi, süslü-püslü, kırıladöküle gezmesinler... buyurur. (Ahzâb (33) 32.) Bu âyetler bir yönüyle, kadının tabiî olarak süslenmiş olduğunu anlatır. Çünkü varolan bir şeyin gösterilmemesi istenir. Ama bir yönden de insan için Mevlâsının emirlerine uyarak arzularına sınır getirmesi ona her türlü zevkten daha aziz gelmelidir. Peygamberimiz de, "erkeklerin görecegi şekilde süslenerek ve koku sürünerek çıkan kadının, evine dönünceye kadar Allah'ın gazabı altında olduğunu" haber verir. (Bu konudaki hadîsler için bk. Hindî age XVI/381 vd.)
Kadının süslenmesi kendi arzusundan değil de, bir dış isteğe dayanırsa, bu da helâl, ya da haram olabilir. Süslenmesini kocasından başka birisi istiyorsa bu anlamsızdır ve haramdır. Eğer kocası istiyorsa meşru çerçeve içerisinde bu, helâl olması bir yana, aynı zamanda bir görev ve zorunluluktur. Kocanın, karısının süsleninesini istemesi, cinsel arzu ve dikkatlerini onda toplaması ve harama bakmak istememesi anlamına geldiğinden, bu iyi bir davranıştır, kadının da bunu fırsat bilmesi ve kocasının gözüne girmesi gerekir. Onun bunu, iyi duygularla yapması kendisine ibadet sevabı kazandıracaktır. Hattâ bu noktada bazı islâm bilginleri, kocası süslenmesini isterken, süslenmemekte ısrar eden kadının kocasının, başka yolla ikna edememesi halinde dövmesinin câiz olduğunu bile söylemişlerdir. (Halebî, Münyetü'I-musallî 395.) Ancak bu, kadını dövmeyi yasaklayan hadislere zittir.
Ama eğer kocası, kendisi için değil de, kârısının başkaları için ve sokağa çıkarken süslenmesini istiyorsa bu, kendi erkekliğini yeterli bulmama biçiminde, psikolojik cinsel bir hastalıktir, marazî bir tatmin arama yoludur ve haramdır. Maddî bir tedavi yolu da yoktur. Acı da olsa İslam'ın ilâçlarını kullanması ve haramlara karşı perhiz uygulaması gerekir.
Güzel olanı sevme ve güzel görünmeye çalışma duygusu da insanın fıtratında, yaratılış hamurunda bulunan doğal bir durumdur. İslâm ise fıtrat dinidir. Fitrat dininin, fıtratta bulunan duyguları yasaklaması ve köreltmesi değil, fıtrata uygun biçim de ayarlaması ve düzenlemesi beklenir. Öyleyse süslenmenin fıtrata uygun olanı normal, fıtratı bozanı, ya da gayesinden uzaklaştıranı anormaldır. Ya da biri helâl, öbürü haramdır.
Başta da söylediğimiz gibi, tabiatta herşey çift olarak yaratılmıştır. Allah'tan başka herşey çifttir. Çiftler ise bir bütünün yarım parçaları demektir. Bir araya gelince bütünü oluştururlar. Artı ve eksi elektrik taşıyan kablolar birleşince enerji oluşur, lamba yanar; ütü ısınır. Kadın ile erkek normal yollarla bir araya gelince birbirlerini tamamlarlar. Huzur ve sükun oluşur. Elektrikte olduğu gibi meyva ve sonuç doğar. Demek ki, bu bütünün oluşması istenen bir şeydir. İstenen bir şey için gerekli olan şeyler de istenmiş demektir. İste normal ölçüleriyle süslenme ve kokulanma, bu bütünün tutmasını sağlayan ara yapıştırıcılardandır ve tabiî ölçülerinde kaldığı sürece tabiîdir.
Yalnız kadın süsünü yabancılara göstermemekle emrolunmustur. (Nûr (24) 31.) Öyleyse süslenecegi yer evidir.
Kadının tabiî güzelliklerini koruması, pasaklı olmaması süslenmede ilk ve tabiî olan görevidir. Çünkü kadının süslenmemesine ihtiyaç olmayabilir ama pasaklı olmaması sürekli bir ihtiyaçtır. Bu, kocasını haramdan korumanın birinci şartıdır. Konuyu biraz daha açmaya çalışalım:
Kadını süslenmeye iten iki ana sebep vardır:
1. Kadının yaratılışında olan süslenme tutkusu,
2. Kendisi dışında onu süslenmeye zorlayan güçler.
Kadınlar bakmaktan çok bakılmayı seven edilgen varlıklar oldukları için, onların büyük bir ekseriyeti cicilibicili giymeyi, süslenip-püslenmeyi sever. Böyle olan, kadınların süslenmesine engel olmak, onlara vücutlarının ihtiyacı olan, meselâ C vitaminini vermemek gibi olur. Böyle olan bir kadına süslenmenin değil, süsünü yabancılara göstermesinin anlamsızlığını ve zararlarını öğretmek gerekir. Bunu dışarıya taşıran duygunun marazî ve psikolojik bir yetersizlik olduğunu anlatmak gerekir. Böyle olan kadının kocası da süslenmesini istiyorsa ne âlâ, bu tutkusunu kocasına karşı gerçekleştiriverir. Kocası süslenmesinden hiçbir zevk almıyorsa, onun süslenmesine bütün bütün engel olmak değil, yabancılara göstermemesini sağlamakla yetinmelidir. Unutmamalıdır ki, Allah kadınlara hitaben: "Süslerini göstermesinler... gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar... Kalplerinde hastalık olanların hastalığın depreştirmemek için seslerini kadınsı kadınsı inceltmesinler... Cahiliyyet dönemi kadınları gibi, süslü-püslü, kırıladöküle gezmesinler... buyurur. (Ahzâb (33) 32.) Bu âyetler bir yönüyle, kadının tabiî olarak süslenmiş olduğunu anlatır. Çünkü varolan bir şeyin gösterilmemesi istenir. Ama bir yönden de insan için Mevlâsının emirlerine uyarak arzularına sınır getirmesi ona her türlü zevkten daha aziz gelmelidir. Peygamberimiz de, "erkeklerin görecegi şekilde süslenerek ve koku sürünerek çıkan kadının, evine dönünceye kadar Allah'ın gazabı altında olduğunu" haber verir. (Bu konudaki hadîsler için bk. Hindî age XVI/381 vd.)
Kadının süslenmesi kendi arzusundan değil de, bir dış isteğe dayanırsa, bu da helâl, ya da haram olabilir. Süslenmesini kocasından başka birisi istiyorsa bu anlamsızdır ve haramdır. Eğer kocası istiyorsa meşru çerçeve içerisinde bu, helâl olması bir yana, aynı zamanda bir görev ve zorunluluktur. Kocanın, karısının süsleninesini istemesi, cinsel arzu ve dikkatlerini onda toplaması ve harama bakmak istememesi anlamına geldiğinden, bu iyi bir davranıştır, kadının da bunu fırsat bilmesi ve kocasının gözüne girmesi gerekir. Onun bunu, iyi duygularla yapması kendisine ibadet sevabı kazandıracaktır. Hattâ bu noktada bazı islâm bilginleri, kocası süslenmesini isterken, süslenmemekte ısrar eden kadının kocasının, başka yolla ikna edememesi halinde dövmesinin câiz olduğunu bile söylemişlerdir. (Halebî, Münyetü'I-musallî 395.) Ancak bu, kadını dövmeyi yasaklayan hadislere zittir.
Ama eğer kocası, kendisi için değil de, kârısının başkaları için ve sokağa çıkarken süslenmesini istiyorsa bu, kendi erkekliğini yeterli bulmama biçiminde, psikolojik cinsel bir hastalıktir, marazî bir tatmin arama yoludur ve haramdır. Maddî bir tedavi yolu da yoktur. Acı da olsa İslam'ın ilâçlarını kullanması ve haramlara karşı perhiz uygulaması gerekir.
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı