Anne Ve Baba

Ben İyi Bir Anne Baba mıyım?

Çocuk eğitimi konusundaki bazı yazar ve kitapların da etkisiyle, bazı anne babalar, çocuklarına karşı duydukları bazı duyguları ve yaptıkları bazı davranışları yüzünden kendilerini suçlarlar. Bazen de bunun tersi olarak, anne babalar, iyi niyetlerini dikkate alarak çocuklarına her türlü iyiliği yaptıklarını ancak başarılı olamadıklarını ileri sürerek suçu çocuklarına atarlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da dengeli ve gerçekçi olmalı ve yaptığımız doğru ve yanlışları olduğu gibi görmeye çalışmalıyız.




Anneme Babama Mektup Ben Gencim

Ben gencim, bana bir şeyler oluyor. Boyum büyüyor, gelişiyorum, boyumun büyüdüğü tepeden bakınca her şey değişik görünüyor. Kabıma sığmamaya başladım. Duygularım boyumdan da hızlı büyüyor, dur durak bilmeden koşuyor ve daldan dala konuyor.“Babam annem çok cahil, kimse bir şey bilmiyor ve ben aslında çok şey biliyorum oysa kimse beni dinlemiyor ve anlamıyor” gibi geliyor bana. Ben gencim, evet kabıma sığamıyorum, kendime yeni bir duruş, yeni bir tarz oluşturma ihtiyacındayım. Evde duramıyorum. Arkadaşlarım benim her şeyimmiş gibi geliyor. Onlarla gece gündüz otursam, konuşsak, hayal kursak, çocuklar gibi koşup zıplasak ve kimse bana karışmasa istiyorum. “Boyun büyüdü, koca adam oldun” diyorlar bana, oysa içimdeki çocuk hâlâ at koşturuyor.



Eleştirileriniz dolaysız, dürüst ve açık olsun

Anababaların çoğu, kendilerine olan güvenlerini sarsmamak için, çocuklarını fazla eleştirmek istemez. Oysa, kişinin kendini tanıyabilmesi için eleştiri her zaman gerekli bir araçtır. Eleştirilerinizi iyi ifade edebilir ve yapıcı eleştirilerde bulunursanız, çocuğunuz olumsuz da olsa, tüm eleştirilerinizi dikkatle dinleyecektir. Size kontrol listesi olarak kullanabileceğiniz önerilerde bulunmak istiyorum.

- Mümkünse, doğru zamanı ve yeri seçin. (Örneğin, çocuk yatmadan önce, arkadaşlarının önünde, ya da sabah uyanır uyanmaz değil.) Eleştiriler daha uygun bir yerde yapılmak üzere ileri bir zamana ertelenebilir (fakat çocuk küçükse, eleştirinin çok ertelenmemesi gerekir).

- Eleştirilerinize, mümkünse, olumlu bir gözleminiz ya da yorumunuzla başlamanızda yarar vardır. (Örneğin, "Ayşe, seni çok seviyorum, ama ..." ya da "Ödevlerini hiç aksatmadığını biliyorum, ama geçen hafta ...")

Tartışın ve dinleyin

Çocuklarınızın inançlarını ve düşüncelerini kendileriyle tartışarak formüle etmelerine yardımcı olabilirsiniz. Yaşları küçükken, konular elbette onların ilgi alanlarını kapsayacaktır (örneğin, en sevdikleri TV programı ya da bugün okulda olanlar), fakat yaşları büyüdükçe bu tür tartışmaları genişletip daha soyut ve genel konulara getirebilirsiniz.
Aile içindeki tartışmalar fikir olarak size hoş gelmeyebilir, fakat karşılıklı saygının hakim olduğu bir atmosfer sağlanabilirse, tartışmaların özgüven geliştirmede çok yararlı olduğu kesindir. Bu tür tartışmalar çocukların kendilerine yakın buldukları ya da ilgilerini çeken fikirleri benimsemelerine yardımcı olur.

Aynı düşünce ve değerleri paylaştığınız gerekçesiyle, çocuklarınızla tartışacak birşeyler bulamıyorsanız, bilerek "şeytanın avu-katlığı"nı yapın ve çocuklarınızın kendi görüşlerini (ve dış özgüven için çok gerekli olan tartışma becerilerini) savunabilecekleri tartışma ortamları yaratmaya çalışın.

4. Aşama - Çocuk bakımı ve gelişimi konusunda bilginizi arttırın

"Bilgi, gücün kaynağıdır."

Bu söz her alanda olduğu gibi, özgüven kazanmada da geçerlidir. Son 50 yılda tüm dünyada, bilimsel araştırmalar ve hızlı bilgi ve beceri alışverişi sayesinde, çocuk bakımı konusunda çok yol katedildi. Bu bilgiler sayesinde artık bizler, fiziksel açıdan sağlıklı, duygusal bakımdan güçlü ve sosyal anlamda becerili çocuklar yetiştirebiliyoruz. Anababaları bu yenilikleri kabullenmiş ya da kabullenmeye istekli olan çocukların özgüvenli insanlar olarak yetiştirileceklerine inanıyorum.

Babalarımızın yetindiklerinin bizler için yeterli olmadığına her gün daha çok inanıyorum.
Oscar Wilde

Her şeyden haberdar, öğrenmeye istekli ve ilgili olan (ben her şeyi biliyorum diyenlerin aksine) anababaların şu konularda daha iyi olacaklarına inanıyorum:

- Çocuklarının potansiyellerinden en iyi biçimde yararlanabilmeleri için gereken kaynakları sağlamak,
- Kolaylıkla karar verebildikleri ve bir kriz döneminde neyin yapılması, neyin yapılmaması gerektiğini çok iyi bildikleri için, çocuklarına güvende olduklarını hissettirmek (örneğin, ufak tefek sorunlarda doktora koşmamak),

3. Aşama - Kendi düşlerinize ve isteklerinize de yer verin

"Düş kurmayı unutanlar umutlarını yitirirler."
Atasözü

Çocukların özgüvenlerine zarar veren ve pek de önemsenmeyen bir diğer konu, anababalarının artık düş kurmamalarıdır. Durum böyle olunca anababalar çocuklarına dolaylı ya da dolaysız yollardan şu mesajı verir: "Artık yaşamımda, sizden ve sizin geleceğinizden öte hiçbir umudum yok."

Anababalarının mutluluğunun tüm sorumluluğunu omuzlarında hisseden çocukların başarısızlık korkusu duymaları kaçınılmazdır. Çünkü, sınav notları ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar güzel ve güçlü, itaatkâr ve yardımsever çocuklar olurlarsa olsunlar, arkadaşları ne kadar "iyi" çocuklar olursa olsun ya da ne kadar sorunsuz çocuklar olurlarsa olsunlar, anne ve babaları hiçbir zaman düş kırıklığı duygularından kurtulamayacaktır. (Zaten bir başkasının başarısından alınacak tat insanın kendi başarısından alacağı tat kadar doyurucu olamaz.)

2. Aşama: İçinizdeki yaralı çocuğu tanıyın

Son alıştırmada, terapi dünyasında adına kişiliğinizin "anababa" denilen kısmı üzerinde çalıştınız. Bu, sadece başkalarının gereksinim ve istekleriyle ilgilenen değil, aynı zamanda onları yöneten ve hükmeden kısmıdır. Şimdi de içinizdeki "çocuk"la ilgili kısmı inceleyelim. Bu terimi, diğer bütün çocuklar gibi, sizin de doğuştan getirdiğiniz ya birtakım "doğal" özellikler:

hazırcevaplık, meraklılık, sezgi, yaratıcılık, şakacılık, maceraperestlik, duyarlılık, güvenilirlik, bencillik,ya da çocukluğunuzun ilk yıllarında içinde büyüdüğünüz çevreye veya gereksinimlerinizin karşılanma (ya da karşılanmama) şekline karşı geliştirdiğiniz uyum özellikleri:

Uyum, boyun eğme, beceriksizlik, ilgi çekme ihtiyacı, daleverecilik, asilik ve korkaklıktır.

1. Aşama: "içgüdüsel-anababa" hakkında bilgi

Her şeyi olduğu gibi değil, istediğimiz gibi görürüz.

Çocuklarımın özgüven geliştirmesine karşı işlediğim "günah"ları, iyi niyetli olmama karşın işlediğimi biliyorum. Eskiden kendi kendime şunları söylerdim:

"Bunu başka nasıl yapabilirdim?"
"Bunu kasdetmemiştim."
"Bunu böyle yaptığımın farkında değilim."

Başkalarıyla olan ilişkilerimde hiçbir zaman yapmayacağım şeyleri yapıyor, söylemeyeceğim şeyleri söylüyordum. Üstelik, çocuklarıma karşı, kendi çocukluğumda maruz kaldığım ve kendi çocuklarıma aynı şekilde davranmamaya kendi kendime söz verdiğim şekilde davranıyordum. Öyleyse, bu nasıl oluyordu?

Yeterince iyi anababa olamayanların 7 günahkâr özelliği

Şimdi de anababaların dünyasının "günahkârlarına bir göz atalım. Bu insanların hep bizlere benzemediğini düşünürüz, çünkü bu insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, çocuklarının özgüven edinmesindeki etkileri hep olumsuzdur. Sizin aşırıya kaçan bir günahkar olduğunuzu sanmıyorum (çünkü gerçek bir günahkar bu kitabı okumaya yeltenmeyecektir). Fakat aşağıdaki liste halindeki özellikleri okurken, lütfen kendinize karşı dürüst olun ve kendinizi rahat hissetmediğiniz konuları not edin.

1. Bencillik - Önce kendi çocuklarının gereksinimlerini (örneğin sevgi, eğlence, arkadaşlık, güç ve kontrol) karşılamalarını isterler. Çocuklarını belli etkinliklere ya da eğitimlerinde belli konulara yönlendirirler, böylelikle kendilerinin zamanında yapamadıklarını onların yapmasını sağlayarak tatmin olurlar. Üstelik, çocuklarının gelişimi sürecinde, kendi zevklerinden ödün vermeyi ve rahatlarının kaçmasını istemezler.

Kusursuz anababaların 7 melek özelliği

1. Güç - Ortalama 15-20 yıl boyunca, birkaç insanın kendilerine bağımlı olmalarına dayanabilecek kadar güçlü olmak; çocukları büyüyünceye kadar, onlara çok güçlü ve güvenilir oldukları izlenimini verebilmek için, kendi ruhsal ve bedensel sağlıklarına daima öncelik verebilmek. Bu nedenle de bu tür anababalar, enerjilerinin tümünü ve aşırıya kaçmayan ve bağımlılıktan uzak sevgilerini çocuklarına sonsuza dek verecek güce sahiptir.

2. Duyarlılık - Duygularını ve gereksinimlerini henüz gerektiği gibi ifade edemeyen ailenin küçük bireylerinin bu durumuna karşı hazırlıklı olmak. Bu anababalar tek tek her bir çocuğun özelliğine göre insiyatif kullanabilir, çocuk yetiştirme konusundaki kuramlara ya da katı kurallara körü körüne bağlanmazlar. Kendi gereksinimleri konusunda da duyarlı davranırlar, kendilerine bağımlı olan aile bireylerine gereken sevgiyi ve şefkati gösterebilmek için, duygularını birtakım paravanların arkasına gizlemezler.

Kişisel katılım

Evimiz kocaman bir bahçe içinde güzel bir evdi, ama annemin ve babamın eviydi. Eve hiçbir arkadaşımı getirmek istemediğim için, ben de arkadaşlarımın evine gitmek istemezdim. Sonunda çok utangaç ve içe kapanık bir insan oldum.

Özgüven kazandırma derslerine katılan öğrencilerimden biri -Bu sözlere karşıt olarak, bir arkadaşımın oğlunun sözlerine de yer vermek isterim.

"Anne ben 18 yaşıma gelince ne olacak? Bu evden ben mi gideceğim, yoksa sen mi?"
- Tom, 10 yaş

Elbette, çocukların anababalarının evlerini bu kadar benimsemeleri de hoş değil. Ancak, kendilerini istenmeyen bir misafir olarak görmeleri de özgüven kazanmalarını olanaksız kılar. Çocukların özellikle de küçükken, Tom´un hissettiklerinin aynısını hissetmeleri çok önemlidir.

Teşvik

Anababa olarak görevimiz çocuklarımıza bir okul değil, bir yuva sağlamaktır; ancak, evin ya da bahçenin bir bölümünde, onlara ilgi ve yeteneklerini geliştirebilecekleri özel bir yer ayırabilirsek, özgüven kazanmalarında bunun büyük yararı olacaktır. Bu alanda da istedikleri kadar gürültü yapmalarına ve ortalığı dağıtmalarına izin vermelisiniz. Bu özel alanı çocuklarınızın hoşlandığı oyuncaklarla, bilgisayar ve kitaplarla, dergiler, müzik aletleri ve kendi başlarına oyalanmaktan zevk aldıkları her türlü malzeme ile doldurun.

Dış dünyayla yeterince temasınız var mı?

Günümüzde pek çok ailede hem annenin, hem de babanın çalışması ve yaşamlarının çok stresli olması, evlerini sığınak gibi görmelerine neden olmaktadır. Diğer taraftan, çocukların bireyi oldukları ailenin, ileride çocukların da bir üyesi olacağı bir dünyadan kopuk olmaması gerekir.

Kendinize şu soruları sorun:

- Aileniz toplumla dostluk ve işbirliği içinde yaşama konusunda çocuklarınıza yeterli ve iyi bir model oluşturuyor mu?
- Aileniz çocuklarınızın geniş çevrelerini şekillendirmesinde etkin bir rol oynuyor mu?
- Değişik çevrelerden ve yeterli sayıda konuklarınız oluyor mu?
- Ailece evin dışında da yeterince vakit geçiriyor musunuz?

ALIŞTIRMA: Ailenin kontrolü

Bu alıştırmayı varsa, eşinizle yapın. Eşiniz bu konuda istekli değilse, ya da yalnız yaşıyorsanız, alıştırmayı tek başınıza yapabilirsiniz, ancak sonucu mutlaka yakın bir arkadaşınızla tartışın.

Her bir alıştırmayı yaparken, yukarıda ilgili bölümü okumanız gerekebilir.

Her biriniz ailenizin en önemli üç amacını yazın.

Yazdıklarınızı karşılaştırın, tartışın ve ortak bir amaç listesi yazın.

Etkin ve yeterli bir iletişim var mı?

Aileler farklı kuşaklardan oluştuğu için, iletişim konusunun sık sık sorunlara neden olması kaçınılmazdır. Aynı zamanda farklı cinsiyetlerin de birarada bulunması iletişimde sorunlar çıkması riskini daha da arttırır.
Daha önce de değindiğimiz bir başka önemli sorun ise, içimizdeki "otomatik pilotun (içgüdüsel anababa) devreye girip, kontrolümüz dışında sinyaller vermesidir.

Bu nedenle, aile bireylerinin birbirlerine gönderdikleri mesajların doğru anlaşılıp anlaşılmadığını düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir. (Bu konunun anababanın en zor sorumluluklarından biri olduğunu düşünüyorum.) Bir kez daha ifade etmek isterim ki, her ailenin ve bu ailelerdeki her bir bireyin iletişim şekli bir diğerininkine benzemez. Kimileri birbirine göndermek istedikleri mesajı çok fazla sözcük kullanarak gönderirken, kimileri daha çok vücut dilini kullanır. Diğerleri eylemleri göz önünde bulundururken, bazıları yazılı dil kullanır. Bu nedenle de, mesajı hem gönderenin, hem de alanın tümü ile anlaması koşulu ile, hiçbir yöntem bir diğerinden daha iyidir demek olası değildir.

Kendine Saygısını Kazandıracak Bir Dil

İşte size çocuklarımıza yüksek sesle söylememiz gereken sözlerden birkaçı. Eğer aynı zamanda, ses tonunuz sevgi doluysa, gülümsüyorsanız, ona sarılıyorsanız, gözleriniz pırıl pırılsa ve heyecandan çığlıklar atıyorsanız, söylediklerinizin etkisi çok daha büyük olacaktır.

Olumlu duygulan paylaşmak
Seni seviyorum
Seninle beraberken çok mutluyum
Seninle oyun oynamaya bayılıyorum
Sana kitap okumak çok hoşuma gidiyor
Yaşamıma ne kadar neşe kattığını biliyor musun?
Bugünü seninle geçirmekten ne kadar mutluyum, biliyor musun?
Sen ...ken ne kadar mutlu oldum biliyor musun?
Sen ...ca ne kadar mutlu oldum anlatamam
... görünce seninle ne kadar gurur duydum anlatamam
Takdir ettiğinizi belirtme
Senin bu ... böyle yapman çok hoşuma gidiyor
Seni seviyorum, çünkü ...
Benim için çok önemlisin, çünkü ...
Senin ...e özel bir yeteneğin var
Bu dünyada senin gibisi yok, çünkü ...
Çok güzel gülümsüyorsun
Ne kadar duygulu şarkı söylüyorsun
Seninle beraberken çok iyi vakit geçiriyorum
Ne kadar yaratıcı gücün var. Şu yaptığına bak
Başkalarını incitmemek için ne kadar çaba harcıyorsun