Cennet
Şüheda...
Her şey farklı olmalı… Alışılmışın dışında olmalı…
Sıradan değil, sınırlı değil, basit hiç değil; her şey olağan üstü olmalı.
Sonra Sen gelmelisin…
Ben Seni en kutlu mekânda karşılamalıyım…
Tıpkı asırlar önce Sümeyye’ye giderkenki duruluğunla gel yanıma
Melekler ayarlamalı bu buluşmayı…
Zaman donmalı… Hayat durmalı…
Çünkü sen geleceksin Sen… Ey Dualarımdaki Yâr…
Gelişinle duyduğum sevinç çığlığı yüreğimde yankılanmalı…
Sen yürek çarpıntım… Bir ömür ulaşamadığım baharımsın…
Uzun kara gecelerimi sabaha çeviren düşümsün…
Zemheri soğuklarımın asi kardelenisin...
Uğruna nice sevdalardan geçtiğimsin…
Sana kavuşmam büyük bir buluşma olsun…
Sessiz olsun… hatta kimse bilmesin... Yaradan’dan başka…
Adım senin adınla anılsın Rab katında…
Senden gayrisi olmasın bende… Senden sonrası olmasın…
Kirlerden arındırırken beni; şeytan ağlasın günahlarıma…
Serin sular misali ak içime… Damlat yüreğime mis kokunu…
Kurtar sevdamı yabancı gölgelerden
Önce Namazdan Sorulacağız
Cennetin anahtarı Namaz olduğu gibi kıyamet gününde ilk sorgu da Namazdan olacaktır. Dürüst, doğru, havf ve haşyet ile huzuru tam ile kılınan Namaz, makbul-i ilahi olacağından sair amelleri de buna göre makbul ve dürüst olur. Eğer Namazı makbul olmadı ise diğer amelleri de öyle redolunur. Namaz aynı zamanda saadet köprüsüdür. Bir insanın Namazı onu kötü ve fuhuş şeylerden korumuyorsa onun Namazı makbul olmadığı anlaşılır.