Çocuk Sevgisi

Peygamberimizin Çocuklarla İlgisi

Bir Peygamber olarak insanı ilgilendiren her konuya temas eden Peygamber Efendimiz'in tabii olarak çocuk terbiyesiyle alâkalı hadisleri mevcuttur.

Bu konuyu Prof. Dr. Abdullah Aydınlı'nın "Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Terbiyesinde Yetişen Çocuklar" adlı tebliğinden özetleyerek anlatmaya çalışalım. (Bu tebliğ, İslâm'da Aile ve Çocuk Terbiyesi Sempozyumu adlı kitapta yer almaktadır.)

"Hz. Peygamber'in üstün nitelikleri, merhameti, sevgi ve şefkati, gayri müslimlerin de çocukları dâhil olmak üzere bütün çocukları kucaklamıştır. O, engin tevazusuyla çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş hal hatırlarını sormuş, bu arada kusurlarını hoş karşılamış, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmişti. Aynı şekilde gayrı müslimlerin çocukları da Hz. Peygamber'in şefkat deryasında nasiplerini almışlardır. Hz. Peygamber, savaşlarda çocukların öldürülmesini, esirler içinde bulunan anne ile çocuklar birbirlerinden ayrılmalarını yasaklamış, gayri müslimierin de çocukların hastalandıklarında onları ziyaret etmişti.

Ölçülü Sevgi

Sevgi, çocuk eğitiminde “olmazsa olmaz”lar listesinin başında yer alır. Son araştırmalar, çocuğun sevgiyi daha ana rahminde iken hissetmeye başladığını gösteriyor. Annenin bebek sahibi olmayı arzulaması, isteyerek gebe kalması, fetusun (cenin) ilk hareketlerini hissettiği zaman sevinç duyması, karnını okşayarak bu sevincini belli etmesi gibi sevgi tezahürleri ana rahmindeki bebek tarafından daha ilk aylardan itibaren algılanmakta ve ruh sağlığının temelleri oluşmaktadır.

Yine araştırmalar sevgisiz büyüyen ve yeterli sevgi alamayan çocuklarda ruh sağlığının ve bunun yansıması olan duygusal zekanın tam gelişmediğini, ileri yaşlarda verilecek sevginin bu açığı kapatmaya yetmediğini göstermektedir. Bir çocuk sıcak aile ocağından uzak ve anne baba sevgisinden mahrum ise, en modern kurumlarda beslenip eğitilse dahi ruhundaki açlık doyurulamayacaktır.

"Olumsuz Bir Dünyada Olumlu Çocuklar Yetiştirebilme" İçin Dikkat

01- Olumlu çocuk yetiştirebilmek basittir, ama kolay değildir. Zira olumlu çocuk yetiştirebilmenin ilk şartı olumlu ebeveyn (ana-baba'lar) olmaktır.

02- Her zaman en çok satan kitaplar şunu söyle: "Ektiğini biçersin." Başarılı insanlar şunu söyle: "İyi hammadde ile başlarsan, iyi sonuç elde edersin." O halde siz de "iyi ve olumlu ebeveynler" olun, hem siz hem de nesilleriniz kurtulsun.

03- Bir çocuğun hayatının ilk dört yılında ebeveynlerinden aldığı eğitimin önemi, dört yıllık bir kolejin verdiğinden çok daha fazla olduğunu bilmelisiniz.

04- Bir çocuk için hayat sevgi demektir. Bir babanın çocukları için yapabileceği en önemli şey annelerini sevmektir ve bir annenin çocukları için yapabileceği en önemli şey babalarını sevmektir.

05- Eğer çocuğunuzun tüm gereksinimlerini karşılar ve onu hayata hazırlarsanız işte ancak o zaman bir ebeveyn olabilirsiniz.

06- Eğer ebeveyn "hükümet, amir, polis, başbakan..." vb. kişilerin otoritelerinden herhangi bitisini küçümser veya çürütürse, çocuklarıyla arasındaki otoritenin de temelini çürütüyor demektir.

Çocuğunuzun Problemli Olmasını İstemiyorsanız Onu Sevin!

Sevme ve sevilme, çocuğun en önemli ihtiyacı. Anne-babasının ve çevresindeki insanların ona sevgiyle yaklaşması, sağlıklı gelişimi için şart. Sevgi çocuğun kendine güvenini sağlar.

Sevme ve sevilme, çocuğun beslenme ve uykuyla birlikte en zaruri, en önemli ihtiyacı. Çocuk daha dünyaya yeni geldiğinde kendini sevgi ve şefkat halesiyle çevrelenmiş bir ortamda bulur. Anne-babasının ve çevresindeki insanların ona sevgiyle yaklaşması sağlıklı gelişimi için şart.

Sevgi, kısaca çocukla ilgilenmek, onun sorunlarına, sevinçlerine ortak olmak, onunla bir şeyleri paylaşmak ve ona güven ve değer vermek... Her şeyde olduğu gibi duygularının gelişimi için sevgide de denge önemli. Yerinde ve zamanında gösterilen sevgi, çocuğun geleceğe daha güvenli bakmasını sağlar. Çocuk, sevildiğini bilmeli.

Sevgiyle Bütün Engeller Aşılır

Çocukların Kişilik Gelişmeleri İçin Neler Yapılmalı?

Çocukların "kişilik gelişmeleri ve sağlıklı yetiştirilmeleri" nasıl olmalıdır?

- Kişilik gelişimi yönünden en önemli dönem, ruh sağlığının temellerinin atıldığı 0-6 yaş arasıdır. Hayatının bu devresini yeterli ilgi ve sevgiden mahrum geçirmiş çocukların, yetişkinlik yıllarında ruhi açıdan bazı dengesizlikler gösterme ihtimali büyüktür.

- Aslında çocuğun ruh sağlığı hamilelik öncesine dayanır. Anne ve baba adayının birbirini seven, anlayışla yaklaşan çift olmaları önemlidir. Anne-baba, çocuk yetiştirmeye istekli ve gerekli şartlara sahip olmalıdır. Ayrıca çocukların cinsi eğitim, güven duygusu, ailede yeri olma, sevgi, ilgi, şefkat ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamada mes'uliyet hissi taşımalıdırlar.

Bebeğinize Sinirlenmeyin!

- Bebeğiniz ilginizi çekmek için çeşitli hareketler yapar. Ona hissettirmeden dikkatle izleyin. Yaptığı şeylerin doğru olanlarından onu destekleyin, yanlışlarını ise anlayacağı şekilde hissettirin.

- Bebeğiniz ağladığı zaman içinizden onu sarsmak ve hırpalamak gelmesin.

- Bebeğinize karşı öfkenizi kimseye zarar vermeden kontrol altına almaya çalışın.

- Bebeğiniz sizi asabileştirecek kadar huysuzluk yapıyorsa sabretmeye çalışın.

- Bebeğiniz sizi zor ve sıkıntılı hale sokuyorsa, o zaman derin nefes alarak, nefesinizi tutarak, nefesinizi geri bırakarak kendinizi dinlemeyi deneyin, bazen ağlayın, bazen sayı sayın, enejinizi harekete geçirin.

- Dinç ve dinamik kalmaya özen gösterin.

Bebek Neden Ağlar?

Bebekler derlerini ağlayarak anlatırlar. Onun derdini anlamak büyüklere düşer.
Bebeklerin ağlamasını belli başlı sebepleri vardır. bunlar şöyle sıralanabilir:

1- Açlık,
2- Altının ıslaklığı,
3- Fazla sıcak veya soğuk hava şartlarından etkilenmesi,
4- Gaz birikmesi, gazını rahat yapamaması,
5- Sancılanması,
6- Yattığı yerin rahat olmaması,
7- Uykusuz kalması,
8- İlgi ve sevgiye muhtaç halde olması vs. gibi.

Dikkatli bir anne bebeğin ağlamasının sebeplerini büyük ölçüde bilebilir. Akla gelen ilk tedbirleri alır.

Bebeğin ağlaması dinmiyorsa biraz daha ince ve derin düşünüp başka sebepler araştırır.

Yine de çare bulamıyorsa, doktora danışmak gerektiğine inanmalıdır.

Sürekli ağlayan, sakinleştirilmesi zor, huysuz bir bebeğiniz mi var, öyleyse;

- Altı ıslaksa kurulayın.

- Bebeğinizi bazen battaniyesine koyun, bazen omuzunuza yaslayın, bazen beşiğine yatırın, hafifçe ve yavaşça sallayın.

"Hu, hu, hu, ninni, ninni" diye mırıltılı şarkılar söyleyin, bazen de ayağınızda da sallayın. Siz de bebeğinizle beraber rahatlamaya çalışın.

Çocuğa Karşı Anne Babanın İlk Görevleri Nelerdir?

1- Anne ve babanın evladına karşı şefkatli, evladın da anne ve babalarına itaatli ve saygılı davranması, ailede temel prensiptir.

2- Çocuk konuşmaya başlayınca, konuştuğu dilin düzgün ve doğru olarak kullanılmasını öğretmek ,az ve öz konuşmanın güzelliğini aşılamak, kaba ve çirkin söz söylemenin kötülüğünü anlatmak, peşinden imanın esaslarını telkin etmek, Kur'an-ı Kerim'i yavaş yavaş öğretmek, cami ve mescitleri sevdirmek, ileri yaşlarda namaz kılmaya, oruç tutmaya teşvik etmek, bir anne ve babanın başlıca görevlerindendir.

3- Çocuk sahibi olmak bir nimettir. Allah'ın bir lütfu ve iyiliğidir. Çocukla müjdelenen insanın, bu nimet ve iyiliğe şükretmesi gerekir.

4- Erkek olunca sevinmeye, kız olunca üzülmeye gerek yoktur. Bu islami bir anlayış değildir. Kız ve erkek arasında ayırım yapmak, üstünlük göstermek, kız çocuklarını hor görmek, hatta diri diri toprağa gömmek, erkekler doğduğu, kızlar da öldüğü zaman anne ve babayı tebrik etmek, cahiliyet devrine yani İslamiyet gelmeden önceki çağlara ait bir düşüncedir.

Bebekle İletişim Nasıl Kurulur?

Bebeğinizle nasıl iletişim ve "ortak bağ" kurabilirsiniz?

-Evvela kendiniz karı-koca olarak aranızda "sevgi, saygı ve hoşgörüye dayalı" bir "iletişim" kurduğunuzda, bebeğinizle de "özellikle" sevgide odaklaşan bir "iletişim" kurabilmeniz söz konusu olacaktır. Yani aile ortamında bebeniğizle iletişim kurabilmenizin sırrı "sevgide ve ona ait duyarlılığınızda" yatmaktadır. Bu inceliği bilin.

-Bebeğinizi doyurma, bakımlı kılma, sevgisini gözlemleme gibi durumları gözönünde bulundurarak "ana-baba-çocuk" üçlüsünün duyum, his, duygu ve duyarlık gibi hassasiyetlerini ciddi manada korumak gerekir.

-Bebekle ana rahmindeyken başlar, altı yaşına kadar devam eder "iletişim".

-Bebeğinizin ağlamaları, ona dokunmanız, onu sevmeniz, onu okşamanız, onunla ilgilenmeniz, onun gözlerine bakmanız, onun hareketleriyle ilgilenmeniz gibi, hal ve tavırlarınız, onunla kurmanız gerekli olan "iletişim" alanına girer.

Evlilik Hayatına Değişiklik Getiren Bebeklerdir

- Yeni kurulanbir aile ocağında iki kişi iken üç kişi olmak zaten başlı başına büyük bir değişikliktir.

- Ailede çocuk, ana-babayı birbirine sımsıkı bağlar. Karı-koca ilişkilerinin sıcak, huzurlu, anlamlı geçmesi çocukların cıvıltısına bağlıdır. Cıvıl cıvıl, ışıl ışıl çocuklar aileyi daima diri tutar.

- Bebekler, aile ağacının "değişim meyveleri" dir.

- Karı-koca olarak bebeğinizi birbirinizden kıskanmanıza hiç gerek yoktur. Ama muhakkak ki insan fıtratı farklı farklı boyutlardadır. Koca karısına karşı kıskanç olabileceği gibi, çocuğuna karşı da olabilir. O halde birbirinize fikirlerinizi söyleyin. Birbirinizle danışıklı olun. Fakat hiçbir zaman karşılıklı anlayış, hoşgörü ve toleransı elden bırakmayın.

- Günün önemli vakitlerinde birbirinize vakit ayırın. Özellikle dışarı çıktığınızda birbirinizle birlikte olmaya çalışın. Birbiriniz için enerji birikimi temin edin.

Önsöz

Bu bilgileri yazmak emek ve çaba ister, heyecan ister, yürek ister. Anlayış, bilgilenmişlik, içtenlik, geniş bakış açısına sahiplik ister. Hele hele "çocuk" mevzuunda daha neler ister neler.

Bütün bu meziyetleri bir "kafa, kalp ve ruh"ta toplamak oldukça zor olsa gerek. Biraz da ilhi verginin, vehbiyyetin ve kesbiyyetin de rolü var tabiiki.

Böyle bir bigilere yazmaya kalkışmak ta öyle sanıldığı gibi tek bir kişinin halledebileceği, ele alabileceği, ortaya koyabileceği ve yapabileceği şey değildir. Dolayısıyle diğer insanların yaptıkları çalışmalar, ürettikleri eserler hatta konunun uzmanı ve oteriteler şahsiyetlerle irtibat kurmalar vs. gibi bir çok öz kaynaklardan istifade etme cihetine gidilmesi zaruridir. Ama burada dikkat edilmesi ereken, "doğru bilgi", "doğru kaynak" ve "doğru yol ve yöntem"lerden faydalanma cihetinin takip edilmesi ehemmiyet arzetmektedir. Buradaki inceliğe dikkat edilmesi lazımdır...

"Çocuk sevgisi" bana önce Sevgili Peygamberimden ve sonra da muhterem pederimden intikal etmiştir.

“Eti de benim, kemiği de...”

Ziyaretine gittiğim arkadaşın öfkeli sesi, dükkânının dış kapısından bile duyuluyordu:

- Senin adam olacağın yok. Tamircinin yanına vereyim de gör gününü... İçeri girdiğimde, bu sözleri, ortaokul ikinci sınıfa giden oğluna söylediğini gördüm. Kendisine sordum:

- Hayrola, ne bu şiddet bu celâl Ali Bey?

- Hiç sorma, bunların yedikleri önünde, yemedikleri arkalarında; buna rağmen doğru dürüst okula bile gitmiyorlar. Öğretmeni aradı, dün okula gitmemiş. Onun için kızdım. Böyle devam ederse tamircinin yanına vereceğim. Para nasıl kazanılıyormuş öğrensin.

- Ali bey, sen hangi zamanda olduğumuzu unuttun her hâlde. Sorarım sana, gözün arkada kalmadan, “Eti senin, kemiği benim” deyip çırak olarak verebileceğin bir yer kaldı mı? “Eti de, kemiği de benim” devri başladı artık. Sen 30 yıl öncesine takılıp kalmışsın.

- Neden kalmasın? Sen çok kötümsersin!

- Sen kendinden pay biç. Yanında çalışan çocuklarla gereği gibi ilgilenebiliyor musun? Tabiî ki ilgilenemiyorsun. Sen neysen başkaları da öyle... Bunun üzerine arkadaş, içtenlikle sordu:

Zamanımız ilgi, sevgi devri

İnsanın alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay değildir. Hele bu alışkanlık, asırlardır devam ede gelen, bir alışkanlık, bir davranış şekli ise, durum daha da zorlaşır.

Aile içi eğitimden, çocuklarımıza karşı davranış şeklimizden bahsediyorum. Asırlardır süre gelen bu davranış şeklimiz; otoriter, mesafeli bir metot idi. Bu zamana kadar iyi neticeler de alındı bu metoddan. Ancak, zamanımızda herşey çok hızlı değiştiğinden istenilen netice tam olarak alınamıyor artık.

Zorlamalar, katı prensipler geri tepiyor. Baskı altında belli bir kalıba sokulan gençler, delikanlılık çağına girince, tam tersine bir kalıpla çıkıyor karşımıza. O zamana kadar zorlamalar ile namazını kılan, kılık kıyafetine dikkat eden gençler bir çırpıda bu değerlerden sıyrılıyorlar çoğu zaman. Bu da gösteriyor ki, artık metodumuzu değiştirmemiz, kendimizi yenilememiz gerekiyor.

Zaman size uymazsa...

Bugün de, anne- babalara çocukların iyi yetişmesi, iyi eğitilmesi ile ilgili birkaç sözüm olacak. İslam tarihinden bir anektodla konuya girmek istiyorum: Çocuklarının hallerinden şikayetçi olan bazı kimseler
Hz. Ali’ye gelip sorarlar:

” Çocuklarımızı babalarımızdan gördüğümüz şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Fakat istediğimiz netice alamıyoruz. Ne yapalım?” Hz. Ali bunlara şöyle cevap verir:

“Eskide ısrarlı olmayın! Zamanın şartlarına göre eğitin çocuklarınızı. Dünya işlerinde zaman size uymazsa, siz zamana uyun!...”

Kısa ve öz olan bu sözde eğitimle ilgili çok güzel mesajlar var bizlere... Bunun için bizim zamanımızda şöyleydi böyleydi diyerek çocuklarımızı kendimizden, dolayısıyla değerlerinizden uzaklaştırmamalıyız.

Bir okuyucumun derleyip gönderdiği çocuk eğitimi ile ilgili şu bilgilerden her anne-babanın kendilerine az veya çok ders çıkartacaklarını ümit ediyorum: Anne-baba olmanın kolay olmadığını hiçbir zaman unutmayalım.