Zaman

Sustuklarım büyüyor içimde

suretin karışımda duruyor.. sadece bakıp susuşlarımızı dinliyoruz o gürültülerin sessiz köşelerine..
sustuklarım büyüyor içimde.. kara bir nefrete dönüşüyor.. içim acıyor...
yoruldum.. susuşlarımızda içime aldığım o kırgın nefesi ...
kırgın nefesim kanatıyo içimi...
..
yarım kalıyor nefesim..
bakma bana öyle boş gözlerde.. dalıp gitme uzaklara...
kendinden gizlediğin o suretini çıkar... bizden gizleme bunu...
bırakma artık bizi zamana.. ben yoruldum bırakmaktan bizi zamana...
zaman geçip gidiyo.. !!
o kadar yakınımda olupta sana dokunamamak sıkı sıkı sarılıp hiçkira hıçkıra haykıramamak ..
ne senle oluyo .. nede sensiz oluyo sevgili ..!!
bir bilsen sensiz nasıl yaşadığımı...
seni görüpte.. o acı susuşların sesini dinlemek..
olmuyor... olmuyor..
nereye kadar be sevgili ..!!
susma konuş ...
kulaklarım hasret sesine.. susma konuşma.. kırgın nefesimle seni alıyım içime..
gözlerime bakıp acı damlasın artık gözlerimizinde..
gül .. hep gül sevgili ..!!
kalbimizi vermeyelim zamana..
bu kaçıncı bahar sensiz... bu kaçıncı ..!!
yeter bu kadar yalandan gülüşler..

Tıkanıp Kaldığında Hayat

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,

Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,

Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;

Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,

Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,

Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,

Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;

Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip

Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;

Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce.

İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;

Kurabiye hirsizi...

Daha epeyce zaman vardı, uçağın kalkmasına.
Kadın havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket
kurabiye alıp,buldu kendisine oturacak bir yer.
Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında
oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde aralarında duran
paketten birer birer kurabiye aldığını gördü. Ne kadar
görmezden gelse de.
Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini
yerken, gözü saatteydi, "kurabiye hırsızı" yavaş yavaş
tüketirken kurabiyelerini.
Kulağı saatin tik taklarındaydı ama yine de
engelleyemiyordu tik taklar
sinirlenmesini.
Düsünüyordu kendi kendine, "Kibar bir insan olmasaydim,
morartırdım şu adamın gözlerini!"
Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini.
Sonunda pakette tek bir kurabiye kalinca "Bakalim şimdi
ne yapacak?" dedi kendi kendine.
Adam, yüzünde hafif asabi bir gülümsemeyle uzandi son
kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye.
Yarısını kurabiyenin atarken ağzına, verdi diğer yarıyı kadına.
Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve
"Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba bir adam,

Körpe beyinleri körelten sihirli kutu; TV

Geçenlerde karşılaştığım bir öğretmen arkadaşın anlattıkları ile şoke oldum, aklım hafsalam almadı anlatılanlarını. Beşinci sınıfa gelmiş pek çok öğrencinin okuma yazmayı tam sökemediğini hatta adını yazamayan öğrencinin bulunduğunu söyledi öğretmen arkadaş.

Ben, bu çocukları geri zekalı mı, değilse bunun sorumlusu siz öğrenmenler değil misiniz diye sorduğumda, hayır, biz sorumlu değiliz dedi. Bi, her türlü metotu, yolu deniyoruz fakat adeta beyinlerini kilitlemişler, biz açmak için zorluyoruz, onlar açmamak için. Bunun sebebini sorduğumda arkadaş dedi ki, “Sebepler çok fakat bana göre esas sebep televizyon; ölçülü kullanılmadığından beyin faaliyetlerini dumura uğratıyor televizyon..” Evet, gerçekler acı da olsa kabul etmek zorundayız.

“Televizyon, mükemmel bir suç okuludur”

Kitaba, ilme önem vermemenin bizi ne hale getirdiğini dün istatistiki verilerle sizlere sunmuştum. Kitap okumak, yayınları takip etmek, insanın bilmedikleri lüzumlu bilgileri öğrenmesi ve insanlık için yeni gelişmeleri takip ederek kendini yenilemesi, ne kadar faydalı ise, buna mani olan şeyler de o kadar zararlıdır.

Bugün insanı, okumaktan alıkoyan, insanı bir çeşit uyuşturan, körelten, kabiliyetlerini dumura uğratan şeylerin başında televizyon gelmektedir. Bu cihazın âlet olarak bir suçu yok tabii.

Faydalı işlerde kullanıldığı takdirde, zamanımızın en faydalı cihazıdır TV. Fakat, maalesef bugün istenildiği gibi kullanılmamaktadır. Ölçü kaçırılmaktadır. Hayatta kalabilmemiz için günlük yediğimiz gıdalar bile lüzümundan fazla alınınca, zararlı olmakta; zehirlenmelere, ölümlere sebep olmaktadır.

Ölmeyen Sevgi!

Genç adam elinde bir buket çiçek,sahile koşarak geldi..
Gözleri şöyle bir sahilde gezindi,aradığını göremeyince
İlk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.Ellerinde
herzamanki çiçeklerden vardı.Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı.
Kırmızı,kıpkırmızı kan kırmızısı güller..Sanki dalından yeni koparılmış
gibi tazeydiler,buram buram kokuyorlardı,sevgi kokuyor,
aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...

Hepsinin üzerinde damlalar vardı.Sanki ağlıyor gibiydiler.
Genç adam güllere baktı,sanki onlarla konuşuyormuş gibi
"Neden ağlıyorsunuz,bakın ben ne kadar mutluyum"dedi.

Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi deli gibi atmaya başlamıştı.
Ne zaman onu düşünse,onunla buluşacağını hayal etse
kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen,ikiside sevgisinden
hiç bir şey kaybetmemişti.Onları hiçbir şey ayıramazdı...
Ne hasret,ne ayrılık,ne de ölüm...



Genç adam,telaşla saatine baktı.Sevdiği yine geç kalmıştı,

Yalan da olsa

Sokak ortasýnda bir kadýn var baðýrýyor
Kendini arýyor kendini soruyor baðýrýyor
Sesi kulaklarýmda bir kurþun gibi patlýyor
Yalanda olsa haklýlar diyoruz ama buda yetmiyor

Gece yarýsý vardiyada iþciler tedirgin üþümekte
Iþten deðil güçten deðil içten üþümekte
Zaman geçmekte zaman gecikmekte zaman üþümekte
Yalanda olsa birleþiyorlar ama buda yetmiyor

Gece yarýsý bir müzisyen evine yine geç dönüyor
Taksi parasý bile yok cebinde ama evine dönüyor
Iki damla yaþ geliyor gözlerinden cigarasý sönüyor
Yalanda olsa zenginiz bu bize yetmiyor

Yalnýzým yalnýzlýðým beni dinlemekte
Yalanda olsa ne varki bu þarkýyý söylemekte
Yalanda olsa içimden bir bulut akýp gidiyor
Yalanda olsa mutluyum ya bu bana yetiyor


Ahmet Kaya

Zamandan söz ediyorlar

Bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından,
ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili
bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten,
bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onalar da bilirler.
ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandirmak,
Ayrılığın gerçeğine katlanmak,
Sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir
bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
zaman alır.

Zaman,
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet,
yaralar kabuk bağlar,
sızılar diner, acılar dibe çöker.
hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

Aşk ve Zaman

Bir zamanlar, bütün duygularin üzerinde yasadigi bir ada varmis: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm digerleri... Ask dahil. Bir gün, adanin batmakta oldugu duygulara haber verilmis.


Bunun üzerine hepsi adayi terketmek için sandallarini hazirlamislar. Ask,a adada en sona kalan duygu olmus, çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemis. Ada neredeyse battigi zaman, Ask yardim istemeye karar vermis.


Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde adanin önünden geçmekteymis. Ask, "Zenginlik, beni de yanina alir misin ?" diye sormus.

Zenginlik, "Hayir, alamam Teknemde çok fazla altin ve gümüs var, senin için yer yok" demis. Ask, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibirden yardim istemis. "Kibir, lütfen bana yardim et "Sana yardim edemem, Ask.