Sevda

Kapatıyorum Gözlerimi Sonsuzluğa...

Kapatıyorum gözlerimi sonsuzluğa...
Tek bir anı bırakmadan
Yokluğundan yapılmış bu kenti siliyorum...
İçimin unutulmayan yüzü!
Sen hiç anlamadın gözleri sensiz kızı...
İçi seninle dolup taşan
Varlığına ağrılar büyüten
Bu çaresizi hiç anlamadın!...
Bu kentte yaşamak ölüm kadar yalnızlıktı bana
Olmayanı hayalimde görürdüm,
Olanlarsa hep uzağımda...
İşte ben de gidiyorum;
Uzağındayken daha da uzağına...
İçimin çoğunluğu doludur seninle...
Bendeki seni anlatamaz sözlerim ama,
Sensiz kere sen varsın içimde!
Ne kadar sensizsem
O kadar senle doluyum işte!...
Düşünce değil
Ben her daim seni yaşarım buralarda...
Oysa şimdi
Kapatıyorum gözlerimi sonsuzluğa...
Dayanma gayretim çok ama,
Çarem yok!
Kalbim delik,deşik!
Mıhlanıp kaldığın sol yanımda
Sancılar şiddetini arttırdı...
Sabahladığım her gecenin sonunda
Seni bugün de sevebileceğim diye şükrediyorum,
Mevla’ya senin için dua sunacağım’’diye akşama varıyorum..
Bekliyorum;kapı eşiğinden girecek ölüm meleğini...
Kapatıyorum gözlerimi sonsuzluğa…

Sen vurdun da ben ölmedim mi?

Sen vurdun da ben ölmedim mi?
Yokluğunda ne ateşleri hasretinle yaktımda
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde Ssu, Mahpusta gün, Oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun...
Şimdi nerdesin diye sorma
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?


Sen varken darılmazdım çiceksiz baharlara,
Yağmurlu havalara... Bu kasvetli akşamlara...
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Sen varken ayrılıklara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere kızmazdım
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim -Titremezdim
Masumdum , çocuklar gibi
Böyle delirmezdim -küfr etmezdim...
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktında ben yanmadım mı ?


Şimdi ufukta kaybolduğun yere bakıp
Bildiğin bütün şiirleri söylüyorum
Gözlerim ıslak -kipriklerim ıslak
Niye ağlıyorsun diye sakın sorma
Sen istedinde ben gülmedim mi ?


Biliyorsun
Bütün acılarına "yeşil ışıklar " yaktım olmadı
Bütün korkularına"arka çıktım " olmadı
Dağlara merdiven dayadım olamdı .

Artık benden pes

Bir Leyla Düşlemesi...

Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye.
Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk.
Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük.

Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti.

Mecnun'a özendik sevdamızı bir Leyla'ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab-ı hayattı aşkı filizlendiren.

Ferhat olup Şirin'ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik.

Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti.

Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla'ya, Şirin'e, Aslı'ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır.

Demlenmiş Yalnızlığını Yudumluyorum

Artık kalemimi kırdım gidişinle. Dudaklarımı kanatıp yüreğimin sesini dinliyorum. Baş ucumda sana yazdıklarım ve masada demlenmiş yalnızlığım. Kanayan çığlıklarımı yutkunup kırılmış hayallerimi topluyorum kentimin kaldırımlarından. Üzerimde suskunluğun yeni ütülenmiş elbisesi, yüreğime sunulmuş bir dostun dogum günü hediyesi... Şimdi karanlıklara sarılıp demlenmiş yalnızlığını yudumluyorum. "

" Ya güneş altında yürümüşüz, ya dolunayda…Tenha sevda yollarında …
Benliğimin kirli çamaşırlarını bir kuytuya;
Serdim
Buradayım.
Acılarımızın merkezkaç savrulmaları mıydı acının son kıyısında, “uçurum çiçekleri”nin yanı başında, bizi buluşturan? Yoksa konuşa konuşa, yaza yaza acıları içselleştirme çabası mı?
Böyle ama böyle değil yine de…
Çünkü bekleyeceğiz bin yıl kendi yalnızlığımızın nehirlerinde!
Biz sevince, çoğaldı her yönden
Ki ölüm, Sevgilinin
Yüreğimize okyanus sığdıran gözlerinden

Sevilenle İmtihan

Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum.



Her şey güzel olacaktı. Sen, ben ve hayatımız... Hayallerimiz ve hedeflerimiz... Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler… Hepsi çok güzel olacaktı, sen de olsaydın…



Seni tanımak, bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği, ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile, birbirimizi unutmayacağız.' diye nikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın, şimdi ise hayat arkadaşım…

Arıların da Bir Bildiği Var

1. Arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar.

Sen ömür boyu mutluluk için yüzlerce kez pişman olmayı, binlerce kez naz çekmeyi, onlarca kez kavga etmeyi, anlaşmazlığa düşmeyi, hayal kırıklığına uğramayı, çiçekler getirmeyi, çikolatalar almayı, yüzlerce kez özür dilemeyi, binlerce kez sözünü geri almayı, binlerce kez “affet beni” demeyi, on binlerce kez “seni seviyorum” demeyi göze almalı değil misin?

2. Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.

Sen bir tutam sevda için, hiç bitmeyecek bir aşk için, en az beş duyunla, onlarca duygunla, binlerce güzel sözle, yüzlerce bakışla, susuşla, dinleyişle, dokunuşla, sevdiğinin beş duyusunu dolaşmalı, yüzlerce beklentisini karşılamalı, onlarca duygusuna karşılık vermeli, hayal kırıklıklarına, tedirginliklerine, nazlarına, kaprislerine, hüzünlerine, pişmanlıklarına, taşkınlıklarına, vurdumduymazlıklarına, kararsızlıklarına, korkularına, kaygılarına doğru yolculuk etmeli, onun kalbinin bütün köşelerini, aklının bütün kıvrımlarını, ruhunun bütün vadilerini dolaşmalı değil misin?

Leyla ile Mecnun

Karadan daha sevdaliydi yaniyordu; Tatli bir sivi ile yüregi yaniyordu

Onu anlayan yoktu deli olmus diyordu; Ne ayrilik ne vuslat bilinmezdi muradi

Cikti yüce daglara bagri yanik gözü yasli; Vahsi hayvanlar bile ona oldu arkadas

Ac ve susuz sefil perisan bir hali vardi; Kizgin cöllerde Leyla diye agladi

Firat atesi ile en cok yandigi gündü; Bir dagin yamacinda boz bir köpek göründü

Mecnun inanmadi ilk önce gözlerine; Titreyerek yaklasip yakindan görünce

Kendinden gecip kucakladi hayvani; Tatli bir duygu ile titriyordu heryani

Bu hayvani severek basiverdi bagrina; Ne hallere düsmüstü bir sevdanin ugruna

Orada sürü otlatan coban buna cok sasti; Hayvani kollarindan almak icin ugrasti

“Köpek temiz degil ki, nicin böyle seversin?”; Mecnun gözü yasli, “Bre coban ne dersin?

Birak beni basayim bu köpegi bagrima; Bir defa sarilayim buna, ne olur degme bana

Bana bir ihsanidir belki yüce Mevla’nin; Adini söylemeye kiyamadigim Leyla’nin

Köyündendir, tanidim anladinmi Ey coban!; Hasret ile sarildigim pis dedigin su hayvan

Leyla’nin gezdigi topraklara basmistir”

Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim

Şimdi git...!
Say ki..
Seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik
Say ki..
Gece mektuplarının en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik
Say ki..
Sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber bekledik


Sen git..!
Ben gelemem bu yürekle..!
Ya da kal..!
Eylül yağmurlarını bekle..!


Seni yağmurdan sonra sevicem
Saçlarıma ak düşmemiş halimle
Sen yaşlardayken 18inde-20sinde
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle,
Seni yağmurdan sonra sevicem..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım
Sevda aleminde kendi ellerimle



Şimdi git..!
Say ki..
Seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik
Say ki..
Oturup ve konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı
Ve sevdadan hiç söz etmedik
Say ki ..
Hiç gülmedik
Ayni şeyleri sevmedik
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kimse bilmeyecek, herkesten gizlicem
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada
Seninle gök kuşağının altından geçicem
Seni yağmurdan sonra sevicem
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemicem

Bana Ne Yaptın


Senden önce ne yapardım ben, bunu hatırlamaya çalışıyorum.Hatırlamaya
çalıştıkça da kocaman bir boşluğun içinde yuvarlanmış gibi oluyorum.Senden önce ne yapardım ben¿

Niye düşündükçe her şey bomboş ve anlamsız¿ Şaşırıyorum.Çünkü bir
insanın hayatını bir başka insan birden bire nasıl bu kadar değiştirebilir ki¿ Sen olmadan önce anlamsız mıydı hayatım¿ Değildi elbette.Belki hayatıma seninle birlikte yüklenen anlam öncesinde yaşanan her şeyi silip götürdü ne dersin¿


Doymak bilmeyen bebeklerin annesini gözlemesi gibi gözlüyorum ben de seni.Sürekli senden gelecek bir haberi bekler durumdayım.Zamanı seninle nasıl geçireceğimi hayal eder durumdayım.Ne yaptın bana bilmiyorum.Aşksa aşk, sevdaysa sevda. Daha önce de yaşadım en koyu aşkları .Ama bu başka bir şey.

Hani “Aşktan da üstün”diyeceğim, bir Türk filminin kavuşamayan iki karhamı gibi olacağız.Bu da değil…

Acıya Gülmek

Öpüyorsam ayrılığı gözünden
Söküyorsam yüreğimi göğsümden
Geciyorsam gözlerinin icinden

Sana olan sevdamdandır bilesin

Geciyorsam bir çiçeğin özünden
Sana olan sevdamdandır bilesin.

Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
Yeri gelmiş acıya da gülmüşsek


Sana olan sevdamdandır bilesin

Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin


-Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun.
Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat

Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta

Apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel.
Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor..

İştahla gülüyorsun, yaşamaktır aşk

Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda.

Delice bir yangın parmaklarının buzulunda

Ah şahrut, her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli.

Yine Sana

Güneş gitti dağların arkasına,

Leyl vakti…

Vakit sensin goncagül,

Dinliyorum huşu içinde bir şiir söylevi…

Gözlerim kapalı,yüreğim sana dönük…

Siirin sesine karışıyor Ezan sesi,

La İlahe İllallah…

Sala da verecek şimdi,

Tabutumun arkasından,

Musalla taşının yanından,

Toprağımın hemen önünden…

İyi bilecekler goncagül,

Nereden bilecekler?

Eyüp de bir sabah ezanı,

Bir sabah namazı sonrası

İpimin çekileceğini…

Ey duacı,

Ben hazırım…

Beni de kat duana…



Sen hakkını verdin bu sevdanın goncagül,

Sıra bende…





Korkuyorum goncagül,

İçinde senin olmadığın bir hayal kurmaktan …



Korkuyorum goncagül,

İçinde benim olmadığım bir hayal kurmandan…



alıntı

Suya Yazılmış Sevdaydık Seninle

Suya yazılmış bir sevdanın, vuslata gebe kalmış umudun ölümsüz satırlarını yazıyorum yıldızların gözbebeklerine. Mürekkebini yüreğimizin sevda kokan çağlayanlarından alan bu aşkı yazıyorum Melek’lerin ıslak kirpiklerine. Arsız dikenleri ayaklarımızla ezip vuslat yolculuğundaki pamuksu düşlerimi anlatıyorum bizi dinleyenlere.


Seni ve ölümsüz sevdamı suya yazıyorum çünkü sevdamız su gibi berrak, su gibi saf ve güneş gibi sıcak. Aldığımız her nefes umuda ve mutluluğa sunulmuş adaktı. Kazanan biz olmalıydık çünkü beyazı giyindik sevdanın. Aşkın yüce duygularında nefes aldık ve suyun duruluğundan güç alarak yalnızlığın üzerine delicesine yürüdük.

Ateşle Su'yun Hikayesi

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,
yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol,
Hayatıma anlam veren mucizem ol...

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
al demiş
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca, kopmamacasına...


Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.

Ve o an anlamış
aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

Suya Yazılmış Mektuplar

Umuda gülümseyen yüzünün coğrafyalarında geziniyorum yine. Aldırmadan kuru ayazlara gözlerindeki baharları soluyorum. Su gibi berrak, güneş kadar sıcak yüreğine nefesimi bırakıyorum.

Seni "sende " yaşarken, kelimeler raks ediyor adeta. Masmavi huzurun içinde filizlenen sarmaşık güllerin arasında vuslatıı beklemektedir yüreğim. Küçük ellerimle her karanlığa senin gözlerini aydınlık diye çiziyorum.Bembeyaz gökyüzüne ellerimi kaldırıp varlığına duacıyım.