Sevgili
Kaybolmusken gözlerinde, özledim seni
sevda öyle beklenmedik birşey ki...
elin kolun bağlanıyor birden...
kaçmak istiyorsun ilk önce...
korkuyorsun çünkü...
birini bu kadar sevmekten,onu hayatının merkezine koymaktan,birine bu derece güvenmekten,bağlanmaktan deli gibi korkuyorsun...
ama yine de kurtulamıyorsun sevdadan...
sevdanın gizemine kapıldın mı bir kere,kopamıyorsun artık...
herşey pespembe oluyor...
kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorsun...
gülmek geliyor içinden...
sevdiğini tüm evrene haykırmak...
sevgilinin gözlerinde erimek...
sonra hayal kuruyorsun sevgiliye dair...
hele bir de sevgilinin de yüreğine düşmüşse sevda ateşi...
işte o zaman için daha bir kıpır kıpır oluyor...
bir gelecek düşlüyorsun sevgiliyle...
o yanındayken,yüreği seninleyken kimse zarar veremez bana diyorsun kendi kendine...
herşeyden vazgeçiyorsun,sevgiliden başka...
hiçbir şey korkutmuyor seni artık...
daha önceki korkuların birer birer kayboluyor...
yapmayacağım dediğin şeyleri yapıyorsun...
körü körüne bağlanıyorsun...
sevmek,sevildiğini hissetmek o kadar güzel bir duygu ki...
sevda sarhoşu oluyorsun...
Gözlerim gözlerine bakmak içindir!
Bir geldin. Hasretini bıraktın zindanıma. Karanlık karanlığa düştü. Gece gecenin üstüne indi.
Parmaklıklar dağıldı; yüzün esir aldı beni. Taşlar toz oldu; özlemin taş kesildi. Gözlerine zincirlediler gözlerimi. Gidişin hüzünlü bir sonbahardı, unutmadım.
Yıldırımlar düşürdün bakışından göğsüme Saçlarım beyaz alev aldı. Yandım. Taş üstünde taş oldum. Suskunluğum utançtan duvarlar ördü. Sağnak sağnak yağmur oldum, yağdım küskünlüğümün çölüne. Çığ olup kendi yalnızlığıma katlandım. Uzaklığını yorgan yaptım çıplak ruhuma. Sözün güneşin yüzünü güldürürdü, unutmadım.
Sessizliğin yeniden yeniye yanmış bir kül gibi. Rüzgâr aldı nefesimi. Buzdan sütunlara çarpıldı sesim. İçimin içinde bir gurbet oldun. Sen gittin gideli, dağlar yollardan saklanır oldu. Öyle derinleşti ki vadiler; gölgeler içine girmeye nazlandı. Bütün çöllerin tozlarını yutmuş gibi dudaklarım, ah etmekten bile usandı. Susuşun ibret dolu bir kitaptı, unutmadım.
Eğer sana yâr olayım diyorsan!?
Eğer sana yâr olayım diyorsan
Beş vakit farzını kıl kara gözlüm
Sen de benim gibi binamaz isen
Var git cehennemde yan kara gözlüm
Müslümanlık kıldan bir ince yoldur
Eğer ki sorarsan nimeti boldur
Sabah namazında nefsini öldür
Yönünü cennete dön kara gözlüm
Bir temizce abdest aldığın zaman
Dininin kadrini bildiğin zaman
Öğle namazını kıldığın zaman
Bütün tamam olur din kara gözlüm
Geçirme elinden gençlik fırsatın
Çıkarma kalbinden mahşer firkatin
Terk eyleme ikindinin sünnetin
Bir bölük bırakma bin kara gözlüm
Gönlünü yüceden uçurma sakın
Elinden devleti kaçırma sakın
Akşam namazını geçirme sakın
Dünya güzelisin sen kara gözlüm
(Ruhsati) korkumda olduğun zaman
Yalnız kabire girdiğin zaman
Yatsu namazını kıldığın zaman
Sana kurban olsun can kara gözlüm
Biliyor musun?
Biliyormusun bu gece senin icin neler neler yazacagim..................
Biliyormusunsenin icin gonlumde yeni bir sayfa acacagim................
Omrumun son baharinda,cikmaz sokaklarda seni arayacagim................
Bulmak icin anilarimi bir bir yirtacagim...............................
Ey mechul sevgili bu gece saatlerimi seninle paylasacagim...............
Sen yanimda olmasanda seninle yasayacagim..............................
Ssen anlamasanda..Bu gece bir baska olacak bende duygular...............
Oldurecegim icindeki yalnizliklari.....................................
Seninle yasayacagim dakikalari,mutlu anilari............................
Mazideki asklarimiza izin verecegim bu gece,seninle olmak icin.........
Gonlumun zincirlerini kiracagim yaninda olmam icin.....................
Bu gece yagmurlari dinleyecegim gozyaslarima inat......................
