Feminist Kadın

FEMİNİZM VE KADIN

"Feminizm" terimi; kadınların da erkeklerin sahip oldukları tüm haklara sahip olmasını ve kadınların da hukukta sosyal hayatta erkeklere eşit sayılmasını hedef alan düşünce sistemini anlatır. (S. Hayrı Bolay, Felsefî Doktrinler Sözlügü 106)

Feminizm Nasıl Dogdu?

Feminizm hareketlerinin başladığı onsekizinci asrın sonlarına kadar, İslam'ın uygulandığı dönemler dışında, kadının durumu içler acısıdır:

“Dünya Kadınlar Günü” kutlaması

“Dünya Kadınlar Günü” kutlandı. Birkaç dernekte konuşmalar yapılarak “gün” geçiştirildi. Birşeyin temeli yoksa, sağlam bir gerekçeye dayanmıyorsa, yapılmış olmak için yapılıyorsa, en önemlisi de işin içinde istismar varsa o işten netice almak mümkün değildir. Tabii ki hiç netice alınmıyor değil.

Netice alınıyor fakat, uğrunda “gün” düzenlenen kadınlar değil, bunu istismar malzemesi yapan çevreler parsayı topluyor. Kadınlarımız yıllardır bunun farkında değillerdi. Çok şükür, artık onlar da istismar edildiklerinin farkına varmaya başladılar. Özellikle bunların, entellektüel çevreden olması daha da sevindirici.

Çünkü esas istismar edilen çevre bunlar. Yoksa evinde çocukları, yemeği ile ev işleri ile ilgilenen muhafazakar kadınlarımız zaten böyle istismarlardan uzaktırlar. Onlar hayatlarından memnunlar, arayış içinde de değiller... Onun için bunların istismarları söz konusu olmaz zaten.

Feminist enteller şeytana iş bırakmadı

İslamcı feminist aydın bayanlarımız, kafalarında kendilerine göre, bir İslam şablonu çizmişler veya birileri çizdirmiş, bunun dışına çıkamıyorlar. Kim derse desin eğer bir husus bu feminist şablona uymuyorsa tanımıyorlar. Bunu dinde söz sahibi alim de söylese, Peygamber efendimiz de söylese hatta Kur’an-ı kerimde bile geçse fark etmiyor.

Bu feminist islamcılara göre, âlim söylemişse, erkek olduğu için erkekler tarafında yer alır gerekçesiyle red ediliyor. Hadis-i şerifte geçiyorsa, mevdudur yani uydurmadır. Kur’an-ı kerimde geçiyorsa, erkekler yanlış yorumlanmışlardır.

Hatta daha da ileri gidilerek, bilinen meşhur bir hadis-i şerifse, Peygamber de olsa Kur’ana aykırı söz söylemeye yetkisi yok diyerek red ediliyor, istedikleri gibi çarpıtamayacakları kadar açık ayet varsa, ya görmemezlikten geliniyor ya da bu ayet o devirdeki araplar içindir, tarihsel sürecini dordurmuş diye yok farzediliyor.

Bütün maksatları,kadını dinden imandan çıkartıp sokağa dökmek. Bütün yollar buraya çıkıyor. Bu konuda epey de yol aldıkları anlaşılıyor:

Feminist entellerin yanlışı

Müslüman “entel” bayanlarımızın, bilhassa genç kızlarımız üzerinde büyük etkileri var. Sözde bataklıktan dine dönüş yaptıkları için onlara “Sempati” duyuyonrlar.

Bunun için de dinlerini bunların yazdığı kitaplardan öğrenmek istiyorlar. Halbuki dinin emir ve yasakları bellidir. Bu, bir bayanın, bir erkeğin anlatması ile değişmez. Değişiyorsa o zaten din olmaz.Yorumcunun kendi sapık görüşü olur.

Bu entel bayanlarımızın en büyük yanlışı, feminist inançlarından dolayı, âlimlerimize, İslam büyüklerine karşı peşin hükümlü olarak karşı cıkmalarıdır. Erkek oldukları için dini erkeklerin lehine anlattıkları iftirasıdır.

Halbuki, beğenmedikleri kadınlarla ilgi hükümlerin tamamını başta Hz.Aişe validemiz olmak üzere Peygamber efendimizin mübarek hanımları rivayet etmişlerdir. Bakın bu entellerden biri işi hangi boyuta vardırıyor:

Feminist entellektüellerin marifetleri!

“Hidayete kavuşmuş(!)” Müslüman entel bayanların ortak özelliklerinden biri, 1400 yıllık geçmişi, birikimi bir kenara itip akıllarınca, doğrudan Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere ulaşıp buradan neticeye varmak. Çünkü bunlara göre, asırlardır, âlimler genellikle erkek oldukları için dini yanlış anlattılar; kadınların aleyhine hüküm verdiler.

Bunun için de, dini baştan alıp kadınların lehine yeniden yorumlamak, lazım diyorlar. Bu düşünceleri ya bilgi eksikliğinden veya birilerinin kasıtlı olarak onları yönlendirmesinden ileri geliyor. İnanıyorum ki çoğunun bundan haberleri bile yok. Bunun için de hem kendilerine hem de topluma zarar veriyorlar.

Mesela, “Entelektüel ve siyasi kişilik olarak Hz.Aişe” (M.Canan Ceylan) kitabında, Hz.Aişe validemizin “Siyasi kişiliği” nin anlatıldığı kitapta işlenen konular, İslam büyüklerinin bildirdiklerine tamamen ters şeyler:

Müslüman (!) feminist kadınlar

İnsanın haddini bilmesi üstün bir meziyettir. Haddini bilmek gibi üstün irfan olamaz. Hadis-i şerifte, "Haddini bilene ne mutlu!” buyurulmuştur. Hatta bazıları bunun önemini bildirmek için, "İslâmın şartı beş, altıncısı ise haddini bilmektir" diye de bir latife ederler.

İnsanın haddini bilmemesi büyük bir noksanlıktır. Böylesine üstün bir meziyetten mahrum olanlar kendine de toplumada büyük zarar verirler. Kimin başına ne gelmiş ise haddini bilmediğinden dolayı gelmiştir.

Bunun için, kişi, sınırını iyi bilmeli, çapına göre hareket etmeli, boyundan büyük işlere girişmemelidir. Burnunu her yere sokmamalıdır. Bilmediği konuda ahkam kesmemeli; "Ne oldum delisi" olmamalıdır.

Güç ve kapasitesinin üzerinde işlere talip olan herkes sonunda hem rezil hem de perişan olmuştur. Son yıllarda, manken, şarkıcı, artist, müzisyen... pek çok entel bayanın,”Hidayete kavuşma” gerekçesiyle tesettüre girip İslamı savunduklarını(!) görüyoruz.

Feminizmin yaptığı yıkım!

Batı’da kadını kurtarma amacı ile ortaya atılan “feminizm”, kadını kurtarmayı bırakın, onu daha kötü duruma düşürdüğü gibi, toplum dengelerini de alt üst ederek sosyal barışı yıktı. Dinsiz bir temele dayandığı için önce din hedef seçildi.

Kadınlar sokağa dökülerek aileye savaş ilan edildiği için aile de yıkıldı. Çocuklar ailenin sıcak kucağından her türlü kötülüğün kol gezdiği sokağa bırakıldı. Alkolik, uyuşturucu bağımlısı dinsiz bir gençlik yetişti.

Aile yok edilince, cinsel sapıklıklar tarihin hiçbir döneminde şahit olugörülmeyen boyutlara vardı; eşcinsellik yer yer kanunlaştı, kadınlarda erkeklerden nefret duygulan gelişince lezbiyencilik yaygınlaştı. Kadına fıtratına, yaratılışına aykırı yük yüklendiği için ailenin temel direği olan kadın dengesini kaybetti. Perişan hale geldi. Eski günlerini mumla arar hale geldi; fakat geri dönüşü olmayan bir yola girildiği için dönüş yapamadı. Kadının bu perişan halini ve istismarını bir araştırmacı şöyle dile getirmektedir:

Feminizm

Kadınların, hayalarının, utanma duygularının yok edilmesinde, aileden uzaklaştırılmasında “Feminizm” in önemli bir rolü vardır. Bunun için feminizmin ne olduğunu, hedefini bilmemiz gerekiyor: Feminizm, felsefî bir fikir hareketi olarak ilk defa Batı’da, kadınlara hiçbir değer verilmemesi, insan olarak sayılmaması sonucu Fransız devriminden sonra ortaya çıktı.

