Kader
Ey Oğul!
Oğul, akıl durur kader yol alır bilmelisin.
Zorluğu yenmek çok zor, az gülmelisin.
Buna olta derler, bir adım gitme sakın ha.
Anne balık nasihat ediyor oğluna.
Ucunda ki yeme aldanma, yutarsan yanarsın.
Şuna çarpma derler, takılırsan kurtulamazsın.
Kunuşurlarken bir avcı atmaz mı serpme ağını.
Ne gelir elden faydası yok, ısırsan parmağını.
Yavrucak soruyor,üzerimize atılan nedir anne?
Yavrum bunada tepeden inme derler bak dinle.
Kaza geldimi göz kör olur, gayri sakınılmaz.
Ecel ağı düştümü, hiç bir canlı kurtulmaz.
Eğer anlarsan, bir musibet bin nasihatten yeğdir.
Kibir iblise mahsutur, doğru söze ne denir.
İçel / Mut 1988
Ali Kılıç Kakiz
Göçebe
Ilmik ilmik dügüm dügüm
Ben hayati zorla ördüm
Küçük bir kız sakladım hep içimde
Tek dostum o büyüdü benimle
Yaşadım her ne varsa
Alnımın yazısında
Acılar biriktirdim
Yarına dünden hatıra
Boynumu egmem kimseye
Emanet bu can allaha
Savrulur durur biçare gönül
Oradan oraya göçebe
(hayatin pesinde göçebe)
Niran Ünsal
Denizden Gelen Haber
Benim böyle bir arkadaşım var. Dün akşam beynimde gülle gibi oturmuş bir sıkıntıyla ona telefon ettim:
“Hemen bize gel,” dedi. “Eşim uyuyor, ben de kendime kahve pişiriyordum.”
Kalkıp ona gittim. Onunla geçen bir saatten sonra, onunla her görüşmemden sonra olduğu gibi, kendimi daha iyi hissediyordum. Derdim yine olduğu yerde duruyordu ama, eski korkunçluğunu yitirmişti. Sallanan iskemlesine oturup hiç konuşmadan can kulağıyla sizi, sıkıntınızı dinleyen Ken’in yanında rahatlamamaya imkân var mıydı ki...
“Ken” dedim. “İnsanın kafasındaki sorunları çözmekte üstüne yok. Bunu nasıl başarıyorsun?”
Gözlerinden başlayarak bütün yüzüne yayılan bir gülümsemesi vardı.
“Vallahi” dedi, “senden yaşlı olduğum için daha tecrübeliyim de ondan.”
Hayır mânâsında başımı salladım: