Evlat
Çocuk Nedir?
Çocuk, gönüllerin meyvesi, ruhların sevgilisi, yurdun-yuvanın nur yüzlü meleği, anne ve babanın ise göz nuru, gönül neşesidir.
Çocuğun en güzel tarifini, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle yapıyor: "Çocuklar yeryüzünde gezen çiğerlerimizdir."
(M. Arif, 1001 Hadis; 640 no'lu H.)
Çocuk Cenab-ı Hakk'ın kullarına nazlı bir hediyesi, güzide bir emaneti ve kudsi bir vediasıdır.
Çocuk, safiyetin sembolü, iyilikler, ihsanlar ve lütufların mazharıdır.
"Dünya, bizim ebedi âleme geçişimizi sağlayan bir köprüdür. Hayat, bir çok imtihanlarla doludur. İmtihan unsurlarından birisi sayılan çocukların ise, hayatımızda ayrı bir yeri vardır. Evet, insan için tamamen farklı bir nimet ve aynı zamanda tamamen farklı bir imtihandır çocuklar.
Çocuk kimin emanetidir?
“Daha başka ne beklersin!”
Anne-baba hakkı üzerine yazdığım yazılar üzerine, bazı genç okuyucularım arayarak, “ Hep anne-baba hakkından bahsediyorsunuz, evladın anne-baba üzerinde hiç hakkı yok mu? “ diyerek sitem ediyorlar. Olmaz olur mu tabii ki var. Babanın evladı üzerinde hakkı olduğu gibi, evladın da baba üzerinde hakkı vardır. Bu hakka dikkat etmeyen babalardan evlatları ahirette davacı olacaklardır.
Bir defasında, yanında oğlu olduğu halde, Hazret-i Ömer'e birisi gelerek,
- Ya Ömer! Bu oğlum bana karşı geliyor, diyerek oğlunu şikayet etti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer, o kimsenin oğluna,
- Babana nasıl karşı geliyorsun? Allah’tan korkmuyor musun? Babanın, evladı üzerindeki haklarını bilmiyor musun? dedi. Bu sırada genç sordu:
- Ey mü'minlerin emiri, babanın evladı üzerindeki haklarını biliyorum. Peki, evladın, baba üzerinde hiç hakkı yok mudur? Hazret-i Ömer cevap verdi:
İstikbal gençlerdedir!
Şair ne demiş: Sahipsiz olan memleketin batması haktır/ Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Vatana sahip çıkmak önce gençlere sahip çıkmakla başlar. Bu da, vatanını, milletini, devletini seven gençler yetiştirmekle olur. Eğer gençlere sahip çıkılmaz, örf - adetlerimize, ananelerimize, milli kültürümüze uygun yetiştirilmezse, boşluk meydana gelir. Meydana gelen bu boşluğu da birileri doldurur... Hiçbir kap boş kalmaz.
Nasreddin Hoca’nın yaptığı gibi, testiyi kırmadan önce, tedbiri almak gerekir. Testi kırıldıktan sonra, ah, vah etmek testiyi geri getirmez. Bugün bazı gençlerimiz, yanlış yollara sapmışsa, şunun bunun maşası olmuşsa, kabahat sadece onların değil; fert fert hepimizin bunda payı vardır. Gençlerimize sahip çıkmanın en verimli devresi de fırtınaların estiği üniversite çağıdır.
Böyle babadan böyle evlad olur
Tâbiînden, İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri'nin babası Sâbit hazretleri, daha bekar iken temiz ahlâklı, takvâ ve verâ sâhibiydi. Zühdü, salahı ve ilmi pekçoktu. Yüzünde bir nur vardı.
Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak dişledi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı." dedi ve buna pişman oldu.
Elma sâhibini bulup helallaşmak için dere boyunca gitti. Nihâyet ısırdığı elmanın ağacını buldu. Ağacın sâhibini aradı. Onun cömerd ve ihsân sâhibi biri olduğunu öğrendi. Oradakiler; "Çok cömert ve ihsân sâhibidir. Elma ağacındaki bütün elmaları alsan, alma demez. Bir tane elmadan ne çıkar." dediler. Sâbit aramalardan sonra, bahçenin sâhibini buldu ve; "Ya elmanın parasını al, yahut helâl et." dedi.
“Sen de yaşlanacaksın unutma!”
Bu söz, Yaşlıları Koruma Derneği’nin sloganı. Ama kulak veren kim? Sloganın tesir etmesi için, arkasında destek gerekir, basında, halk nezdinde kabul görmesi gerekir.
Medyamız çok daha önemli(!) işlerle uğraştığı için yaşlılara destek vermeye vakit bulamıyor. Derneğin üyeleri gibi sloganları da cılız kalıyor!...
Tanzimattan beri, bazı güçler ısrarla, Batı’nın ne kadar kötü adeti varsa, getirmeyi, ne kadar faydalı işleri varsa getirmemeyi kendilerine prensip edinmişler. Hatta o hale gelmiş ki, Batı o yanlışından çoktan dönmüş, zararlarını telafi gayreti içinde. Fakat biz ısrarla o yanlışın peşindeyiz...
Bu yanlışlardan biri de, aileyi kurtarma ve yaşlılara sahip çıkma hususu. Batı şimdi aileyi muhafaza hatta genişletme gayreti içinde. Fakat belli bir mesafe alındıktan sonra geni dönülmüyor.
Bugün Batı’da çocuklar belli bir yaşa geldikten sonra çoğunun ev ile irtibatı tamamen kopmakta. İstemeseler de buna engel olamamaktalar. Bu yaşayış hayvanlarınkine ne kadar benziyor değil mi?