Fransız devriminin etkisiyle, feminist düşünce İngiltere’ye de sıçradı. Daha sonra ABD ve bütün Avrupa ülkelerine yayılarak kadın, siyâsî çalkantının içine sokuldu.

Günümüzde ılımlı feminizm, radikal feminizm gibi sıfatları kullanan bu akım; iyice çığırından çıkartılarak erkeklere düşmanlık, sokakları-barları-geceleri erkeklerle paylaşmak, analıktan, ev kadınlığından nefret etmek aileyi, nikahı red etmek gibi insan tabiatına tamamen aykırı bir akım haline geldi.

Bu kadar zararlı bir akım haline gelmesine de Feminizmi ticari, siyasi, idelojik maksatlarına alet eden sosyalist ve siyonist kuruluşlar sebep oldu.. Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal feminist harekete kimlerin destek verdiğini şöyle ifade eder:

Kadını, önce “kurtarıcı”dan kurtarmalı

Her yıl , kadını esaretten(!) kurtarmak için “Dünya Kadın Hakları Günü” tertip edilir. Nutuklar atılır, demeçler verilir... Düşünüyorum; dünyada çok şey istismar ediliyor, fakat kadınlar kadar istismar edilen başka bir varlık var mı?

İşin garibi “kurtaralım” denildikçe daha batırılıyor kadın... Onlar da ne yapacaklarını şaşırdılar; sersem tavuğa döndü zavallılar. Gelen vuruyor giden vuruyor. Meşhur düşünür gibi, az da olsa aklı başına gelen kadınlar artık, “ Gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz” demeye başladılar.

Kadın hakları istismarcıları, bir taşla iki kuş değil, birçok kuş avlama peşindeler... Kadın haklarını öne sürüp, ceplerini dolduranlar, cinsel yönünden faydalananlar, toplumun örfüne, dinine bu vesile ile saldıranlar... daha neler neler.

İşin bir enteresan yönü de, kadına bir şey soran yok. Senin derdin, sıkıntın nedir, sana nasıl yardımcı olabiliriz? diyen de yok. Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar... Niye böyle?

Batı’nın kadına bakışı

Kapitalist Batı’nın bugünkü ilâhı, mabudu, her şeyi paradır, menfaattir. Aslında geçmişte de pek farklı değildi. Batı’da menfaat her şeyin üzerindedir. Para kutsaldır onların gözünde...

Menfaatin dışındaki bütün kavramların hiçbir değeri yoktur. Başta, dillerinden hiç düşürmedikleri demokrasi olmak üzere, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çevrecilik, velhâsıl aklınıza ne geliyorsa hepsi göstermeliktir. Bunları gayelerine ulaşmada birer paravan olarak kullanırlar. İstismarda üzerlerine yoktur.

En çok istismar ettikleri de kadın konusudur... Aslında, kadın hakları savunuculuğu altında, kadınlara en büyük zulmü kendileri yapıyorlar. Fakat bunu öyle bir kılıfa sokuyorlar ki, zulüm altında inim inim inleyen kadınlar bile bunun farkına varamıyorlar. Az da olsa bunun farkına varan kültürlü kadınlar çıkmış Batı’da... Fakat bunlar istisna kabilinden olduğu için neticeyi değiştirememişler...

Batılı kadınların acınacak hâllerini yine Batılı olan bir kadından dinleyelim. Fransa’nın meşhur şairi Madam Mardirous, Müslüman kadınlara bakınız nasıl sesleniyor: