Fırsat

Keşke...

Teypte eski bir Cohen şarkısı:


"Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /


‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana?’/


Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /


‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.





8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi...


Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...


Ve yenik; "keşke"li cümleler gibi...


Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...


Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, "keşke", onun güzüne denk gelir.


Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...


Mağlubiyetin takısıdır "keşke"...


Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

Krizlerle başedebilme

Krizler her zaman için insanı rahatsız etse de, sonuçları bazen çok olumlu olabilir. Çinlilerin neden "kriz" sözcüğü yerine, birincisi "tehlike", ikincisi "fırsat" anlamına gelen iki sözcük kullandıklarını çok iyi anlıyorum.

Çocuklarla anababalar arasındaki anlaşmazlık krizleri, 3 yaşındaki çocuğunuzun süpermarketteki huysuzluk nöbetinden, ergenlik çağındaki çocuğunuzun konuklarınızın önünde gece sokağa çıkma konusunda histeri nöbetleri geçirmesine kadar farklılıklar gösterir. Bunlarla başa çıkabilmek için mucizevi bir formül yoktur; ancak aşağıdaki 4 önemli kurala sadık kalınırsa, hiç kimsenin özgüveni sarsılmadan fırtına atlatılabilir.

1. Öfkenizi kontrol altında tutmaya çalışın
2. Ceza vermekten ya da cezayla tehdit etmekten kaçının.
3. Farklı düşüncelere çözüm getirmeyi sonraya erteleyin
4. Otoriter bir biçimde gerekenleri belirtin ve açıklıkla seçme hakkı verin

Şimdi sırasıyla bu kuralları tek tek görelim.

Hissettiğimiz Kadar Severiz

Hayatımıza geldiği gibi
giden insanlar vardır...
Geldiği gün bizi sevince;gittiği gün ise hüzne boğar...
İçimiz kararır,hayata küseriz
Fırtına öncesi sessizlik gibidir aslında yaşadığımız...
Bir gölün yüzeyi gibi sakinizdir.Hatta dingin ve umarsız...
Sonra yavaş yavaş dağılır bulutlar,gün ışığı tekrar içimizi ısıtmaya ve buz tutmuş yüreklerimize işlemeye başlar...
Bu bir şanstır seven ve sevilen için,
Bir kısmet belkide bir daha bulunamayacak;
El ele tutuşmanın coşkusunu tekrar yaşama şansı
Belki;belki de bir hayal...Kurmanın bile insanı mutlu ettiği,eskiyi yaşayıp acı çekmeyi göze alabildiği,acı çekmenin bile güzel geldiği....
HEPİMİZ HAYALLERİMİZ KADAR VAROLURUZ;
VE HEPİMİZ SÖYLEDİĞİMİZ KADAR DEĞİL
HİSSETTİĞİMİZ KADAR SEVERİZ...
Ve bir gün anlarsınız ki sevgilerde gurur olmaz,gururun olduğu yerde zaten sevgi barınamaz..."

-alıntı-

Engeller...

Yolumuzdaki engeller...
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine
kocaman bir kaya koydurmuş,kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler
olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları,en güçlü kervancıları,Saray
görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolaşıp saraya girdiler.Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi.
Halkından bu kadar vergi alıyor,ama yolları temiz tutamıyordu.Sonunda bir
köylü çıkageldi.Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere
indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda
kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini
yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
durduğunu gördü. Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı
içinde...altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, asilabilecek, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır, ..."

Hayatı kaçırmak

Kaçamak yaşıyoruz.Herşeyden ,bazen kendimizden bile kaçıyoruz.Duygularımızı paylaşmak nedense zor geliyor bize.Kendimiz bile yaşayamıyoruz ki...Hep içimize atıyoruz sevgileri,hüzünleri,mutlulukları. Bağırıp çağırıp hani derler ya ''bardaktan boşanırcasına yağan yağmur gibi'' ağlayamıyoruz bile.

Utanıyoruz...Kızgınlıklarımızı hep içimize atıyoruz. Aslında kendimize kızıyoruz. Karşımızdakinin hiç suçu yok ''sadece o O'nun düşüncesi'' diyemiyoruz.Gördüğümüz her iyilik ve kötülüğün bizden kaynaklandığını anlayamıyoruz.Volkanlar patlıyor içimizde söndüremiyor gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz.

Görmüyoruz...kör değiliz sadece bakıyoruz.Çevremizdekileri sadece hareket eden birer obje olarak değerlendiriyoruz.Doğan güneşin sıcaklığını, rüzgarın getirdiği okşamayı,kuş sesindeki canlılığı ve hayatı hep kaçırıyoruz.Ruhumuzu bi yerlerde bıraktık ,bulamıyoruz...Çok hızlı gidiyor,dinlenemiyoruz.Herkes ama herkes, herşey üstümüze üstümüze geliyor...Korkup kaçıyoruz.

Bu yazıyı okumazsan ikinci şansın, son şansın olabilir

İkinci şans, her şeye yeniden başlama fırsatıdır. Birçok insan, yaşamında ikinci bir şans ister. Sıklıkla ikinci şans, bir başarısızlığın ardından istenir. Bir sınavda başarısız olursak ikinci şans isteriz. Eşimizle sorunlar çözülmez hale geldiğinde, keşke evlenmeseydim ya da başkasıyla evlenseydim deriz. İşimizi yönetirken başarısız olursak, keşke öyle yapmasaydım da şu şekilde yapsaydım deriz. Bazen çok öfkelenir, kırarız birisini. Başa dönmek için ikinci bir şans isteriz. Her seferinde alternatif hareketi yapabilmek için ikinci bir şansı isteriz.

İkinci şansın ve içinde bulunduğumuz dönemle olan ilişkisi

Bir bakmayla batma

YARAMAZ KIZ
21 yaşındayım. Yaramazım dedim; ama aslında aklı başındayım. Hayatımda bir kez öylesine platonik ilgim olmuştu. (5-6 yıl önce) geçenlerde iş toplantısında bir bey dikkatlice baktı bana. Hiç oralı olmadım. 9 yaş büyüktü ve nişandan ayrılmıştı. Toplantı sonrası “ASLINDA NEDEN OLMASIN?” dedim. Olay geçti. 2 ay sonra bir toplantı daha. Yine dikkatlice bakmalar. Yavaş yavaş ısınmış hatta bayağı içimden ilgilenmiştim. Ama 2. rauntta da yüz vermedim. Sonra duydum nişanlanmış. YI-KIL-DIM... Meğer ne derece değerliymiş benim için. Döner mi sizce? Fırsat kaçtı mı? Bir-iki kişi istedi bu arada. Oyalandım, ama istemedim. Kabul etmedim.

Dr. Can

YARAMAZ KIZ...
1) Belki, böylesi hayırlı olmuştur.

Belki, onlar evlenip mutlu olacaklar.

Belki, nişanlısından ayrılıp, seninle evlenecek. Ve sen o adamın değerini bir başka anlayacaksın.

Belki evlenip mutsuz olup boşanacak ve sen “nişandan ayrılmış” dediğin adamla (bu sefer dul adamla) evleneceksin.

Belki, sen ve o hiç evlenmeyeceksiniz.

Ya asla geri gelmezse

Karlı bir kış günüymüş...

Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş.

Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; "Hıh, camı tıkırdatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba?.."

Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...

"Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.