Yaşam

Sessiz Çığlıklar

[img]http://www.balcanet.net/resima/jpg/hikaye10062.jpg[/img]

Bazan en sessiz insanlardan daha sessiz olurum.
Aslında sessiz olan ben değilim
Çığlıklarımı duymayan onlar
Korkutur mu onları bu sessiz çığlıklar?

Hani güneş doğarken geceyi yırtar
Hani saniyeler geçerken dakikaları kovalar
Hani tam bahar gelmişken kışla yaşanır karanlıklar
işte benimde içimde böyle çırpınıp durur
SESSİZ ÇIĞLIKLAR...

Fırtınayı hatırlatır bana bu sessizlik
Gidip gelindi iki şehir arasında tek seferlik
Kurşun-i bir renk kaplamış içimdeki sevgisizlik
İşte böyle yakınıp durur içimdeki
SESSİZ ÇIĞLIKLAR...

Sence sessiz mi yağar kar?
Yoksa duyulmaz mı düşerken attığı çığlıklar?
Ve ya sessiz sessiz mi yaşanır acılar?
Her çığlığın bir hikayesi var

Hani rüzgar eserken savrulur yapraklar
Hemen arkasından yağar yağmurlar
Bu berekete doymaz topraklar
İşte böyle doyumsuz olmak ister
SESSİZ ÇIĞLIKLAR...

Bugünler geçmişten hesap soramaz
Gelecek düne anı bırakamaz
Sessiz çığlıklar boşuna atılmaz
Zamana armağan edilir
SESSİZ ÇIĞLIKLAR...

Demet Aydınlı

Korkarak Yaşıyorsan




...............

Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki;
Okudum, okudum anlamadım.

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan anladım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım, hem güldüm halime.

Sonra dedim ki,
Söz ver kendine!

Denizleri seviyorsan,
Dalgaları da seveceksin.

Sevilmek istiyorsan,
Önce sevmeyi bileceksin.

Uçmayı seviyorsan,
düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan,
Yalnızca; hayatı seyredersin...

Küçük Mutluluklar

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan
Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın
Küçük mutluluklar;
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul
Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen
Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Hamdi'nin hikayeleri
Annenin yemeği
Tamir ettiğin alet
Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin
Elini sımsıkı tutan minik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk
Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların
Yalnız kalabilmek - dilediğinde
Kavuşabilmek - özlediğinde
*
*
*
*
(Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum kendi küçük
mutluluklarını yazman bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle)

Yalçın ERGİR

Ulu Bir Çınar

Ulu bir çınar olmak vardı,
Denizin dibinde yükselen
Bir tepenin üstünde
Önünde uçsuz bucaksız mavi
Ardında göz alabildiğince yeşil
Üstünde, mutluluk veren güneş
Altında, hayat veren toprak

Ulu bir çınar olmak vardı,
Yağmurda kuşlara kol kanat germek
Gölgemle iki aşığı serinletmek
Acısa da göğsümde bir kalp barındırıp,
Aşıkların baş harfini kazıttırmak

Ulu bir çınar olmak vardı,
Fırtınalarda yıkılmamak
Dans edermiş gibi ahenkle sallanmak
Gemilere el sallayıp
Manzara resimlerine konu olmak

Ulu bir çınar olmak vardı,
Sevgililerin buluştuğu bir durak olmak
Onlarla büyüyüp, onlarla yaşlanmak
Torunlara anlatılan hikayelerde anılmak
Zamanın bir köşesinde unutulmamak

Ulu bir çınar olmak vardı,
Yağmurla yıkanıp, rüzgarla kurulanmak
Yapraklarla vedalaşıp,
Kardan elbise yapmak
Sonbaharı atlatıp, kış ile kucaklaşmak
En çok sevdiğin yerde,
Kendine mezar kurmak...

Hayatı Iskalama Lüksün Yok Senin!

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.
İki ucu keskin bıçaktır bu işin...


Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman...
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.

Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.

Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.

Kararsızım

sürekli baska baska rolleri üslenip
üstümüze uygun kiyafet secerek dalýyoruz cemahat icine.
"yerine göre davranmasini bilmeli", buda basit bahanelerimizden biri, kendimiz olmaktan cýktýgýmýz bu yolda.
yüzüme karsý yüzün gülüyor,
peki ya dýs yüzeye cýkmamýs yüzün?
bazen gercekleri his edebiliyoruz,
samimiyetsizlik var bunca sevgi dolu sözlerde....
ama bazen....
ama bazen öyle usta oyuncular karsýna cýkýyor ki, güvendigin daglara kar yagýyor derler ya hani, iste bu yüzden güvenimi yitirdim.
sadece sözde kalan arkadaslýk, dostluk bana göre degil, ama tam sana göre!
niye mi?
sana soruyorum o zaman, arkadas, dost kelimesini ne kadar sýk kullanýyorsun?
bu sözlerinin arkasýnda bir maneviat bulabilirmyiim arkadas!


gecen gece tartýsmakdayken birden
acý gercek üstüme dogru yürüdü.
saygýyý bilirmisin?
ben bilirim sanmýstým, yanýlmýsým.

Sitem

https://www.aciz.net/rsm/sub/ailem/200416_4169.jpg>

Bendeki kararsızlığı mı soruyorsun dostum.
Bendeki ne bir yalnızlık öyküsü,
Ne de bir hasretlik türküsü.
İçimde dünden kalma hayallerle,
Bocalayıp duran bir sitem sadece.

Kararsızlıklar bütünü dünyada.
Umutsuzluk tarlası rüyada.
Ha battı batacak durgun deryada.
Tek başına kalan bir sitem bu sadece.

Solgundur, bugün burada yarın nerede.
Hep yalnızlıklarladır, işi olmaz neşede.
Dibi delik testi gibi durur bir köşede.
İçi hiç dolmayan bir sitem bu sadece.

Yılların çilesi sarmış sanki üstünü.
O bu dünyanın en berduşu en küskünü.
Nerde be dostum mutlu bir günü.
Yarını olmayan bir sitem bu sadece.

Dokunmaya gelmez hemen kırılır.
Mutluluk varken yalnızlığa sarılır.
Bu kadarı yeter fazlasına darılır.
Gülücüğü kalmayan bir sitem bu sadece.

Tıkanıp Kaldığında Hayat

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,

Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,

Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;

Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,

Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,

Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,

Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;

Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip

Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;

Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce.

İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;

Bencilin Hikayesi

"Bencil "yalnız " olarak doğmuştu. Çok büyük sıkıntıları vardı yaşama gözlerini açarken. Aç , güçsüz ve çaresizdi. Lakin bunu anlatacak çok güçlü bir silahı vardı Elinde " Gözyaşları" Sadece kendini düşünmeliydi çünkü sadece o vardı ve tek başına idi.

Derken önce "Şefkat " daha sonra da " Sevgi" ile tanıştı. Onu hemen kollarına almışlar, giydirip ısıtmışlar, karnını doyurmuşlar, şarkılar söyleyip uyutmuşlardı. Onun bütün kaprislerine içten bir sıcaklıkla göğüs geriyordu onlar. Birde kalplerindeki en güzel duygularla sarıp sarmalıyorlardı onu büyürken "Bencil " şımarıktı. Onu dizginleyip uslandırmak oldukça güçtü.

Bu yüzden bir süre sonra "Eğitim" devreye girdi.

Kelebek

Öncesinde kırmak için verdin uğraşı
Çırpınışın boşa değildi bilemezdin ki
Vurdukça kanatlarını durmaksızın
Kozasına hayatın öğrenmeliydin
İki günlük nefes için bu çırpınış
Uçtun , heveslendin
Gözlerinden ışıklar saçtın
Renkler açtın kanatlarında
Bir köşede çürüyen kozana bakmadan
Gittin gidebildiğin kadar
Bilmeliydin kelebek
Önce çıktığına
Sonra uçtuğuna
Rengine, nefesine
Şükretmeliydin.
Ölümdü gelen peşin sıra
Bakmalıydın ardına

Sen rüzgarın savurduğu yöne mahkum
Kuru kanatlı iskelet
Bahara ihanet eden çiçekler
Şimdi hani nerde
Nerde güzellikler
Hayat hiç bitmezmiş gibi gelir
Demedi mi sana melekler ?
Yoksa duymadın mı ?

Can ki emanet
Sen ki seni sakınana ettin ihanet
Rüzgara kapıldın
Savurduğunu bilmeden seni alevlere
Uçuramadı kanatların
Yalvarışların boşa
Sen ki kelebek
Duymalıydın
Ne diyor semada melekler

Ve ışığında dönen semazen kanatlılar
O yüce sevgi yumağının
Sonsuzu beklemekdi gayretleri
Korkuya yer yoktu
Bir bir düşüyorsa da canlar
Bilirlerdi kelebek
Onları bekliyordu
Tüm güzellikler

Halkın Ekmegi

Bilin: Halkýn ekmeðidir adalet.
bakarsýnýz bol olur bu ekmek,
bakarsýnýz kýt,
bakarsýnýz doyum olmaz tadýna,
bakarsýnýz berbat.
Azaldý mý ekmek,baþlar açlýk,
bozuldumu tadý,baþlar hoþnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artýk!
Acemi ellerle yuðurulan,iyi piþirilmemiþ adalet yeter!
Yeter katýksýz,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanýn önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her þey bollaþmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasýl bolluk doðurur ekmek:
Adaletin ekmeðiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasýl gerekliyse nasýl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akþama dek,iþ yerinde,eðlencede,
hele çalýþýrken canla baþla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkýn ihtiyacý var piþkin, bol ekmeðe,
günlük, has ekmeðine adaletin.

madem adaletin ekmeði bu kadar önemli,
onu kim piþirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeði kim piþiren?

