Yaşam
Hayatı Sev! (Bir Neşedir Yaşamak)
EĞER DAHA AKILLI OLSAYDIM… Eğer daha güçlü olsaydım… Eğer daha zengin olsaydım… Eğer daha ünlü olsaydım… Eğer daha bilgili olsaydım…
Eğer bütün bunlara uzun zamandır sahip olan köklü bir ailenin üyesi olsaydım…
Eğer bütün bunlardan dolayı daha geniş, daha etkili bir çevrem olsaydı…
Eğer bu çevreyi dilediğim zaman harekete geçirebilseydim ve o çevrenin imkânlarını kendi isteklerim doğrultusunda kullanabilseydim…
Bu tür dileklerin basit birer hayâl olmaktan çok daha ileride belki de geride bir yönü yok mu? Kabaca sıralamaya çalıştığım bu listeye hemen eklenmesi gerekenler de var mutlaka… Mesela, kimse beni kırmasa, üzmese, anlamazlık etmese…
Musluklar bozulmasa, elektrikler kesilmese, takılıp hiç düşmesek de eklenirse komik mi olur bilmiyorum… Hele sevgi girdi mi işin içine komikten drama hemen bir kol uzanıveriyor… Kimi sevsem beni sevse… Kimi sevmesem de o beni sevmeyi sürdürse, mesela…
Aydınlık
Hicbir vakit tam karanlik degil gece
Kendimde denemisim ben
Kulak ver dinle
Her acinin sonunda acik bir pencere vardir
Aydinlik bir pencere
Hayal edilecek bir sey vardir
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak aclik
Cömert bir yürek
Uzanmis acik bir el
Canli canli bakan gozler vardir
Bir yasam vardir yasam
Bolusulmeye hazir.
Paul ELUARD
Başka Türlü Birşey
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz havası ayrı hava
Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
Rengi başka tadı başka
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun
Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda
Ve bir yeni ömür vardığım çimen yeşilliğince
Sevgi Kâinatın Mayasında Vardır...
Sevgi kâinatın mayasında vardır. Her şey sevgi ile açar. Toprağın bağrına düşen tohum sevgi güneşiyle filizlenir. Sevgi hayat suyumuzdur, kurumuş dudaklarımıza can katar. Sinesini açan anne sevgiyle kucaklar yavrusunu, sevgi emer, sevgi soluklar yavru, sonra gülücükler gönderir çevreye. Sevgi hoş gösterir her şeyi. İnsanca bakmanın ilk durağıdır sevgi. Cananı arzulama, candan vazgeçme halidir sevgi. “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun” fikrinin reftareleşmesidir sevgi. “Güzel görme, güzel düşünme” idealinin kanaviçeleşmesi; renk renk her şeye hayat üfleme hassasiyetidir.
Gözyaşıdır bazen sevgi. Anlatılamayanı boncuk boncuk hâl diliyle izhar etme keyfiyeti: “Sevgiden bakırlar altınlaşır, sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden tortular saflaşır, sevgiden ölüler dirilir, şahlar kul olur.”
Bizim Hikayemizi Biz Yazarız! ...
Ha sonbahar gelmiş;
Sarısını hüznümden, serinliğini yüreğimden damıtıp...
Ha gündüze küsmüşüm...
Boynumun büküklüğüne bahanem çok!
Gözyaşı ustasıyım; işsiz...
Ve yalnız...
(Sonra seni düşündüm... Bir an! Ey sevgili! “Ahir zaman” deyip geçiştirmek çok zor! Ne kılıcımda kan izi var. Ne muhabbetin dindiriyor acımı. Bu hal nedir?)
Şiir aramayın enkazımda...
Ha sonbahar gelmiş; ha gündüze küsmüşüm...
‘Aşk yâresi’ anlatmaz hâlimi,
Aşk bendim!
(Adını koyamadığımız bu işte: Bin kere düşüp, bin kere kalktık ayağa... Çokça haykırıp, çokça sindik... Aynada suretimiz yok şimdi...)
Şimdi bir musalla taşından seyrediyorum gökyüzünü...
Akşam sonrası, alacakaranlık.
Çıplak dalların arasından; koyu bulutlar...
Hiçbir şeyin vakti değil; avlu bomboş...
Sözün bittiği yerdeyim yani...
Yani herşey nafile...
(Biliyorum; son nefesten önce ölünmez. Biliyorum; hâlâ buradayız. Biliyorum; bu miras bizim...)
Gözyaşı ustasıyım; işsiz...
Ve yalnız...
Acımı ezan dindirir!
Icim Aciyor Anne...
icim aciyor anne.
üsüyorum....
neden günügecmis sevdalar biriktirir insan?
neden acitir kendini ve
neden anne ;
zoru secer insan?
sebebini yanlis yerlerde aradigim bir aglamak var icimde,
hicbir yere sigmiyor yüregim.
en sevdigimiz yüreklere yaslanmisken ümitlerimiz,
ve o kuytu yerlerde eskiyor yüreklerimiz.
vurgunlar yiyoruz anne.
vurgunun tadi hicbirseye benzemiyor.
özlemek zor anne seni anlamak felaket....
dizlerim kanardi kücükken öperdin.
simdi yüregim kaniyor anne,
sevmekten degil
sevgiliden hic degil
kanamaya alistigi icin kaniyor anne.
yanlis dönemeclerde yanlis kisilerden aman diledik
hani bize benzemeseler , insan demiyecektik de ;
kazalara kurban gitti hayallerimiz.
zeytinli ekmekleri özledim anne,
feslegen kokulu sarnicta dizine yatip
akdeniz gözlu kizim demeni hele....
anakuzusu olmayi özledim anne.
keskelerle doldurduk gözlerin daldigi yerleri
hayati yapboz sanip ,hep boz'da kaldik.
kisirdöngüler pelesenk oldu iliskilere ,
ve biz sandik ki anne ;
adres defterindeki isimler silindikce
bitmiyor yasam,
ve biliyor musun anne
ne zaman yüregim kanasa ,
dizlerim sizliyor,
usuyorum.....
Sitem
SEN GITTIGINDEN BERI, GERI DONMEDIGIN O YOLCULUGA
COK SEY DEGISTI BURALARDA, ARTIK KIMSE BAKMIYOR KIMSENIN YUZUNE
VE KIMSE SORMUYOR "IYI MISIN?"DIYE
HERKES YALNIZ VE MUTSUZ VE TELASLI, ZORLA YASANAN BIR HAYATTAKI
ZORLAMA SEVDALAR GIBI.
MEVSIMLER BILE DEGISTI SEN GIDELI, SONBAHAR SICAK GECIYOR SIMDILERDE
BIR DAMLA BAHAR YAGMURU YOK, GOKYUZUNDE.
SAHI GOKYUZU,ESKIDEN MAVIYDI DEGIL MI?
ONUN BILE RENGI DEGISTI.
GUNES HALA DOGUDAN MI DOGUYOR BILMIYORUM
SADECE AKSAMLARI KIZILLIGINA BURUNUP BATTIGINI GORUYORUM.
O DA YALNIZ, VE BELKI DE BATIDAN DOGACAGI GUNU BEKLEMEDE, YORGUN VE BIKKIN.
BU ARALAR NE COK KISI GIDIYOR HAYATIMDAN
SENSE GIDENLERIN BASINI CEKTIN. YAZIK, HOSGITTIN AMA HIC "HOSGELMEDIN".
ONCEDEN BOYLE MI YAPARDIN? KISA SURELIYDI GITMELERIN.
GORUYORSUN ISTE HAKLIYIM
SEN GIDELI SEN BILE DEGISTIN.
Sorgucular
Kimileri hep suçluyor
Kimileri sorguluyor
Yaralı yüreğime kara çalıyor.
İhanet zincirini tutan utansın
Dönüp arkasına bakan utansın
Dost diye bağrıma bastığım insanlar
Arkamı dönünce vuran utansın
Durmadan hep soruyorlar
Aç bırakıp gülüyorlar
Emekleyen yüreğime usta diyorlar
Usta değil acemi bir işçiyim ben
Onurlu bir kavganın neferiyim ben
Dostun dostu, düşmanımın eveliyim ben
Bilip de söylemeyen diller utansın.
İçimde ölen biri
Bana birşeyler anlat
Canım çok sıkılıyor
Bana birşeyler anlat
İçim içimden geçiyor.
Yanımdasın susuyorsun
Susuyor konuşmuyorsun
Bakıyor görmüyorsun
Dokunsan donacağım
İçimde intihar korkusu var
Bir gülsen ağlayacağım
Bir gülsen kendimi bulacağım.
Depremler oluyor beynimde
Dışarda siren sesi var
Her yanımda susmuş insanlar
İçimde ölen biri var.
Vay, vay, vay, vay, vay...
Hadi birşeyler söyle
Çocuk gözlerim dolsun
İçinden git diyorsun
Duyuyorum gülüm
Gideceğim, son olsun
İçimde soluyorsun
İki can var içimde
Korkular salıyorsun üstüme korkular
Her an başka biçimde.
Yanımdasın susuyorsun
Susuyor konuşmuyorsun
Bakıyor görmüyorsun
Dokunsan donacağım
İçimde intihar korkusu var
Bir gülsen ağlayacağım
Bir gülsen kendimi bulacağım.
İçimde soluyorsun
İki can var içimde
Korkular salıyorsun üstüme korkular
Her an başka biçimde.
Depremler oluyor beynimde
Dışarda siren sesi var
Her yanımda susmuş insanlar
İçimde ölen biri var.
Vay, vay, vay, vay, vay...
Yalan da olsa
Sokak ortasýnda bir kadýn var baðýrýyor
Kendini arýyor kendini soruyor baðýrýyor
Sesi kulaklarýmda bir kurþun gibi patlýyor
Yalanda olsa haklýlar diyoruz ama buda yetmiyor
Gece yarýsý vardiyada iþciler tedirgin üþümekte
Iþten deðil güçten deðil içten üþümekte
Zaman geçmekte zaman gecikmekte zaman üþümekte
Yalanda olsa birleþiyorlar ama buda yetmiyor
Gece yarýsý bir müzisyen evine yine geç dönüyor
Taksi parasý bile yok cebinde ama evine dönüyor
Iki damla yaþ geliyor gözlerinden cigarasý sönüyor
Yalanda olsa zenginiz bu bize yetmiyor
Yalnýzým yalnýzlýðým beni dinlemekte
Yalanda olsa ne varki bu þarkýyý söylemekte
Yalanda olsa içimden bir bulut akýp gidiyor
Yalanda olsa mutluyum ya bu bana yetiyor
Ahmet Kaya
Her hayale giden bir yol vardır
Bir dağın tepesinde yere düşmek üzere olan bir yaprak içindeki hayalini haykırmış.
[b]"ben denizlere ulaşmak istiyorum.Bir gün denize ulaşacağım ve hayalimi yaşayacağım."[/b]
Yaprağın üzerinde bulunduğu ağacın hemen dibinde yatıveren bir kütük boğukbir sesle;
[b]"ben de "[/b] demiş.Ben de denize ulaşmak istiyorum.
Fakat yaprak ona küçümseyen ve alaycı bir ifade ile
[b]"sen asla denize ulaşamazsın.Çünkü beni denize ulaştıracak rüzgar şimdi çıkar gelir. Bir çırpıda orada olurum. Ancak sen ağır ve hantalsın.Sonsuza dek burada kalacaksın." [/b]
Gerçekten de bir rüzgar çıkmış.
Kuzeyden güneye doğru esen rüzgar bir süre sonra güneyden batıya doğru esmiş.
Tam doğru istikamette iken birden güneyde olan denizin tersine doğru havalanmış.
Bir tepeden diğer tepeye, bir vadiden diğer vadiye sürüklenip durmuş.
En son bir çamura saplanıp kalmış.
Kütük ise yakınındaki akarsuyun denize gittiğini biliyormuş.
Kendini suların kollarına bırakmış ve gitmiş.
Akarsuyun kenarında bir çamura saplanıp kalmış yaprağı görünce ona şunu demiş;
Her Kalp Yaşadığı Aşk İle Şekillenir
Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır.' Ve her kalp yaşadığı aşk kadar şekillenir. İnsanları ikiye ayırmak adettendir. Çünkü anlamanın yolu ayırmaktan geçer. Bütün eşya birlikten yana koyarsa hükmünü kimin kim olduğu muamma olur diye; çeşitten yanadır dünyanın günü. Bunca çeşit arasında ayırmalıdır o vakit birbirine uyanlar ile uymayanları. Akıllılar ve aklı kıt olanlara diye önce. Güzeller ve çirkinler diye sonra. Padişahlar ve cariyeler diye. Daire tamamlanır gibi olduğunda her işin hem başı hem sonu olarak; aşka gücü yetenler ve aşka gücü yetmeyenler diye latif bir çizgi çizilmelidir kul ile kul arasına ve dahi kul ile eşya arasına.
