Hasret

Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!

Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine Sana gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim. Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. 'Gül'e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten, kâinatı ısıtan güneşten sordum gül diyarını. "Güllerin Efendisi'nden destur almak için ne lâzım." dedim. O'nun adını duyunca; dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, "Teri gül kokan Gül Sultanı'ndan kabul görmek için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk'a yönelip el pençe divan durasın." dediler. Sonra, "İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın." diye nasihatte bulundular. "Hakk'ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının dellâlına, kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan'a ve O'nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun." dediler.

Kapanmaz Yaram Zaman İçinde (Zigon Sehpa)

Bugün ordaydım,
Aynı yerde, aynı evde.
Aynı kapıdan girdim içeri,
Tesadüf bu ya,
Aynı anahtar kalmış bende.
Sandalyede yeleğini unutmuşsun,
Masada kahkahanı, mutfakta bardağını,
Salonda duruşunu unutmuşsun,
Sonra yan odada hıçkırığını,
Koridorda gözyaşlarını.
Kapıda çarpıp çıkışını unutmuşsun.

Bir çiçeğin zehri düşmüş, zigon sehpaya,
Bir rujunun rengi düşmüş, oval aynaya,
O kavgadan arta kalan kırık vazoyla,
İkimizin kalbi düşmüş tozlu balkona.
(Şarkı:Ağlama yar,bir gün gelir bu hasret biter..
Döneceğim,ağlama
Bekle beni,ağlama)

Duvardaki resminde gülüşün kalmış,
Son içtiğin fincanda dudak izlerin,
Portmantonun yanında gidişin,
Kapıda bıraktığın ayak izlerin kalmış.

Yastığının üstünde saçını buldum,
Posta kutusunda mektuplarını,
En son dinlediğin şarkını buldum,
O hicazda kalmış gözyaşlarını.

Yazan böyle yazmış demek ki,
Nasıl da anlam buldu sen olmayınca:

“Neyleyim köşkü neyleyim sarayı,
İçin de salınan YAR olmayınca…”

Sen Leyla’ydın,Ben de Mecnun çöller içinde

...Şakaklarımdan Akıyor Hasretinin Alazları...

Gecenin karanlığına yüreğimi asıp sana yazıyorum. Yüreğimi sana kanatlandırıp seni düşlüyorum kırık dökük hayallerimde.. Uzakları aşındıran kelimelerimi satırlara serip seni soluyorum mürekkebimle. Yine yokluğun düşüyor hecelerime, yine yokluğun bir hançer gibi deliyor hücrelerimi..


Ne yapsam, ne etsem fayda etmiyor. Sensizlikte kanayan dudaklarımı nehirlerde yıkasam da silinir mi yokluğunun acılarını ?. Zaman sanki hasretinde durmuş.. Herşey hasrete prangalı…

Şakaklarımdan akıyor hasretinin alazları. Ayak uçlarıma düşen kangren geceyi kaldırıp yokluğunu yumrukluyorum sıvasız duvarlarda. Pervasızca yüzüme vuran yalnızlığın rüzgarları siliyor hasretinin kanla karışık terini…Olmuyor…Sensiz olmuyor işte. Hasretinde sesi kısılmış bir rüzgar gibiyim ..


Yutkunuyorum acının kanlı gözyaşlarını…Yapamıyorum, ne yapsam uyutamıyorum sensizliğin suskun kelimelerini…Ne zaman saçlarımı okşasa rüzgar, ılık nefesin biliyorum. Ne zaman gecenin koynunu serinleten ılık bir meltem esse yüreğime doğru, senin kokun diye ciğerlerimde soluyorum meltemleri.

Sorma, İşte öyle bir şey...

Şimdi Nerelerdesin?

Hangi hayaller süslüyor o güzel gözlerini…

Yüreğini kapattın mı bana?

Nefretin dağlar kadar mı büyük ”Leyla”

Bu bir yangın,

Nasıl olur diye hiç sorma…

Oluyor işte, oluyor Leyla…



Dün daldım öylesine,

Hani gönderecektim ya sana emenetini

Hani senden bir parça

Hani yüreğinden kopup gelenler var ya,

Okşadım saatlerce ellerimle

Suladım gözyaşlarımla,kurumuş mavi çiçeği,

Sonra dudağının alını…

Sonra sevdamı,

Sonra kanayan yanlarını,

Özlüyorum her hatıranı

Sorma nasıl olur diye,

Sorma işte..

Dinle bak!

İşte öyle bir şey…

Ve Ben Seni Çok Özledim...

Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün Pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var

Çok sevdiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün Pazar
Ve ben seni çok özledim
Dışan çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak Pazar sabahında yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine

Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim

Tam böyle bir şey
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması

Yokluğun Buz Gibi Soğuk

"Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ...

Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...

Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, isterdim…

Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde...

Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar...

Sen Aslında Sevmeye Hasretsin

İİçinde yaşadığımız karmaşık hayattan sıyrılıp, kısa bir an rahatlamak, başımızı dinlemek isteriz. Her insanın zaman zaman hissettiği bir duygudur bu. Kazandığımız paralar, edindiğimiz varlıklar, sürekli ilişki halinde bulunduğumuz insanlar, sahip olduğumuz makamlar, zaman gelir gözümüzde hiç olur. Bu varlığını hissettiğimiz, havasını soluduğumuz yaşama tarzından bir başka ifadeyle içinde öğütüldüğümüz çarklardan kurtulmayı düşleriz. Her insan böyle şeyler düşünmesine rağmen, bunun nasıl olacağını bilemez. Gezmeye gitse, eline olta alıp su kenarına koşsa, güncel değerlerin baskısından kurtulabilme maksadıyla kendisini spora verse, kimsenin uğraşmadığı şeylerle uğraşsa, yine de bu içini sarıp sarmalayan sıkıntıdan kurtulamaz.

Hercai

Yine gözüm yollarda neredesin
Gündüzüm gece oldu kederdeyim ah
Bilemezsin kaç gece gelir diye bekledim
Gelmeyince derdime yenileri ekledim

Gel yarim ol, sevdalım ol
Sultanım ol, ferman?m ol
Dertlerimin dermanı ol
Hercai?

Dolu dolu sevdalar gözlerimde
Gönlümde dolanirsin hep o halinle ah
Uçusuyor saçlarin yaralanmis kalbime
Yine sensin tek çare su zavalli halime !

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı andadüşünmek birlikte ağlamak gülmek.Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle senibeklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.