Iletişim
Çocuğunuzu tanıyın
Babam her şeyi benim iyiliğim için yaptığını ve beni sevdiğini söylerdi. Hâlâ beni sevdiğine inanamıyorum, beni tanımıyordu ki.
Özgüven Geliştirme Kurslarına katılan bir öğrenci
İşte size özgüven eksikliği sorunu olanlar arasında çok yaygın bir yorum daha. Çocuğumuzu tanımaya çalışmak, hem onu gerçekten sevdiğimizi göstermenin bir yolu, hem de onun kendisini tanıması için uygun olan ortamın hazırlanmasıdır. Kendilerine çok yakın hissettikleri için, ana-babaların çoğu çocuklarını çok yakından tanıdıklarına inanır ve çocuklarının kendilerinin bir kopyası olduğuna dair yanlış bir inanışa kapılır. Ancak, çocuklar ergenlik dönemine girip, gerçek kişiliklerini ortaya koymaya başlayınca, ana babalar "gerçek" çocuklarıyla yüz yüze gelir. Fakat, çocuğun özgüveni çok fazla zarar gördüyse, gerçek benliği hiçbir zaman ortaya çıkamaz.
2. Aşama: İçinizdeki yaralı çocuğu tanıyın
Son alıştırmada, terapi dünyasında adına kişiliğinizin "anababa" denilen kısmı üzerinde çalıştınız. Bu, sadece başkalarının gereksinim ve istekleriyle ilgilenen değil, aynı zamanda onları yöneten ve hükmeden kısmıdır. Şimdi de içinizdeki "çocuk"la ilgili kısmı inceleyelim. Bu terimi, diğer bütün çocuklar gibi, sizin de doğuştan getirdiğiniz ya birtakım "doğal" özellikler:
hazırcevaplık, meraklılık, sezgi, yaratıcılık, şakacılık, maceraperestlik, duyarlılık, güvenilirlik, bencillik,ya da çocukluğunuzun ilk yıllarında içinde büyüdüğünüz çevreye veya gereksinimlerinizin karşılanma (ya da karşılanmama) şekline karşı geliştirdiğiniz uyum özellikleri:
Uyum, boyun eğme, beceriksizlik, ilgi çekme ihtiyacı, daleverecilik, asilik ve korkaklıktır.
Dış dünyayla yeterince temasınız var mı?
Günümüzde pek çok ailede hem annenin, hem de babanın çalışması ve yaşamlarının çok stresli olması, evlerini sığınak gibi görmelerine neden olmaktadır. Diğer taraftan, çocukların bireyi oldukları ailenin, ileride çocukların da bir üyesi olacağı bir dünyadan kopuk olmaması gerekir.
Kendinize şu soruları sorun:
- Aileniz toplumla dostluk ve işbirliği içinde yaşama konusunda çocuklarınıza yeterli ve iyi bir model oluşturuyor mu?
- Aileniz çocuklarınızın geniş çevrelerini şekillendirmesinde etkin bir rol oynuyor mu?
- Değişik çevrelerden ve yeterli sayıda konuklarınız oluyor mu?
- Ailece evin dışında da yeterince vakit geçiriyor musunuz?
ALIŞTIRMA: Ailenin kontrolü
Bu alıştırmayı varsa, eşinizle yapın. Eşiniz bu konuda istekli değilse, ya da yalnız yaşıyorsanız, alıştırmayı tek başınıza yapabilirsiniz, ancak sonucu mutlaka yakın bir arkadaşınızla tartışın.
Her bir alıştırmayı yaparken, yukarıda ilgili bölümü okumanız gerekebilir.
Her biriniz ailenizin en önemli üç amacını yazın.
Yazdıklarınızı karşılaştırın, tartışın ve ortak bir amaç listesi yazın.
Etkin ve yeterli bir iletişim var mı?
Aileler farklı kuşaklardan oluştuğu için, iletişim konusunun sık sık sorunlara neden olması kaçınılmazdır. Aynı zamanda farklı cinsiyetlerin de birarada bulunması iletişimde sorunlar çıkması riskini daha da arttırır.
Daha önce de değindiğimiz bir başka önemli sorun ise, içimizdeki "otomatik pilotun (içgüdüsel anababa) devreye girip, kontrolümüz dışında sinyaller vermesidir.
Bu nedenle, aile bireylerinin birbirlerine gönderdikleri mesajların doğru anlaşılıp anlaşılmadığını düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir. (Bu konunun anababanın en zor sorumluluklarından biri olduğunu düşünüyorum.) Bir kez daha ifade etmek isterim ki, her ailenin ve bu ailelerdeki her bir bireyin iletişim şekli bir diğerininkine benzemez. Kimileri birbirine göndermek istedikleri mesajı çok fazla sözcük kullanarak gönderirken, kimileri daha çok vücut dilini kullanır. Diğerleri eylemleri göz önünde bulundururken, bazıları yazılı dil kullanır. Bu nedenle de, mesajı hem gönderenin, hem de alanın tümü ile anlaması koşulu ile, hiçbir yöntem bir diğerinden daha iyidir demek olası değildir.
Kendine Saygısını Kazandıracak Bir Dil
İşte size çocuklarımıza yüksek sesle söylememiz gereken sözlerden birkaçı. Eğer aynı zamanda, ses tonunuz sevgi doluysa, gülümsüyorsanız, ona sarılıyorsanız, gözleriniz pırıl pırılsa ve heyecandan çığlıklar atıyorsanız, söylediklerinizin etkisi çok daha büyük olacaktır.
Olumlu duygulan paylaşmak
Seni seviyorum
Seninle beraberken çok mutluyum
Seninle oyun oynamaya bayılıyorum
Sana kitap okumak çok hoşuma gidiyor
Yaşamıma ne kadar neşe kattığını biliyor musun?
Bugünü seninle geçirmekten ne kadar mutluyum, biliyor musun?
Sen ...ken ne kadar mutlu oldum biliyor musun?
Sen ...ca ne kadar mutlu oldum anlatamam
... görünce seninle ne kadar gurur duydum anlatamam
Takdir ettiğinizi belirtme
Senin bu ... böyle yapman çok hoşuma gidiyor
Seni seviyorum, çünkü ...
Benim için çok önemlisin, çünkü ...
Senin ...e özel bir yeteneğin var
Bu dünyada senin gibisi yok, çünkü ...
Çok güzel gülümsüyorsun
Ne kadar duygulu şarkı söylüyorsun
Seninle beraberken çok iyi vakit geçiriyorum
Ne kadar yaratıcı gücün var. Şu yaptığına bak
Başkalarını incitmemek için ne kadar çaba harcıyorsun
Saygısını Azaltacak Dil Kullanmamak
Aşağıdaki sözcükleri belki de çok masumane kullanıyorsunuzdur. Fakat unutmayın ki, bu sözcüklere eşlik eden sözsüz bir dil de varsa, işte o zaman kullanılan sözcükler artık aşağılayıcı ve zarar verici olur. (Örneğin, müstehzi bir gülüş, saldırgan bir ses tonu, bıkkınlık ifade eden bir iç çekiş, havaya kalkmış kaşlar, başın ters ters sallanması, vs.)
Etiket
Siz çocuklar...
Senin gibi insanlar...
Şimdiki çocuklar...
Ne kadar tipik bir çocuksun
Ne kadar inatçısın
Şimdi bu giydiklerin mi moda? Ah, şimdiki nesil...
Amatör psikologlar
Ne kadar tembelsin...
Ne kadar düşüncesizsin...
Bebek gibi davranıyorsun
Bence senin sorunun...
Kendini... hissetmiyorsun, sadece ...
Gerçekten bunları söylemek istediğini zannetmiyorum
Sadece sorun çıkarmak için böyle davranıyorsun
Bir dakika şurada oturup, beni dinleyemiyorsun, değil mi?
Bu sana göre bir iş değil
Biliyorum sen böyle ...
Dikkat çekmek istiyorsun
Aman sen deneme
Sen yapamazsın
Söylemek istediği şey
Mesafe koymak
Çocukların her dediğine kulak asma Tamam! Pes ettim. Seni dinlemiyorum
Karşılaştırmak
Sözcüklerinizi çok dikkatli seçin
Bütün anababalar bazen utanç duyacakları şeyler söylerler. Hepimizin dağarcığında içimizdeki içgüdüsel anababaya programlanmış, karşımızdakini ezecek bazı sözcükler vardır. Ancak, elbette söylediklerimize azami dikkati göstererek, bu sözcükleri daha az kullanmayı başarabiliriz. "Bu garip sözcüklerin ne zararı olur ki" diyebilirsiniz, ama bunları her gün işiten bir çocuğun benlik imgesi zarar görebilir.
Aşağıda vereceğim örneklere bir göz atın - hatta sizin sürekli kullandıklarınızı da (sürekli kullandığınız, ama "keşke böyle demeseydim" dedikleriniz) bu listeye ekleyin. Sonra bu listeyi ailenize verin ve bu sözlerden birini kullandığınızda sizi uyarmalarını isteyin. Böylelikle benlik saygılarına zarar verecek bir dil kullanmak yerine, sözcükleri daha dikkatli seçebilir ve gerektiğinde özür dileyebilirsiniz, (ilerideki bölümlerde kendinizi daha iyi ifade edebileceğiniz ve daha yapıcı bir dil kullanabilmeniz için değişik bilgiler bulacaksınız.)
Bırakın güçlü oldukları konularda çocuklarınız size yardım etsinler
Belli bir süre için işsiz güçsüz kalan herkes, başkalarına yardım etme duygusunun ne olduğunu ve benlik duygusu için bunun ne kadar önemli olduğunu bilir. Bir işi kendiniz çok daha çabuk yaptığınız ya da çocukların oyunlarını bozmak istemediğiniz ve bu nedenle onlardan yardım istemediğiniz zaman, bu gerçeği anımsamanızda yarar vardır.
Çocukların yaşamlarında çok sıkıcı ve tatmin olmayacakları pek çok işi yapmaları gerekecektir, ama yine de çocukların size yardım ederek tatmin olmaları mümkündür. Eğer, birine yardım ederken çok özel yeteneklerimizi kullanıyorsak, kendimizi değerli hissetmemiz doğaldır. Örneğin, yaratıcı gücü fazla olan bir çocuğun masayı hazırlamasına ya da odayı dekore etmesine veya bir başka çocuğun bozuk paralarınızı saymasına ya da dolabınızı yeniden düzenlemesine izin verebilirsiniz.
Çocuklarınıza onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin
Anababası tarafından sevilen bir çocuk, kendini sevmeyi öğrenir. Bu artık bilinen bir gerçek, ama her terapist, sürekli olarak, değişik nedenlerle, bu çok değerli psikolojik armağandan nasibini almayan insanlarla karşı karşıya gelmektedir. Bu tür insanlardan başka, daha sıklıkla karşılaştığımız pek çok insanın yorumları ise şu doğrultuda olmaktadır:
"35 yaşıma gelinceye kadar babamın beni sevdiğini bilmiyordum. Bunu da üstelik kız kardeşimden öğrendim, babamdan değil."
"Annem herhalde bizleri çok seviyordu, çünkü bizler için hep fedakârlık yapardı. Ama yine de emin değilim, çünkü bunu bize hiçbir zaman ifade etmedi."
Dış özgüven
Dışarıya karşı özgüvenli bir insan izlenimi verebilmesi için, çocuğunuzun aşağıda adı geçen alanlarda beceriler geliştirmesi gerekir:
- İletişim
- Kendini iyi ifade edebilme
- Kendini ortaya koyabilme
- Duygularını kontrol edebilme
En pahalı özel okulların ve en iyi devlet okullarının, bu becerilere okul başarıları kadar önem vermelerinin nedeni, bu özelliklere sahip çocukların ileride sadece iş yaşamında değil, aynı zamanda kişisel ve sosyal yaşamlarında da başarılı olmaları gerektiğine inanmalarıdır.
Şimdi, sırasıyla bu özelliklerin her birinin çocuklarımıza ne gibi yararları olacağını görelim.
İletişim
İletişim konusunda iyi beceriler kazanmış olan bir çocuk şu konularda başanlı olacaktır:
ÇOCUK GELİŞİMİNDEKİ AŞAMALAR
1-2 yaş arası
Dili kullanmaya ve kendini tanımaya başlar.
2-5 yaş arası
Kendisi ve çevresi üstünde kontrol kazanmaya çalışır; anlama ve belleği ile ilgili becerilerini denemeye, duygularını öğrenmeye başlar.
5-11 yaş arası
Çocuğunuzun annesi (ya da) babasıyla iletişimi asla kesmeyin
Boşanan çiftlerin en büyük sorunlarından biri de, eski eşle yapılacak olan görüşmelerdir. Eski eşle görüşmek sevimsiz ve sinir bozucu gelir. Hatta bazı çiftler, boşandıktan sonra bir daha birbirleriyle hiç görüşmezler. Oysa bu durum çocuk açısından son derece zararlıdır. Çocuğunuzun gerek kişilik gelişimi, gerek ihtiyaçları, gerek eğitimi için birbirinizle anne-baba olarak iletişim içinde olmanız gerekir. Unutmayın ki, sizler karı-koca olarak boşandınız, anne-baba olarak değil. Anne-baba olma sanatını, birbirinizden boşanmış da olsanız öğrenmeniz gerekli. Anne-baba olarak çocuğunuzun gelişiminden, yaptıklarından, yaşadıklarından, davranışlarından, arkadaş ilişkilerinden, okul yaşantısından, diğer ebeveynle olan iletişiminden, sorunlarından, başarılarından, kısacası çocuğunuzun hayatıyla ilgili her şeyden haberiniz olmalı. Zaman zaman çocuğunuzla ilgili kararlar almanız gerekecektir. Bu kararları eski eşinizle birlikte almalı, çocuğunuzun yetişmesi ve eğitimiyle ilgili davranışlarda ortak hareket etmelisiniz.
Çocuğunuza babasını kötülemeyin
Terapilere katılan hiçbir anne çocuğuna babasını kötülediğini kabul etmez ama görüşme yaptığım her çocuk, annesinin basını kötülediğini söyler. Çocuğunuza "Baban bizi bırakıp git ti" ya da "Baban çok cimri bir adam" gibi, mutlaka çok net tanımlamalar yapmanız gerekmez. Bir arkadaşınızla telefonda konuşurken ya da bir yakınınızla sohbet ederken, eski eşinizle ilgili söylediğiniz hemen hemen her kelimeyi çocuğunuzun duyabileceğini unutmayın. Çocuklar anne-babalarıyla ilgili konularda çok hassas olduklarından hemen kulak kabartırlar ve dinlerler. Bu konuda çok dikkatli olmanızı öneririm. Ayrıca büyüklerinizi de (anneanne, dede gibi) çocuğun yanında babasıyla ilgili olumsuz konuşmalar yapmaması için uyarın. Ve babasını doğrudan çocuğunuza kötülemeyin. "Baban ilgisiz, baban sorumsuz biri" gibi söylemleriniz özellikle küçük yaş çocuklarını çok olumsuz etkiler. Babası gerçekten olumsuz özelliklere sahip olabilir ama bırakın çocuğunuz babasını zaman içinde tanısın.
Asla eşinize baba olmayın
Eşlerine anne olan kadınlar olduğu gibi, eşlerine baba olan erkekler de var. Bu erkekler baba olduktan sonra, baba olma rollerini eşlerine de genellerler. Eşlerine tıpkı bir babanın, çocuğuna davrandığı gibi davranırlar. Eşlerine sürekli karışırlar, yol gösterirler, eşlerinin devamlı hata yaptıklarını düşündüklerinden onları hep uyarırlar, yanlışlarını yüzüne vurmaktan çekinmezler, eşlerine doğru yolu göstermek için uğraşırlar, eşleri hata yaptığında bağırır, küser ya da duygusal cezalar verirler.
Eşlerinin herhangi bir konuda tek başına karar almasını istemezler, tepki verirler. Bu erkeklerin eşleri kocalarına sormadan saç şeklini ve rengini değiştiremez, bir arkadaşıyla dışarı çıkamaz, tek başına alışveriş yapamazlar.
Duygu cimrisi olan babalar
Böyle de bir kişilik özelliği olur mu diyebilirsiniz. Evet oluyor. Bazı erkekler duygu cimrisi olabiliyor. Kadınlarda daha az görülen bu kişilik özelliğine erkeklerde daha çok rastlanıyor. Bu erkekler duygularını asla ifade etmek istemiyorlar. Özellikle de olumlu duygularını karşı tarafa söylemeyen, belli etmemek için özen gösteren bu erkekler, tıpkı parasını harcamaktan korkan cimri insanlar gibi, duygularını açığa çıkarmaktan korkarlar.
Bireysel yaşantılarında ve özel hayatlarında bu tutumlarından dolayı eleştiriler alan bu erkekler baba olduklarında da aynı tavırlarına devam ederler. Psikoterapi seanslarına katılan pek çok yetişkin danışanım şöyle demiştir: ´´Kendimi bildim bileli babamdan bir kere bile ´seni seviyorum´ kelimesini duymadım." ne kadar acı veren bir durum değil mi?
Takıntılı anneler
Belki de kişilik yapınızda takıntılı davranışlarınız var. Aman dikkat edin, bu takıntılarınızı çocuğunuz model almasın. Ancak bunun olmamalı çok zor, çünkü çocuğunuzun en çok birlikte olduğu kişi ve model aldığı kişi sizsiniz.
Terapi seanslarında en çok tanık olduğum vakalardan biri de, takıntılı annelerin takıntılı çocuklarıdır. Anne çocuğunun oyuncaklarmı tekrar tekrar topladığından, odasındaki eşyaların yeri değiştiğinde kıyameti kopardığından ya da defterinde yazısı iyi olmadığında tekrar tekrar silip yeniden yazdığından şikâyet eder. Anneyle konuştuğumuzda şöyle gerçeklerle karşılaşırız. Anne de evin eşyalarının yerinin değişmesinden hoşlanmıyordur; defalarca bardakları yıkıyor, derli toplu olsa bile o yine de evi topluyordur. Sürekli temizlik yapıyor, yaptığını beğenmiyor, tekrar yapıyordur.