Makale

Aşk Nedir?

Aşk, evrenin muhteşem bir güzellik ve düzen içinde yaratıldığı zamandan beri var oldu. İlk insanla birlikte insanlar arasındaki en renkli, en zevkli, en zengin bir duygu çağlayanıdır aşk.

Sevginin, en yoğun ve en coşkun bir şelâle gibi çağlamasını anlatan aşk, insanları birbirine bağlayan, birbirine yaklaştıran bir sihir, bir efsun âdeta. İnsanları neredeyse gözü kapalı cezbeden bu sırlar yumağı, çok tatlıdır, çok güzeldir, çok şirindir, çok keyif vericidir...

Ancak her aşkın önünde nice tuzaklar, nice zorluklar ve nice engeller vardır. Onları aşmak; yürek, cesaret, akıl, mantık, bilgi, hüner, sabır, azim ve hepsinden önemlisi bir yöntem ister. Bu erdemleri taşımaz ve yöntemini uygulamazsanız, sevdanız yarım, aşkınız sonuçsuz, yuvanız mutsuz olur.

İşte “Ömür Boyu Aşk”, her duygunun örselendiği ve başkalaştığı bir dünyada; sevgiye ve aşka nitelik ve kimlik kazandırmak için vardır.

Sevgi İle Dolmak

Ne çıkar öfkeden, kinden? Bir bal peteği misali sevgi ile dolmak varken.. Daha sevmesini öğrenmeden nefret etmek neden? Çünkü sevmek zor, bir sanat sevmek. Kötü duyguları bastırmak, sevgiyi onların üstüne çıkarmak ve iktidar yapmak kolay değil. Nefret etmek gayet basit. Nefret ettiğimiz takdirde nefret edilmeye mahkûmuz. İçimizi yakıp kavuran kinden ne fayda. Hırs ve intikam bize Cehennemi bir halet-i ruhiye yaşatmıyor mu? Öyleyse Cehennemimizi biz hazırlıyoruz. Ya km, ya din; ikisi bir arada bağdaşmıyor. Sevmek bir nevi genişliktir. Üstünlüktür sevmek. Bağışlamak ve karşılıksız vermek; sevginin ve gönül genişliğinin tezahürleridir. Dar kaplı olmak niye?

Suya Yazılmış Sevdaydık Seninle

Suya yazılmış bir sevdanın, vuslata gebe kalmış umudun ölümsüz satırlarını yazıyorum yıldızların gözbebeklerine. Mürekkebini yüreğimizin sevda kokan çağlayanlarından alan bu aşkı yazıyorum Melek’lerin ıslak kirpiklerine. Arsız dikenleri ayaklarımızla ezip vuslat yolculuğundaki pamuksu düşlerimi anlatıyorum bizi dinleyenlere.


Seni ve ölümsüz sevdamı suya yazıyorum çünkü sevdamız su gibi berrak, su gibi saf ve güneş gibi sıcak. Aldığımız her nefes umuda ve mutluluğa sunulmuş adaktı. Kazanan biz olmalıydık çünkü beyazı giyindik sevdanın. Aşkın yüce duygularında nefes aldık ve suyun duruluğundan güç alarak yalnızlığın üzerine delicesine yürüdük.

Hatırlamak, Hediyeleşmek ve Mutlu Etmek

Hatırlanmayı kim istemez değerli dinleyenler. Doğum günümüz olduğunda dostlarımızın, eşimizin hatırlamasını bekleriz. Evlilik yıldönümümüz olduğunda da. Kandilllerde bayramlarda, hatırdan çıkmayı ise asla kabul edemeyiz. Kapılara diker gözlerimizi, bazen çetele bile tutarız kim geldi, kim gelmedi diyerek.

Eşler arasındaki en önemli şeydir hatırlanmak, belki de önemsenmekle eşdeğer tutulduğu için bu kadar manidar gelir özel günlerin hatırlanması. Aslında hatırlamak yanlızca cümlelerle ifade edilebilecekken bunu küçük bir heiye ile pekiştirmek, yanlızca eşinizi mutlu etmekle kalmayacak, evliliğinizin de daha mutlu geçmesini sağlayacaktır.

Aşk ve Hüzün

Bir kıvılcım çakar önce yürekte. Bin şimşek yankılanır her ocakta. Alev alır gözyaşlarına düğümlü duygular. Bir yangın sarar vücudu hücre hücre ve kaplar dimağı çepeçevre. Deprem geçirir vicdan. Acı bir sızı duyulur burun kemiklerinde. Çökerten bir zonklama çarpar şakaklara. Buruşur yüz etleri, kıvrılır dudaklar, süzülür gözler.. ve şıpır şıpır dökülür yıldızlar.



Bir dem gelir kesilir hıçkırıklar.. ve sessiz hafakanlar başlar. İçin için kaynar efkar otağı. Akıl, dalar gider bir hummalı düşüncenin ardına. Yollar, çıkmazlara çıkar yer yer.. bazen de giriftleşir. Nihayet, verilmiş bir karar gelir yolların ayrımında. Kristal bir kapı açılır, muammayı halledecek güzergâha.. ve yayılır bir ışık cümbüşü ufuklara.

Aşk: Üç Harf ile Beş Nokta

Neden mi üç harf beş nokta. Çünkü aşk ya da ışk kelimesi ayn, şın ve sad harflerinden ve bu harflerin üzerindeki üç noktadan müteşekkilde ondan.


Harflerle sınırlı, noktalarca sınırsız…Dur-durak bilmeyen, engel tanımayan. Girdiği her yerde baş tacı. Sultanlar sultanı, gönüller ilacı. Hükümranlığı ile dillere destan. Bütün canlar O’ndan, O’nunla, O’na hayran. Aşk deyince sarsılır âlem. Ne arş kalır, ne kürsî ne de levh u kalem. Serâpâ kaplamıştır her yanı. Görünen, görünmeyen ne varsa hepsine can.



Cana can katan ölümsüzlük iksiri, tüm canlara cânân. En kutsal yasa, en büyük tasa ve en küçük; devâsâ. Aşk; hareketsiz sükun, sükunetsiz hareket. Aşk; kelimelere sımayan bereket. Aşk; dibi görünmeyen bir derya.

Kur'an'da Sevgi

Kur'ân'da sevgi; genel anlamda rahmet kelimesi ile belirtilmiştir. Rahmet, Allahü Teâlâ'nın bir tavrı ve temel özelliğidir. Araf 156’da: "...Rahmetime gelince, O herşeyi topyekün sarıp kuşatmıştır. " ve En'am 54’te: "...Rabbiniz, rahmeti Kendisine bir tavır olarak yazdı..." buyurulur. Cenabı Allah'ın; rahmet kökünden türeyen rahman ve rahîm sıfatları; sevgi, şefkat ve merhamet anlamlarını da içermektedir. Yüce Yaratıcı'nın sonsuz sevgisi; insan-hayvan, melek-şeytan, dost-düşman hiçbir ayırım yapmadan bütün varlıkları kuşatmış, hepsi de korunma altına alınmıştır. Zaten yaratılış ve devam eden oluşun var edilme sebebi de sevgi değil midir?

İnsanlardaki Sevgi Duygusu

Biz sevgiden sudûr ettik
Sevgi üzerine yaratıldık
Sevgiye doğru yöneldik
Sevgiye verdik gönlümüzü


Sevgi, Yüce Yaratıcı'nın rahmet denizinden varlıklara yansıttığı eşsiz bir duygudur. Güzelliğin ve Sevginin Kaynağı Allahü Teâlâ, kâinatı sevgi üzerine yaratmış, insanlara da sevgi duygusunu en büyük güç ve kudret olarak vermiştir. Yavrusunu korumak için çok daha güçlü düşmanlarına saldırarak kendini feda eden anaların ve çevresini parçalayan en vahşi hayvanların bile yavrularına olan olağanüstü yakınlıkları, hep sevgi sırrının yansımalarıdır.



İnsanlar kimleri sevmeli ve kimleri de sevmemelidir? Cenâbı Allah; kullarına bir güç ve kudret olarak verdiği sevgi duygusunu, rıza ve isteği doğrultusunda yönlendirilmesini istemektedir. İnsanlar, vahyin ışığında yaratılanları severek basamak basamak yükselmeli, sonunda İlâhî Aşk'a kavuşabileceğinin umut ve mutluluğunu yaşamalıdır.

Sevgiyi örseleyen tehlike: Evde pandomim!

Hayalleri vardı evlilik üzerine. Kırmızı panjurlu olmasa da şirin, sıcak bir yuvası olacak, hafta sonlarında çocuklarını bahçesi olmayan apartmanın birkaç sokak arkasındaki çocuk parkına götüreceklerdi.

Çocuklar koşup oynarken o kocasıyla el ele onları seyredecekti. Hâlâ devam eden sevgilerini, aşklarını birbirlerine tekrar tekrar ilan ettikten sonra çocukları ve gelecekle ilgili uzun sohbetlere dalacaklardı.

Evlenilecek Kadın

Meşhur Kadı Şüreyh'e bir gün delikanlının biri gelerek, kendisiyle özel olarak görüşmek istediğini söyledi. Kadı Şüreyh bu delikanlının isteğini kırmadı ve onunla görüşmeyi kabul etti. O genç, evlenmek istediğini; fakat evleneceği kadının tahsil görmüş ve şehirli olmasını arzu ettiğini söyledi. Fakat, yine de bu konuda tavsiyelerde bulunmasını istedi.