Söz işte burada çatallanır. Kainatın dili aşktan yana söyleyip durduysa ve alemlerin Rabbi bunca güzelliği sadece Muhammed'in aşkına "ol" kıldıysa her kul bilemese de gönlünün çapını kendini aşka gücü yetenlerden sayar. Herkesin aşkı kendinedir taşıyabildiği kadar. Kolayından taşınabilseydi her aşk her sevda, sözün hükmü uçurur muydu gücünü yedi iklimden öte.
Gül bahçesi...
Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye varmış.
O bahçede yalnız gül yetişirmiş.Birbirinden narin ve zarif güller.
O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapı önünde duruyormuş.
GEZGİN hatuna hayranlık ve saygı ile yaklaşip kendisini takdim etmiş. Ve hatundan adını bağışlamasını istemiş.
HATUN: bana SEVGİ derler.
GEZGİN: Sevgi hatun burada yalnız mı oturuyorsunuz?
SEVGİ: hayır eşimle beraber oturuyoruz. Ona İLİM derler.
Şu anda bahçede çalisiyor. Bıkmaz yorulmaz bir kişidir.
GEZGİN: Bahçeyi dolaşmama izin var mı?
SEVGİ: Hay hay...lütfen ayakkabılarınızı çikarinda SAYGI dediğimiz şu mestleri giyiniz.
Onlar öylece konuşurken İLİM çikagelmis. Bahçeyi birlikte dolaşmaya başlamışlar.
SEVGİ önde İLİM ve GEZGİN arkada yürüyorlarmış.
Her gülün bir adı varmış. MUTLULUK, HOŞGÖRÜ, SABIR, KANAAT,
ADALET, İRADE,ŞEFKAT, MERHAMET, AKIL, HİKMET, KUDRET,
SAMİMİYET, TEVAZU, FAZİLET VE...
bu kadar çesitte ve bu kadar yoğunlukta güzellik bu kadar bakım ve özen,
böylesine bir düzen karşisında heyecanlanan ve hayrete düşen gezgin bahçıvan ilim efendiye sormuş:
Bakış açısı...
Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine, yaşlanmanın psikolojik etkilerini
öğretirken onlara şu olayı okur:
"Hasta ne konuşuyor, ne söylenenleri anlıyor.
Bazen saatlerce
anlaşılmaz şeyler geveliyor.
Zaman, yer veya kişi kavramı yok.
Sadece kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor,
ne de bakım yapılırken yardımcı
oluyor.
Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.
Dişleri yok,yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde, yürüyemiyor ve uykusu düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını
isteyip istemediklerini sorar.
Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması
gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar.
Yaşamınızı Korkular Yönetiyor
Psikolog Derya Öztürk, stres ve depresyonun altında yatan gerçek nedenlerden birisinin "gelecek korkusu" olduğunu belirtirken, gelecek korkusu çok fazla olan insanların şimdiki anı yaşamadığını, yaşadıkları andan keyif alamadığını söyledi.
Duyu algı eğitimi alanında çalışmalar yapan, Nöro- Linguistik Programlama (NLP) Eğitmeni Psikolog Derya Öztürk, yaptığı açıklamada, gelecek korkusunun yaygın ve pek çok kişinin elinde olmadan karşı karşıya kaldığı korku olduğunu kaydetti. Öztürk, gelecek korkusunun derinlerinde "değişim korkusunun" yattığını söyledi.
İnsanoğlunun sadece yalnızca "düşme ve yüksek ses" korkusuyla dünyaya geldiğini vurgulayan Öztürk, bunun dışındaki tüm korkuların öğrenilmiş korkular olduğunu kaydetti. Öztürk, zihin tarafından yaratılan sanal korkulardan kurtulmanın mümkün olduğuna işaret ederek, "Yeter ki bu korkulara sahip olduğunuzu kabul edin ve kurtulmak isteyin. Tüm korkular geçmişteki olumsuz deneyimlerimiz sonucu oluşmuştur" dedi.
ACI ÇEKMEKTEN, MUTSUZ OLMAKTAN KORKULUYOR