kişisel gelişim
Ebedi Gençlik
“Genç”. Bir çırpıda dilimizden dökülüveren bu bıçak gibi sert, keskin ve berrak kelime,hayatımızın da böyle bir dönemine işaret etmez mi sizce?Nasıl kesin kararlıyızdır, nasıl da bildiklerimizden emin,siyahla beyaz arasında hızlıca gidip gelen, asla aralarda duraklamayan tercihlerimiz, bizi uçurumların kenarlarına doğru sürükler,kurulu düzene itiraz etmek için fırsat kollar dururuz. Adeta tepeden tırnağa kadar ideal kesilmişizdir.Çabucak karar verir, çabucak vazgeçeriz.İdolümüz hep uzaklardadır.Yakın çevreden asla böyle biri çıkmaz. Kalbimiz çok çabuk kırılır, pek çok kişinin kalbini de biz fark etmeden kırarız. Gönül kuşumuz, duygularımızın estirdiği rüzgarın önünde daldan dala konar, her dala da yuva yapmak ister.
Yetişkin Yetişir mi?
Kendimizi yetiştirmek mi? O da nesi? Biz zaten yetişkin insanlar değil miyiz? Şunca yaş yaşadık, kaç çocuk büyüttük, saçlarımızı ağarttık, göreceğimizi gördük, unumuzu eleyip eleğimizi duvara astık, iyi kötü bir ömür sürdük işte. Şimdi sıra çocuklarda, torunlarda. Onların iyi bir eğitim almaları için çabalayıp duruyoruz. Başarılı olursak ne mutlu. Biz elimizden geleni yapalım da.
Bu paragrafın içeriğine pek yabancı olmadığınızı biliyorum. Aynen değilse de benzer cümleleri işitmişizdir hepimiz. Söylenmese bile halimiz ve tavrımız, hayattaki uğraşlarımız, ilgi alanlarımız, yönelişlerimiz böyle düşündüğümüzü ortaya koymaktadır daima. Bu anlayışımızın arka plânında neyin bulunduğunu ortaya çıkarmak için hayat tarzımızı tayin eden kök fikirlerin neler olduğunu biraz kurcalayalım isterseniz.