Yoruyecegim kalbimin sahillerine,umursuzca.............................
Orkideler takacagim saclarina,bahcelerimden............................
Seni koklayacagim gullere inat.........................................
Sen bilmem hangi kentin aksamlarindasin................................
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
Yüreğim yanmadı hiç bu kadar..."
Hiç sevmedim kimseyi senin kadar....
Yüreğim yanmadı hiç bu kadar..."
Bir el bazen neleri ayakta tutabiliyor hiç düşündünüz mü
ve neleri yıkabiliyor tek başına ?
Bir eli tutmak bir insanı hayata bağlamakla eş değerde olabiliyorsa
eğer bunun adı aşktır.
Böyle bir eli tutmak hayatı bulmaktır belki de....
Hiç sevmedim seni sevdiğim kadar dersin birine ve sonra onun arkasına dönüp gitmesini izlemek
ne zordur. Bir eliyle hayata bağlamak bir eliyle o verdiği hayatı geri almak gibi...
Bazen mecburu ayrılıklar mecburi acılar yaratır.
Bile bile kapıyı aralık bırakırsın ve tüm yalnızlığın ve hüznün içeri dolmasına izin verirsin.
Buna rağmen aklının bir köşesinde sonsuzluk vardır. Bitmedik , bitemez , bitmeyecek...
Bir ömrü bir aşka adamaktır bu belki ve elbette yürek ister ayrıysan.
Dönüş yolları geçilemeyecek kadar darsa bile bir umut koyup sol yanına beklersin hayatının
ışığının o derin karanlıktan gelmesini. Zaman geçtikçe göremez olursun hiçbir şeyi gözlerinin
İşte...
Sensiz geçirdiğim bir gece daha oluyor.
İçimde yine hüzün, yine yalnızlığın buruk acısı,
yine büyük özlemin içimi kemiriyor bu gecede.
İstemiyorum gece olmasını...
Korkuyorum sensiz karanlıktan, her geceki gibi yine sensiz hayallerim
, yine bu ızdırap, yine bu yüreğimin çığlığı, yine bu derin çığ....
Ne zaman son bulacak bu bekleyiş, ne zaman bitecek..
Sevmiyorum geceleri...
Bu ıssız sokaklar yalnızlığımı kamçılıyor, sensizliği yaşatıyor bana.
Ürkek bir çocuk gibi kapkara gökyüzüne bakıyorum endişeyle,
durduramıyorum bu ızdırabı, üşüyor yüreğim sensizlikten.
Nefret ediyorum gecelerden....
Öylece bakıyorum bomboş gözlerle etrafa, yoksun yine...
Rüzgar esiyor delice, saçlarımla oyun oynuyor, yüzüme vuruyor bir tokat gibi gecenin ayazı
Olmasın artık gece...
Bilmeyim günlerin nasıl geçtiğini, özlemi yaşamasın bedenim.
Gözlerim görmesin karanlığı, hissetmeyim sensizliğin nasıl bir duygu olduğunu.
Bıktım gecelerden....
Beynimi yiyip bitiren bu hasret yazılarını yazmayım artık,
Senden Uzakta
Senden uzakta neler oluyor…
Sen yokken, buraların tadı tuzu kalmıyor damağımda. Öyle yavan, yalın, çıplak ayak dolanıyorum sokakları. Sen yokken, gözlerim divane oluyor hayallerimde. Birden kayboluyorum kendi gizemimde.
Sen birde geceleri görmeye dur, bir bir damlıyor gündüzün serinliğine. Her dolduğunda kırk yılı aşmış, her damladığında asırlaşıyor gündüzün üzerinde. Sen olmadığında ben uçurum kenarında, sen olmadığında ben masmavi bir boşlukta, sen olmadığında, ben çukur arıyorum kendime, senin doluluğunda.
Senden uzakta bir şehir var kendi sarhoşluğunda, bir rüzgar dolaşır başıboş, bir soluk adımlar kendi sokağındaki kaldırımları. Senden uzak olunca, bir yağmur damlası alay eder tüm ıslanmışlığımla.
Uluorta bir Pazar kurulur, sere serpe çarşaflar düğün yeri gibi, düğüne geç kalmış bir yemeni sarkar, tezgahtan rüzgara, kınalı ellerin göz bebeklerine doğru. Senden uzakta belki de burada.
Elveda Birtanem...
Sabah uyandığın da midesinde bir yanma hissetti yanmanın nedeni akşam
yedikleri değil uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.
Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti, aslında
bunda geç bile kalmıştı. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsız uyanış
bitmeli. İçinde bir muhakeme başlamıştı, kendi kendine söyleniyordu..
"Ona da haksızlık etmek istemiyorum belki hatalı olan benim....
Bulunmaz,Hint kumaşı değilim ya, görünüş olarak hımm yakışıklı
çocuk denilecek biri hiç değilim.... Ama yaptım çok çalıştım bitmesin diye
kendimle mantığımla çok kavga ettim olmadı...."
Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu.
Süratle giyinerek dışarı çıktı, bugüne kadar hiç bekletmemişti onu
şimdi de bekletmemeliydi.İstanbul soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu.
Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor
onlar bile ağlıyor halimize. Birkaç saatlik yolculuktan
sonra Kadıköy iskelesine geldi her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmişti,
Bana Ne Yaptın
Senden önce ne yapardım ben, bunu hatırlamaya çalışıyorum.Hatırlamaya
çalıştıkça da kocaman bir boşluğun içinde yuvarlanmış gibi oluyorum.Senden önce ne yapardım ben¿
Niye düşündükçe her şey bomboş ve anlamsız¿ Şaşırıyorum.Çünkü bir
insanın hayatını bir başka insan birden bire nasıl bu kadar değiştirebilir ki¿ Sen olmadan önce anlamsız mıydı hayatım¿ Değildi elbette.Belki hayatıma seninle birlikte yüklenen anlam öncesinde yaşanan her şeyi silip götürdü ne dersin¿
Hani “Aşktan da üstün”diyeceğim, bir Türk filminin kavuşamayan iki karhamı gibi olacağız.Bu da değil…
Sevgili
Seninle yaşadım aşkların en eksilmezini,anıların en unutulmazını.
Sonra acılar,çaresizlikler,en kahırlı ayrılıklar geldi seninle.
Senden uzak kopkoyu zifir geceler,bitmek bilmez upuzun günler geldi ve bir sessizlik geldiki anlatılamaz.
Bilmeyecektim yokluğunun bu kadar dayanılmaz olduğunu.
Beni sen bütünlemiştin yine sen yarım bıraktın.
Şimdi belki yine seninleyim.
Ama öyle kırık ve öylesine sensizimki!
Sana sesleniyorum.
Bu seninle dopdolu satırlarımı oku ve bana söyle ben seni sevdim mi?
Neydin sen?
Bir rüzgarmıydın da şöyle bir esip geçtin?Yapraklarını döküp dallarını kırdın içimdeki duygu çınarının.
Neydin sen?
Bir aynamıydın içinde gözlerimi kaybettiğim.
Ve şimdi ne seni ne de kendimi görebildiğim?
Acıya Gülmek
Öpüyorsam ayrılığı gözünden
Söküyorsam yüreğimi göğsümden
Geciyorsam gözlerinin icinden
Sana olan sevdamdandır bilesin
Geciyorsam bir çiçeğin özünden
Sana olan sevdamdandır bilesin.
Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
Yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
-Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun.
Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
Apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel.
Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor..
İştahla gülüyorsun, yaşamaktır aşk
Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda.
Delice bir yangın parmaklarının buzulunda
Ah şahrut, her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli.
Sorma, İşte öyle bir şey...
Şimdi Nerelerdesin?
Hangi hayaller süslüyor o güzel gözlerini…
Yüreğini kapattın mı bana?
Nefretin dağlar kadar mı büyük ”Leyla”
Bu bir yangın,
Nasıl olur diye hiç sorma…
Oluyor işte, oluyor Leyla…
Dün daldım öylesine,
Hani gönderecektim ya sana emenetini
Hani senden bir parça
Hani yüreğinden kopup gelenler var ya,
Okşadım saatlerce ellerimle
Suladım gözyaşlarımla,kurumuş mavi çiçeği,
Sonra dudağının alını…
Sonra sevdamı,
Sonra kanayan yanlarını,
Özlüyorum her hatıranı
Sorma nasıl olur diye,
Sorma işte..
Dinle bak!
İşte öyle bir şey…
Yak Bütün Ben Nehirleri
Demir parmaklıkların ardında, esarete gün bağlayan sararmış kelimelerdeydim. Susturmak istedim susmalarımı. Suskunlaşan gözlerimin harfsizliğiyle daldım cümle deryalarına. Her yanımı dingin bir lügat kokusu kapladı apansız. Sevgili! Seni susuşlarım değseydi kanatlı mavilerin tüllenişine, yaralanırdı tekmil kelimesiz çırpınışlarım. Dinlemedim seni! Oysa sen beni ne çok çağlardın, sendeki ırmak bilerek. Dinmezdin...
Bense; kirpikleri kangren satır aralarına bırakıp gözlerini, gittim. Parmaklarımın soyulmuşluğuna yürümeden, peyderpey bulutların göz ıslaklığıyla düştüm peşinden. Anla beni! Düşlerimi sende tehir etmekten, düşüm olmuştu düştüğüm dış'lar. Yataklık yapamazdım artık, bendeki kör aşkın lal soluğuna. Gitmeliydim! Gitmelerin uçurumluğunda seni düşmek bile olsa yar'lıktan, gitmeliydim. Bağışla beni.
Yokluğun Buz Gibi Soğuk
"Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ...
Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...
Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, isterdim…
Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde...
Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar...