Sorumluluk
Çocuklarınızın duygularıyla başedebilmelerine yardımcı olabilmek için yapmanız gereken en önemli şey, onların sorumluluklarını üstlenebilmelerini sağlamaktır. Ancak unutmayın ki bu oldukça zor bir konudur. Duygularımızın birçoğunun dış güçler tarafından kontrol edildiği ya da bastırıldığı gibi yanlış, ama yine de geçerli olan bir düşünceyle savaşmamız gerekir. Hatta hatta, sizin mutlu/mutsuz/kızgın/bıkkın, hatta çıldıracak kadar sinirli olmanıza neden oldukları için çocuklarınızı sürekli "suçluyor" olabilirsiniz.
Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın ki hiç kimse, hiçbir şey ya da hiçbir durum, biz izin vermedikçe bizim duygularımızı etkileyemez.
Keçeli kalemle oturma odasının duvarına harika bir kedi resmi yapan bir çocuğu seyretmekte olan bir anababayı düşünün. Her ikisi de bu durumda aynı derecede sinirlenmiş ya da durumdan aynı derecede hoşnut olabilir ya da farklı duygular içinde olabilirler. Bu gösteriye her bir anababanın duygusal tepkisi onun kişiliği ile ilgilidir.
Başkalarının duygularımızı kontrol edebileceği inancı, çocuklarımızın kendilerine olan güvenlerine çok zarar verir. Bu inanç, başkalarına bağımlı olmalarına, örneğin onları mutlu etmek için çaba harcamalarına neden olur. Aynı zamanda, o kişinin kendileri üzerinde çok büyük bir güce sahip olduğu gibi bir düşünceye kapıldıkları için, kendilerine güvenmemeleri gerektiğini düşünürler.
Nasıl yardım edebiliriz?
1. Çocuklarınızın duygularını olumlu bir şekilde değerlendirebilmelerine yardım edin. (Örneğin, zekalarına gösterdiğiniz saygıyı duygularına da göstermelisiniz.) Eğer kendi olumsuz duygularımızı en az olumlu olanlar kadar yararlı görebilirsek, onların da bunu başarmasını sağlayabiliriz.
2. Kullandığımız dil konusunda dikkatli olmamız gerekir. Kendi duygularımızın suçunu onların üzerine atmamamız gerekir. Örneğin:
- "Geç kalınca, seni çok merak ettim." ("Meraktan ölecektim." demek yerine)
- "Seninle gurur duyuyorum." ("Gurur duymamı sağladın." demek yerine)
- "Yemeğe çıktığımızda, sofra alışkanlıklarından utanıyorum." ("Senin sofra alışkanlıkların beni yerin dibine batırıyor." demek yerine)
- "Oyuncaklarını toplamamana çok sinirleniyorum." ("Oyuncakların ve sen beni çileden çıkarıyorsunuz." demek yerine)
3. Duygularını inkâr edici bir dil kullanma alışkanlığı kazanmışlarsa, bunu, nedenlerini açıklayarak değiştirmelerine yardım etmeliyiz.
4. Yaptıklarını anlayacakları yaşa geldikleri zaman, üstümüze yüklemeye çalıştıkları duygularını kabullenmemeliyiz. Örneğin, öğretmenine, ya da küçük kardeşine olan kızgınlığını sizden çıkarmasına izin vermeyin ("Beni okula sen gönderiyorsun" ya da "Kardeşimi sen doğurdun" gibi).
Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın ki hiç kimse, hiçbir şey ya da hiçbir durum, biz izin vermedikçe bizim duygularımızı etkileyemez.
Keçeli kalemle oturma odasının duvarına harika bir kedi resmi yapan bir çocuğu seyretmekte olan bir anababayı düşünün. Her ikisi de bu durumda aynı derecede sinirlenmiş ya da durumdan aynı derecede hoşnut olabilir ya da farklı duygular içinde olabilirler. Bu gösteriye her bir anababanın duygusal tepkisi onun kişiliği ile ilgilidir.
Başkalarının duygularımızı kontrol edebileceği inancı, çocuklarımızın kendilerine olan güvenlerine çok zarar verir. Bu inanç, başkalarına bağımlı olmalarına, örneğin onları mutlu etmek için çaba harcamalarına neden olur. Aynı zamanda, o kişinin kendileri üzerinde çok büyük bir güce sahip olduğu gibi bir düşünceye kapıldıkları için, kendilerine güvenmemeleri gerektiğini düşünürler.
Nasıl yardım edebiliriz?
1. Çocuklarınızın duygularını olumlu bir şekilde değerlendirebilmelerine yardım edin. (Örneğin, zekalarına gösterdiğiniz saygıyı duygularına da göstermelisiniz.) Eğer kendi olumsuz duygularımızı en az olumlu olanlar kadar yararlı görebilirsek, onların da bunu başarmasını sağlayabiliriz.
2. Kullandığımız dil konusunda dikkatli olmamız gerekir. Kendi duygularımızın suçunu onların üzerine atmamamız gerekir. Örneğin:
- "Geç kalınca, seni çok merak ettim." ("Meraktan ölecektim." demek yerine)
- "Seninle gurur duyuyorum." ("Gurur duymamı sağladın." demek yerine)
- "Yemeğe çıktığımızda, sofra alışkanlıklarından utanıyorum." ("Senin sofra alışkanlıkların beni yerin dibine batırıyor." demek yerine)
- "Oyuncaklarını toplamamana çok sinirleniyorum." ("Oyuncakların ve sen beni çileden çıkarıyorsunuz." demek yerine)
3. Duygularını inkâr edici bir dil kullanma alışkanlığı kazanmışlarsa, bunu, nedenlerini açıklayarak değiştirmelerine yardım etmeliyiz.
4. Yaptıklarını anlayacakları yaşa geldikleri zaman, üstümüze yüklemeye çalıştıkları duygularını kabullenmemeliyiz. Örneğin, öğretmenine, ya da küçük kardeşine olan kızgınlığını sizden çıkarmasına izin vermeyin ("Beni okula sen gönderiyorsun" ya da "Kardeşimi sen doğurdun" gibi).
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı