Keskin Bıçak

Züleyha'nın Yusuf'a olan aşkı.. Tutku ve sevgi ile önüne geçilemeyen derin duygular. Keskin bir bıçak gibidir aşk. Aileleri eşleri bir arada tutan özdür.

Ailem köşesi, zehirliok ile yayın hayatına başlamış keskin bıçak sayfamızın devamıdır.

Bu bölüm, 2 Temmuz 2006 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Bugün aciz.net altında yayına devam etmektedir.



Yıllar Sonra (Elbet Bir gün Buluşacağız)

Genç kız her üzüldüğünde sıkıntılarından sıyrılıp, hayata yeninden dönmek için evlerinin yakınındaki gölün kıyısına gider, uzun uzun seyre dalıp düşünürdü.



Yine böyle bir gündü..

Ama bugün gölün kıyısında sadece o ve küçük martılar yoktu…



Az öteye başını çevirdiğinde onun gibi yüzünü göle çeviren,düşünen genç adamı görmüştü.



Genç delikanlı üzerinde gezinen bakışları fark etmiş olacak ki;o da genç kızı görmüş ve uzun uzun bakmıştı kızın yüzüne..



Bir an düşündü, "Allahım yıllardır aradığım,düşlediğim güzel karşımda mı?

Yoksa bir serap mı gördüğüm…



Kız mahçup gözlerle yüzünü yere çevirmiş ve oradan uzaklaşmıştı…



Ama kalbinin çarpıntısını duymasını engelleyememişti bu kaçışı…

Tartışmasız Evlilik Sağlıklı Değildir

Her aile tek ve özeldir. Benzer gibi görünse de gerek aileyi oluşturan her ferdin farklılığından gerek onların dünyaya bakış farklılığından gerekse çevrenin özelliklerinden farklar ortaya çıkar.

Aile içinde tartışmanın yokluğu iyi bir iletişimin varlığına değil kötü bir iletişimin varlığına delalettir. Tartışmalar düdüklü tencerenin düdüğüne benzer. Rahatsız eder ses çıkartır ama olmazsa da tencerenin patlamasına sebep olur.

Aile terapilerinde iki taraf da kendince haklıdır. Kimse haksızlığını yüzde yüz kabul etmez.
Terapistin görevi danışanlara yeni bakış açıları kazandırmaktır danışan mevcut bakış açısıyla problemi göremiyordur.

Herkesin kör noktası vardır
Her insanın kör noktası vardır. Bu kör nokta bizim kendimiz hakkında bilmediğimiz olumsuz kişilik özelliklerimizden oluşur.

Evliliğin İlk Yılları

Evliliğin ilk günlerinden itibaren eşler kendi aileleriyle yeni kurdukları yuva arasında ne kadar uyumlu bir denge kurmuşlarsa evlilik müessesesi de o kadar sağlam temeller üzerine oturur.

Gitsin...

Çizgi çektim üzerine yılların,

Yaşanmamış zaman gibi,say gitsin...

Hicranlarla yürünecek yolların,

Varsa eğer,hesabıma yaz gitsin...

Ben gam kervanıyım alışkın gönlüm,

Umutlar nerede yiterse,yitsin...

Adanmış bir candır,canana ömrüm,

Dilerse vuslatı,haşre koy gitsin...

Fırtına kopunca açar mı çiçek?

Mevsimi geçmeden,yare gül gitsin...

Titreyen tomurcuk elinde yürek,

İstiyorsan,rüzgarlara sal gitsin...

Kırdığın bu kalpti sevdanı çeken,

Anlamsız inatla daha yor,gitsin,

Geriye dönmeyen günlerdir geçen,

Harca kalanı da,biterse bitsin...

Ne dününde vefa,ne bugününde,

Yak vefasız,makberime kül gitsin...

Kanımdan desen seç,gönül bahçene,

Susuz toprağımdan,yare gül gitsin...

A.G.YILDIZ

Zamandan söz ediyorlar

Bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından,
ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili
bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten,
bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onalar da bilirler.
ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandirmak,
Ayrılığın gerçeğine katlanmak,
Sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir
bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
zaman alır.

Zaman,
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet,
yaralar kabuk bağlar,
sızılar diner, acılar dibe çöker.
hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

Hanıma Nasıl Davranmalı?

