Hadis

Avrete Bakan Göz

Harama ve özellikle de karşı cinsten görmemesi gereken uzuvlara, yani "avrete" bakmanın ne kötü bir günah olduğunu bildiren bir çok âyet-i kerime ve hadîs-i serîfler vardır. Tek cümle ile, hadîsi kutsi de buyurulduğu gibi, "bakma, şeytanın zehirli oklarından bir oktur." Ancak yaklaşık olarak sizin verdiğiz mânâda bir söz (hadîs) fıkıh kitaplarında zikredilirse de müdekkik âlimlerce aslı bulunamamıştır. Hidâye dahil, fıkıh kitaplarının "Haram-helâl" bölümlerinde zikredilen şekliyle meali şöyle dir: "Kim yabancı bir kadının güzelliklerine şehvetle bakarsa Kıyamet günü gözlerine eritilmiş kurşun dökülecektir." Bakabıldiğimiz kadarı ile bu anlamda bir hadîs meşhur hadîs kaynaklarında olmadığı gibi, Ibn Kesîr'in Mecma'uzzevâid'i ve el-Hindî'nin Kenzü'1-Ummâl'i gibi müracaat kitaplarında da yoktur. Ibn Hacer ed-Dirâye'sinde bunu bulamadığını söyler.(Ibn Hacer, ed-Diraye I/225)

Avret Ve Örtünme Emri

"Avret" sözlükte, gedik gibi yerlerdeki aralık ve kendisinden fesat ve zarar beklenen şey anlamındadır. (el-Harasî ‚Alâ-muhtaşar-i Seydî Halîl 1/244.) Insanın avret bölgesine "avret" denmesi, görülmesiyle fesat ve kötülük ortaya çıkacağı içindir. Yoksa "avret", çirkinlik anlamındaki "aver" kelimesinden türemis değildir. Çünkü kadının avret olan yerlerinin çoğu, çirkin olmak şöyle dursun, gönüllere hoş gelir ve güzel sayılır. (agk.)

Allah Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamberimiz'in kadınlarına hitaben: "Evlerinizde ağırbaşlılıkla oturun. Ilk Cahiliyye Dönemi kadınlarının kırıladöküle, süslerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin" (Ahzâb (3) 32.) buyurur. Nûr Sûresi'nde: "Mü'min kadınlara da şöyle gözlerini (haramdan) kıssınlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler -kendiliğinden görünen müstesna- başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar" (Nûr (24) 31.) buyurur. Yine Ahzâb Sûresi'nde: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, "cil-bâb"larını üzerlerine atsınlar" buyurur. (Ahzâb (33) 59.)

Adet Görme (Hayız)

Genel Olarak Âdet

(Bu başlık altında âdetle ilgili meseleleri bir problemi çözer biçimde, oldukça karmaşık olarak anlatmak zorunda olduğumuzdan, konunun sonuna âdeti kısa ve öz olarak anlatan bir özet ekleyecegiz. Bu konuda kısa ve genel bilgi edinmek isteyenler, öncelikle orayı okumalı, orası ile halledemedikleri problemleri çıktığında, burada ilgili bölüme bakmalıdırlar. Aynı şey lohusalık ve hastalık kanı için de söz konusudur.)

1- Âdet görme, yani hayız, kadının özelliklerinden ve onu erkekten ayıran yönlerinden biridir. Âdet, anormal ve çirkin bir olay değil, normal ve kadının fıtratının, yani yaratılışının gereği olan doğal bir olaydır. Âdet görme, kadının sihhatli ve normal olduğunu gösterir.

3. Dil Gelişimi

Çocuktaki zihnî gelişimin bölümlerinden biri olan dil gelişimi, çocuk tarafından ilk kelimelerin telaffuz edilmesiyle başlar. Bazı araştırmacıların tespitine göre ilk kelimeler 8-10. aylarda duyulmaktadır.(88) Fakat anlaşılabilecek ilk kelime belki de ancak 10. aydan sonradır.(89)

Genellikle çocuklar birinci yaşın sonunda konuşmaya başlamaktadırlar.(90) Hem erken, hem de düzgün konuşma yönüyle kızlar erkeklerden başarılıdır.(91)

Eski terbiye kitaplarından birinde, çocuğun dil gelişimi üç safhaya ayrılmıştır.

