Yaşam

Engeller...

Yolumuzdaki engeller...
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine
kocaman bir kaya koydurmuş,kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler
olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları,en güçlü kervancıları,Saray
görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolaşıp saraya girdiler.Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi.
Halkından bu kadar vergi alıyor,ama yolları temiz tutamıyordu.Sonunda bir
köylü çıkageldi.Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere
indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda
kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini
yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
durduğunu gördü. Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı
içinde...altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, asilabilecek, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır, ..."

BUGÜN BİR İYİLİK yapın kendinize...

Image Hosted by ImageShack.us

BUGÜN BİR İYİLİK yapın kendinize...
Bir selam verin sevdiklerinize.
Yağmur damlalarıyla halleşin yahut...
Eski günlerdeki gibi masal diyarında yolculuğa çıkın şöyle bir.
Hatırlayın hayalin ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu.
Çünkü hayal, hayatın rengidir, tadıdır, tuzudur.
En fakiri zengin eder hayaller.
Çünkü cebi dolu, hayal dünyası boş insanlar vardır her yerde.
Kâinatta zerreyi göremeyenlerin yanında,
Zerrede kainatı görenlerden olun.

Bugün bir iyilik yapın kendinize...
Dostlarınızla güzel bir yemek paylaşın.
Tebessüm edin minik bir çocuğa.
Vedalaşın sonbahar yapraklarıyla.
Çayınızın her yudumunda,
İçinize dolan ılık sevinci paylaşın.
Ve paylaştıkça çoğalsın güzellikler.

Bugün bir iyilik yapın kendinize...
Işığı seyredin bugün.
Alışılmışın dışında bir kitap edinin.
Sayfalarda gezindikçe, dünyanıza bir dünya daha katın..

Bugün kendinize çok büyük bir iyilik yapın...

Mavi kurdela

New York'ta yaşayan bir öğretmen, lise son sınıf taki öğrencilerini, "diger insanlardan farklı özelliklerini" vurgulayarak onurlandırmaya karar vermişti. California Del Mar'dan Helice Bridges tarafından geliştirilmis süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı. İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti.

Sonra her birine üzerinde altın harflerle "Siz çok önemlisiniz" yazılı birer mavi kurdele verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdela verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tesbit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.

Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti.

Sevgi nedir?

Hemen hemen herkes bu soruya kendince bir cevap bulmustur.
Sevgi kimine göre bir duygudur,kiminin inanmadigi,kiminin taptigi bir
duygu.
Sen arkadasim! Bana sevginin tanimini yap dedigimde ,bana verecegin ilk
cevap ne olurdu?
Tahmin edebiliyorum.
Buna cevap vermek gerçekten çok zor.
Imkansiz degil ama zor.
Sevgi için bir çok tanim yapilir.
Ama gerçek cevabin "sevgi" kelimesinin içinde oldugunun kimse farkinda
degildir.
Sevgi sevgidir!
Sevgi bir sakizi sevdiginle paylasmaktir,sevgi hissetmektir,sevgi
dokunmaktir,sevgi aglamaktir sevgi gülmek,sevinmektir
sevgi,düsünmektir,sevgi acimaktir,sevgi annedir,sevgi çocuktur,sevgi
devlettir,sevgi Allahin Kullarina hediyesidir... Sevgi sensin ,sevgi ben,sevgi o....
Sevgi çok seydir,sevgi asktir,arkadasliktir,dostluktur,komsuluktur...
Sevgi her seydir be güzelim...Sevgi her sey...

SEVGI SENSIN BE GÜZELIM SEVGI SENSIN ANLIYOR MUSUN SEN!!!

Bir Yürekte Cannn olabilir misiniz?
O yürege Can Katabilir misiniz?
Bir Cannn'immm kelimesine o yürekte bin anlam katabilir misiniz?
Gözlerde isiltilar, piriltilar görebilir misiniz?
Çalinmis Zamanlari renk renk yasayabilir misiniz?

Toplumun temeli olan aile dinamitleniyor

Bilirsiniz, atomun bir çekirdeği var bir de bunun çevresinde elektronlar. Elektronlara müdahale atomun yapısında değişikliklere sebep olur, kimyasal reaksiyonlar meydana gelir.

Bu, birçok zararlara sebebiyet verir. Fakat esas zarar, atomun çekirdeğine kontrolsüz müdahale olduğu zaman olur. Çekirdeğe müdahale edildiğinde atom infilak eder, ortalık tarumar olur. Toplum da bir atom gibidir. Çekirdeği de ailedir. Çekirdeğe müdahale edilince cemiyet hayatı dinamitlenmiş olur, Sosyal dengeler bozulur.

Sosyal denge bozulunca da, o toplumun meydana getirdiği, millet ve milletin meydana getirdiği devlet sarsıntı geçirir. Bugüne kadar aileye çok müdahale edildi. Fakat, bunlar yukarıda misalini verdiğim elektron mesabesinde idi. Şuanda Mecliste görüşülmekte olan Medeni kanundaki değişiklikler doğrudan çekirdeğe müdahale derecesine gelmiştir.

::::SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN:::

YERİN SENİ ÇEKTİĞİ KADAR AGIRSIN,
KANATLARIN ÇIRPINDIĞI KADAR HAFİF.
KALBININ ATTIGI KADAR CANLISIN
GÖZLERİNİN UZAĞI GORDUGU KADAR GENÇ,

SEVDIKLERIN KADAR IYISIN,
NEFRET ETTIKLERIN KADAR KÖTÜ,
NE RENK OLURSA OLSUN KAŞIN GÖZÜN
KARŞINDAKİNİN GÖRDÜGÜDÜR RENGİN,

YAŞADIKLARINI KÂR SANMA,
YAŞADIGIN KADAR YAKINSIN SONUNA,
NE KADAR YAŞARSAN YAŞA,
SEVDİĞİN KADAR ÖMRÜN,

GÜLEBİLDİĞİN KADAR MUTLUSUN,
ÜZÜLME BİL Kİ AĞLADİGİN KADAR GÜLECEKSİN,
SAKIN BİTTİ SANMA HERSEYİ,
SEVDİĞİN KADAR SEVİLECEKSİN,

GÜNEŞİN DOĞUŞUNDANDIR,DOĞANIN SANA VERDİĞİ DEGER,
VE KARŞINDAKİNE DEGER VERDİĞİN KADAR İNSANSIN,
BİR GÜN YALAN SÖYLEYECEKSEN EĞER,
BIRAK KARŞINDAKİ SANA GÜVENDİĞİ KADAR İNANSIN,

AY IŞIGINDADIR SEVGILIYE DUYULAN HASRET,
VE SEVGİLİYE HASRET KALDIĞIN KADAR ONA YAKINSIN,
UNUTMA YAĞMURUN YAĞDIĞI KADAR ISLAKSIN,
GÜNEŞ'İN SENİ ISITTIGI KADAR SICAK,

KENDİNİ YANLIZ HİSSETTİĞİN KADAR YANLIZSIN,
VE GÜÇLÜ HİSSETTİĞİN KADAR GÜÇLÜ,
KENDİNİ GÜZEL HİSSETTİGİN KADAR GÜZELSİN,
İŞTE BUDUR HAYAT, İŞTE BUDUR YAŞAMAK,

BUNU HATIRLADIGIN KADAR YAŞARSIN,

Demlenmiş Yalnızlığını Yudumluyorum

Artık kalemimi kırdım gidişinle. Dudaklarımı kanatıp yüreğimin sesini dinliyorum. Baş ucumda sana yazdıklarım ve masada demlenmiş yalnızlığım. Kanayan çığlıklarımı yutkunup kırılmış hayallerimi topluyorum kentimin kaldırımlarından. Üzerimde suskunluğun yeni ütülenmiş elbisesi, yüreğime sunulmuş bir dostun dogum günü hediyesi... Şimdi karanlıklara sarılıp demlenmiş yalnızlığını yudumluyorum. "

" Ya güneş altında yürümüşüz, ya dolunayda…Tenha sevda yollarında …
Benliğimin kirli çamaşırlarını bir kuytuya;
Serdim
Buradayım.
Acılarımızın merkezkaç savrulmaları mıydı acının son kıyısında, “uçurum çiçekleri”nin yanı başında, bizi buluşturan? Yoksa konuşa konuşa, yaza yaza acıları içselleştirme çabası mı?
Böyle ama böyle değil yine de…
Çünkü bekleyeceğiz bin yıl kendi yalnızlığımızın nehirlerinde!
Biz sevince, çoğaldı her yönden
Ki ölüm, Sevgilinin
Yüreğimize okyanus sığdıran gözlerinden

Eğer Seni Sevmeseydim

Her an “ölecekmişim” gibi içimde titreyip duran korkudan...

Ve her an yeni bir hayata “doğacakmışım” gibi içimde çarpıp duran heyecandan habersiz...

Ve sevdiğimi zannedip...

Sevgiyi bildiğimi zannedip...

Yaşayacaktım...

Yaşamak denirse...

Seni sevmeseydim...

***

Mevsimleri sevmeyecektim...

Sevdiğimi zannedip...

Yağmurun mahzun kalbimi okşamasını...

Nefes almakta zorlandığımda rüzgarın yetişmesini...

Güneşi...

Yıldızları...

Gülü ve bülbülü bilmeyecektim...

Ve gizlice ağlamayı...

Bildiğimi zannedip...

Aşkı bilmeyecektim...

***

Seni sevmeseydim...

***

“Bir ömür boyu” yetmezdi bana...

Ben seni severek...

Cenneti istemeyi öğrendim; ve sonsuzluğu...

Uykuyu uysal bir kedi gibi yanıma alıp, şafak vakti ettiğim dualarda...

Sana ve sevgime bakıp...

Rabbimi öğrendim...

O’nun büyüklüğünü öğrenmenin mümkün olmadığını öğrenip...

Hayreti öğrendim...

***

Eğer seni sevmeseydim...

Yaşadığımı zannedip...

...

Murat Başaran

Susuyorum Artık..

Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum...

Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!

Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…

Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor.
Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç!

Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…

Erkeklerde Depresyon

Elimizdeki raporlara göre depresyona giren kadınların erkeklere oranı çok daha az olduğundan depresyon genellikle bir "kadın hastalığı" olarak düşünülür. Oysa erkeklerde depresyon , farkına vardığımızdan daha yaygın olabilir. Pek çok erkek karamsarlığı erkekliğine yakıştıramadığı için durumunu gizlemeye çalışır. Ve başarır da: Ülke çapındaki araştırmalara göre, psikiyatrist dışındaki hekimler, erkeklere depresyon tanısı koyma konusunda %70 oranında yanılırlar. Ne varki , Amerikan Psikiyatri Birliği'nin son yıllık toplantısında , erkeklerde depresyonun gizli kalmasının bir nedeni , onların bu rahatsızlığı kadınlardan farklı ifade etme eğilimleri olabiliceği belirtilmiştir.

Temeli sağlam olmalı

İnsan, yaratılmışların en üstünü, en şereflisidir. Dünya ve dünyanın içindekiler, canlı cansız herşey insan için yaratılmıştır. İnsan neslinin devamı da, erkek ve kadının evliliği ile ailenin kurulması ile mümkün olmaktadır.

Âilenin temelini karı-koca teşkil eder. Kadını zelil, erkeği sefil ve rezil etmeden, toplum içindeki yerlerini almasını sağlayan İslamiyettir.

Kadın ve erkeğin bir arada bulunmasının en güzel şekli, İslamiyete uygun bir evliliktir. Kurulan yuvanın başlangıçtan sonuna kadar huzurla devamı, erkek ve kadının görevlerini bilip buna göre yaşamaları ile mümkün olabilir.

İslamiyet, her hususta olduğu gibi bu hususta da yapılması gerekenleri açıkca bildirmiştir. Bunlara uyanlar rahat etmiş uymayanlar her zaman, perişan olmuştur.

Yuvanın sağlam olabilmesi, karı-kocanın dine uymalarına bağlıdır. Aksi halde, evlilikten beklenilen fayda tam ve noksansız elde edilemez. O halde kadın ve erkeğin İslami ölçülere azamı dikkat eden kimseler olması lâzım gelmektedir.Temel sağlam olursa kurulan yuva da sağlam olur. Dünya ve ahıret huzuru sağlanmış olur.

Bazen İnsanın Birşey Düşünmeyesi Olur

BAZEN İNSANIN BİRŞEY DÜŞÜNEMEYESİ OLUR YAA İŞTE ÖYLE BİRŞEY BUDA.NE GÜZELİM GÜNLERİ HATIRLAYARAK MUTLU OLABİLİYORUM NEDE ÇEKTİĞİM ACILARI DÜŞÜNÜREK MUTSUZ...
BAZENDE ANLIK ŞOKLAR MAHVEDİYOR ADAMI MESELA YAZILIDAN KÖTÜ NOT ALIRSIN ŞOK,BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ ALIRSIN ŞOK VE BAZENDE HİÇ UMMADIK BİR HABER ALIRSIN,EVLENDİ GİTTİ DİYE ODA AYRI BİR ŞOK...BEN BU ŞOKLARI YAŞAMAKTAN BIKTIMMI? HAYIR.PEKİ ŞOK YAŞAMAK BİTTİMİ?ODA HAYIR.
BENİM HERGÜNÜM AYRI BİR AZAP,AYRI BİR ÇİLE.SUSUYORUM KONUŞAMIYORUM.AMA BAZEN İÇİMDEN BAĞIRMAK GELİYOR.NEYE NİYE BAĞIRMAKSA?SONUNDA NE OLACAKSA??

