Şiir ve Güzel Sözler

Gönül Pınarı Efendimiz

Köy köy, çadır çadır, söylerdi kasideler.
Yaptığı fedakârlıklar, asırlara eş değer.
Cennetin gülü, gönül çiceği Şeyma’dır meğer.

Nur dağına yemek getiren Hatice annemizdi.
Uzaklaşıyor gibi bir taşın arkasına gizlenirdi.
Saatlerce efendimizi orada bekler gözlerdi.

Bitmeyen sevdalar iki bedende tek bir ruhtur.
Haticetül - Kûbra kadar bana iyilik eden yoktur.
İnananların dev ahlâk ufukları ne yüce ne hoştur.

Bakışların mana dolu güzellik, ey Allah’ın habibi.
Alemlere gönderilen hem Resûlsün hem nebi.
Sen Gönüllerin pınarı Havzı Kevserin sahibi.

Mekke / Arafat dağı 1400H.


Ali Kılıç Kakiz

Ey Oğul!

Oğul, akıl durur kader yol alır bilmelisin.
Zorluğu yenmek çok zor, az gülmelisin.

Buna olta derler, bir adım gitme sakın ha.
Anne balık nasihat ediyor oğluna.

Ucunda ki yeme aldanma, yutarsan yanarsın.
Şuna çarpma derler, takılırsan kurtulamazsın.

Kunuşurlarken bir avcı atmaz mı serpme ağını.
Ne gelir elden faydası yok, ısırsan parmağını.

Yavrucak soruyor,üzerimize atılan nedir anne?
Yavrum bunada tepeden inme derler bak dinle.

Kaza geldimi göz kör olur, gayri sakınılmaz.
Ecel ağı düştümü, hiç bir canlı kurtulmaz.

Eğer anlarsan, bir musibet bin nasihatten yeğdir.
Kibir iblise mahsutur, doğru söze ne denir.

İçel / Mut 1988


Ali Kılıç Kakiz

Seni sensizliğe anlatıyorum

Zaman öylesine çabuk geçiyor ki birtanem,
anılar yok olacağı,silineceği yerde,
barajdan taşan su örneği,
daha bir coşkulu,daha bir saldırgan
Şimdi,nerdesin,kiminlesin bilemem
bildiğim tek şey,bendeki senin,
beni nasıl kahrettiği ve yok ettiğidir
Mutluluğu uzaklarda aradın birtanem
yanıbaşında olan sevinçleri ve acıları
kendinle bütünleştirebilseydin eğer,
şimdi böylesine solgun ve terkedilmişliğin
ezikliğini duymayacaktık
Her gün,her saat ve her dakika,
büyük bir çığ gibi büyüyorsun kafamda
Seni kendime,seni sensizliğe anlatıyorum,
tükenmiyorsun...

Gözlerinden yüreğine aktarırcasına

Alışılmışın dışında bir başlangıçla,
beraberliğe adım attık
Biraz kuşkulu, biraz da
boşvermişli bir tavırla
Oysa zamanın her ilerleyişinde yazılanlar
ve yürekten gelen anlatımlar sonucu,
baglılıgın en iyimser ve
en sevecenine dogru yol alıyoruz
Ve zaman aşımı sonrasında,
duygularımızı kagıt üzerine
sergileyen sen ve ben,
Sıcak, sımsıcak beraberliği
sonsuza dek yaşatacagız
İşte o gün, buluştugumuz gün
ellerini avucumun içine alıp,
gözlerinden yüregine aktarırcasına,
sana, seni sevdiğimi söyleyeceğim

Ey kalbim!..

Senin olduğun her yeri sevebiliyorum mesela
yüzümde açan sebepsiz gülmelerin sebebi olabiliyor varlığın
yokluğun gözlerimin içine,bakışlarıma kadar yerleşiyor
neye baksam buruk olabiliyorum yokluğundan
halbu ki hayata geniş anlamlar yüklemiştim ben
aşmıştım bir çok şeyi
yaşadımsa bir acıyı
tekrar çekmem aynısını demiştim
yandıysa canım bir kez uzanan ellerden
bir başka el dokunamaz kalbime aynı acıyla demiştim
bir varlığa ve bir yokluğa sığdırmamıştım ne gözyaşlarımı,ne gülüşlerimi..
kalbimin efendisi olmayı seçmişken,
böyle savunmasız teslim olmamıştım,
yürek ki şefkate muhtaç
yürek ki sevilmeye aç
ey kalbim!
bu kadar mı yalnız kaldın,
yalnızlığı kula mahsus olmayan bu yerde,
sonsuzluk sahibi,sahibin varken,
sen nasıl böyle teslim oldun?
ey kalbim!...

özlem t.

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.

Gitmek

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.

"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben...
Kapıdaki Rexi bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,

İllâ Edep İllâ Edep...

Lokman hekime sordular:edebi kimden öğrendin?
cevap verdi:yaptıklarını yapmaktan sakındığım edepsizlerden.
şaka niyetine de söylenmiş olsa bile,
her sözde akıl sahibi için ibret vardır
cahilin karşısında yüz hikmet okunsa da
Kulaklarında kalan sadece masaldır.

Bence Artık Sen de Herkes Gibisin

GÖNLÜMLE BAŞ BAŞA DÜŞÜNDÜM DEMİN
ARTIK SİHİRSİZ BİR NEFES GİBİSİN
ŞİMDİ TA İÇİNDE BOMBOŞ KALBİMİN
AKİSLERİ SÖNEN BİR SES GİBİSİN
MAZİYE KARIŞIR SEVDA YEMİNİM
BİR ANDA UNUTTUM SENİ EMİNİM
KALBİMDEN KALBİNE YOK BİLE KİNİM
BENCE ARTIK SEN DE HERKES GİBİSİN...

Öyle acıyarak bakmayın gözlerime

Öyle acıyarak bakmayın gözlerime ne olur
Kalbimin dehlizlerinde kaybolup gider sesiniz
İki yıldız arasına yapılmış bir samanyolu gibi
Hangi bilim adamı araştıracak boşluktaki dünyamı
Öyle bakmayın gözlerime ne olur
Sığmıyor artık yüreğime bu çığlık
Düşüncelerimin her kelimesi yoğun hüzün
Şehrin sokakları götürüyor beni uçuruma.
Hepiniz aynı yerdeyken oynadığınız bir saklambaç
İşte buymuş sizin hayat dediğiniz şey
Boncuk taneleri gibi dökülüyor sinirlerimden eşyanın anlamı
Size baktıkça ben hayattan kaçıyorum.
Hangi optik okuyucuyla okunacak duygularım
Bir melek olur, peşime düşer annem
Biliyorum rüyalarında da sana yük oluyorum anne

Öyle acıyarak bakmayın gözlerime ne olur.
Büyük günahlarla cehenneme çevirdiniz şehri
Eminim Allah daha çok seviyor beni.
Adımlarınız kaybolur gizli dünyamın sokaklarında
Gözleriniz hiçbir şey görmez benim penceremden
Kalbimin dehlizlerinde kaybolup gider sesiniz
Hayat benim için bir hüzünken siz mutlu oldunuz
Öyle acıyarak bakmayın gözlerime ne olur

"Leylanın Gazeli"

Ey beni çılgın eden: benden bu kaçış hali nedir?
Niye sormazsınki, bu çılgın gönlümün ahvali nedir?


Eger bana halk icinde ilgi göstermezsen mazursun:
Ama tenhada da yüz vermezsin, bu korku nedir?


Halimi bilmediğin için bana açmıyorsan, anlarım;
Ya halimi bilip de kasten bilmezden gelmek nedir?


Bülbülün gayreti gül arzusu yolundadır derler;
Ama gülü gördüğünde meyletmez, peki bu dava nedir?


O peri yüzlü, ben rüsvaya hic etmez iltifat...
Ey Fuzuli! Bilmem ki, ben rüsvanın suçu nedir?


FUZULİ

Dost musun?

Dost musun?
Öyleyse canın canımdır...
Aynan olmalıyım...
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi...
Hem sakınmadan, mertçe...
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,
Ne şekil gelirse, öylece...
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,
Seni de dupduru isterim karşımda...
Dostsan,
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!
Arkamdan şikayetlenme!...
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!
Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...
Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...
Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...
Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....
Hayır!
Dirime selâm vermeyen,
Ölüme de fazla yaklaşmasın!
Dostsan, ölmemi bekleme!
Haklıysam, yaşarken savun beni!
Yaşarken yanımda ol!
İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan!
Ve inanmamışsan, sakın rol yapma!
Her söylediğimi onaylaman şart değil...
Her yaptığımı beğenmen de gerekmez...

"Seni İçimden Terkediyorum"

Binmediğim hiçbir otobüs
Beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam hep ona geç kalıyorum.
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terkediyorum.
Susmaktan yoruldum,kuşlar ve şarkılar
bu şehri terkedeli beri
Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı
Yanağıma varmadan öldürüyorum
tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terkediyorum
NE UNUTACAK KADAR NEFRET ETTİN
NE HATIRLAYACAK KADAR SEVDİN
YIKIK BİR DUVAR KADAR BİLE
PİŞMAN DEĞİLSİN BİLİYORUM
BENİ HEP BULMAMAK İÇİN ARADIN
YANILGIMDIN
YANDIĞIMDIN
YANGINDIN
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü belkiler bırakıp
SENİ İÇİMDEN TERKEDİYORUM
Şimdi
İçimizde öldürülecek bir anı bile kalmayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutmadın yalnızlığımın
Saçlarımı da uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanuslarındandı
Al geri veriyorum
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun

Ya Aklın Başka Yerdeydi, Ya Yüreğin...

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
Seni seviyorum sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Yüreğini kanatmıyor mu bu zaman!

Aşkı bedenlerimize, çiçekleri parfümlere kurban ettik..Rüzgarın yerini pervane aldı..Sevgi şehvetin tuzağı oldu..

Gözyaşlarımızın kalbimizle bağlantısını koparttık..Ruhumuzu yitirdiğimizin farkına bile varamadık...

Gönlümüz gözümüze esir düştü..Ağlamayı unuttuk çünkü kalplerimiz öldü..

Ölmekten kaçıyoruz çünkü yaşamayı unuttuk..

Kimseyle konuşamıyoruz,kimseyi dinlemiyoruz çünkü kendimizle kavgalıyız...

Sözler kalbimize inmiyor çünkü kalplerimize giden yolları kapatmışız...

Tenlerimiz kalplerimizi esir etti..

Aşkından verem olanlar şimdi bir hayal..Artık kıskançlık krizleri geçiriyoruz...

Bulut nasıl ağlar,nar çiçeğini kim boyar,kumrular nasıl kur yapar,bülbüller birbirine hangi aşk sözlerini fısıldar,bilmiyoruz,anlamıyoruz..

Semaların dilini çözememişsen,sevgi kalbine klavuz olmamışsa,hala meyveyi ağaçtan,suyu buluttan biliyorsan,nasıl yaşayabiliyorsun dünyada?Dar gelmiyor mu bu mekan sana?

Yüreğini kanatmıyor mu zaman?


İsmail Acarkan