Eşler

Eşit olmak mı huzurlu olmak mı istersiniz?

Batı, aileyi yıkım faaliyetinde en çok, ailenin temelini teşkil eden kadını istismar etmektedir. Onlar da çok iyi biliyorlar ki, ailenin temel taşı olan kadın yerinden sökülürse yıkım kendiliğinden gerçekleşmiş olacak. Son 60-70 yıldır, kadının iyiliği için, kadını kurtarmak için yapılan her faaliyet kadını daha da zor durumda bırakmış olup,onu ayrıca büyük bir çıkmaza sürüklemektedir.

Kadını özgürleştirmek, kocasına bağımlılıktan kurmak adına yapılan çalışmalar, onun özgürlüğünü daha da kısıtlıyor; koca bağımlığından kurtulan kadınlar başka yerlere daha çok bağımlıl olmak zorunda bırakılıyor. Yağmurdan kaçayım derken doluya tutuluyor kadın. Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan da mahrum kalıyor.

Geriye dönüşü olmadığı için de, şunun bunun oyuncağı olarak perişan bir halde hayatlarını tamamlıyorlar. Kurda kuşa yem oluyor. Bu da, zaten nazik ve hassas yapılı olan kadını yıpratıyor. Depresyona ve çeşitli hastalıklara sebep oluyor.

Arıların da Bir Bildiği Var

1. Arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar.

Sen ömür boyu mutluluk için yüzlerce kez pişman olmayı, binlerce kez naz çekmeyi, onlarca kez kavga etmeyi, anlaşmazlığa düşmeyi, hayal kırıklığına uğramayı, çiçekler getirmeyi, çikolatalar almayı, yüzlerce kez özür dilemeyi, binlerce kez sözünü geri almayı, binlerce kez “affet beni” demeyi, on binlerce kez “seni seviyorum” demeyi göze almalı değil misin?

2. Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.

Sen bir tutam sevda için, hiç bitmeyecek bir aşk için, en az beş duyunla, onlarca duygunla, binlerce güzel sözle, yüzlerce bakışla, susuşla, dinleyişle, dokunuşla, sevdiğinin beş duyusunu dolaşmalı, yüzlerce beklentisini karşılamalı, onlarca duygusuna karşılık vermeli, hayal kırıklıklarına, tedirginliklerine, nazlarına, kaprislerine, hüzünlerine, pişmanlıklarına, taşkınlıklarına, vurdumduymazlıklarına, kararsızlıklarına, korkularına, kaygılarına doğru yolculuk etmeli, onun kalbinin bütün köşelerini, aklının bütün kıvrımlarını, ruhunun bütün vadilerini dolaşmalı değil misin?

Erkeğin hanımı üzerindeki hakları

Erkeğin de hanımı üzerinde hakkı çoktur. Kadın kocası ile iyi geçinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani]

Bir kadın, kocasını güzel karşılar, güzel sözler söyliyerek hoşnutluğunu kazanmaya çalışırdı. Peyamber aleyhisselam, kadının bu hareketinden dolayı kocasına buyurdu ki:

(Hanımına selam söyle, yarı şehid sevabına kavuştuğunu haber ver!) [Şir'a]

[Aşağıda siyah harferle yazılanların hepsi hadis-i şeriftir]

Kadınların Cennete girmeleri erkeklere göre daha kolaydır.

(Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına muti olursa, Cennete girer.) [İbni Hibban]

Erkeğini razı eden kadın için korku yoktur: (Kocası razı olduğu halde ölen kadın Cennete girer.) [Tirmizi]

Kadına zinet eşyası mubahtır. Zinet almak için kocasını müşkül duruma düşürmemeli, yabancılara zinetlerini göstermemelidir! Böyle olunca zinetleri Cennete girmelerine ma'ni olmaz. (Cennette kadınların az olduğunu gördüm. Sebebini sordum. "Onları altın ve zinet eşyası meşgul etti." dediler.) [İ. Ahmed]

Kendini Kusurlu Bilmek

Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, "Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı" diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir ni'mettir.

İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Âsiye gibi sevaba kavuşur."

İyi Müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur'an-ı kerimde de, "Onlarla iyi, güzel geçinin!" buyuruluyor. (Nisa 19)

Erkeğin hanımına karşı davranışları nasıl olmalı?

Hanımının güzel huylu olmasını istiyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. O halde, dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, hanımı ile iyi geçinir.

Fudayl bin İyad hazretleri buyuruyor ki: "Dine uygun olmıyan bir iş yaptığımı, hanımımın huysuzluğundan anlardım. Hemen o işime tevbe ettiğim zaman, hanımımın huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım."

Aliyy-ül Havas hazretlerine hanımı küsmüştü. Hanımı, kocasına muhalefet etmek için ayrı testi, ayrı bardak kullanıyordu. Aliyy-ül Havas hazretleri, birgün yanlışlıkla hanımının testisinden su içince, hanımı hemen testiyi kırmıştı. Hazret, "Testiyi niçin kırdın?" bile dememiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.

Sevgiyi öldüren evlilik değil

Evlilik çok yönlü bir kurum ve ana maddesi sevgi. İki kişi çeşitli şartların sağlanmasıyla evlenmeye karar verdiğinde sevgiye götüren ilk elektriklenme diye tarif edilen çekim başta olmuşsa, birbirlerine sevgi duyuyor ve iyi anlaşıyorlarsa her şey bir başka güzel gelişir.

Evlilik hazırlıklarında bir başka heyecan, başka bir mutluluk hemen fark edilir. Sevgiyle ışıldayan gözler, birbirini görmek için can atan, beraber olmak, birlikte konuşmak, gezmek için her fırsatı değerlendiren, sevgilerini ifade etmek için en güzel sözleri, en anlamlı hediyeleri seçen eşler. Pekiyi bu kadar mutlu ve güzel başlayan, her iki tarafın da sevgiyi doya doya hissettikleri ve yaşadıkları bir ilişkide sevgi evlilikle biter mi?

Ateşli bir kavga (mı) ?

Eşinizle birlikte yolculuğa hazırlanıyorsunuz. Siz bavulları hazırlıyorsunuz. Bir ay evde olmayacaksınız. Güzel bir tatil planınız da var.


Tam evden çıkmak üzereyken, ayakkabılığın üzerinde, bir fatura gözünüze çarpıyor. Ev telefonunun faturası... Ödemek üzere eşinize vermiştiniz; ama almayı unutmuş ya da aldığı halde ödemeyi unutmuş... Bir ay içinde ödenmezse, hem telefon kesilecek hem de hak etmediğiniz halde faiz ödeyeceksiniz...

Ne yapacaksınız? Aşağıda iki farklı diyalogla faturayı nasıl farklı biçimlerde ödeyebileceğinizi görebilirsiniz.

DİYALOG A

Öfkelenirsiniz. Daha önce de eşinizin böyle hatalar yaptığını hatırladınız. Elinizde faturayı sallar ve eşinize hınçla konuşmaya başlarsınız. Geçmişe ve hatalara yönelirsiniz, olayı çözmek yerine daha da kötüleştirebilirsiniz:

"Söz vermiştin hani; yine faturayı ödemeyi unutmuşsun."

Evlendiniz! Evlilik Yeminini Ettiniz mi?

Biz ikimiz yolcuyuz. / Hayat yolunu birlikte adımlamaya söz verdik. / Yokuşları da, inişleri de beraber yürüyeceğiz. / Mutlulukları da, hüzünleri de beraber karşılayacağız. / Bizim için iyi yolculuk duası edin.
İki insanın ömür boyu birlikteliği hem zordur hem de hoştur.

Zordur; çünkü insanın belirsizliği ve kolayca çerçeveye girmemesi, ilişkiyi bir maceraya dönüştürür.

Hoştur; çünkü her şeye rağmen insan kalbine mukabil bir kalbi bulmakla, neşelerini ve sevinçlerini çoğaltır, hüzünlerini ve kaygılarını azaltır.

Bu zor ve hoş birlikteliğin başlangıcında iki insanın birbirlerine üstü kapalı söz verişleri vardır. Değişik kültürlerde, bu söz verişler, bir tür nikâh manifestosu, evlilik yemini ya da duası adıyla açık edilir. Örneğin, Apaçi Kızılderililerinin "evlilik yemini" aynen şöyledir:

Artık yağmurda hiç ıslanmayacaksınız; çünkü her biriniz bir diğeriniz için sığınak olacaksınız.

Artık hiç üşümeyeceksiniz; çünkü her biriniz bir diğeriniz için sıcaklık olacaksınız.

Kırık tuş olma..

Sxvgili Karicigim,

Sxni kirdim biliyorum.Bu cumlxyi ilk kxz soyluyor dxgilim
sana.Vx nx carxki son kxz olmayacak.Hxpimiz hayatta
mukxmmxl olmaya calisiyoruz,karsimizdakindxndx mukxmmxllik
istiyoruz.Bxlki buna hakkimiz var.Ama kucuk hatalarimiza
ragmxn yinxdx guzxl birsxylxr yapabiliyor dxgil miyiz?

Hatirliyormusun sxnin icin ilk kxz dxmlxdigim cay.Suyunu
tam isinmadan koydugum icin tatsiz tuzsuz,bulasIk suyu gibi
birsxy olmustu.Fakat sxn yinxdx icmistin.Ki hala hatirlariz
bu guzxl gunu.Zar zor ictigin o cay ictigimiz xn guzxl
caylardan biri olmustu.

Bir kxrxsindxdx sxn ayagina dar gxlxn bir ayakkabi
almistin.Ben uyarmistim ama sxn ayakkabi numaranin kucuk
oldugunu onx surxrxk illxdx onu giymxk istxmistin.Ilk hafta
cxktigin sIkintilari hatirliyorum.Sonunda ayakkabiyi
giyxmxmistin.Zarar xtmistik.O ayakkabiyi alirkxn inatla
gozlxrimin icinx bakip,kucuk ayakkabi almada israr xdisini
hayal xdiyorum simdi.Hircin bakislarin,cocuksu yuzundx

Eşinize Özel Alan Bırakın

Evlenen insanlar, eşlerinin kendilerinden tamamen ayrı şartlarda, ayrı değer ölçüleriyle yetiştiğini bilmeliler. Bu sebeple uyduğumuz ve mutlaka uyulması gerektiğini düşündüğümüz değer ölçüleri için eşimize biraz esnek bir alan bırakmalıyız. Çünkü onun da bize göre çok farklı değişmez değerleri bulunabilir.

Bildiğiniz gibi insan bir günde yetişmiyor. Yılların emeğiyle hazırlanan insan binasını öyle kolay kolay değiştiremeyiz. Bu arada, evlendiğimiz insanı bizim değerlerimizi onaylasın ve bundan başka bir talebi, farklı düşünce biçimleri de olmasın diye alıp almadığımızı, eğer böyle yapmışsak haklı olup olmadığımızı, haklı isek hangi hususlarda haklı olduğumuzu bir kere daha düşünmeliyiz.

Evlenen kadın veya erkek, evlendi diye, geçmişine çizgi çekmek durumunda mı olmalıdır?

Evlenen kadın veya erkek, evlendi diye, kendine ait özel çevresine çizgi mi çekmelidir?

Hayırlı Aile Nasıl Olur?

Hayırlı bir aile misiniz?

Bu suali aile içinde kime sorabiliriz?

Elbette aileyi teşkil eden iki temele.

Kimdir bu iki temel?

Bey ile hanımefendiden başkası olamaz. Çünkü ailenin hem temeli, hem de ayakta tutan direkleridirler bu iki insan.

Öyle ise aile demek, hanımla bey demektir. Ailenin, içinde bir ömrü tükettiği yuvanın bir bakıma cennet bahçesi haline gelmesi yahut da cehennem çukuru durumuna düşmesi bu iki insanla olur.

Başka bir ifade ile, ailenin, ömrünü tamamlayacağı çatının altında ya bir cennet misali hayat yaşarlar, ya da cehennem misali bir ömür tüketirler.

Evliliğin Vazgeçilmezi: Paylaşım

Soğuk bir kış akşamı, bir pidecinin kapısından içeri, yaşlı bir amcayla teyze girmiş, bir masaya oturmuşlar. Amca masaya gelen garsona, büyük bir pide, bir çoban salata ve bir ayran ısmarlamış. Garson az sonra siparişleri getirmiş. Amca pideyi ikiye bölerek yarısını teyzenin önüne koymuş, sonra salatayı ikiye bölerek tabağın karşı kısmına doğru itmiş, sonra ayran bardağını ortaya koymuş, önce bir yudum kendisi içiyor, sonra da teyze bir yudum alıyormuş.

Herkes "Ne tatlılar, iki tonton buraya gelmişler, bir kişilik yemeği ikisi yiyor" diye onları izliyormuş.

Az sonra fark etmişler ki teyzenin önünde yarım pide ve salata olduğu gibi duruyor, kocasının afiyetle yemek yiyişini seyrediyor, arada bir de ayrandan bir yudum alıyormuş... Sonunda orada çalışanlardan biri dayanamamış, yanlarına gitmiş:

"Affedersiniz, ben sizi izlemekten kendimi alamadım, lütfen izin verin, size bir pide kendim ısmarlayayım" demiş.

Tek taraflı gayret yeterli mi?

Tabii bir önceki bölümde geçen önerilerimizi okuyunca hemen, “Tek taraflı olmuyor, iki tarafın da gayret göstermesi gerekir” diyeceksiniz.

Tüm ikili ilişkilerde olduğu gibi, eşlerin mutluluğu da ikisinin gayretiyle olursa daha kolay ve çabuk gerçekleşir. Çünkü, söz konusu olan, bireysel davranışlar ve kişisel dünyamız değildir; karı ve kocanın oluşturduğu ailedir.

Ancak eşlerin her ikisi aynı duyarlılığı göstermeyebiliyor. Birisi, geçimsizlik diye bir sorun olduğuna bile inanmıyor. Kiminin eşi mevcut mutluluğu arttırmak için çırpınırken, diğeri yeterli görüyor.

Görüştüğümüz birçok okuyucumuz, “Ben eşimle daha iyi geçinmek için kitap okuyorum, radyo programlarınızı dinliyorum. Ama eşim hiçbir şey yapmıyor” diyor.

Eşinizi Doğru Tanıyın

Ailevî sorunların meydana gelmesinde ve sürmesinde en önemli faktörlerden birisi, eşlerin birbirlerini yanlış tanıması ve yanlış anlamasıdır. Sorun olan ailelerde iki taraf da, kendisini hatasız ve kusursuz görüyor. Her zaman en doğruyu kendisinin yaptığını, gereken fedakârlığı gösterdiğini, ancak hep haksızlığa uğradığını düşünüyor.

İşte burada Nasreddin Hoca'nın ünlü bir fıkrası akla geliyor. Bir gün aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişi Hocanın yanına gelir. Birinci adam, olayı kendi açısından güzelce anlatır. Bunu dinleyen Hoca:

"Haklısın" der.

Sözü alan diğer adam da, kendine göre nasıl haklı olduğunu bir güzel açıklar. Hoca aynı şekilde:

"Haklısın" der.

Olaya şahit olan Hocanın eşi dayanamaz ve itiraz eder:

"Hocam nasıl olur, ikisine de haklısın, dedin."

Hoca, biraz sıkılır ve eşini tasdik etmekten başka çare bulamaz:

"Hanım, sen de haklısın."