Iletişim

Çocuğunuz ergenlik döneminde...

İşte en fırtınalı döneme geldiniz: Ergenlik dönemi ya da diğeri adıyla adölesan dönemi. Halk arasında buluğ çağı da denilen bu dönem hem genç hem de anne-baba için çoğu kez hayatın işkenceye döndüğü bir süreç olarak yaşanabiliyor.

Çocuğunuzun Motor Gelişimini Biliyor musunuz?

Çocuğun motor gelişimi onun kendi başına gerçekleştirdiği fiziksel gelişimdir. Emzirirken saçınızı çekiştirmesi, biraz daha büyüdüğünde her şeyi tutmaya çalışması, gördüğü her şeye dokunma isteği, bir süre sonra bulduğu ve uzanabildiği eşyaları ağzına götürmesi, sonraları evdeki eşyalarla oynaması, onlara dokunması, yere atması, fırlatması ve 1 yaş dolaylarında ayak ve bacaklarım da kullanarak bunlara tekmeler atmaya girişmesi, motor gelişim sürecinin yapısında olan davranışlardır. Yine bu dönemde çocuk emeklemeye, bir yerlere tutunarak evin içinde gezmeye ve sonunda yürümeye başlar. Çocuğun motor gelişimi fiziksel gücünün artışıyla doğru orantılıdır denilebilir. Çocuğun gücünün artması, kilo alması, boyunun uzaması, kemik ve kaslarının güçlenmesi, eklemlerindeki hareket yeteneğinin gelişmesi, motor gelişim sürecinin bir parçasıdır.

Çocuğun kişilik yapısını keşfedip tanımak

Çocuktan gelen duygusal mesajları doğru okumanın temel şartlarından biri, çocuğun kişilik yapısını tanımak, bir anlamda onu keşfetmektir. Kişiliğin; doğuştan getirilen genetik özelliklere sonradan eklenen duygu, düşünce ve davranışlar bütünlüğü olduğunu biliyoruz. Bu yüzden kişilik, 0-6 yaş grubundaki çocuğun gelişiminde oldukça önemli bir yer tutar. Çocuğunuz hassas ve alıngan mı, sessiz ve sakin mi, yoksa hareketli ve yaramaz mı? Koyduğunuz sınırları aşmaya mı çalışıyor, yoksa kabulleniyor mu? Nasıl tepki veriyor? Davranış örüntüleri neler? Tüm bunlar çocuğun kişilik özelliklerini oluşturur.

Çocuktan gelen duygusal mesajları doğru okumak

İletişim ve etkileşim kurduğumuz her insanla duygusal bir mesaj alışverişi yaparız. Yalnızca bizim ona verdiğimiz mesajlar değil, onun bize verdiği mesajlar da önemlidir. Patronumuzla, iş arkadaşımızla, komşumuzla, arkadaşımızla, anne-babamızla, eşimizle ve çocuğumuzla gün içerisinde farkında olarak ya da olmayarak duygusal bir mesajlaşma süreci yaşarız.

Evlilikte Mutluluğu Ebedi Kılmak İçin...

Çok büyük aşklarla ve umutlarla başlayan evliliklerde bile, ilk zamanlardaki coşku bir süre sonra yerini monotonluğa bırakır. Bunu önlemenin en önemli yollarından biri ise çiftlerden her birinin, birbirinden bağımsız hayatları olduğunu kabul etmeleridir. Kendi hayatınızı ihmal etmeyin.

Evliliklerde çiftler bazen etraflarında başka insanlar, aktiviteler vb. olduğunu unuturlar ve sadece birbirlerine odaklanırlar. Bu anlaşılır bir durum olmakla birlikte dışarıya açılan bir pencereniz olmazsa bir süre sonra birbirinizi boğabilirsiniz.

Bir birey olarak değerinizin farkına varın ve ondan bağımsız aktivitelerde de bulunun. Böylece hem kendinizi iyi hissedersiniz hem de evliliğiniz sıkıcı hale gelmez.

Evlilikte ALTIN Kurallar

“Mutlaka evlenin, eşiniz iyi çıkarsa mutlu olursunuz. Kötü çıkarsa filozof olursunuz.” Sokrates

Toplumsal yapımızın sağlıklı bir şekilde devam edilmesinin yolu sağlıklı ve mutlu bir evlilik kurumunun devamıyla mümkündür. Sorunlu evlilikler sorunlu kişilerin ve sorunlu çocukların nedenidir. Sonunda ekonomik sıkıntılarında eklenmesiyle kendiyle ve toplumla kavgalı, toplum ve devlet yapısı için tehlikeli bireyler meydana gelir. Bu durum toplumsal çatışmaları ve terörü destekler. İşte bu nedenlerden dolayı bu yazımın amacı, evlilik aşkınızı öldürmeden, evlilikte yaşanabilecek pek çok sorunun çözüm yollarının anlatılması ve uzun evliliklerin gizemli görünen sırlarını vermektir.

EVLİLİKTE ALTIN KURALLAR

Evliliği Yürütmek İçin

TÜRKİYE’DE ‘evlilik okulu’ adı altında hizmet veren özel veya resmî bir eğitim kurumu biliyor musunuz? Ben bilmiyorum, en azından duymadım. Bazı üniversite hocalarının özel çabalarıyla ‘ana baba okulu’ adı altında halka açık kurslar düzenlendiğini biliyorum, ancak gençleri evliliğe hazırlayan bir ‘evlilik okulu’ bilmiyorum.

Amerika’da ve Avrupa ülkelerinin çoğunda değişik isimler altında hizmet veren evlilik ve ana baba okulları oldukça yaygın. Evlenmeye niyetli nişanlı veya sözlü gençler önce bir ‘evlilik okulu’nun kurslarına katılıyorlar. Burada evli çiftlere aile olmanın getireceği sorumluluklar, karşı cinsin psikolojisi, ‘ben’ kişiliği ile ‘biz’ kişiliğini ayıran sınırlar, eşler arası uyum, ailede iş bölümü, ortaya çıkan anlaşmazlık problemlerinin çözümü, arkadaş-akraba-komşu ve iş ilişkileri, ev ekonomisi gibi temel konular anlatılıyor. Amerika’da master yaptığım yıllarda sık sık bu okulları ziyaret etme ve derslerine katılma fırsatı bulmuştum.

Çocuğunuzun Problemli Olmasını İstemiyorsanız Onu Sevin!

Sevme ve sevilme, çocuğun en önemli ihtiyacı. Anne-babasının ve çevresindeki insanların ona sevgiyle yaklaşması, sağlıklı gelişimi için şart. Sevgi çocuğun kendine güvenini sağlar.

Sevme ve sevilme, çocuğun beslenme ve uykuyla birlikte en zaruri, en önemli ihtiyacı. Çocuk daha dünyaya yeni geldiğinde kendini sevgi ve şefkat halesiyle çevrelenmiş bir ortamda bulur. Anne-babasının ve çevresindeki insanların ona sevgiyle yaklaşması sağlıklı gelişimi için şart.

Sevgi, kısaca çocukla ilgilenmek, onun sorunlarına, sevinçlerine ortak olmak, onunla bir şeyleri paylaşmak ve ona güven ve değer vermek... Her şeyde olduğu gibi duygularının gelişimi için sevgide de denge önemli. Yerinde ve zamanında gösterilen sevgi, çocuğun geleceğe daha güvenli bakmasını sağlar. Çocuk, sevildiğini bilmeli.

Sevgiyle Bütün Engeller Aşılır

Bebeğinize Sinirlenmeyin!

- Bebeğiniz ilginizi çekmek için çeşitli hareketler yapar. Ona hissettirmeden dikkatle izleyin. Yaptığı şeylerin doğru olanlarından onu destekleyin, yanlışlarını ise anlayacağı şekilde hissettirin.

- Bebeğiniz ağladığı zaman içinizden onu sarsmak ve hırpalamak gelmesin.

- Bebeğinize karşı öfkenizi kimseye zarar vermeden kontrol altına almaya çalışın.

- Bebeğiniz sizi asabileştirecek kadar huysuzluk yapıyorsa sabretmeye çalışın.

- Bebeğiniz sizi zor ve sıkıntılı hale sokuyorsa, o zaman derin nefes alarak, nefesinizi tutarak, nefesinizi geri bırakarak kendinizi dinlemeyi deneyin, bazen ağlayın, bazen sayı sayın, enejinizi harekete geçirin.

- Dinç ve dinamik kalmaya özen gösterin.

Bebekle İletişim Nasıl Kurulur?

Bebeğinizle nasıl iletişim ve "ortak bağ" kurabilirsiniz?

-Evvela kendiniz karı-koca olarak aranızda "sevgi, saygı ve hoşgörüye dayalı" bir "iletişim" kurduğunuzda, bebeğinizle de "özellikle" sevgide odaklaşan bir "iletişim" kurabilmeniz söz konusu olacaktır. Yani aile ortamında bebeniğizle iletişim kurabilmenizin sırrı "sevgide ve ona ait duyarlılığınızda" yatmaktadır. Bu inceliği bilin.

-Bebeğinizi doyurma, bakımlı kılma, sevgisini gözlemleme gibi durumları gözönünde bulundurarak "ana-baba-çocuk" üçlüsünün duyum, his, duygu ve duyarlık gibi hassasiyetlerini ciddi manada korumak gerekir.

-Bebekle ana rahmindeyken başlar, altı yaşına kadar devam eder "iletişim".

-Bebeğinizin ağlamaları, ona dokunmanız, onu sevmeniz, onu okşamanız, onunla ilgilenmeniz, onun gözlerine bakmanız, onun hareketleriyle ilgilenmeniz gibi, hal ve tavırlarınız, onunla kurmanız gerekli olan "iletişim" alanına girer.

“Sen daha iyisini bilirsin!”

Şimdi de kariyer sahibi bir erkekle evli kadının sıkıntısız, huzurlu bir aile için dikkat edeceği hususlara değinmek istiyoruz. Tecrübeler göstermiştir ki, kendisini iyi yetiştirip geliştirmiş olması şartıyla, ilköğretim mezunu hanımla yüksek tahsilli bey de mutlu beraberlik yaşayabiliyor.

Yüksek tahsilli beyin evlilikteki psikolojisini tahlil ettiğimizde karşımıza ilginç özellikler çıkıyor. İşte "yüksek tahsilli beyle geçinme sanatı"nın önemli ve hassas incelikleri: Yüksek tahsilli bey için "haddini bilmek" önemli bir özelliktir. Bunun için ukalâlık sınırlarını zorlayıcı üslûp ve konuşma alışkanlığı ciddî problem demektir.

Hanımların iyi geçim için diline daha fazla sahip olması, en son söylenecek sözü en başta söylememesi, bilgiçlik taslamaktan kaçınması, konuşurken gereksiz ayrıntılara girmemesi gerekir. Her insan gibi yüksek tahsilli bey de, iltifat, övgü ister. Fakat yapılacak övgü, tebrik ve takdir ifadesi olu orta olursa tepki çeker; ters etkiye yol açar.

Bir tartışma örneği

- Yüksek tahsilli, hatta bölüm birincisi olabilirsin! Fakat burası ev, Boğaziçi Üniversitesi değil!

- Aldığım eğitimin sağladığı akademik bakış açısını her yerde kullanırım, bunu sadece üniversiteyle sınırlayamazsın! insan ya eğitimlidir, ya değildir! Her zaman ve mekana özel bir kişilik sergileyemem!

- Desene,-bir eşle değil; rektörle karşı karşıyayım! Yeni Kemal Pürüz'le başımız deme anlaşılan!

- Olayı çarpıtma! Karşında eğitimin çilesini çekmiş bir bayan var, rastgele konuşamazsın benimle! Bunu iki yıl önce, daha yeni fon ederken görüşmüştük değil mi? itiraz etmemiştin o zaman!

- işin bu kadar despotça bir manzara arzedeceğini bilemezdim! Yani şimdi nasıl geçineceğiz seninle? Hep böyle tartışacak mıyız? Ne olacak halimiz?

- Tartışmayacağız ama evli bulunduğumuz insanın kalitesinin gerektirdiği bedele de katlanacağız!

Kendini Kusûrlu Bilmek

Erkek, hep kendini kusûrlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük ni'meti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muâmele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona duâ etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir.

Çünkü, uygun bir kadın büyük bir ni'mettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belâlara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükâfâtlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Âsiye gibi sevâba kavuşur.” (İ.Gazâlî)

İyi müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur'ân-ı kerîmde de, “Onlarla iyi, güzel geçinin!” buyuruluyor. (Nisâ 19)

Aklı olan karı-koca, birbirini üzmez. Hayât arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alâmetidir. Zâlim, huysuz kimsenin hayât arkadaşı devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hâsıl olur.

Evliliğin düşmanları

Eleştiri
"Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin. Hep bağırıyorsun. Beceriksizsin. Filanın eşinden ibret al. Beni üzmekten zevk alıyorsun" şeklindeki ifadeler, eşi suçlayıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde "ben" dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: "Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım." Bu ifade daha yumuşak olduğundan, ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu da olaya yansıttığından eşi olumlu yönde etkileyebilir.

Genelleme
"Hep böylesin. Böyle yaparsın. Zaten senden başkası da beklenmez. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annenden, babandan kapmışsın. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?" tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, madem ki eşiniz söylediğiniz gibi "hep öyle", yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın.


Aklını okumak