Çocuk

Eleştirirken sevgi dili kullanmak

Çocuğunuzu gerek olumlu davranışlarında onaylarken, gerekse hatalarını göstermeye çalışırken sevgi dilini kullanmama onun kişilik gelişiminde son derece olumlu etkiler oluşturacaktır,Anne-babasının onun doğrularını sevgiyle onayladıklarını dükçe kendisine güveni artacak, eleştirinin dilinin acımasızca değil de sevecenlikle yapıldığını deneyimledikçe, eleştirilere açık ve sürekli kendisini yenileyen bir insan olacaktır.

Çevremizdeki pek çok insan eleştirilere kapalıdır. Bu yüzden de at gözlüğü ile yaşamlarını sürdürür ve asla kendilerini geliştiremez.İşte bu insanlar çocukluk yıllarında anne-babalar tarafından acımasızca eleştirilmiş insanlardır ve hayatlarında eleştiriye tahammülleri yoktur,çünkü eleştiriyi kötü bir yaklaşım, sevgiden uzak bir yaklaşım olarak görürler. "Eşim beni hiç sevmiyor çünkü beni eleştiriyor" demişti bir danışanım. Eleştirilmeyi, sevilmemek olarak algılıyordu.

Çocuğun düşüncelerini eleştirmek

Çoğu anne-baba, çocuğunun kendileri gibi düşünmesini ister. Çocuk kendileri gibi düşünmüyorsa tepki gösterir ve onu eleştirir. Oysa çocuk eğer küçük yaşlarda ise, düşünsel gelişimini hızlandırmak, ergenlikte ise yeni düşünceler geliştirerek kendisini ortaya koymak, genç ise de sahip olduğu düşüncelerini savunarak kendini geliştirmek ihtiyacındadır. Çocuğu her düşüncesini söylediğinde eleştirmek, aşağılamak, birey yerine Oymamak, anne-babanın yapacağı en büyük hatalardan biridir.

• Yine ne saçmalıyorsun?
• Bu abuk-sabuk düşünceleri de nereden öğrendin?
• Bunları senin kafana kim sokuyor?
• Karşıma geçip de nasıl benimle bu konu hakkında fikir yürütebilirsin, ne biliyorsun ki sen?

Sevgi anneden, güven babadan

Arkadaşlarına ya da öğretmenine "En güzel anne benim annem" ya da "En güçlü baba benim babam" demeyen çocuk var mıdır? Kaç çocuk, "Benim annem senin annenden daha güzel", "Benim babam senin babam döver" cümlesini gururla söylememiştir? Çocuğun iç dünyasında güzel anne tanımlaması gi duygusunu, güçlü baba tanımlaması da güven duygusunu simgeler. Daha sonraları en güzel yemek yapan anne, en güze giyinen anne, en hızlı araba kullanan baba, topu en uzağa atan baba, uçurtmayı en yükseğe çıkaran baba gözlemleri çocuğu anne-babasında pekiştirdiği sevgi ve güven duygularının daha geliştirilmiş saptamaları olarak karşımıza çıkar.

Annenin sevgi ve şefkati, babanın gücü ve koruyuculuk çocuğun kişilik gelişimde çok önemli bir rol oynarken, çocuk aynı zamanda bu iki duygunun rehberliğinde hayatı anlamlandırmaya, tanımaya ve bu iki duyguyu kendi kişilinde oluşturup büyütmeye başlar. Tüm bu duygu alışverişi sırasında çocuk sevildiğim ve güvenildiğini de hissetme gereksinimi duyar. Bütün psikolojik rahatsızlıkların temelinde, sevgi ve güven duygusunun eksikliğinin yattığını biliyor muydunuz?

Anne-baba olmak ne kadar zor değil mi?

Çocuk 4-5 yaşlarına geldiğinde sınıflamalar yapmaya başlar| Çorabını, kazağını giysiler, kediyi, köpeği, karıncayı hayvani topları, bebekleri oyuncaklar diye gruplamaya başlar. Tam olarak değil ama yavaş yavaş takım ruhu oluşmaya başlar. Kızlar erkekler gibi gruplaşmalar da görülür.

Çocuğunuzun Motor Gelişimini Biliyor musunuz?

Çocuğun motor gelişimi onun kendi başına gerçekleştirdiği fiziksel gelişimdir. Emzirirken saçınızı çekiştirmesi, biraz daha büyüdüğünde her şeyi tutmaya çalışması, gördüğü her şeye dokunma isteği, bir süre sonra bulduğu ve uzanabildiği eşyaları ağzına götürmesi, sonraları evdeki eşyalarla oynaması, onlara dokunması, yere atması, fırlatması ve 1 yaş dolaylarında ayak ve bacaklarım da kullanarak bunlara tekmeler atmaya girişmesi, motor gelişim sürecinin yapısında olan davranışlardır. Yine bu dönemde çocuk emeklemeye, bir yerlere tutunarak evin içinde gezmeye ve sonunda yürümeye başlar. Çocuğun motor gelişimi fiziksel gücünün artışıyla doğru orantılıdır denilebilir. Çocuğun gücünün artması, kilo alması, boyunun uzaması, kemik ve kaslarının güçlenmesi, eklemlerindeki hareket yeteneğinin gelişmesi, motor gelişim sürecinin bir parçasıdır.

Çocuğun kişilik yapısını keşfedip tanımak

Çocuktan gelen duygusal mesajları doğru okumanın temel şartlarından biri, çocuğun kişilik yapısını tanımak, bir anlamda onu keşfetmektir. Kişiliğin; doğuştan getirilen genetik özelliklere sonradan eklenen duygu, düşünce ve davranışlar bütünlüğü olduğunu biliyoruz. Bu yüzden kişilik, 0-6 yaş grubundaki çocuğun gelişiminde oldukça önemli bir yer tutar. Çocuğunuz hassas ve alıngan mı, sessiz ve sakin mi, yoksa hareketli ve yaramaz mı? Koyduğunuz sınırları aşmaya mı çalışıyor, yoksa kabulleniyor mu? Nasıl tepki veriyor? Davranış örüntüleri neler? Tüm bunlar çocuğun kişilik özelliklerini oluşturur.

Çocuktan gelen duygusal mesajları doğru okumak

İletişim ve etkileşim kurduğumuz her insanla duygusal bir mesaj alışverişi yaparız. Yalnızca bizim ona verdiğimiz mesajlar değil, onun bize verdiği mesajlar da önemlidir. Patronumuzla, iş arkadaşımızla, komşumuzla, arkadaşımızla, anne-babamızla, eşimizle ve çocuğumuzla gün içerisinde farkında olarak ya da olmayarak duygusal bir mesajlaşma süreci yaşarız.

Anne olmayı nasıl öğreniyoruz?

Peki, ya anne olmak? Anne olmayı nasıl öğreniyoruz? İçgüdüsel mi? İsteyerek mi? Zorunda olduğumuz için mi?
Davranış bilimcilere göre anne olmak duygusu bir içgüdü, ama aynı zamanda kendi annemizi model alarak öğrendiğimiz bir duygu ve davranış örüntüsü. Küçük kız çocuklarının oyunlarını gözlemlediğimizde, kollarında oyuncak bir bebek ve onu yedirip içirdiğini, uyuttuğunu görürüz. Küçük kızlar evcilik oyunlarında hep anne olur, bebeklerine bakar ve onları korur. Burada hem içgüdüsel bir motivasyonun hem de model alma davranışının birlikte yaşandığını görüyoruz.

SÜNNET DÜĞÜNÜ

Çocuğun sünnet edilmesi münasebetiyle yapılan düğün ve eğlenceler.

Cahiliye devrinde de var olan sünnet eğlenme için bir vesile sayılmıştır. Araplar sünnet yemeğine "azıra" diyorlardı (es-Seâlîbî, Fıkhul-Luşa, 266).

Ashabı kiram sünnette ziyafet verir eğlenirlerdi. Abdullah Ibn Abbas, Mekke'de oğlunun sünnetinde oyuncular çağırmış ve kendilerine dört dirhem kadar ücret ödemiştir (Ibn Ebi Şeybe, Nikâh, 66). Fakihî'nin rivayetine göre şarkı söyleyip, oynayanlar el-Garid ve Ibn Süreye idi. Ata, bunlardan bize sesli olan Ibn Süreye'nin okuyuşunu beğenmişti (Rekihi, Ahbaru Mekke, II, 23). Eğlenceye iştirak konusunda titiz olan Abdullah b. Ömer, sünnet yemeklerine iştirak ederdi (Ibn Ebi Şeybe, Nikâh, 155). Sünnetlerde arap yemekleri ikram edilirdi. Urve b. ez-Zübeyr sünnet olduğunda annesi hurmayla yapılan bir bulamaç olan "asıde" yemeği yapmıştı (Abdurrezzâk, Musannes IV, 335). Abdürezzak'ın bir rivayetine göre, Hz. Ömer hilafetinde ne zaman bir def sesi duysa "evlenme mi var yoksa hitan mı?" diye sorar, bunlar için düzenlenen eğlencelere ses çıkarmazdı.

KÜRTAJ (ÇOCUK ALDIRMA)

Soyut anlamda insanlık, çagdaş insanın elinde bir oyuncak olarak görülüyor. Bir yönden genetik mühendisliği canlıların atomu sayılabilecek genleri parçalamayı ve genler arası ilişkileri araştırıp, daha mükemmel canlıların oluşması için uğraşırken, diğer yandan atom fiziği, on milyonlarca canlıyı bir anda yok edebilmenin bilimini yapıyor. Bir yönde çeşitli doğum kontrol yöntemleri geliştirilerek, kürtaj kamulaştırılıp yaygınlaştırılarak, dünya nimetlerinin daha çok kimsenin paylaşmasına engel olunurken, diğer yönden, yine genetiğin bir zaferi sayılan "tüp bebek" endüstrisi kurulup, herhalde alışılanın dışında bir şey yapma merakını tatmin için, mevcut nüfusa yenilerinin katılmasına çalışılıyor. Işin sadece bir yönünü oluşturan bu çelişkiler içerisinde; insanda ister istemez, yapılanların insancıl duygularla yapılmış olamayacağı kanaati oluşuyor.

KADININ HAMİLE KALMASININ ÖNLENMESİ CAİZ MİDİR?

KADININ TENASÜL UZVUNDA DEVAMLI KALMAK SURETİYLE TIBBI BİR PARÇA YERLEŞTİRİLEREK HAMİLE KALMASININ ÖNLENMESİ CAİZ MİDİR? BU TAKDİRDE KADININ GUSLÜ SAHİH MİDİR, ORUCU SAHİH OLUR MU?

İslam dini evliliğe iki yönden büyük ehemmiyet vermektedir.

1- İnsan neslinin çoğalması. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Evleniniz ki çoğalasınız. Ben kıyamette sizinle iftihar edeceğim." (İmam Şafii rivayet etmiştir) (Muğnil Muhtaç).

2- İffet ve namusu korumak. Peygamber (sav) buyuruyor: "Ey gençler topluluğu evlenme gücüne sahip olan kimse evlensin. Çünkü o (evlenme) göz namusu korur. Gücü yetmeyen kimse oruç tutmağa gayret etsin. Çünkü oruç onu frenler" (Buhari, Müslim).

Bir gün Ukkaf bin Vedda'e Peygamber (sav)'e vardı. Peygamber (sav):

· Ey Ukkaf eşin var mıdır?

· Hayır.

· Cariyen de yok mudur?

· Hayır.

· Sıhhat ile maddi durumun iyi midir?

· Evet, Allah'a şükür.

Evlat Edinme

İslâm'da çocuk, prensip olarak kadının evli bulunduğu erkeğe nisbet edilir. Doğuran kadın, annesi; nikâhlı koca da babası olur. Bu yüzden, evlâtlık anlamına gelen Arapça "da'y" tâbiri, nesebi başkasına ait olan çocuğu bir başkasına nisbet etmek anlamına gelir.

İslâm'dan önce Araplar arasında evlât edinme anlayışı vardı. Bizzat Allah Resulu de Zeyd'i evlât edinmişti. Bu, şöyle olmuştu: Zeyd bin Hârise çocukken Esir edilmiş, onu Hakim b. Hizâm, teyzesi Hatice için satın almıştı. Hz. Hatice Allah Resulu ile evlenince, onu kendisine hediye etmişti. Daha sonra babası ve amcası Zeyd'i isteyince Resulullah (s.a.s.) onu muhayyer bıraktı. O da Peygamberimizi tercih etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber Zeyd'i azât edip, evlâtlık edindi. Onu "Muhammed'in oğlu Zeyd" diye çağırırlardı. Daha sonra evlâtlığı kaldıran âyetler geldi:

''...Allah evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir; doğru yola O eriştirir" (el-Ahzâb, 33/4).

Doğum Kontrolü Caiz midir?

1. Günümüzde insanlar, fakirlik gibi ekonomik gerekçelerle çocuk sahibi olmaktan alıkonulmak isteniyor. Dinimiz açısından biz bu konûya nasıl yaklaşabiliriz?

Doğum Kontrolü

Doğumun kontrol altına alınması, nüfusun çoğalmasının sınırlandırılması, istenmeyen gebeliğin önlenmesi amacıyla uygulanan ve siyasî, iktisadî, demografik, tıbbî, ahlâkî, sosyal ve dinî yönleri bulunan bir kavram. Aile plânlaması, nüfus plânlaması gibi yaygın adlandırmalarla yapılan doğum kontrolü, eski çağlardan beri uygulanmasına rağmen, esas olarak ondokuzuncu yüzyılda Batı Avrupa'da doktrin olarak ortaya atılmış ve hızla bütün dünyaya yayılmıştır. En eski eserlerde bile bu konuya dair bilgiler bulunmaktadır. Tarih boyunca hangi millet veya dinden olursa olsun insanlar, "gebeliği önleme metodları" üzerinde durmuşlardır. Ancak yirminci yüzyılda dînî ve ahlâkî bakış açılarının değişmesi, ve teknolojinin ilerlemesi sayesinde, doğum kontrol yöntemleri ve araçları bütün kitlelere yaygın bir hareket haline gelmiş; serî ve çok sayıdaki doğum kontrol aracı üretimi ve bunların serbestçe satılması ve alınması, koruyucu hekimliğin gelişmesi, doğum kontrol ilâçlarının çoğalmasıyla, bu hareket geniş çapta uygulanır olmuştur.