Hüsâmeddîn Pârisâ Belhî
Alâeddîn-i Attâr hazretlerinin yüksek talebelerinden ve halîfelerinden. Mevlânâ Hüsâmeddîn de denilmektedir. Hal tercümesi hakkında fazla bilgi bulunmayan Hüsâmeddîn Pârisâ, dokuzuncu asrın ikinci yarısında vefât etti. Kabri Belh şehrindedir.
Hâce Hüsâmeddîn, önceleri Şâh-ıNakşibend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerindendi. Şâh-ı Nakşibend, bunun mânevî terbiye ve yetişmesini Hâce Alâeddîn-i Attâr'a bırakınca, artık Alâeddîn-i Attâr'ın derslerine devâm etti. O büyük zâtın huzur ve sohbetinde bulunmakla kemâle gelip, zamânının velîlerinden oldu.
Dînimizin emir ve yasaklarına riâyet etmekte son derece gayretli ve titizdi. Haramlardan çok sakınmakla birlikte, şüphelileri de terkederdi. Teheccüd, işrak ve duhâ namazlarını hiç terketmezdi. Çok kerâmetleri görülmüştür.
Hâce Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri şöyle anlatır: "Bir zaman hocam Yâkûb-i Çerhî'nin sohbetinde bulunmak üzere yanına gidiyordum. Belh'te Hüsâmeddîn Pârisâ'ya rastladım. Bana Nakşibendiyye yolunu kendilerinden öğrenmem ve benimsemem için telkinde bulundular. Mevlânâ Yâkub'un hizmetine erişmek niyetinde olduğum için kabul etmedim. Israrda devâm ettiler. İçim çekmedi. Nihâyet; "Öyleyse râzı olun da size bu tarîkatın husûsî yolunu göstereyim. Şâyet bâzı tâlipler bu yolda terbiye edilmek için size başvuracak olursa, her şey malûmunuz olsun..." dediler.
Oradan ayrılıp Taşkend'e geldiğimde, bu yolda bulunmak arzusunda olan bâzı kimseler yanıma gelerek, bu yolun husûsiyetlerini anlatmamı istediler. Ben de, HâceHüsâmeddîn'in bana anlattıklarını onlara anlattım. Böylece Belh şehrinde HâceHüsâmeddîn'in bana bu yolun husûsiyetlerini ısrarla anlatmasındaki hikmet meydana çıkmış oldu. Bu hâlin, onun bir kerâmeti olduğunu anladım."
Yine Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri anlatır: "Hüsâmeddîn Pârisâ zamânını iyi değerlendirir ve hiç bir ânını boşa geçirmezdi.Sabah namazından ikindiye kadar insanlara nasîhat eder, onların suâllerine cevap verirdi. İkindi namazından sonra husûsî odasına çekilir, sabaha kadar ibâdet ve tâatla meşgûl olurdu."
Mevlânâ Hüsâmeddîn Pârisâ Belhî buyurdu ki: "Yemeğe ve her hayırlı işe başlarken Besmele okumak lâzımdır. Terk olunmamalıdır. Her hayırlı işe Besmele ile başlamak, gafleti giderip, Allahü teâlâyı hatırlamaya vesîledir."
1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.78
2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.143
3) El-Hadâikü'l-Verdiyye; s.614
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.12, s.98
Hâce Hüsâmeddîn, önceleri Şâh-ıNakşibend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerindendi. Şâh-ı Nakşibend, bunun mânevî terbiye ve yetişmesini Hâce Alâeddîn-i Attâr'a bırakınca, artık Alâeddîn-i Attâr'ın derslerine devâm etti. O büyük zâtın huzur ve sohbetinde bulunmakla kemâle gelip, zamânının velîlerinden oldu.
Dînimizin emir ve yasaklarına riâyet etmekte son derece gayretli ve titizdi. Haramlardan çok sakınmakla birlikte, şüphelileri de terkederdi. Teheccüd, işrak ve duhâ namazlarını hiç terketmezdi. Çok kerâmetleri görülmüştür.
Hâce Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri şöyle anlatır: "Bir zaman hocam Yâkûb-i Çerhî'nin sohbetinde bulunmak üzere yanına gidiyordum. Belh'te Hüsâmeddîn Pârisâ'ya rastladım. Bana Nakşibendiyye yolunu kendilerinden öğrenmem ve benimsemem için telkinde bulundular. Mevlânâ Yâkub'un hizmetine erişmek niyetinde olduğum için kabul etmedim. Israrda devâm ettiler. İçim çekmedi. Nihâyet; "Öyleyse râzı olun da size bu tarîkatın husûsî yolunu göstereyim. Şâyet bâzı tâlipler bu yolda terbiye edilmek için size başvuracak olursa, her şey malûmunuz olsun..." dediler.
Oradan ayrılıp Taşkend'e geldiğimde, bu yolda bulunmak arzusunda olan bâzı kimseler yanıma gelerek, bu yolun husûsiyetlerini anlatmamı istediler. Ben de, HâceHüsâmeddîn'in bana anlattıklarını onlara anlattım. Böylece Belh şehrinde HâceHüsâmeddîn'in bana bu yolun husûsiyetlerini ısrarla anlatmasındaki hikmet meydana çıkmış oldu. Bu hâlin, onun bir kerâmeti olduğunu anladım."
Yine Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri anlatır: "Hüsâmeddîn Pârisâ zamânını iyi değerlendirir ve hiç bir ânını boşa geçirmezdi.Sabah namazından ikindiye kadar insanlara nasîhat eder, onların suâllerine cevap verirdi. İkindi namazından sonra husûsî odasına çekilir, sabaha kadar ibâdet ve tâatla meşgûl olurdu."
Mevlânâ Hüsâmeddîn Pârisâ Belhî buyurdu ki: "Yemeğe ve her hayırlı işe başlarken Besmele okumak lâzımdır. Terk olunmamalıdır. Her hayırlı işe Besmele ile başlamak, gafleti giderip, Allahü teâlâyı hatırlamaya vesîledir."
1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.78
2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.143
3) El-Hadâikü'l-Verdiyye; s.614
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.12, s.98
Konular
- Her çocuk potansiyel bir dahidir
- Kurallara uymak ya da aşırı kuralcılık
- Tüm öğrencilerle nasıl ilgilenebilirim saçmalığı
- Otorite mi sindirme mücadelesi mi
- Sınıf dış hayatın kopyasıdır
- Suçlu sadece suçu işleyen değildir
- Çocuklar tüm gün zaten okulda
- Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır
- Zengin çocuğu şımarıktır felsefesi
- Öğretmende kemikleşen önyargı duygusu
- Öğretmenin ailevi sorunları okula yansır
- Öğretmen sürekli okuyup kendisini geliştirmeli
- Öğrenci veya veliyi suçlamak öğretmenin acziyetidir
- Sığ öğretmenler kendisini gösterir
- Öğretmen, öğrenci ve veli sorunları
- Öğretmen çözüm üretmeli seçenek sunmalı
- Sorunlu öğrenciler birbirinden uzaklaştırılmalı mı
- Öğretmen veli ile işbirliği yapmak zorunda
- Öğretmene rüşvet vermek caiz midir?
- Veliden kaçan öğretmen modeli
- Öğretmenin çocuklarının başarısı var mı
- Eşinin mesleği ve başarısı öğretmene de yansır
- Çocuğun yetenekleri keşfedilmeli
- Dahi çocuk nasıl keşfedilir
- Emekli öğretmenin özel okulda ders vermesi
- Psikolojik şiddet uygulayan öğretmenler
- Öğretmenin ağzından çıkan kelimeler
- Velilere eşit mesafede olmak zorunda
- Veliler ve öğretmenler için eğitim programları
- Aşk ve hayal kırıklığı