Adaletin ekmeðini de
kendisi piþirmeli halkýn,
gündelik ekmek gibi.

Bol,piþkin,verimli.

Aglamak için gözden yas mi akmali?

Aglamak için gözden yas mi akmali?
Dudaklar gülerken insan aglayamaz mi?

Sevmek için güzele mi bakmali?
Çirkin bir tende güzel bir ruh,kalbi baglayamaz mi?

Hasret özlenenden uzak mi kalmaktir?
Özlenen yakindayken hicran duyulmaz mi?

Hirsizlik;para,mal mi çalmaktir?
Saadet çalmak,hirsizlik olamaz mi?

Solmasi için gülü dalindan mi koparmali?
Pembe bir gonca iken gül dalinda solmaz mi?

Öldürmek için silah,hançer mi olmali?
Saçlar bag,gözler silah,gülüs kursun olmaz mi?

Anne bana daha iyi bir yalan bul!

Aklımın olmazlarınla darmadağın ettim geceyi,
Kaçtığım aşka yakalandım
Bulduğum an yitirdiğim sözcükler gibiyim,
Sesimden kaçıyorum ele veriyorum kendimi

Gecenin bir vakti yürüyüp gidiyorum içimden,
Yüzümün yarım kalan gülüşleri resmeder bir hali var...
Önümde hep iki yol,
Birini yürüsem geç kalıyorum diyerine
Hep ucu ucuna yetişmeyim sevmelere...

Başı boş bir rüzgar gibi gelip geçiyorum nesneden,
Gizli bir özneyim adımı çağırmıyor kimse...
Hep bir ayrılığı soyunup giyiniyorum,
Hep yarım kalıyor nota,
Hep aynı şarkıyı söyleyip, aynı yerde detone olan biriyim...
Bezginim, kaldırmaz aldanışları artık yüreğim...

İnceldiği yerden bir düğüm daha atabilirim,
Delinin biriyim asfaltın ortasına yatabilirim...
Bir düğüm daha atabilirim,
Dönüp baktığımda ipteki düğüm sayısıdır yaşamalar bilirim...

Anne bana daha iyi bir yalan bul!
Kendimi avutmaya gücüm yok artık
Kendimi taşımaktan yoruldum,
Anahtarı kırılmış kapı gibiyim
Kilitliyim üstelik, kimsesizin biriyim,
Suya atılmış buz parçası gibiyim...
Vakitsiz bir yağmurum,

Kurabiye hirsizi...

Daha epeyce zaman vardı, uçağın kalkmasına.
Kadın havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket
kurabiye alıp,buldu kendisine oturacak bir yer.
Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında
oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde aralarında duran
paketten birer birer kurabiye aldığını gördü. Ne kadar
görmezden gelse de.
Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini
yerken, gözü saatteydi, "kurabiye hırsızı" yavaş yavaş
tüketirken kurabiyelerini.
Kulağı saatin tik taklarındaydı ama yine de
engelleyemiyordu tik taklar
sinirlenmesini.
Düsünüyordu kendi kendine, "Kibar bir insan olmasaydim,
morartırdım şu adamın gözlerini!"
Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini.
Sonunda pakette tek bir kurabiye kalinca "Bakalim şimdi
ne yapacak?" dedi kendi kendine.
Adam, yüzünde hafif asabi bir gülümsemeyle uzandi son
kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye.
Yarısını kurabiyenin atarken ağzına, verdi diğer yarıyı kadına.
Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve
"Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba bir adam,

Herseyde bir hayir vardir :)

Microsoft şirketinde temizlikçi olarak işe kabul edilen bir kişiye şirket yetkilisi, giriş işlemleri için birkaç belge getirmesi gerektiğini söyler. "Bana e-posta adresinizi veriniz ki Ben de size, getirmeniz gereken belgelerin listesini göndereyim." der. Temizlikçi adayı, boynunu büker: "Benim e-posta adresim yok, efendim" der. "Çünkü henüz bir bilgisayarım bile yok." Microsoft yetkilisi bu yanıttan hiç memnun kalmaz. "Bir e-posta adresiniz olmadığına göre, ben de sizi, yaşayan bir kişi olarak kabul edemeyeceğim" der. "Bu durumda sizi işe almamız söz konusu olamaz." Bir iş bulma sevincini bir anda yitiren adam, tüm serveti olan cebindeki on dolarıyla ne yapacağını kara kara düşünerek Microsoft binasından ayrılır ve...Gider, on dolarlık domates satın alır, sonra da kapı kapı dolaşarak bunları satmaya başlar. "Akşam olduğunda serveti bir kat artmış, cebindeki on doları, yirmi dolara çıkmıştı. Adam, bu işi üç gün üst üste yaptıktan sonra, servetini 160 dolara çıkardığını görünce, bundan böyle geçimini domates alım satım işinden sağlamaya karar verir.