Gülay Atasoy

Evlilikte Sevgi Nasıl Canlı Tutulur?

"20 yıllık evliyiz" dedi kadın. "Eşimin geleceği saatte kal­bim hâlâ çarpar. O da beni görmek için koşarak gelir."

Belki kimilerine garip gelebilir. "Böyle bir şey olabilir mi? Günümüzde sevgi mi kaldı? Deliler gibi seviyorum, diyen nice çiftler, üç-beş ay sonra mahkeme kapısını çalıyor" diye­bilirsiniz.

Peki, bu çift, sevgilerini nasıl korumuş ve canlı tutmayı başarmış olabilir? Bunun sırrı ne?

Evet, sevgi kâinatın mayası olduğu gibi evliliğin de özü­dür. Eğer bir şeyin özüne bakarsanız dış kabuğunun iyi-kötü-çirkin güzel olması, sizi fazla ilgilendirmez.

Kadınlar Erkeklerden Ne Bekler?

Kadınlar, bir araya geldiklerinde çoğu kez eşlerinden beklentilerini dile getirirler. Aşırı isteklerde bulunanlar olsa da genelde eşinden abartılı şeyler bekleyenlerin sayısı çok azdır.

Peki, kadınlar, eşlerinden neler bekliyor?

Erkekler; acaba bu beklentileri karşılayabiliyorlar mı?

Kadın kocasından evi silip süpürmesini beklemez; ama "Bir şey yapmıyormuş" muamelesi görmeyi de hazmede­mez. Hiç olmazsa samimi bir şekilde:

"Hayatım bütün gün koşturup yoruluyorsun, Allah razı olsun" cümlelerini duymak ister, "sevgi" ve "şefkat" bekler.

Eşlerinin kapıdan girer girmez, "Yorgunluktan ölüyo­rum" sözleriyle selamsız sabahsız hemen TV'nin karşısına geçmelerini istemezler.

Eşinizin Kalbini Açan Bir Anahtar Mutlaka Vardır

Problemsiz bir dünya olmadığı gibi problemsiz evlilik de olmaz. Çünkü iki farklı insanın tek bir insan gibi düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi imkânsızdır.

Fakat birbirini se­ven akıllı eşler, aralarındaki ufak tefek anlaşmazlıkları ko­layca aşar. Bazıları ise kaderine küser, problemleri çözmeye yanaşmaz. O zaman da aralarındaki çatlak büyüdükçe bü­yür ve bir uçurum oluşur. Uçurumu aşıp bir araya gelemez­ler.

Eşinizle aranızda uçurumlar mı var ya da size mi öyle ge­liyor?

"Birçok yolu deniyorum; ama aradaki bu çatlağı kapatıp I uçurumu atlayarak onun dünyasına giremiyorum" mu di­yorsunuz?

Evimiz Cennet Olsun

İnsanın dünya hayatında, önemli bir sığınağı, saadeti, küçük dünyası ve cenneti kendi evidir. Acaba bizim evimiz nasıl bir yer? Cennetten bir köşe mi? Aile fertleri eve döndü­ğü zaman fırtınalı bir denizden limana sığınır gibi huzur ve sükûn buluyor mu?

Eğer bulmuyorsa neden onu cennetten bir köşeye çevirmeye gayret etmiyoruz? Dünyada cenneti yaşamak varken cehennemi bir hayatı yaşıyoruz? Hem eşi­mizin hem kedimizin "ah"larını arşa yükseltiyoruz? Bunun suçunu da çoğu kez eşimizde arıyoruz?

Evlenmek ve ev kurmak kolay. Önemli olan evliliği de­vam ettirmek ve evimizi cennetten bir köşeye çevirmektir.

İsterseniz bir adım atalım. Hayatımızda yeni bir sayfa aça­lım.

Evin babası, sıkıntılarını iş yerinde bırakıp tebessümle girsin içeriye...

Evlilik Sofrasında Mutluluk Yemeği

Evlilik sofrasında mutluluk yemeğini yemek istiyorsu­nuz; peki, bunun için ne yapıyorsunuz?

Parmağınızı bile oy­natmadan eşinizin sizi mutlu etmesini mi bekliyorsunuz?

Öyleyse boşuna beklersiniz. Siz beklerken mutluluk yanını­za uğramadan çekip gider.

Çünkü yemeği yemek için ocağa koymak, sofraya oturmak için sofrayı hazırlamak gerek... Şayet yemeği ocağa koymak ve sofrayı hazırlamak zorunuza gider de masada beklerseniz yemekler kendiliğinden gelip önünüze dizilmez.

Peki, ne yapmanız gerek?

Önce evlilik sofrasını açın. Mutluluk yemeğini itinayla pişirin. Pişen yemeği huzur tabaklarına koyun. Tabakların üzerine biraz tebessüm tozu dökün. Bardaklarınıza neşe meşrubatı doldurun. Vazonuzda birkaç tane saadet gülü bu­lundurmayı da ihmal etmeyin.

Evlilikte Sevgiyi Neler Öldürür?

"Bitti! Seninle aramızdaki sevgi öldü. Sanırım boşanmak­tan başka çaremiz yok."

Evet!.. Şimdilerde pek sık duyar olduk böyle cümleleri. Peki, ama neden? İşte nedenlerden birkaçı:

Saygısızlık

Kimi eşler, evlenir evlenmez "Karı-koca arasında resmi­yet mi olur?" düşüncesiyle saygıyı rafa kaldırıyorlar. Hâlbu­ki saygı, sevgiyi besler. Her kaba söz ve davranış, sevgi du­varından koparılan tuğladır.

Sevgisizlik

Kimileri evlendikten sonra "seni seviyorum" demeyi an­garya görerek "Ona devamlı sevdiğimi hatırlatmama ne ge­rek var?" diyorlar. Oysa sevgiyi açığa vurmamak, odun atılmayan ateş gibi sevgi ateşini söndürmektir.

Çiçekler Kış Fırtınalarının Ardındaki Baharda Açar

Günümüz gençliği evlilik hayatında küçük bir problemle karşılaştığında hemen pes ediyor. Dünyanın tavanı başlarına çöküyor ve "Yok canım bu evlilik gitmez. Daha ilk günde böyle olursa bunun sonu nasıl gelir?" diye düşünmeye baş­lıyor.

Evet, bazen sonu gelmeyen, yıllar geçse, eşi sabretse de netice alınamayan evliliklerin varlığı bir gerçektir. Bunlar bir kenara; konumuz, "eften püften" şeyler için karamsarlığa düşerek sabır gücünü yitirenlerin evliliği; yani daha düşmanın ordusu gelmeden düşmanın üzerine askeri göndererek telef etmek gibi; gelecek günler gelmeden "Öyle olursa, böy­le giderse düşüncesiyle" evlilikteki sabır kuvvetini tüketerek ümitsizliğe düşmek... Gelecek günler, henüz gelmemiş, ge­celerin nelere gebe olduğunu; ancak Allah bilir. Belki bera­berinde çok güzel mutluluklar getirir.

Evliliğinizi Bakıma Alıyor musunuz?

- Alo, hayatım neredesin?

- Arabayı servise götürdüm.

- Yine mi? Daha geçen gün götürmedin mi? Senin de bir ayağın serviste. Varsa yoksa araban.

- Senin de bir ayağın alışveriş merkezinde varsa yoksa! evin.

Evet, erkekler arabalarına, kadınlar evlerine itina gösterir. Öyle erkekler vardır ki arabasının sesini dinler. "Acaba bu ses nereden geliyor? Egzoz mu patladı? Frenler mi boşaldı?

Motorun yağı mı bitti? Lastikler mi eskidi? Bu arabanın bu­rası neden çizilmiş?" der dururlar.

Kadınlar, "Ay bu halının burasına ne dökülmüş? Bu ma­sa neden eskimiş? Bu perdeler niye yıpranmış?

Eşler aralarındaki mutluluğu nasıl artırabilir?

Mutluluk, eşlerin birbirine karşılıklı saygısıyla var olabilir. Evliliğinizi eşinizle karşılıklı bir mücadele ortamına dönüştürmeyin. 'Ben' yerine 'biz' düşüncesini yerleştirin. Mutluluğunuz kötü huylara kurban gitmesin.

Mutlu olmak isteyen eşler, şu yedi "M"ye dikkat etmelidir.

1. Mutlu olmayı isteyin

Bazen insan eşinde aradığını bulamaz. Hayal kırıklığına uğrar. Mutlu olamayacağı kanaatine varır. Böyle durumlarda hemen yelkenleri suya indirmemek, ümit ışığını söndürmemek gerekir. Beyninize "Bu evlilik yürümez, bu eşle hayat bitmez." yerine "Kayaların altından sular fışkırır. Çamurlu toprakların içinde güller biter." düşüncesini yerleştirin.

2. Mutluluğunuza sahip çıkın

Hayali bir mutluluk peşinde koşmayın. Bu koşu sadece enerji sarf ettirir. Elinizdeki mutluluğa sahip çıkın. Onu avuçlarınızda tutun. Onu büyütmenin yollarını arayın.

Yeni Evlilere Huzurlu Bir Hayat İçin Mutluluk Reçetesi

Yeni evlilik, yeni bir hayata başlamaktır. Güzel; ama karmaşık, tatlı; ama zordur. İnsanın tanımadığı biriyle uzun bir yolculuğa çıkması, değişik mizaçlarla bir arada yaşaması; elbette kolay değildir. İşte size sunduğumuz bu reçete ne yapılması gerektiğini bilemeyen yeni evliler için:

Bekârlığa "Elveda" deyin

Her şeyden önce bekârlığa zihnen veda edin. Yeni bir ha­yata başladığınızı unutmayın. Bekârlık günlerinizdeki "Ne­rede akşam orada sabah!" sayfasını kapatın.

"Bekârlık sultanlıktır" yerine "Evlilik sultanlıktır" cümle­sini koyun.

Sağlam bir iletişim

Eşinizin vücut dilini öğrenin. Jest ve mimiklerini doğru anlamlandırın.

Evlilik, Mutluluk Şalını Örmektir

Genç adam koşarak geldi:

- Özür dilerim hayatım, seni çok beklettim. Biliyorsun trafik çok, beni beklerken yoruldun mu?

- Evet, bekledim, biraz da yoruldum; ama önemli değil canım. Ben artık senin huyunu öğrendim. Seni bu huyunla seviyorum. Bu yaştan sonra değişecek değilsin ya!

- Allah razı olsun ne kadar anlayışlısın.

Aile mutluluğunun en önemli unsurlarından biri, eşlerin birbirlerinin yanlış davranışlarını anlayışla karşılamalarıdır.