1. Teşebbüs ve temrin (alıştırma, exercise) devresi.

2. Kelime ve cümle devresi.

Cami ve Çocuklarımız

Evin iyisi sosyal tesislere yakın olandır. Böyle bir evde oturmak insana ek bir mutluluk getirir. Ancak bazı insanların, -farkında olmadan ve suret-i haktan görünerek- işlediği hatalar, küçük mutlulukları dahi yok ediyor.

Bilhassa yaz günlerinde sokakta oynayan çocukların cami bahçesine sokulmamalarına şahit oluyorum. Çocukları ellerini yıkamak için bile cami bahçesine almamanın ne İslâmî ne de insanı bir tarafı vardır diye düşünüyorum... Cami avlusunu ve lavaboları temiz tutması için görevlendirilen insanların çocukları cami çevresinden uzaklaştırmalarını anlamakta güçlük çekiyorum... Öyle ki ezan okunurken terli terli şadırvana koşup abdest almak isteyen çocuklar dahi, cami avlusundan uzaklaştırılıyor. Ellerini yüzlerini yıkamak için cami avlusuna gizlice giren bazı çocukların ürkek ürkek cami içine, bilmedikleri fakat merak ettikleri bir şeye bakar gibi baktıklarına şahit oluyorum. Bu çocukları yetiştiren anne-babalara içten içe sitem etmekten kendimi alamıyorum.

Çocukların Çocuklarla Birlikte Oynaması

Çeşitli işler sebebiyle çoğu zaman ana baba meşguldür. Böyle bir durumda onlar, çocuğun, kardeşleriyle veya komşu, mahalle ve yakınlarının çocuklarıyla oynamasına izin verir. Ana baba, kaba sözlü ve kötü ahlâklı olmamaları için çocuğunun terbiyeli ve güzel ahlâk sahibi çocuklarla oyun oynamasını tercih eder.

Rasûlüllah (s.a.v.) muhtelif yerlerde çocukların oyun oynadığını görmüş ve onları yadırgamamıştır.

Câbir (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v.) ile beraberdik. Derken bir yemeğe davet edildik. Giderken Hüseyin'in çocuklarla birlikte yolda oynadığını gördük. Peygamber (s.a.v.) hemen insanların önüne geçti. Sonra (Hüseyin'i kucaklamak için) kollarını açtı. Çocuk ise yakalanmamak için şuraya buraya kaçmaya başladı. O esnada Rasûlüllah (s.a.v.) çocukla gülüşüyordu. Nihayet onu yakaladı ve bir elini çocuğun çenesinin altına diğer elini de ensesine koydu. Çocuğa sarılarak öptü ve şöyle dedi:"Hüseyin bendendir, ben de ondanım. Kim onu severse Allah da onu sevsin. Hasan ile Hüseyin torunlardan iki torundur:' (626)

Yetişkinlerin Çocuklarla Oyun Oynaması

İslam ümmetinin önderi olan Rasûlüllah'ın (s.a.v.), çocuklarla birlikte oyun oynadığını gösteren birkaç hadis sunmak istiyoruz. Tabiî Hz. Peygamber'in (s.a.v.), ana babaları ve yetişkinleri eğitmek, onların da kendisine uyarak çocuklarıyla beraber oynamalarını sağlamak için bunu yaptığını biliyoruz.

Konuyla ilgili rivayetler şunlardır:

a) Ebu Eyyûb Ensârî anlatıyor: Rasûlüllah'ın (s.a.v.) yanına girmiştim. Hasan ile Hüseyin Hz. Peygamber'in (s.a.v.) önünde ya da kucağında oynuyorlardı. Ben:

- Onları seviyor musun ya Rasûlallah? dedim. Bunun üzerine O:

- Nasıl sevmem onları? Onlar benim dünya fesleğenlerimdir; onları koklarım, buyurdu. (621)

b) Ömer b. Hattab diyor ki: Hasan ile Hüseyin'i Peygamber'in (s.a.v.) iki omuzunda gördüm. Ben:

- Altınızdaki at ne güzel! dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):

- Ne güzel atlıdır onlar! buyurdu. (622)

Çocuklar Arasında Spor Yarışmaları Düzenlemek

Spor yarışmaları düzenlemek, çocuğun bedensel yapısının oluşturulmasında ve geliştirilmesinde oldukça etkili bir yoldur. Bu yol, çocuğun kendi fizik yapısına, oyun ve spora gereken ihtimamı göstermesine destek verir. Peygamber (s.a.v.) amcası Abbas oğullarının çocukları arasında koşu yarışı düzenlemiş ve yarışı kazanan çocuğa kucağını açmıştı.

Abdullah b. Hârîs (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v.) Abbas'ın çocuklara Abdullah x, Ubeydullah'ı ve Kesîr'i yanyana getirir ve şöyle derdi: Kim önce koşup bana gelirse ona şu kadar ödül var!" Çocuklar da koşarak gelirler; kimi Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sırtına, kimi göğsüne çıkmaya çalışırdı. O da onları öper ve kucaklardı." (620)

Görüldüğü üzere Rasûlüllah (s.a.v.), aralarında bir kıskançlık olmasın diye yarışmaya katılan çocukların hepsine sevgi ve alâka gösteriyor, onları mükafatlandırıyordu.

(620) Ahmed b. Hanbel, I, 214.

Eevlerinizi Mezarlıklara Benzetmeyiniz

"Siz evlerinizi Namazlarınızdan bazısını kılınız ve evlerinizi mezarlığa benzetmeyiniz."

Farz Namazları camilerde cemaatla kılmakla mükellefiz, onun için bu evlerde kılınacak Namazın, nafile Namaz olması gerekir demişler. Çünkü evlerde Namaz kılmak o evin nurlanmasına ve bereket hasıl olmasına sebeptir. Namaz kılınan evler gök ehline yıldızlar gibi parıl parıl parlar, parlaklık nispeti Namazların çok kılınmasına bağlıdır. Hangi evde Namaz kılınıyorsa,o evin nuru hepsinden çok daha ziyadedir. Hele gece Namazları kılınan Namazları evlerin nuruna, bereketine misal bile bulunmaz.

Sahabe

Soru 1 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i hayatında, müslüman olarak görüp ve müslüman olarak vefat eden mübarek insanlara ne ad verilir?

Cevap : Sahabe.

Soru 2 : Tabiin kime denir?

Cevap : Sahabeleri gören kimseye tabiin denir.

Soru 3 : Tebeut Tabiin kimlere denir?

Cevap : Tabiini gören kimselerdir.

Soru 4 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in zamanında yaşadığı halde Efendimiz (s.a.v.)’i görme şerefine nail olmayan insanlara ne ad verilir? (Veysel Karani ve Habeş kralı Necaşi gibi)

Cevap : Muhadram.

Soru 5 : Hulefai Raşidin kime denir sırasıyla sayınız?

Cevap : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den sonra halifelik yapan dört halifeye denir.
a- Hz. Ebu Bekir b- Hz. Ömer c- Hz. Osman d- Hz. Ali (r.a.)

Soru 6 : Aşerei mübeşşire ne demektir ve kimlerdir.

Cevap : Yaşarken cennetle müjdelenen on sahabeye denir.
a- Hz. Ebu Bekir b- Hz. Ömer c- Hz. Osman d- Hz. Ali e- Hz. Sad Bin Ebi Vakkas f- Hz. Zeyd Bin Sabit g- Hz. Talha Bin Ubeydullah h-Hz. Zübeyr Bin Avvam i- Hz. Ebu Ubeyde Bin Cerrah j- Hz. Abdurrahman B. Avf

Hadis

Soru 1 : Rasülullah (s.a.v.) Efendimizin takip edip uyguladığı dini yol ve tutumlara ve bunları genel prensipler çerçevesi içinde ümmetine uygulamasını emrettiği söz ve fiillere ne ad verilir?

Cevap : Sünnet.

Soru 2 : Hadis-i Şerif ne demektir?

Cevap : Sünnetlerin sözle ifade edilmesine denir.

Soru 3 : Söz bakımından Peygamberimiz (s.a.v.)’e anlam bakımından Allah (c.c.)’e ait olan hadislere ne ad verilir?

Cevap : Kutsi Hadis.

Soru 4 : Sünnetin çeşitleri nelerdir kısaca izah ediniz.

Cevap : Üç çeşittir.
a- Kavli sünnet; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sözleridir.
b- Fiili sünnet; Peygamber efendimiz (s.a.v)’in yaptığı iş ve hareketlerdir.
c- Takriri sünnet; Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in işaret ettiği veya sükut ettiği işlerdir.

Soru 5 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hadis-i Şerifleri’nin büyük bir çoğunluğu “Kütübü Sitte” olarak bilinen altı hadis kitabındadır. Bu altı kitabı yazarlarıyla birlikte söyleyiniz.

Cevap : a- Sahih-i Buhari. Yazarı: İmam Buhari
b- Sahih-i Müslim. Yazarı: İmam Müslim
c- Sünen-i Ebu Davut. Yazarı: Ebu Davut

Çocuk ve çocuk yetiştirilmesi üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.)'den bazı fikir ve cümleler

"- Kimin çocuğu varsa onunla çocuklaşsın." (İbn Mahled, Ahbaru's Sığar)

"- Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz." (Buhari)

"- Siz kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çarılacaksınız. Öyleyse çocuklarınıza güzel isimler seçin." (Ebu Davud)

"- Çocuğunuza bırakacağınız " en güzel miras" onu, hem dünya ve hem de ahiret mutluluğuna eriştirecek bir terbiyedir." (Tirmizi)

"Allah'tan korkun, ve çocuklarınız arasında adaleti gözetin." (Buhari)

"- Merhamet etmeyene merhamet edilmez." (Buhari)

"- Bir adamın hayır yolunda harcadığı paranın en faziletlisi, aile fertlerine harcadığı paradır." (Müslim, Riyazüs-Salihin)

"- Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın." (İbn-i Mace)

"- Kişinin öldükten sonra geride bıraktığı şeylerin en hayırlısı, kendisine dua eden salih bir evlad, sevabı kendisine ulaşan sadaka-i cariye, kendisinden sonra halkın amel ettiği ilimdir." (Ebu Davud)

"- Çocuklarınıza "ilk söz" olarak "Lailahe illallah"ı öğretin."

İslâm tâlim ve terbiye sistemi

İnsanlığın dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmaları için Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm vâsıtasıyla gönderilen son gerçek ilâhî din olan İslamiyetin de tâlim ve terbiye sistemi vardır. Bu sistem, koyduğu temel inançları, getirdiği tefekkür biçimi, geliştirdiği ahlâkî ve güzel sanat ürünleri, verdiği ilim zihniyeti ve eserleri, müfredatı, teşkilâtı ve usûlleri îtibârıyla tamâmen orijinaldir. Çünkü, bu sistem, doğrudan doğruya yüce ve mukaddes kitabımız

Kur’ân-ı kerîm’den, sevgili Peygamberimizin hayat ve tecrübelerinden, O’nun izinden giden yüace Sahâbî kadrosunun ve hakîkî din âlimleri olan Ehl-i sünnet büyüklerinin tespit ve tatbikatından kaynaklanmış bulunmaktadır. İslâm terbiye sistemi, hazret-i Muhammed’in yirmi iki yıldan fazla süren peygamberlik hayâtı boyunca başarılan verimli uygulamalarıyla gelişmiştir.

Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ferdî, sosyal ve hususî hayâtı, arkadaşları ve yakınları tarafından, bütün ayrıntılarıyla tâkip edilmiş ve nakil olunmuştur.

Çocuk, ana - baba elinde bir emânettir

Ailenin var olma sebeplerin başında neslin devamı çocuk gelir. Neslin sağlıklı bir şekilde devamı için ailede çocuğun önemi büyüktür. Ailede, çocuk, ana - baba elinde bir emânettir.

Çocukların temiz kalpleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçükken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.

Çocuklara îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri ve zamânın ilimleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünyâ saâdetine ererler. Bu saâdette anaları, babaları ve öğretmenleri de ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmazsa âilelerine, cemiyete, kısaca insanlığa zararlı hâle gelirler.

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar.” sözüyle Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, gençlikte olduğunu bildiriyor.

İslam büyüklerinin sözleri

Sizin hayırlınız, aile efradına hayırlı olanınızdır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Mü’minlerin iman yönünden en kâmili, ahlâkı en güzel ve ailesine karşı en çok lütufkâr davrananıdır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Evlenin çoğalın. Zîra doğan çocuk düşük de olsa, kıyâmet günü ben sizin çokluğunuzla iftihar ederim. (Hadîs-i şerîf meâli)

Evlenmek, benim sünnetimdir. Fıtratımı sevenler, sünnetimi yerine getirsinler. (Hadîs-i şerîf meâli)

İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zîra evlenmek gözleri (haramdan) daha çok korur, zinadan daha çok muhafaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Geçim korkusu sebebiyle evlenmeyen bizden değildir. (Hadîs-i şerîf meâli)

Kadını, güzelliği dolayısıyla alma. Güzelliğinin kendisini helâke sürüklemesinden korkulur. (Kadını) mala yüzünden de alma. Çünkü servetinin kendini azdırmasından korkulur. Ancak dindar olan kadını al. (Hadîs-i şerîf meâli)