Çocuk

Çocuk İsteme (İstilad)

Bir erkeğin, eşinden çocuk istemesi anlamında kullanılan bir Islâm hukuku terimi.

Islâm toplumunun güçlü olmasına önem veren dinimiz çocuk ve neslin çoğalmasını benimsemiş ve bunu teşvik etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.): "Çok doğuran sevimli kadınla evlenin, zira ben (kıyamet gününde) sayınızın çokluğuyla (diğer) ümmetlere iftihar ederim" (Ahmed b. Hanbel, I, 412). buyurmuştur.

Enes b. Mâlik'in hanımı ümmü Süleym'in Rasûlullah (s.a.s.)'a "Ya Rasûlallah! Enes senin hizmetkârındır, onun için Allah'a dua et." demesi üzerine Rasûlullah (s.a.s.) "Ey Allah'ım, onun malınıve çocuklarını çoğalt ve ona verdiklerine bereket koy" şeklinde dua etmiştir.

Ayrıca çocuk, bir evin neşesi, anne ve babanın teselli kaynağıdır. Çocuğu olmayan bir aile, geleceğine umutla bakıp şevkle çalışamaz. Nitekim Hz. Zekeriyya (a.s.), neslinin devamı için Allah (c.c.)'a şu duada bulunmuştur:

"Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olanlardan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver ki, bana varis olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl!" (Meryem 19/5-6)

Bir Kimse Hanımını Boşarsa Küçük Çocukları Kime Bırakılacaktır?

Boşanmak suretiyle birbirinden ayrılmış olan çiftin küçük çocukları aşağıda zikredilecek şartları haiz anneye bırakılır.

1- Mürted olmaması.

2- Fuhuş veya hırsızlık gibi büyük günahları işleyen bir kadın olmaması.

3- Emin olması.

4- Mahrem olmayan kimse ile evli olmaması.

Yukarıda kaydettiğimiz manilerden biri varsa, isterse anneanneye bırakılır. O da olmazsa babaanneye, sonra ana-baba bir kızkardeşe, yoksa anne bir kızkardeşe, sonra teyzeye, sonra da halaya bırakılır. Tabii bunlar arzu ettikleri takdirde böyledir. Erkek çocuk yedi yaşına girinceye kadar bu durum devam eder. Ama anne vveya nine olmazsa dokuz yaşına gelinceye kadar bu durum devam eder. Bu açıklama Hanefi mezhebine göredir.

Şafii mezhebine göre ise; aşağıda zikredilen şartlar dahilinde erkek olsun çocuk anneye bırakılır:

1- Annenin müslüman olması. Hıristiyan, Yahudi veya mürted olursa kendisine bırakılmaz.

2- Akıllı olması.

3- Emin olması. Fasıka olduğu takdirde kendisine bırakılmaz.

4- Mahrem olmayan kimse ile evli olmaması.

Fazla Çocuk Yapmamak İçin Doğum Kontrolü Yapmak Caiz midir?

Doğum kontrolü mes'elesi ülkemizi ve İslam alemini aşan bir meseledir. Her yerde ondan söz edilmektedir. İslam aleminde münakaşası yapıldığı gibi, hiristiyanlık aleminde de münakaşası yapılmaktadır. Asrımızda Mevdudi, Seyyid Kutub, Ahmed al-Şarbasi ve Sa'id al-Buti gibi zevat bu konuyu ele alarak durumu açıklamışlardır. (Allah onlardan razı olsun). Bunların bir kısmı Türkçeye tercüme edilmiştir. Bunun için bu konuda fazla bir şey söylemek icab etmez. Yalnız bazı kimseler bu hususta kanaatimi sordukları için kısa da olsa bir şeyler söylemeye mecbur kaldım. Evlenmek, Peygamber (sav)'in sünnetlerinden biridir. Onunla ilgili çok hadis varid olmuştur.Ez cümle şöyle buyuruyor: "Nikah benim sünnetimdir" (İbn Mace). Evlenmenin birçok hikmetleri vardır.

1- Fıtratın ihtiyacını karşılamaktır. Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Huzur bulasınız diye cinsinizden sizin için eşler yaratması Allah'ın büyük ayetlerinden biridir" (er-Rum).

2- Neslin devamı ve beşeriyeten çoğalmasıdır. Peygamber şöyle buyurur: "Evleniniz. Çünkü ben sizin çoğalmanızla iftihar ediyorum" (Buhari, Müslim).

b. Animizm

Animizm için eğitim ve psikoloji sözlükleri, "çocuğun çevresindeki eşyaları canlı saydığı dönemdir."(116) diye söz ederler. Zihnî inkişâfın başlamasıyla, animizm dönemi de başlamış demektir.

Animizm dönemindeki çocuk, etrafındaki varlıklara; güneşe, suya, evlere hatta çakıl taşlarına bile hiç fark gözetmeden canlı ve şuurlu varlıklar gözüyle bakar.(117) Çevresindeki varlıkları canlı veya cansız olarak ayıramadığı için oyuncaklarıyla konuşur, bebeklerine isimler takar, odadaki veya bahçedeki her şeyi kendi isteğine göre birer şahıs olarak tahayyül eder; bazen de başını çarptığı masayı, "pis masa!" diyerek tekmeler.(118)

a. Egosantrizm

Egosantrizm, "çocuğun çevresini keşfettiği, bu çevrenin kendisi için yaratıldığı inancını taşıdığı ve başka kimselere aldırış etmediği bir dönemdir."(108) Çocuğun kendisi ile kendi dışında olanları ayıramadığı bu dönem(109), genellikle 2-6 yaşlarını kapsamaktadır.(110)

Egosantrizm dönemindeki çocuk, dünyayı yalnız kendi bakımından görmektedir. Ona göre, çevresindeki kişiler ve etrafındaki eşyalar kendisi gibi düşünürler ve hissederler. Bundan dolayı inançları da günlük tasavvur ve idraklerinden ayrı değildir.(111)

Çocuktaki egosantrik düşünceler zaman zaman çeşitli şekillerde tezahür eder, çocuk konuşmalarında hep kendisinden bahseder, oyuncaklarıyla başkalarının oynamasına izin vermez. Anne babasının yalnız kendisiyle ilgilenmesini ister ve bu yüzden, yeni doğan kardeşini kıskanır, onu istemez.

c. (4.-6.) Yaşlar

İlk çocukluk devresinin ikinci bölümünü oluşturan 4 ilâ 6 yaşlan arasında kalan devrede, çocuk yine birtakım iniş çıkışların tesiri altındadır. Ne var ki, inatçılık dönemi atlatıldıktan sonra, çocukta "biz" kavramı yavaş yavaş teşekkül ederek, sosyalleşmeye doğru adım atılacaktır. Çocuk "biz" derken, anne baba, kardeşler ve yakın akrabalarını kasdetmektedir. Yardımlaşma duygularının gelişmesiyle,(24) çevreye karşı da açık bir nitelik kazanacaktır. Arkadaşlarıyla pek iyi geçinemese bile, arkadaşlık etmek, onun için en önemli olaylardan biridir.

b. İnatçılık Devresi (Negativizm=Olumsuzluk)

İki ilâ üç yaşları arasında ve genellikle 2,5 yaşından sonra, geçici bir süre için çocukta inatçılık ve uyumsuzluk görülmektedir. 2,5 yaşları, çocuk gelişimindeki zorlu dönemlerden biridir. "Serkeşlik devresi" de denilen bu dönemde çocuk, dengesiz, olumsuz, kararsız ve isyankârdır. Büyüklerinin sözünü dinlemez; hatta söylenenin tersini yapar. Hareket ve davranışları kısıtlandığında ise, öfkelenir. Her işi yardım görmeden kendi başına yapmakta direnir. Aşırı disiplin ortamında negativizmin arttığı görülür. Bu dönemde oluşan saplantılar ve bunalımlar ise ileriki yıllarda inatçılık ve direnç belirtileri şekline dönüşebilir.(18)Bazı psikologlar ise bu dönemi, "İlk yeni yetmelik çağı" olarak niteleyerek, çocuğun bu devredeki davranışlarını, gençlerin bulûğ çağı öncesindeki durumlarına benzetirler.(19)

Bu yaşlara olumlu açılardan bakılacak olursa, bu dönemdeki çocuğun enerjik, meraklı ve hareketli olduğu görülecektir. Bu dönemdeki çocuğun yüklendiği başlıca görev, güçlü bir benlik duygusu kazanmak ve kendi kişiliğinin bilincine varmaktır.

a. (2.-4.) Yaşları

Bazı psikologlar 2. yaşı, hayatın "saadet yılı" olarak kabul etmektedir. Çünkü çocuk bu yaşla birlikte, yürüme ve konuşma gibi iki önemli yeteneği kazanmıştır.(l0)

1. İlk Çocukluk Devresi (2-6. yıllar)

Yukarıda esas olarak kabul edilen gelişim safhaları çerçevesinde, ilk çocukluk devresini incelemeye başlarken, bir noktaya değinmek yerinde olacaktır. Çocukluk çağlarını kesin sınırlar ve çizgilerle tasnife tabi tutmanın zor olacağı, hemen her psikoloji kitabında ifade edilmekte ve bunda bir çok faktörün rol oynadığı belirtilmektedir.(7) Aynı şekilde, ilk çocukluk devresi içinde yer alan yılları da kesin çizgilerle ayırmanın zorluğu ortadadır. Buna rağmen, bu devreyi, (2-4.) ve (4-6.) yaşlar olarak ele alıp incelemenin daha uygun ve elverişli olacağı inancındayız. İlk çocukluk yıllarının, çocuğun geleceği bakımından büyük bir önem arzetmesi, gelecekte kişinin yaşayacağı dinin temellerinin büyük ölçüde bu dönem içinde oluşması(8) ve insanda ruhî hayatı oluşturan ilk önemli etkenlerin bu devreye ait olması,(9) bu yıllar hakkında yeterli bilgiye sahip olmayı gerektirmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

B. Çocuğun Gelişim Çağları

Çocuk psikolojisiyle ilgili eserlere bakıldığında, çocukluk çağının çeşitli devrelere ayrıldığı görülecektir. Bunun böyle olması, hem incelemeyi kolaylaştırmakta hem de -sonuç itibariyle- daha elverişli olmaktadır. Ayrıca bir konuyu bütün olarak ele alıp incelemenin, bölümler halinde incelemekten daha zor olacağı da bir gerçektir. Bundan dolayı, çocuğun psikolojik yapısını daha iyi tanıyabilmek için, çocukluk çağını çeşitli devrelere ayırarak inceleyeceğiz.(6)

Genelde kabul edilen aşağıdaki tablo bizim için esas olacaktır.

Bebeklik (Doğum-2. yıl)
İlk çocukluk (2.-6, yıllar)
Son çocukluk (6.-11. yıllar) Kızlar (6.-13. yıllar) Erkekler

--------------------------------------------------------------------------------

6. Bk. L. Cole-J. Morgan, Çocukluk ve Gençlik Psikolojisi, (çev. B. H. Vassaf) s., 3; Refia Şemin, Ruh Sağlığı, İst. 1979, s. 18; Halûk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Ist. 1982, s. 13; Pcriha Baymur, Gene! Psikoloji, Ist. 1984, s. 58.

Dr.Mehmet Emin Ay

A. Çocuğu Tanımanın Eğitimindeki Yeri ve Önemi

Bir dinî inanışa bağlı olmada, tabiî ve şuur dışı bir taraf olduğu gibi,(*) bir de isteyerek ve bilerek inanma hali, yani eğitim yoluyla işleniş yönü vardır. Bu itibarla, lesir ve telkin yolu bakımından dinî eğitim, ancak bir sistem dahilinde yapıldıkça istenen başarı sağlanabilir.(1) Dolayısıyla din eğitimi ve öğretiminde, genel eğitimin temelleri olan psikoloji ve pedagoji kurallarının bilinmesi kaçınılmazdır. Çünkü çocuğu tanımak, onun ruh ve beden gelişimini doğru olarak tespit etmek, eğitim-öğretim yapabilmenin ilk şartıdır.(2)

Özellikle din eğitimi gibi hassas bir konunun, en önemli kısmını oluşturan imân duygusunun işlenişi hususunda, çocuğun psikolojik yapısının çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Rousseau bu gerçeği, "Çocuk zekâsını çok iyi tanıyan bir zâtın onlara mahsus bir akâid kitabı yazmasını pek isterim." ifadesiyle dile getirmektedir. (3)

Cami ve Çocuklarımız

Evin iyisi sosyal tesislere yakın olandır. Böyle bir evde oturmak insana ek bir mutluluk getirir. Ancak bazı insanların, -farkında olmadan ve suret-i haktan görünerek- işlediği hatalar, küçük mutlulukları dahi yok ediyor.

Bilhassa yaz günlerinde sokakta oynayan çocukların cami bahçesine sokulmamalarına şahit oluyorum. Çocukları ellerini yıkamak için bile cami bahçesine almamanın ne İslâmî ne de insanı bir tarafı vardır diye düşünüyorum... Cami avlusunu ve lavaboları temiz tutması için görevlendirilen insanların çocukları cami çevresinden uzaklaştırmalarını anlamakta güçlük çekiyorum... Öyle ki ezan okunurken terli terli şadırvana koşup abdest almak isteyen çocuklar dahi, cami avlusundan uzaklaştırılıyor. Ellerini yüzlerini yıkamak için cami avlusuna gizlice giren bazı çocukların ürkek ürkek cami içine, bilmedikleri fakat merak ettikleri bir şeye bakar gibi baktıklarına şahit oluyorum. Bu çocukları yetiştiren anne-babalara içten içe sitem etmekten kendimi alamıyorum.

Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?

Batı dünyasından elimize geçen ve ölümle alâkalı olan çeşitli yazılar, İslâmiyetin her yaş grubu için ne kadar isabetli müjde ve telkinlerde bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Batılı bir çocuk eğitimcisinin başından geçen çok enteresan bir olay, bu hakikate misâl olarak gösterilebilir.

Bu eğitimcinin küçük yaştaki kızı, günün birinde, bir türlü yemek yemez olmuştur. Annesi çocuğa önce yemesi için yalvarmış, sonra zorlamışsa da fayda vermeyince acıkması için beklemiştir. Ancak aradan 2 gün geçtiği halde küçük çocuk, ağzına bir lokma dahi koymamıştır. En nihayet annesi çok ısrar edince, çocukcağız ağlamaya başlar ve dilinden şu sözler dökülür:

--Ne olur anneciğim sen de yeme, çünkü seni çok seviyorum.

Annesi, neden yememesi gerektiğini sorduğunda küçük kız sebebini söyler ve anne hayretler içinde kalır. Meğer küçük kız ile babası arsında birkaç gün evvel şöyle bir konuşma cereyan etmiştir.

--Baba, niçin yemek yiyoruz?
--Büyümek için.
--Büyüyünce ne olacak?
--İhtiyarlıyacağız.

Çocuklar İçin Sporun Faydaları

Ergenlik çağına erişenler için oyun boşuna geçirilen bir zaman olmasına rağmen, 'çocuklar için çok önemli ve yerinde bir hareket sayılmalıdır. Oyuna dalan bir çocuk, fiziksel yapısıyla birlikte düşünme ve muhakeme yeteneğini geliştirir, problemlerin çözümünde, ferdî ve içtimai görevlerde belli bir olgunluk ve pratiklik kazandırır. Ailenin ve sosyal çevrenin büyük rol oynadığı okul öncesi dönem, çocuğun ruh ve zeka gelişimi için gerçekten çok önemlidir. Bu dönemde çocuğun içinde bulunduğu oyun ortamı, onun ideal olgunluk derecesine ulaşmasına zemin hazırlar. Tecrübe ve birikimini arttırarak gelecek için olgun ve şahsiyetli bir yapı kazanmasını sağlar. Bu yüzden oyun bir zaman kaybı/israfı şeklinde değil, çocuğun gelişimi için kaçınılmaz bir esas olarak değerlendirilmelidir. Çocuklarını evde veya komşu çocuklarıyla beraber oyun oynamaktan mahrum eden ana babalar, onları, sadece gelişebilmeleri için şart olan temel ihtiyaçlarından mahrum etmiş olmaktadırlar!

Netice itibariyle oyunun faydalarını maddeler halinde şu şekilde sıralamak mümkündür.