Suskunluk
Bilmezsin...
Gecelerden gecelere sızar karanlığım
düşler uyanır göğsümde
bedenim tarumar olur
iniltilerimden sarsılır yer,gök
leyl susuşlarıyla mühülenir dilim
mazlum bakışım ezilir yokluğunun ortasında
çehremde gülüşlerim eskir
zemheriye döner alnımdaki kader yazgısı
savrulup dururum sert boralarda
izinsiz gezinirim kentinin sokaklarında
namlunun ucunda ben
vurulan Sen olursun
kan tutar aşkımı
azgın ırmaklar gibi dökülür yaşlarım
nisan yağmurları engel olmuyor;
bu ayın ayrılık kokusunu dindirmeye
Kaçtım…
Kaçtım…
Kendimden gelen haykırışları duymamak için.. sessizliğin içindeki sesleri, karanlığın içindeki yüzleri görmemek için.. kaçtım…
Baktım…
Geriye dönüp baktığımda yitik bir kentin kayıp bir düş’ü oldum… düşlerimin griliğinde kendime baktım.. sisli ve yağmurlu bir havada İstanbul’a bakar gibi baktım…
Saklandım…
Tüm kelimelerimi yanıma alıp saklandım.. cümlelerimin beni terk etmesine izin verdim… kilitli bir kapının ardında herkesten ve her şeyden saklandım…
Islandım…
Yağan yağmurlar altında şemsiyesiz saatlerce dolaştım… ıslandım… yağmurla birlikte yağdım avuçlarına… yağmurla ıslandım…
Sustum…
Tüm şiirleri, şarkıları sözsüz bestesiz bıraktım… cümlelerimi anlamsız, kelimelerimi çırılçıplak yalnız bıraktım… sustum…
Döndüm..
Buz tutmuş düşlerim, yaban kalmış gülümseyişlerimle… eksik kalan günlerimle yaşanmamış yarınlarıma döndüm…
Kaçarken baktığımda saklanan benliğimin yağmurda ıslanışını susmaların ardından gördüm… ve dünüme bu günüme yarınıma döndüm…
Susuyorum Artık..
Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum...
Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!
Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…
Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor.
Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç!
Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…