Şöhret
“Paraya köle olana lanet olsun!”
Para ve şöhretin insanı ne hale getirdiğini bir sanatçı “şöhretzede”nin ağzından naklettikten sonra paranın yani dünyalıkların hiç mi faydası yok, bunlar hep zararlı mı? Biraz da bunun üzerinde durmak istiyorum. Bunlar ilaç gibidir. Dozunda, yerinde zamanında kullanılırsa faydalıdır. Bu da ancak, parayı dinimize uygun bir şekilde kazanmak ve yine dine uygun bir şekilde harcamakla sağlanabilir.
Böyle yapılınca malın, paranın dünyada da ahırette faydası görülür. Kontrolsüz kazanılan ve harcanan para Allahü teâlâyı unutturur. Bu şekilde elde edilen mal hakkında, Peygamber efendimiz, bir hadîs-i şerîfinde, “Geçen ümmetlerin herbirine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mal, para toplamak olacaktır” buyurdu.
Başka bir hadîs-i şerîfte de, “Altına ve gümüşe köle olana la'net olsun!” buyuruldu. Yine peygamber efendimiz, “Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır” buyurdu. Yanî her türlü hatâya, günâha sebep olur. Ahıreti unutup, dünya peşinde koşan kimse, şüpheli şeylere, sonra mekrûhlara, sonra harâmlara, hattâ daha sonra küfre dalar.
Genç kızlar, sanatçılara özenmeyin!
Bazı şeyler vardır, anlatmakla öğrenilemez; ancak yaşamakla öğrenilir. Yaşamayan bilmez. Çocuğa ateşin yaktığını ne kadar anlatırsanız anlatın, onu tatmadıkça, acısını hissetmedikçe gerçek manada ateşin ne olduğunu anlayamaz. Yaşamadıkça zararının tam olarak anlamanın mümkün olmadığı hususlardan biri de şöhret ve paradır.
Bilhassa gençlerimizin bu iki arzuya kavuşmak için,”sanatçı” olmak için maddi manevi nelerini feda ediyorlar. Halbuki, “Dışı seni içi beni yakar” misali arzulardır bunlar. Bu arzuların zararlarını Sevgili Peygamberimiz bakınız kısa ve öz olarak nasıl ifade buyuruyorlar: “Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.” “Bir vadi dolusu altını olan, bir vadi dolusu daha ister!”