Deneme

Ne çok \'Seni seviyorum\'larınız var.

Ne çok 'Seni seviyorum'larınız var. Her yere yazıyorsunuz. Herkese söylüyorsunuz. Her zaman kullanıyorsunuz. Sevginizden çok 'seni seviyorum'larınız. 'Sen' diye hitap edebildiklerinizden bile çok. O kadar kısa ki sevgilerinizin ömrü, ard arda ekleseniz dahi, kelebek ömründen kısa kalıyor.

Sevginizi saklamıyorsunuz güyya. Ama sevgi ile olan mesafenizin uzaklığını 'Seni seviyorum'larınız ele veriyor. Ortaya 'çok' ekliyorsunuz, 'gerçekten' ekliyorsunuz. Başına ve sonuna mahzunluk ekliyorsunuz. Ekliyorsunuz ki, milyonlarca 'Seni seviyorum'dan farklı olsun sizin söylediğiniz. Ama olmuyor.

Herkesi 'Seni seviyorum' demeye davet ediyorsunuz. Suç ortağı arıyorsunuz. Ancak herkesin maske takmasıyla hayatı maskeli baloya çevirip, vicdanınızı rahatlatacaksınız.

Sadece sizin ve sahte sevgilinizin değerini düşürmüyorsunuz. 'Sevme'nin değerini de yerle yeksan ediyorsunuz. Öyle bir cümle kuruyorsunuz ki, 'sen' gerçekten 'sen' değil, başkalarını kastediyorsunuz. 'Sevmek' gerçek 'sevmek' değil, başka duyguları anlatıyorsunuz. Birinci tekil şahıs eki de sizi anlatmıyor, belki başka yüreklere tercüman oluyorsunuz.

Ölmeyen Sevgi!

Genç adam elinde bir buket çiçek,sahile koşarak geldi..
Gözleri şöyle bir sahilde gezindi,aradığını göremeyince
İlk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.Ellerinde
herzamanki çiçeklerden vardı.Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı.
Kırmızı,kıpkırmızı kan kırmızısı güller..Sanki dalından yeni koparılmış
gibi tazeydiler,buram buram kokuyorlardı,sevgi kokuyor,
aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...

Hepsinin üzerinde damlalar vardı.Sanki ağlıyor gibiydiler.
Genç adam güllere baktı,sanki onlarla konuşuyormuş gibi
"Neden ağlıyorsunuz,bakın ben ne kadar mutluyum"dedi.

Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi deli gibi atmaya başlamıştı.
Ne zaman onu düşünse,onunla buluşacağını hayal etse
kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen,ikiside sevgisinden
hiç bir şey kaybetmemişti.Onları hiçbir şey ayıramazdı...
Ne hasret,ne ayrılık,ne de ölüm...



Genç adam,telaşla saatine baktı.Sevdiği yine geç kalmıştı,

Aşık Olduğun İnsanla Dost Kalmaya Çalışmak

-Dost kalalım ne olur? dedi gözlerimin içine bakarak.. ses çıkaramadım, çünkü boğazıma düğümlenmişti kelimelerim.. oturduğumuz banktan kalkıp sahile doğru ilerledi.. bakakaldım arkasından.. ve onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm.. ama o bana dost kalmamız gerektiğini söylüyordu.. düşündüm sonra, dost kalabilir miyim diye?

Demlenmiş Yalnızlığını Yudumluyorum

Artık kalemimi kırdım gidişinle. Dudaklarımı kanatıp yüreğimin sesini dinliyorum. Baş ucumda sana yazdıklarım ve masada demlenmiş yalnızlığım. Kanayan çığlıklarımı yutkunup kırılmış hayallerimi topluyorum kentimin kaldırımlarından. Üzerimde suskunluğun yeni ütülenmiş elbisesi, yüreğime sunulmuş bir dostun dogum günü hediyesi... Şimdi karanlıklara sarılıp demlenmiş yalnızlığını yudumluyorum. "

" Ya güneş altında yürümüşüz, ya dolunayda…Tenha sevda yollarında …
Benliğimin kirli çamaşırlarını bir kuytuya;
Serdim
Buradayım.
Acılarımızın merkezkaç savrulmaları mıydı acının son kıyısında, “uçurum çiçekleri”nin yanı başında, bizi buluşturan? Yoksa konuşa konuşa, yaza yaza acıları içselleştirme çabası mı?
Böyle ama böyle değil yine de…
Çünkü bekleyeceğiz bin yıl kendi yalnızlığımızın nehirlerinde!
Biz sevince, çoğaldı her yönden
Ki ölüm, Sevgilinin
Yüreğimize okyanus sığdıran gözlerinden

İmkansızlaştırılmış aşk

Kar yağıyor
üşüyorum
hep seni düşünüyorum
ama sadece düşünüyorum

düşünmekle kalmayıp
haykırsam "hayatımın anlamısın sen" desem
hayır .
diyemem.

zamanlamam tam anlamıyla rezalet
bu hatayı hep yapıyorum,az kaldı senide kaybedecem
ama hiç kimseyi senin kadar sevmedim sevmeyeceğim.

yemeden ,içmeden, dokunmadan,konuşmadan geçsem karşına
o güzel gözlerinin içinde kaybolsam ,
o ne bakış yarabbim çok garip bi duygu.
acı çekiyorum,zevkten 4 köşe oluyorum ,karnım ağrıyo,midem bulanıyo,ağlasam mı gülsemmi bi garip oluyorum

elini tuttuğum zaman adeta bir yanardağgibi yanıp kavruluyorum,
senin yanın da başka bir adam oluweriyorum,bu heyecan anlatılmaz ,
allah kahretsin anlatamıyorum da zaten.

biliyorum sen de gerçek duydularımın farkndasınn ,her ne kadar belli etmemeye çalışsamda bi çok kişibu ilginin farkında.
sana bu teklifi yapmayacağım
hayır bekleme
yapmayacağım.

kabul edeceğini bilsem ,emin olsam hayır yinede bu teklifi yapmayacağım sana .
senin gibi hayat dolu,etrafına her zaman pozitif enerji saçan ,anlayışlı,sevgi dolu yüreği olan bir meleğe bunu yapamam .

Anneden gelinlik kızına mektup!

Genelde, evdeki kız çocuğu annesini örnek alır. Bunun için anne, her hali ile kızına örnek olmalıdır. İşte bütün genç kızlarımıza, asırlar önce yaşamış, hali vakti yerinde, soylu bir aileye mensup Ümame Hanımın, gelinlik çağındaki kızına yazdığı örnek mektubu sunmak istiyoruz. Bilhassa zamanımızda her genç kızın çok ihtiyacı olan bir nasihat bu:

Sevgili Kızım!

Bir kızın, annesi ve babası zengin, asil diye evlenmeye ihtiyacı olmasaydı, senin ve benim hiçbir zaman evlenmeye ihtiyacımız olmazdı. Fakat, durum böyle değildir.

Yavrum!

Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı tavsiyelerde bulunacağım. Bu tavsiyelerimi iyice öğrenip gerektiği şekilde hareket edersen, hayatın boyunca rahat edersin. Kocanla aranız hiçbir zaman bozulmaz. Bu dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi ahirette de ebedi saadete ulaşırsın.

1- Kanaatkar ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek herşeyi memnuniyetle, severek kabul et. Çünkü, kanaat, kalbi huzura kavuşturur.

Kaybolmusken gözlerinde, özledim seni

sevda öyle beklenmedik birşey ki...
elin kolun bağlanıyor birden...
kaçmak istiyorsun ilk önce...
korkuyorsun çünkü...
birini bu kadar sevmekten,onu hayatının merkezine koymaktan,birine bu derece güvenmekten,bağlanmaktan deli gibi korkuyorsun...
ama yine de kurtulamıyorsun sevdadan...

sevdanın gizemine kapıldın mı bir kere,kopamıyorsun artık...
herşey pespembe oluyor...
kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorsun...
gülmek geliyor içinden...
sevdiğini tüm evrene haykırmak...
sevgilinin gözlerinde erimek...

sonra hayal kuruyorsun sevgiliye dair...
hele bir de sevgilinin de yüreğine düşmüşse sevda ateşi...
işte o zaman için daha bir kıpır kıpır oluyor...
bir gelecek düşlüyorsun sevgiliyle...
o yanındayken,yüreği seninleyken kimse zarar veremez bana diyorsun kendi kendine...
herşeyden vazgeçiyorsun,sevgiliden başka...
hiçbir şey korkutmuyor seni artık...
daha önceki korkuların birer birer kayboluyor...
yapmayacağım dediğin şeyleri yapıyorsun...
körü körüne bağlanıyorsun...
sevmek,sevildiğini hissetmek o kadar güzel bir duygu ki...
sevda sarhoşu oluyorsun...

Bazen İnsanın Birşey Düşünmeyesi Olur

BAZEN İNSANIN BİRŞEY DÜŞÜNEMEYESİ OLUR YAA İŞTE ÖYLE BİRŞEY BUDA.NE GÜZELİM GÜNLERİ HATIRLAYARAK MUTLU OLABİLİYORUM NEDE ÇEKTİĞİM ACILARI DÜŞÜNÜREK MUTSUZ...
BAZENDE ANLIK ŞOKLAR MAHVEDİYOR ADAMI MESELA YAZILIDAN KÖTÜ NOT ALIRSIN ŞOK,BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ ALIRSIN ŞOK VE BAZENDE HİÇ UMMADIK BİR HABER ALIRSIN,EVLENDİ GİTTİ DİYE ODA AYRI BİR ŞOK...BEN BU ŞOKLARI YAŞAMAKTAN BIKTIMMI? HAYIR.PEKİ ŞOK YAŞAMAK BİTTİMİ?ODA HAYIR.
BENİM HERGÜNÜM AYRI BİR AZAP,AYRI BİR ÇİLE.SUSUYORUM KONUŞAMIYORUM.AMA BAZEN İÇİMDEN BAĞIRMAK GELİYOR.NEYE NİYE BAĞIRMAKSA?SONUNDA NE OLACAKSA??

YA BEN ÇOK DUYGUSALIM YADA TÜM DERTLER BANA SAVAŞTA.

Biz bu sonbaharda buluşacaktık...

Biz bu sonbaharda buluşacaktık...'

geleceğin yollara umudumu yerleştirdim. dikenlerin üzerine sevdamı
gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün. bahar gelecekti, sen de
gelecektin baharla. o zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal
kokacaktı her biri. rüzgâr vuslat türküleriyle esecek, yapraklar sana
(s.a.v) doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten.
sen (s.a.v) gelecektin, bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı. yıldızlar
sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi. sen (s.a.v)
gelecektin; ay kararmışlığını seninle giderecek, güller gibi kokmanın
ne demek olduğunu senden öğrenecekti. sen (s.a.v) gelecektin; güneş
yeniden tebessüm edecekti. Sen (s.a.v) gülecektin, zerreler ihtizaza
gelecekti. sen (s.a.v) gülecektin, bin bir Ebu Zerr bakışlı hasbi
yüreğimin çöllerinden geçip Bedr'e fethe gidecekti. sen
(s.a.v)gülecektin, kâinat gülecekti seninle.

'bahar geldi geçti, sen gelmez oldun.'

geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı. dikenler
parçaladı sevdamın gergefini. bahar geldi, çiçekler hasretine açtı.

Mutluluk nerede?

Uzun bir süredir tam da yasamak istedigin hayatini yasamaya baslayacagini düsünegeldin. Fakat bunun için önünde hep bir engel oldu; önce yapilmasi gereken bir sey, bitirilmesi gereken bir is, çalisilmasi gereken bir süre, ödenmesi gereken borçlar.

Bunlarin hepsi bittikten sonra hayatinin baslayacagini düsündün. Fakat bu arada hayat kendi hiziyla akip gitti. Hala daha o engelleri asmaya çalstigin bugünlerde bir de baktin ki, engellerle yasadigin geçmisin hayatin ta kendisiymis.

Yoksa onlari da tatli bir nostalji duygusuyla aniyor ya da anlatiyor olamazdin. O halde simdi hayatina bak. Engelleriyle, yapilmasi gereken islerle, ödenmesi gereken borçlarla yillar sonra tatli bir nostalji olacak bir hayat yasiyorsun.

Hayatin tâ kendisidir simdi yasadigin. Engellerler, borçlar, bitmemis isler, telaslar, sIkIsIlIklrlar... hepsi hayatin kendisi.

Mutlulugu erteleyip durma. Mutlulugun varilacak bir yer degil; yürüdügün yol oldugunu unutma.

Unutma ki, zaman kimseyi beklemez.

Ne okulun bitmesini, ne hiç borcunun kalmamasini, ne bir ev sahibi olmayi, ne çocuklarinin büyümesini, ne emekli olmayi, ne baharin gelmesini bekle!

Hayatı Sev! (Bir Neşedir Yaşamak)

EĞER DAHA AKILLI OLSAYDIM… Eğer daha güçlü olsaydım… Eğer daha zengin olsaydım… Eğer daha ünlü olsaydım… Eğer daha bilgili olsaydım…

Eğer bütün bunlara uzun zamandır sahip olan köklü bir ailenin üyesi olsaydım…


Eğer bütün bunlardan dolayı daha geniş, daha etkili bir çevrem olsaydı…


Eğer bu çevreyi dilediğim zaman harekete geçirebilseydim ve o çevrenin imkânlarını kendi isteklerim doğrultusunda kullanabilseydim…



Bu tür dileklerin basit birer hayâl olmaktan çok daha ileride belki de geride bir yönü yok mu? Kabaca sıralamaya çalıştığım bu listeye hemen eklenmesi gerekenler de var mutlaka… Mesela, kimse beni kırmasa, üzmese, anlamazlık etmese…



Musluklar bozulmasa, elektrikler kesilmese, takılıp hiç düşmesek de eklenirse komik mi olur bilmiyorum… Hele sevgi girdi mi işin içine komikten drama hemen bir kol uzanıveriyor… Kimi sevsem beni sevse… Kimi sevmesem de o beni sevmeyi sürdürse, mesela…

Ey Aşk...

Ferhat’ın yoluna çıkan dağın adı unutuldu. Şirin’i hapseden zindanların duvarları çoktan toz oldu. Ferhat’ın Şirin’e aşkı dillerin ucunda sımsıcak konuşuyor, kalplerin taraçalarında terütaze nefes alıp veriyor. Dağ yıkıldı, duvarlar unutuldu, araya girip ayıranların isimleri anılmadı; ancak Ferhat’ın kalbinde olan, Şirin’in ruhunda gezinen aşk dağ gibi dimdik ayakta duruyor, yamaçlarını süsleyen pınarlardan nice dudak hâlâ daha hayat suyu içiyor...



Ağlama ey aşk, ağlama ki, Leylâ’yı Mecnûn’a uzak eyleyen çöl kaç kere kurudu, kumlarını kaç rüzgârın hoyrat eteklerinde savurdu ama Leylâ’nın gözyaşları hâlâ daha aşıkların yanağını yıkıyor, Mecnûn’un deliliği her gece aşıkların aklını başına getiriyor. Çöl kaybetti ey Leylâm; senin adın kaldı. Aşkı hor görenlerin adı çöllerin kumları gibi kimliksiz kaldı ama Mecnûn’un hatırı hep kaldı.

Biliyor musun?

Biliyormusun bu gece senin icin neler neler yazacagim..................
Biliyormusunsenin icin gonlumde yeni bir sayfa acacagim................
Omrumun son baharinda,cikmaz sokaklarda seni arayacagim................
Bulmak icin anilarimi bir bir yirtacagim...............................
Ey mechul sevgili bu gece saatlerimi seninle paylasacagim...............
Sen yanimda olmasanda seninle yasayacagim..............................
Ssen anlamasanda..Bu gece bir baska olacak bende duygular...............
Oldurecegim icindeki yalnizliklari.....................................
Seninle yasayacagim dakikalari,mutlu anilari............................
Mazideki asklarimiza izin verecegim bu gece,seninle olmak icin.........
Gonlumun zincirlerini kiracagim yaninda olmam icin.....................
Bu gece yagmurlari dinleyecegim gozyaslarima inat......................
Yoruyecegim kalbimin sahillerine,umursuzca.............................
Orkideler takacagim saclarina,bahcelerimden............................
Seni koklayacagim gullere inat.........................................
Sen bilmem hangi kentin aksamlarindasin................................

Keske'lere hayir!!!

Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan. 3 Şeyi
doğru seç..

* Eşini doğru seç.

Doğru eş her zaman uzun zaman flort ettiğin kişi değildir. Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, Yaşam tarzlarının benzediği, Espiri anlayışının yakın olduğu, Zor zamanların da hep yanında olacağını bildiğin, Dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, Senin fikirlerine saygı duyan, Konuşmaktan sıkılmayacağın, Hayata küstüğün zaman seni kabuğundan
çıkartıp eğlendirebilen, Gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın, Aynı zamanda iyi bir arkadaş, Fiziksel görünüşün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin! ! !

Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi. Emin ol var! !

Evlilik

Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi
bitirdiğim bir kurum benim için..
17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son
verdiği kurum aynı zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de
kuruma inanmamaktan geçiyor.
Evliliği toplumun dayattığı şekilde
yaşamamaktan...
Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim
seviyesinin erkeğin lehine yada en azından eşit
olması



bunların sadece ikisi...
Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük
olmalı ki, kadına "höt" dediğinde oturmalı kadın...



Yada yumuşatıyorlar; efendim kadın erkekten önce
çöktüğü için (hani doğum felan) küçük olmalıymış
yaşı...
Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş
olurmuş, evde kalmakmış layıkı....
Eşim benden 2 yaş büyük; ne "höt" dememe gerek kaldı
17 senede, ne de benden önce çöktü...




Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, "oo
Can bey kapmışınız çıtırı" esprilerine muhatap
dahi oldum.
Eşim 3 üniversite bitirdi; ben bir taneyi 9 senede
bitirdim..