İslâm âlimlerinden, " Hasen Fehmî Efendi",Âile seâdeti bâbında şöyle derdi:

"Güzel huylu " olmalı bir erkek hanımına.Şefkat ve muhabbetle davranmalı hep ona.Ev içinde, dâimâ " Güler yüzlü" olmalı.Ona karşı yumuşak ve nâzik davranmalı.Önce selâm vermeli, girince eve erkek.

Hatırını sormalı, hem ( Nasılsın?) diyerek.Neş'esiz, üzüntülü görürse onu eğer,Tesellî eylemeli söyleyip güzel şeyler.

Onu "Çok sevdiğini " bildirmeli kendine.İştirak etmelidir sevincine,derdine.
Ağır ve zor işleri, meselâ çarşı pazar,İşlerini, hanıma yaptırmamalı zinhâr.

Kolaylık göstermeli ona ev işlerinde.
Ve yardım etmelidir, çocuk terbiyesinde.
Yemede, giyinmede, imkânı varsa şâyet,İyisini almaya etmeli sa'y-ü gayret.

Onu, hiç bir sûrette aslâ dövmemelidir.Dövmek değil, "Sert " bile, hiç söylememelidir.
Resûlullah buyurdu: ( Eşini dövse bir zât,Bilsin ki, dâvâcısı mahşerde benim bizzât.)

Ya asla geri gelmezse

Karlı bir kış günüymüş...

Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş.

Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; "Hıh, camı tıkırdatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba?.."

Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...

"Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.

Bir kayınpeder, bir damat ve gelin

Bir kayınpeder, bir damat ve gelin: Efendimiz, Hz. Ali, Hz. Fatıma

Peygamber Efendimiz, damadı Hz. Ali’ye evlenme giderleri, mehir ve düğün harcamaları hususunda son derecek anlayışlı davranmıştır.

Bir ailenin asgari ihtiyaçları karşılanmış; yuvanın kurulmasında mütevazı bir anlayış sergilenmiştir. Bu durum ailelerin evlenecek gençlere maddi ve manevi anlamda destek olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda orta bir yolu izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Örneğin Hz. Ali’nin, Rasulullah’ın kızı Fatıma’ya çeyiz olarak aldığı eşyaları şu şekilde bildiriliyor: Kadife kumaş, su kabı ve kenarları süslü yastık... Ayrıca Hz. Ali’nin verdiği mehirlerle bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim, bir yatak örtüsü, bir su kabı, bir takım elbise alındı. (Nesai, Sünen, 81)

Biz ...

Yaşıyor ama uzaktaysam senden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş ,hata yapmışsız
Senden yada benden ne farkeder
Şeytana uymuş aşkı yakmışız

Adımı söylemezdin bana seslenirken
Aşk derdin,aşkım derdin
Her aşk dediğinde
Beni kendinde daha da aşık ederdin
Buluştuğumuz anları hatırlıyorum
Güller açardı gönlümde sen gelirken
Üç-beş saat bile ayrılsak
Yapraklarım dökülürdü sen giderken

Yanyana duran iki yıldızdık sana göre
En parlak,en güzel olanı bendim
Gökyüzünde ki tek yıldızındım senin
Fırtınalarda saklanıp korunduğun
Liman olduğumu söylerdin
Ömrünün sonuna kadar beni seveceğini
Kalbini kalbime kelepçeleyip
Anahtarını okyanusa attığını söylerdin
Benim için kıyamet seni kaybettiğim gün demekti
Ruhumda sakladığım en değerli hazinemdin
Sonsuza kadarda saklayacağım
Yokluğumda sen nasıl olursun hayal ettiğimde

Sevmek

  • Sevmek inanmaktır.

  • Sevmek yaşamaktır.

  • Sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok duyumsamaktır.

  • Sevmek sevdiği olmaktır.

  • Sevmekte ikilikler kalkar, bir olmalara gidilir. İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide. Tek bir kalp olunur, tek bir yürek olunur.

  • Sevmek paylaşmaktır . Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir sevmek. Ki tek kalp olunsun.

Kur'an'da Sevgi

Kur'ân'da sevgi; genel anlamda rahmet kelimesi ile belirtilmiştir. Rahmet, Allahü Teâlâ'nın bir tavrı ve temel özelliğidir. Araf 156’da: "...Rahmetime gelince, O herşeyi topyekün sarıp kuşatmıştır. " ve En'am 54’te: "...Rabbiniz, rahmeti Kendisine bir tavır olarak yazdı..." buyurulur. Cenabı Allah'ın; rahmet kökünden türeyen rahman ve rahîm sıfatları; sevgi, şefkat ve merhamet anlamlarını da içermektedir. Yüce Yaratıcı'nın sonsuz sevgisi; insan-hayvan, melek-şeytan, dost-düşman hiçbir ayırım yapmadan bütün varlıkları kuşatmış, hepsi de korunma altına alınmıştır. Zaten yaratılış ve devam eden oluşun var edilme sebebi de sevgi değil midir?

Aşk ve Hüzün

Bir kıvılcım çakar önce yürekte. Bin şimşek yankılanır her ocakta. Alev alır gözyaşlarına düğümlü duygular. Bir yangın sarar vücudu hücre hücre ve kaplar dimağı çepeçevre. Deprem geçirir vicdan. Acı bir sızı duyulur burun kemiklerinde. Çökerten bir zonklama çarpar şakaklara. Buruşur yüz etleri, kıvrılır dudaklar, süzülür gözler.. ve şıpır şıpır dökülür yıldızlar.



Bir dem gelir kesilir hıçkırıklar.. ve sessiz hafakanlar başlar. İçin için kaynar efkar otağı. Akıl, dalar gider bir hummalı düşüncenin ardına. Yollar, çıkmazlara çıkar yer yer.. bazen de giriftleşir. Nihayet, verilmiş bir karar gelir yolların ayrımında. Kristal bir kapı açılır, muammayı halledecek güzergâha.. ve yayılır bir ışık cümbüşü ufuklara.

Hatırlamak, Hediyeleşmek ve Mutlu Etmek

Hatırlanmayı kim istemez değerli dinleyenler. Doğum günümüz olduğunda dostlarımızın, eşimizin hatırlamasını bekleriz. Evlilik yıldönümümüz olduğunda da. Kandilllerde bayramlarda, hatırdan çıkmayı ise asla kabul edemeyiz. Kapılara diker gözlerimizi, bazen çetele bile tutarız kim geldi, kim gelmedi diyerek.

Eşler arasındaki en önemli şeydir hatırlanmak, belki de önemsenmekle eşdeğer tutulduğu için bu kadar manidar gelir özel günlerin hatırlanması. Aslında hatırlamak yanlızca cümlelerle ifade edilebilecekken bunu küçük bir heiye ile pekiştirmek, yanlızca eşinizi mutlu etmekle kalmayacak, evliliğinizin de daha mutlu geçmesini sağlayacaktır.

Suya Yazılmış Sevdaydık Seninle

Suya yazılmış bir sevdanın, vuslata gebe kalmış umudun ölümsüz satırlarını yazıyorum yıldızların gözbebeklerine. Mürekkebini yüreğimizin sevda kokan çağlayanlarından alan bu aşkı yazıyorum Melek’lerin ıslak kirpiklerine. Arsız dikenleri ayaklarımızla ezip vuslat yolculuğundaki pamuksu düşlerimi anlatıyorum bizi dinleyenlere.

Seni ve ölümsüz sevdamı suya yazıyorum çünkü sevdamız su gibi berrak, su gibi saf ve güneş gibi sıcak. Aldığımız her nefes umuda ve mutluluğa sunulmuş adaktı. Kazanan biz olmalıydık çünkü beyazı giyindik sevdanın. Aşkın yüce duygularında nefes aldık ve suyun duruluğundan güç alarak yalnızlığın üzerine delicesine yürüdük.

Sevgiye Dair

Sevgi kâinatın mayasında vardır. Her şey sevgi ile açar. Toprağın bağrına düşen tohum sevgi güneşiyle filizlenir. Sevgi hayat suyumuzdur, kurumuş dudaklarımıza can katar. Sinesini açan anne sevgiyle kucaklar yavrusunu, sevgi emer, sevgi soluklar yavru, sonra gülücükler gönderir çevreye.

Sevgi hoş gösterir her şeyi. İnsanca bakmanın ilk durağıdır sevgi. Cananı arzulama, candan vazgeçme halidir sevgi. “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun” fikrinin reftareleşmesidir sevgi. “Güzel görme, güzel düşünme” idealinin kanaviçeleşmesi; renk renk her şeye hayat üfleme hassasiyetidir.

Gözyaşıdır bazen sevgi. Anlatılamayanı boncuk boncuk hâl diliyle izhar etme keyfiyeti: “Sevgiden bakırlar altınlaşır, sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden tortular saflaşır, sevgiden ölüler dirilir, şahlar kul olur.”