YA BEN ÇOK DUYGUSALIM YADA TÜM DERTLER BANA SAVAŞTA.

Sevgiyi öldüren evlilik değil

Evlilik çok yönlü bir kurum ve ana maddesi sevgi. İki kişi çeşitli şartların sağlanmasıyla evlenmeye karar verdiğinde sevgiye götüren ilk elektriklenme diye tarif edilen çekim başta olmuşsa, birbirlerine sevgi duyuyor ve iyi anlaşıyorlarsa her şey bir başka güzel gelişir.

Evlilik hazırlıklarında bir başka heyecan, başka bir mutluluk hemen fark edilir. Sevgiyle ışıldayan gözler, birbirini görmek için can atan, beraber olmak, birlikte konuşmak, gezmek için her fırsatı değerlendiren, sevgilerini ifade etmek için en güzel sözleri, en anlamlı hediyeleri seçen eşler. Pekiyi bu kadar mutlu ve güzel başlayan, her iki tarafın da sevgiyi doya doya hissettikleri ve yaşadıkları bir ilişkide sevgi evlilikle biter mi?

Yaşamın Yankısı

Daglik bir bölgede adam küçük ogluyla yürürken, çocuk ayagini tasa çarpar ve can acisiyla, "ahhhh" diye bagirir. Dagdan, "ahhhh" diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla, "Sen kimsin?" diye bagirir; ama aldigi tek yanit, "Sen kimsin?" olur.

Çocuk bu yanita kizar ve "sen bir korkaksin!" diye bagirir. Dagdan aldigi yanit da "sen bir korkaksin!" olur.

Babasina bakar ve "baba ne oluyor?" diye sorar.

"Oglum dikkat et" diyen baba, vadiye dogru, "Sana hayranim!" diye bagirir. Ses, "Sana hayranim!" diye yanitlar. Baba, "Sen harikasin!" diye yine bagirdiginda, bu kez dagdan, "Sen harikasin!" yaniti gelir.

Çocuk sasirmistir, ama hala ne oldugunu anlayamamistir.

Baba ogluna durumu açiklar; "Ogum, insanlar buna yanki derler; ama gerçekte yasamin ta kendisidir. Yasama ne verirsen sana onu yansitir. Yasam senin davranislarinin aynasidir.

-Eger yasaminda daha çok sevgi istiyorsan, insanlari daha çok sev.

-Eger sana saygili davranilmasini istiyorsan. insanlara saygili davran.

-Eger baskalari tarafindan anlasilmak istiyorsan, önce baþkalarini anlamaya gayret göster.

Mutluluk nerede?

Uzun bir süredir tam da yasamak istedigin hayatini yasamaya baslayacagini düsünegeldin. Fakat bunun için önünde hep bir engel oldu; önce yapilmasi gereken bir sey, bitirilmesi gereken bir is, çalisilmasi gereken bir süre, ödenmesi gereken borçlar.

Bunlarin hepsi bittikten sonra hayatinin baslayacagini düsündün. Fakat bu arada hayat kendi hiziyla akip gitti. Hala daha o engelleri asmaya çalstigin bugünlerde bir de baktin ki, engellerle yasadigin geçmisin hayatin ta kendisiymis.

Yoksa onlari da tatli bir nostalji duygusuyla aniyor ya da anlatiyor olamazdin. O halde simdi hayatina bak. Engelleriyle, yapilmasi gereken islerle, ödenmesi gereken borçlarla yillar sonra tatli bir nostalji olacak bir hayat yasiyorsun.

Hayatin tâ kendisidir simdi yasadigin. Engellerler, borçlar, bitmemis isler, telaslar, sIkIsIlIklrlar... hepsi hayatin kendisi.

Mutlulugu erteleyip durma. Mutlulugun varilacak bir yer degil; yürüdügün yol oldugunu unutma.

Unutma ki, zaman kimseyi beklemez.

Ne okulun bitmesini, ne hiç borcunun kalmamasini, ne bir ev sahibi olmayi, ne çocuklarinin büyümesini, ne emekli olmayi, ne baharin gelmesini bekle!