Bunun üzerine Kadı Şüreyh, eş seçiminin önemli olduğunu, eş tercihinde bulunurken Resûlullah'ın bu konudaki tavsiyesinin "dindar olanının tercih edilmesi" biçiminde olduğunu söyledi. Ayrıca seçilen eşin, aile yapısının ve aileden gördüğü İslâm terbiyesinin de önemini belirterek, kendi başından geçen evliliği şöyle anlattı:

Bir kayınpeder, bir damat ve gelin

Bir kayınpeder, bir damat ve gelin: Efendimiz, Hz. Ali, Hz. Fatıma

Peygamber Efendimiz, damadı Hz. Ali’ye evlenme giderleri, mehir ve düğün harcamaları hususunda son derecek anlayışlı davranmıştır.

Bir ailenin asgari ihtiyaçları karşılanmış; yuvanın kurulmasında mütevazı bir anlayış sergilenmiştir. Bu durum ailelerin evlenecek gençlere maddi ve manevi anlamda destek olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda orta bir yolu izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Örneğin Hz. Ali’nin, Rasulullah’ın kızı Fatıma’ya çeyiz olarak aldığı eşyaları şu şekilde bildiriliyor: Kadife kumaş, su kabı ve kenarları süslü yastık... Ayrıca Hz. Ali’nin verdiği mehirlerle bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim, bir yatak örtüsü, bir su kabı, bir takım elbise alındı. (Nesai, Sünen, 81)

Evliliğin İlk Yılları

Evliliğin ilk günlerinden itibaren eşler kendi aileleriyle yeni kurdukları yuva arasında ne kadar uyumlu bir denge kurmuşlarsa evlilik müessesesi de o kadar sağlam temeller üzerine oturur.

Rüya Evlilik

bekârlık yıllarımda hedefsiz ve sonuçsuz bir koşturmaca hâlinde geçen hayatım, evlenince, bir tezgahın başına oturup üretime başlamak gibi bir değişim geçirdi ve maddî, manevî, sosyal sahalarda bugüne dek ne ürettiysem, hep evlendikten sonra oldu. (Eşime buradan teşekkürler!)


kim ki evlenip yuva kurmuş; daha huzurlu, daha verimli, hedeflerini gerçekleştirmiş. “Nasılsın?” diye sorunca gevrek gevrek gülerek “İyii” diyor. Kim ki düzenli bir aile hayatı kuramamış; huzursuz, şaşkın, meslekî yönden de verimsiz, başıboş dolanıyor. “Yaa, bildiğin gibi işte, birşey yok, ne olsun?”

****

“Bekâr erkek üçte iki erkek, üçte bir çocuktur. Bekâr kadın üçte iki kadın, üçte bir erkektir.” Yani erkeklerin haylazlıktan kurtulup olgunlaşmaları, bayanların ise kişiliklerini oturtmaları için evlenmeleri lâzımdır

****

Tartışmasız Evlilik Sağlıklı Değildir

Her aile tek ve özeldir. Benzer gibi görünse de gerek aileyi oluşturan her ferdin farklılığından gerek onların dünyaya bakış farklılığından gerekse çevrenin özelliklerinden farklar ortaya çıkar.


Aile içinde tartışmanın yokluğu iyi bir iletişimin varlığına değil kötü bir iletişimin varlığına delalettir. Tartışmalar düdüklü tencerenin düdüğüne benzer. Rahatsız eder ses çıkartır ama olmazsa da tencerenin patlamasına sebep olur.


Aile terapilerinde iki taraf da kendince haklıdır. Kimse haksızlığını yüzde yüz kabul etmez.
Terapistin görevi danışanlara yeni bakış açıları kazandırmaktır danışan mevcut bakış açısıyla problemi göremiyordur.

Herkesin kör noktası vardır
Her insanın kör noktası vardır. Bu kör nokta bizim kendimiz hakkında bilmediğimiz olumsuz kişilik özelliklerimizden oluşur.

Sâliha Bir Hanım Olmak

Güzel kizim, unutma!..

Sâliha bir hanim olmak; incelik ister, fedâkarlik ister.
Gönlündeki deryâyi costurup inciler devsirmek gerek. Sevmek gerek hanimliGi, anneliGir;

Merhametli olmaya bas koymak, gönül tasinla bütün âleme serin, berrak bir yaGmur olup kupkuru topraklari münbit hâle getirmek kolay deGildir, elbette.

Hazret-i Âmine'lik rûhuna bürüneceksin önce.
Kimdir Âmine? Ne demektir Âminelik rûhu?
Emâneti en iyi tasiyan demek. Hâmil olduGun yükün "emanet" olduGunu bilip, rûhun bu yük altinda ezilecek, dokuz ay çile çekeceksin.


Dilinden geçen zikri yüreGinde hissedeceksin ki, ardindan insanliGa numûne olacak bir "sadaka-i câriye" birakabilesin.

Sonra Hazret-i Hacer olup teslimiyet baGrindan zemzem akitmaktır; Yanacaksin, kosacaksin, aGlayip O'na dayanacaksin ki, zemzemler fiskirsin, kurak yüreklerden.

* * *

iki gözümün isiGi!